Sunday, September 30, 2012

Benjamin Constant


Aslanlı Yol'da ağır teorik şeyler yok; maceralar, hikâyeler daha fazla. Adı üstünde anılar kitabı. Ama araya şöyle bir parça da sıkıştırıverdim. 

Constant ile ilkin üniversite ikideyken tanışmıştım. Adolphe üzerine kocaman bir paper yazdım, 18. yüzyıl rasyonalizminin çöküşüne dair bir metafor olarak yorumladım. Ondan beş altı sene sonra üstadın siyasi yazılarıyla tanıştım. 1830 Anayasasını bir vesileyle epeyce çalıştım. Bu yazıyı geçen Nisan'da yazıp kitaba ekledim.


Keskin bir zekâsı ve etkileyici kültürü vardır. “Deha” kavramının revaç bulduğu bir çağda, dehanın mücessem örneği olarak gösterilmiştir. Üslubu berrak ve dürüsttür; her cümlesinde zekâ kıvılcımı hissedilir. Tek romanı Adolphe, Fransız edebiyatının mücevherlerindendir. Yalan söyleme hakkı üzerine Kant’la giriştiği polemik, etik felsefenin şaşırtıcı bir çiçeğidir. Ama yeteneklerini çok fazla sahaya dağıtmıştır. Sağlığında basılan kitapları, bir kısa romanla birkaç ince siyasi broşürden öteye gitmez.

Akıl Çağının çocuğudur. Modern özgürlükçü düşüncenin kurucuları arasında yer alır. Ama büyük İhtilali izleyen devirde, aklın yenilgisine tanık olmuştur. Can yoldaşı Madame de Staël ile birlikte, akla reddiye olan Romantizm olgusunu ilk fark eden ve adlandıranlardan biridir.

Tanınmış bir ateistin oğludur; kendi de dindar sayılmaz. Ama yaşamının son yıllarında beş cildini yazıp bitiremediği kitabı, dinler tarihi hakkında eşsiz derinlikte bir tefekkürü yansıtır.

Vasatın gözüyle bakarsan, siyasi kariyeri bir tutarsızlıklar zinciridir. Gençliğinde Jakobendir. Sonra Thermidorcular safında Jakobenizme karşı tavır tutar. Napoleon’u destekler. Sonra amansız muhalifi olur. İmparator tarafından sürgün edilir; Almanya’daki mülteci aristokratların başlattığı irtica (réaction) hareketinin fikir önderi olduğu söylenir. Napoleon’a karşı, modern diktatörlüğün gelmiş geçmiş en acımasız tahlili olan De l’ésprit de conquête et l’usurpation’u yayımlar. Ama bir yıl sonra, diktatörün son ve ümitsiz hükümetinde Devlet Konseyi üyesidir. Monarşinin iadesinden sonra idam istemiyle yargılanır. Kral tarafından affedilir; parlamentoya seçilir, liberal muhalefetin başına geçer. Bir tür liberal manifesto olan 1830 Anayasasını kaleme alır; Temmuz İhtilalinde baş rollerden birini oynar. Fakat düşünceleri iktidara geldikten hemen sonra kendisi iktidardan uzaklaşır. Kumar borçlarından ötürü tutuklanma kaygısı içinde ölür.

*
Fırsatçılıkla suçlanmıştır: oysa dürüstlüğü elle tutulacak kadar sahicidir. Tutarsızlığı eleştirilmiştir: oysa aklı, çelişkinin hiçbir türüne tahammül edemeyecek kadar diridir. Şımarık olduğu söylenmiştir. Ama bencilliğin veya keyfin sığ sularında yüzen bir adam neden kendini bu kadar sıkıntıya soksun? Neden bir hayat boyu, kapı kapı, hakikatin peşinde dolaşsın?

Akıl, acımasız bir sürücüdür. Aklın egemenliğini kabul eden kişi, onun kendini sürüklediği yerlere gitmemezlik edemez. Hakikatin tek ve alışıldık cephesiyle yetinemez. Tutarlılığın, ancak dürüstlükten taviz vererek kazanılan bir erdem olduğunu bilir. “Ben hakikati buldum, başka soru sormayacağım” diyen insan, aklıyla birlikte vicdanını uykuya yatırmış olandır.

*
Onca git gel arasında düşüncesinin değişmeyen ekseni özgürlüktür. Gençliğinde, ihtilalin verdiği sarhoşlukla, toplumun ortak iradesine dayalı kolektif bir özgürlüğü hayal eder. 28 yaşına gelmeden o rüyadan uyanır. Tek gerçek özgürlüğün, kişinin kendi aklı ve vicdanıyla baş başa kalma özgürlüğü olduğunu anlar. Toplumsal örgütlenmenin tek meşru hedefi, siyasi tercihlerin tek geçerli kriteri budur. İçinde yaşadığın düzen, hakikati arayan ve bulduğuyla yetinmeyen insanlara kapılar açıyor mu? Onlara cesaret ve güven veriyor mu? Veriyorsa iyidir, vermiyorsa kötüdür. Az veriyorsa az iyidir, çok veriyorsa çok iyidir. Bu kadar basit.

De la liberté des anciens comparée à celle des modernes (1819) başlıklı nutkunda antik çağın özgürlük anlayışını modern çağınkiyle kıyaslar. Bugün bize naif gelecek bir iyimserlikle, modern çağın özgürlüğe daha geniş ufuklar açacağına inanmak ister. Özel mülkiyetin güçlendiği ve ekonomik çıkarların öne çıktığı bir toplumda, kamunun ve kitlenin tecavüzüne karşı bireyin daha iyi korunacağını savunur. İngiltere’den örnekler verir. İngiliz liberallerine hayrandır. Ama dili, onlarınkinden farklı bir dildir. Bireysel çıkar peşinde koşma özgürlüğü onu heyecanlandırmaz. Otoritenin köleliği kadar, çıkarın köleliğini de aşma özgürlüğüdür aradığı.

*
De l’usurpation, eski devir zorbalarıyla, Napoleon’un şahsında, yeni çağın diktatörlüğünü karşılaştırır. Eski tip zorbalık, toplumda var olan baskı kurumlarından destek almıştır. Yenisi ise gasp (usurpation) üzerine kuruludur; köksüzdür. Yoluna çıkan her kurumu tahrip eder; yerine koyduklarını meşrulaştırmak için, sonsuz bir baskı ve yalan sarmalına tutunur. Eski kurumların desteğinden yoksun olduğu için, iktidarını “halk” retoriğine dayandırır; o yüzden, “halkın” aralıksız alkışına muhtaçtır.

 “[Eski zorbalar] sükût yoluyla hükmeder, insana, en azından, susma hakkını tanır. [Yeni diktatörlük] ise insanı konuşmaya mahkûm eder; onu düşüncesinin en mahrem sığınağına kadar takip eder; vicdanını inkâr etmeye zorlayarak, mazluma kalan son teselliyi elinden alır.”[1]

20. yüzyıl diktatörlerinin paranoyak ruh hali, yüz yıl öncesinden haber verilir:

“Tüm dünyayı inanmaya zorlar, ama zorla elde ettiği hakka kendisi inanmaz. Gayrimeşruluk, bir hayalet gibi peşinden gelir. Zafer alaylarında ve savaş meydanlarında peşini bırakmaz. Yasalar çıkarır, sonra değiştirir. Anayasalar yapar, sonra ihlal eder. Kum üzerine kurduğu yapının temelleri dipsiz boşlukta kaybolur; asla kendisini tatmin etmez.”[2]

*
Yıllar sonra dönüp okuduğumda daha net görebiliyorum, Yanlış Cumhuriyet’in başlıca ilham kaynağı Benjamin Constant’ın De l’usurpation’u olmuş. Günün birinde de roman yazacak olsam, Adolphe gibi olmasını isterim: alabildiğine duyarlı, ama aynı zamanda acımasız; akılcı, ama aklın çaresizliğini bilen.

[1] Özgün Le Normant & Nicolle (Paris 1814) basımında sf. 90, çeviri benim. Online gallica.bnf.fr altında.
[2] A.g e. sf. 78.

1 yorum:

  1. Her gün evden çıkmadan önce ya da yatmadan önce üç kere okunsa yeridir.Teşekkürler Hz.Sevan!
    Yanıtla

Saturday, September 29, 2012

Nefret suçlarıyla mücadele etmeli

"Halkın bir kısmının dini inancına dil uzatmak"tan mahkum olup bir yıl üç buçuk ay ceza almama yol açan meşhur yazı budur. Dini duyguları hassas olan okurlarda alerjik reaksiyonlara yol açabilir.

Yazı Eylül 2012'de Mısırlı Hıristiyan kökenli bir film yapımcısının İslam peygamberine dair Kaliforniya'da çektiği saçma sapan filmin doğurduğu infial günlerinde yazılmıştı. 

Korumasız kişi veya grupların saldırıya uğramasına, ya da saldırıya uğrama korkusuna kapılmasına yol açacak şekilde onları aşağılayan, temel vatandaşlık haklarını sorgulayan ve onlara karşı şiddeti teşvik eden söylemlere “nefret söylemi” denir.

Nefret söyleminde suç sayılan şey nefret olgusu değildir. İnsanların diledikleri şeyden ve kişiden nefret etme hakkı saklıdır. Çirkindir belki, ayıptır, günahtır, ama suç değildir. Suç olan şey nefretin, nefret konusu olan kişi veya zümreye karşı saldırı, yağma ve her çeşit hak ihlali doğurabilecek nitelikte olmasıdır.

Mesela Paris’in meydanında “Fransızlar şöyle böyledir, hepsini kesmeli” diye konuşmak nefret suçu değildir, çünkü bir hak ihlali sonucunu doğurması ihtimali yoktur. Ama “bütün zenci seyyar satıcılar hırsızdır, bunları sınırdışı etmeli” demek, eğer gerçek bir düşmanlık ve saldırı eğilimi doğurma olasılığı varsa, nefret suçu oluşturabilir.

Yahudilerin küçük bir azınlık olduğu X ülkesinde mikrofonu kapan cami hocasının “Yahudiler şöyle menfur bir ırktır, bütün kötülüklerin ardında onlar vardır, kitapları da zaten sahtedir” diye kusmuk saçması, klasik bir nefret suçu örneği oluşturur. Aynı ülkenin başbakanının, “teröre” karşı duyarlığın şiddetle pompalanmış olduğu bir ortamda, muhalif bir partinin üyelerini teröristlikle suçlayarak onları terör örgütüne katılmaya davet etmesi, tartışma götürmeyecek netlikte bir nefret suçu vakasıdır.

Buna karşılık, bundan yüzlerce yıl önce Allah’la kontak kurduğunu iddia edip bundan siyasi, mali ve cinsel menfaat temin etmiş bir Arap lideriyle dalga geçmek nefret suçu değildir. “İfade özgürlüğü” denilen şeyin, adeta anaokulu seviyesindeki bir test örneğidir. 

Düşünce ve ifade özgürlüğü konusunda asgari duyarlığa sahip insanların, yok senaryosu kötüydü, yok kamerası ilkeldi, yok yapımcısı yamuk tipmiş diyorlar gibi eften püften bahanelerin ardına saklanmadan, bu konuda net ve güçlü bir tavır almaları gerekir.

Yoksa birileri bu konuyu bahane edip bu memlekette fikir özgürlüğüne de, internet özgürlüğüne de ölümcül darbeyi vurmaya hazırlanıyor gibi geliyor bana.


125 yorum:

  1. Sayın Nişanyan,
    İslam peygamberini kabul etmediğinizi tahmin edebiliyorum. Ancak bu durum ona inanan insanlara karşı saygısızlık yapmanızı meşrulaştırmaz. İfade özgürlüğü hakkındaki hassasiyetinizi ifade etmek için Hz. Muhammed'i "bundan yüzlerce yıl önce Allah’la kontak kurduğunu iddia edip bundan siyasi, mali ve cinsel menfaat temin etmiş bir Arap lideri" şeklinde nitelemeniz sizin inancınız açısından sorun olmayabilir. Ancak bu tanımlamadan rahatsızlık duyan insanların duygularını hesaba katmanız yakışırdı. Bu durumda, mensubu olduğunuz cemaate karşı aşağılayıcı ifadeler kullananlarla maalesef aranızda bir fark görünmüyor. "Benim gibi olmayanın ne hissettiği önemli değil, istediğimi söylerim" bakış açısının çok sağlıklı bir ifade özgürlüğü kriteri olduğunu düşünmüyorum.
    Üzüldüğümü ifade etmek istedim.
    Yanıtla

    Yanıtlar


    1. Kusura bakmayın, bu tanımlamadan rahatsızlık duymamayı öğrenmeleri gerekiyor. Duydukları rahatsızlığı, feci bir ikiyüzlülüğün ifadesi olarak görüyorum.
    2. Sonuna kadar katılıyorum, üstelik de dini konularda eleştiri getirilmesinin diğer herhangi bir konudan daha üst seviyelere çıkabilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bunun sebebi dini inançların gereği olan evrenin "mutlak gücüne" karşı yapılmış bir eleştiriyi ona inanan güçsüz ve acınası varlıkların kaldıramamasının ve buna karşı savunmaya geçmelerinin yarattığı çelişki.
    3. Bu konuda Sevan Nişanyan beyi haklı buluyorum. Hangi din insanlığa huzur, güven, adelet, bilim, insan hakkı, şeref, ahlak, namus getirmiş ki. Kaynağın aslına bakıldığında ilk hakareti, aşağılamayı, hor görmeyi, yetmiyorsa öldürmeyi emir eden oluşum normal, bu oluşumun düşünce bazında yanlışlığını ifade etmek ise hakaret sayılıyorsa akıl elden gitmiş demektir. Bir şeyi sevmediğimizi söylemek ile bir şeyi sevmediğimiz için yok etmeyi söylemek aynı değil. Kısacası dinlerin ne birbirine, ne insana, nede akla saygısı yoktur.
    4. Bu yazıda Muhammed ismi geçmiyor. pekala "bundan yüzlerce yıl önce Allah’la kontak kurduğunu iddia edip bundan siyasi, mali ve cinsel menfaat temin etmiş" başka bir arap şeyh de olabilir. galiba hem mahkeme hem müminler hem de dinsizler aslında muhammed in tam da böyle biri olduğunu düşünüyorlar ki sadece bu sıfatları bir arada görmeleri muhammedden bahsedildiğini anlamalarına yetiyor :))
    5. Sevan beyin televizyon programında dediği gibi rönasansı yaşamamış toplum insanından bir kaç yorum okudum az önce.
      Sevan bey evrenin yaratıcısı yüce tanrı ile bir adamın kontak kurduğunu iddia etmesini küfür olarak görüyor.
      Bu gayet normal
    6. Zaten Muhammedin kainatın yaratıcısının elçisi olduğuna inanmadığını belirtmek Sevan Beyin hakaret telakki edilen ama hakaret olmıyan ifadesine eşdeğer-equivalent bir önermedir. Sevan Bey Muhammedin iyi bir çapkın olduğunu söylüyor ki, 25 sene Türkiyede yaşamış biri olarak eminim ki bunu iltifat telakki etmiyecek bir erkek yoktur Türkiyede
    7. Muhammed ile ilgili yaptığınız betimlemeyi kendi inancınızın veyahut inançsızlığınızın bir tanımı olarak görüyorum. Bir müslümanın "La ilahe illallah.(Allah'tan başka ilah yoktur.)" şeklindeki tevhidinden farklı bir tanım şekli değil.
  2. Sevan Bey,
    Öncelikli olarak şunu belirteyim ben ateistim, bir ateist olarak dinlere dair düşüncelerimi tahmin edebilirsiniz. Dinlerin eleştirilmesinin ve belli ölçüler içinde herhangi bir din hakkında mizah yapılabilmesinin kesinlikle özgürlükler kapsamında olduğunu düşünüyorum, bu konuda sizinle aynı fikirdeyim.
    Aynı fikirde olmadığım nokta şu: Nefret olgusunun suç sayılabilmesi için düşmanlık, saldırı, yağma gibi hak ihlallerine neden olması gerekir diyorsunuz, evet haklısınız. Peki sizce İslamiyet'e yönelik nefret sizce düşmanlık ve saldırıya neden olmadı mı? Örneğin Irak'ta ve Afganistan'da ABD'nin gerçekleştirdiğin sistematik katliam, yargısız infaz ve işkencelerde özellikle neoconların, evangelistlerin İslam'a dönük nefretlerinin payı olmadı mı?
    İslam'a yönelik nefret olgusunun gayet açık bir şekilde düşmanlığa, saldırıya ve hak ihlallerine dönüştüğü yadsınamaz bir gerçektir diye düşünüyorum.
    Yanıtla

    Yanıtlar


    1. Doğru, evet, haklısınız. Batıda ve Amerikada evet. Cemaati ve kişileri hedef alırsa evet. Şüpheniz olmasın, onunla da mücadele ederiz.

      Ama A) Amerikada değil Türkiyedeyiz. BURANIN gündemi beni daha çok ilgilendiriyor. Ve burada Müslümanlara yönelik sistemli katliam, yargısız infaz ve işkence ihtimali görmüyorum.

      B) Müslüman kişi ve toplumlara karşı nefret söylemi ile onların batıl inançlarına yönelik istihza arasında uçurumlar kadar fark vardır. Batılı giderme çabası bir ilgi ve sevgi ifadesi de olabilir pekala.
    2. B) Kısmı için, destekler şekilde yazıyorum:

      Bana şöyle geliyor, eğer bir söylem, söyleyen kişinin dostlarına/grubuna tehdit unsuru oluşturuyorsa, bu nefret söylemine giriyor. Söylenen sözde birileri için bir tehdit varsa, mesela, 'bütün kötülüklerin arkasında Yahudiler vardır' sözünden, birileri için "demek ki fakirliğimin, başarısızlığımın sebebi Yahudilermiş, Yahudileri dövelim" algısı çıkabilir. 'Yahudiler benim başarımı, mutluluğumu tehdit ediyor' algısı, "buna karşı birşey yapmalıyım" dürtüsünü doğurur.

      "Zenciler aptaldır, medeniyet kuramamışlardır" demek ırkçıdır ve saçmadır, ama nefret söylemine girmez. Çünkü zencilerin zeka seviyeleri ya da medeniyet kurma yetileri bizi, ya da bir ABD'li WASP'ı bağlamaz, bu fikirden yola çıkarak bir eylem yapmaya/had bildirmeye kalkmaz kimse. Ama "Zenciler uyuşturucu satıyor, hırsızlık yapıyor, bacımıza tecavüz ediyor" derseniz, o zaman, normal bir Amerikalı buna bir dur demek isteyip, tepki göstermek isteyip, toplaşıp zencileri dövmeye, öldürmeye başlayabilir.

      'Müslümanların inandıkları şey yanlıştır, saçmadır' demenin, Müslüman olmayanları tehdit eden bir yanı var mı? "1400 sene önce yeni bir şeye inanmaya başlayan Araplar, örgütlenip diğer Arapları da, inandıkları şeye inanmaya zorladı, inanmayanı da kesti biçti" demek, kim için tehdit oluşturabilir? Kimsenin yaşamına bir tehdit yoktur bu sözden. "Türbanlı kadınlar üniversitelerde, dinlerini yaymaya çalışıyor, türbansız kadınları rahatsız ediyor" sözünde bile daha büyük bir tehdit ve nefret söylemi var. 'Kızlarımızı rahata kavuşturabilmek için, türbanlıları üniversitelerden defetmeliyiz' algısı oluşabilir.

      Ama yine de olaylar çıkıyor. Olayları kim çıkartıyor? Hayır, filmi izleyip, Müslümanlar'dan nefret edip, 'gelin arkadaşlar bir kaç Müslüman keselim' diyen Hristiyanlar değil. Olayları Müslümanlar'ın kendisi çıkartıyor. Peki tehdit nerede?

      Bazı Müslümanlar kendilerine filmden bir tehdit algılıyorlar. Bu, inançlarına, kişiliklerine, belki de varoluş sebeplerine bir tehdittir. 'Ya benim inandığım şeyler doğru/kutsal değilse, ya bu çekimi/kurgusu kötü filmde inandığım şeyin tarihi ile ilgili bilgiler gerçekse, ya peygamber dediğim adam zevk düşkünü bir adammış ise' diyor bazı Müslümanlar'ın iç sesi. 'O zaman hayatımı adadığım bütün şeyler yalanmış, hayatımın anlamı yokmuş, hayatımı zorluklarla (oruç tutarak, zina yapmayarak, masturbasyon yapmaktan bile şüphe duyarak, içki içmeyerek) boşuna, boşa harcamışım' diye düşünerek tehdit hissediyor. Bu film onların cennete ulaşma algısını tehdit ediyor.

      Ama birilerinin "kendileriyle ve gerçekleriyle/bildikleriyle yüzleşmesinden" doğan bir tehdit, gerçek bir tehdit sayılmaz. Hatta tam tersi, bir 'yardım eli' niteliği taşır. Böyle bir tehdit belki bazı Müslümanlar'ı silkeleyip, bazı tarihi/siyasi bilgileri onlara tekrar düşündürtebilir.

      Sonuç olarak, tehdit yoksa nefret suçu yoktur. (Bu filmde de kimseye tehdit yoktur.) Güvensiz, samimiyetsiz, iki yüzlü ya da bağnaz insanların kendi 'iç/düşünsel çekişmelerine' sebep olacak bir tehdite ise, zaten tehdit denmez, dense dense belki "lütuf" denir.
  3. Elbette bu yazınızın üzerine çok şey yazılacak. Yazınız yaşanılan yere ve iifade eden kinin azınlık veya çoğunluğu hedef alıp almaması üzerine ama Türkiye için sadece çoğunluk azınlık kavramı üzerinden nefret suçunu açıklayamazsınız. Başka değişkenleri de vardır bunun.
    3. paragrafta "....eğer gerçek bir düşmanlık ve saldırı eğilimi doğurma olasılığı varsa, nefret suçu oluşturabilir." diye yazmışsınız. Çoğunluğa karşı nefret söyleminde bulunmanın suç olmadığını, azınlığa karşı nefret suçu işlenebileceğini iddia etmişsiniz. Bu tip ayrımlara gitmek, nefret suçlarına meşruiyet kazandırmıyor mu? Ne azı ne çoğu bu tip lafları kullanmasa, hiç olmazsa aydınlar bunu arzulasa, vurgulasa daha iyi olmaz mı?

    Yanıtlar


    1. Nefret suçunun önlenmesi kadar düşünce ve ifade özgürlüğünün korunması da hayatî bir değerdir. İkisinin dengesi nerede kurulabilir? Optimum orta nokta nedir? Onu çözmeye çalışıyorum sadece.

      Sadece "iyi çocukların" düşünüp konuşabildiği bir dünya ne feci bir yer olur!
    2. Nefret suçunun önlenmesi ve ifade özgürlüğünün korunmasındaki dengeyi tanımlama çabası güzel. Ama çabası güzel:) Yapılış biçiminde bir abeslik var. Bunu kasti mi yapıyorsunuz bilmiyorum ama insanlara suç işleten kötü çocuk olma haliniz , şu dengeyi tanımlama olayına nasıl bir katkıda bulunacak bilinmez.

      Herkese rağmen kişinin kendi bildiği doğruları söylemesi ve yapması hoş bir özelliktir. Ama ben yine de bu işi iyi çocukların yapmasını tercih ederim:)
      Optimum ortak nokta dediğiniz şey aynı zamanda bir orta noktayı da işaret ediyor. Bu da sizin de o orta noktaya yaklaşmanızı gerektiriyor. Tıpkı size ve size dair her şeye hakaret etmeyi bir misyon edinmiş nefret suçlusu insanların da, o ortak noktaya gelmesini gerektirdiği gibi.

      "En büyük yahudi düşmanı, yahudinin kendisidir." diye bir laf vardır. İnsanların sahip oldukları dinleri izah etme biçimleri de o dine en büyük zararı getirebiliyor. İşte sizin ifade özgürlüğünü izah etme biçiminiz de, tıpkı dinlerini korudukları iddiasındaki islamcılar gibi ifade özgürlüğü kavramına zarar getirebiliyor.

      Dünyada suların durulduğu, sadece iyi insanların olduğu bir zaman dilimi olmayacak tabiiki. Bu yüzden dünya size göre harika bana göre hala feci bir yer. İnsanın varlığından daha değerli bir şey yok. Ve bu değerli varlığın kendi düşündüğü ve inandığı şeyin hep daha üstün ve ileride olduğunu zannetmek gibi bir hastalığı var. Size yazan onca insanın yaptığı gibi. Sizin yaptığınız gibi. Evet evet benim de yaptığım gibi. Ama ben yine de iyi çocukların ifade özgürlüğünü savunma biçimini seviyorum. Onlar, ortak değerlere işaret eden insanlar benim için.

      İşte bu bahsettiğiniz ifade özgürlüğü ile ilgili ruh halinin güvercin tedirginliği ile konuşan üslubu sevdim ben. Ve söylediklerinizden hoşlanmasam da, sizin için de benim gönlümde böyle bir tedirginlik uyanıyor.
      Siz buna bu uğurda susmam diyerek karşılık veriyorsunuz. Evet susmayın, sonuna kadar savunun ne savunacaksanız, ama bunu hakaret ederek değil farklı bir üslupla yapabilirsiniz. Başkalarının kendini nasıl tanımladığı, ve nelerden rahatsız olduğunu ifade etmesi üzerinden ifade özgürlüğü yerine kendinizi tanımlarken ifade özgürlüğü kavramını savunmanız daha yapıcı gözüküyor.

      Umarım açtığınız bu tartışma o ortak nokta için size ve okuyanlara biraz daha yol katettirir.

      İfade zenginliğiniz aşikar. Ben yine de sizi iyi çocukların safına davet ediyorum. Türkiyeli ve ermeni olduğunuz söyleyerek türklere hakaret etmediğinizi ve nefret suçu işlemediğinizi, bu topraklara en az türkler kadar ait olduğunuzu bıkmadan anlatmanızı, insanların birbirlerinin gönlünü kırmayı değil yapmayı tercih etmelerini vs.

      İnsanların kendilerini dilediği gibi tanımlama hakkı olduğunu, dilediği gibi yaşama hakkı olduğunu, başkalarının dini ve fikri dayatmalarını tekrar etmek zorunda olmadığını ısrarla anlatmalı.

      Evet iyi çocuklar sıkıcı, kötü çocuklar daha çok reyting alabiliyor:)
    3. burada "nefret suçu" derken hukuki bir durumdan bahsedildiğini bile anlamaktan uzak eleştiriler var. "suç"lar tanımlanırken kimi yerde detaylar öne çıkar. mesela anayasal düzene karşı suçlar esas olarak teşebbüs suçlarıdır. 12 eylül'de binlerce kişi anayasal düzeni ilga etmeye teşebbüsten yargılandı. bazıları idam edildi. oysa bu yargılamaları yapan mahkemeler anayasal düzeni bizzat ilga eden, meclisi ve siyasal partileri kapatan, yürütmeye el koyan orduya bağlı askeri mahkemelerdi. ironik değil mi? anayasal düzene karşı suçlar, teşebbüs suçlarıdır çünkü teşebbüsü aşıp amacına ulaşırsa siz failleri yargılayamazsınız failler sizi yargılar. ama teşebbüs suçlarının da sınırı vardır. temel ölçüt "elverişlilik"tir. ben elime sopayı alıp meclise gitsem ve "dağılın bakalım burayı kapatıyorum" desem anayasal düzene karşı suç işlemiş kabul edilmem. o sopayla kimseye vurmadıysam suç bile işlemiş sayılmam. tavrıma karşı hukuki bir yaptırım uygulanamaz. çünkü kullanılan araç amaçlanan fiili gerçekleştirmeye elverişli değildir.

      nefret suçlarında da elverişlilik ölçütü vardır. sevan bey'in azınlık - çoğunluk ayrımı da nefret suçlarının doğasında olan bir ayrımdır. türkiye'de "müslümanlar kötüdür, islamiyet yok edilmelidir" derseniz nefret suçu oluşmaz, avrupa ya da amerika'da oluşur. çünkü söylem fiile türkiye'de uymaz. elverişliliği yoktur. azınlığın çoğunluğu linç etme ihtimali yoktur çünkü...
    4. Her satırına katılacağım bir açıklama.
  4. Yazdiginiz herseye katiliyorum, arap lideri kismi haric. Orasi metnin kalaniyla tutarsiz olmus sanki. Once nefret sucunu soylenen sozun doguracagi olasi sonuclarla korele edip sonra da (arap lideri kisminda) birseyin sirf gercek olmadigi icin sonuclarina bakmaksizin ozgurce dalga (ya da asagilama) malzemesi olabilecegini soyluyorsunuz. Ya biraz daha acik olmaliymis o kisim, ya da hic olmamaliymis. Sizin dogmalara karsi olan guclu hissiyatlariniza kurban gitmis sanki biraz.

  5. Yanıtlar


    1. Tahrim suresini ve ahzap suresini anlayarak okursaniz Sevan Nisanyan in hakli oldugunu görürsünüz.
  6. sevan bey her ne kadar sizinle gecmiste bazi problemlerimiz olduysa da size saygi duyuyorum ve bu yorumu dikkate alin lutfen bulasmayin bu islere fazil say gibi degerli bir insansiniz siz de sizi de bunlarin eline kaptirmak rahatsiz verici. Lutfen bir kac gun kafanizi dinleyin ve tartismalara girmeyin. Twitterdan takip ettigim olcude bunlari yaziyorum. Siz anlamissinizdir umarim.
    Yanıtla
  7. sevan bey, bir arkadaşımın sosyal ağlarda tam da üstteki yazınızda "nefret suçunu tartışmak kisvesinde "islama nefretinizi" ortaya koyduğunuzu" iddia ettiği bir paylaşım yapması üzerine merak edip yazınıza baktım. yanlış bir nokta göremiyorum yazınızda. işin kötüsü bahsettiğim rahatsızlık duyan dindar arkadaşım benim uzun zamandır ateist olduğumu da bilmiyor (uygun bir yerde konusu açılmadı). bu yüzden gidip paylaşımının altına "nişanyan şu şu sebeplerden haklıdır" yazamıyorum, elim gitmiyor, yazsam bir sürü sıkıntı, izahat verme mecburiyeti, malumunuz faşizm konuşma zorunluluğudur.. tartışmaya girmemenizi tavsiye eden olmuş. katılmıyorum. zira üzerinize gelirlerse benim de sünni kılığında gizlenen bir ignostik ateist olarak dolaptan çıkıp sizi savunmam gerekecek. bence problem değil.

    Yanıtlar


    1. Adsız, daha cesur olmaya çalış. Söylemini onun bunun ne diyeceğine göre değil, vicdanının sana emrettiğine göre şekillendir. Daha kâmil bir insan olursun.
  8. ben,yazıda saydığınız örneklerin bile nefret suçu olmadığını düşünüyorum.daha doğrusu ben,nefret suçu tanımına karşıyım.çünkü çok rahat kötüye kullanılabilecek bir kavram.genellikle de siyasi ve dini ve etnik kaygılarla ilişkili. şiddet içermediği ve şiddete özendirip,şiddeti yüceltmediği sürece her fikrin-saçma bile olsa- yazılıp söylenmesinden yanayım.herkes te hazmedecek bunu.şimdi değilse bile zamanla.dinlere de laf edilebilir,ideolojilere de.soykırımdır da denebilir,hayır değildir de.
    Yanıtla
  9. Araf 44. Cennet ehli cehennem ehline: Biz Rabbimizin bize vadettiğini gerçek bulduk, siz de Rabbinizin size vadettiğini gerçek buldunuz mu? diye seslenir. «Evet!» derler. Ve aralarından bir çağrıcı, Allah'ın lâneti zalimlerin üzerine olsun! diye bağırır.
    Yanıtla

    Yanıtlar


    1. “Ben hakikati buldum, başka soru sormayacağım” diyen insan, aklıyla birlikte vicdanını uykuya yatırmış olandır.

      Cennet ehlinin o kadar koyunlaşmayı kabul etmesi ne acı!
    2. Allah karşısında aczimi bilirim. Siz okuduğunuzu anlamadan "koyun" deseniz de. İman dediğiniz bilim değil. İman etmişsem Allah'ın kitabı üzerine söz söylemem. Sadece size bakış açımı yansıtan bir ayet. Yine de sizin için son saatten önce pişmalık diliyorum kendi günahlarımın büyüklüğüne bakmadan. Vicdanı inşa eden, yaratan kimdir sorusunu da siz sormuyorsunuz bu arada.
    3. Hakikati bulan insanın o hakikatleri öğrenmek adına sorması gereken sorular o kadar çoktur ki bir ömür alır belkide.Siz sevanyan hakikatlere cahil kaldığınız için bu konuda yine yanlış tesbittesiniz.
      Oysa hakikat yolundaki vicdanlar uykuya yatmış değil, insani vicdani akli medeni uyanıklık içindedirler.VE büyük toplulukların inançlarına tecavüz ve hakaret etmeyecek kadar seviyelidirler.
      Aslında koyunluk körü körüne inkardan başkası değildir.
    4. Mustafa Uysal, vicdanı yaratan, uygarlıkların zaman içerisinde geliştirdikleri kültürleridir. Bu nedenledir ki her toplumun vicdani oluşumu ve değerleri farklıdır. Kültürünüz vicdanınızı, vicdanınız ise olaylara karşı verdiğiniz tepkileri meydana getirir. Burada asıl önemli olan nokta insan olmamızın verdiği zihinsel boyut ve olayları yargılama kapasitesi gereği ortaya çıkmış olan vicdani davranışlarımızdır. Bir şeylere körü körüne inanma düşüncesi insanın var oluşuna tamamen aykırı olmakla birlikte bu durum insan olmanın getirdiği vicdanın da uykuya yatırılması (koyunlaşma) olarak görülebilir.
    5. İnandığını zannedenler, kafalarında şüphe kalmadan inansalardı, bu yazıdan rahatsızlık duymazlardı. İnanaçlarınız gerçekten iddaa ettiğiniz gibi mutlak doğrularınız olsaydı, Sevan Bey için sadece üzüntü duyardınız. Çünkü bu konuda bir ceza hükmü vermek size değil Allah'a düşer.

      Bu arada, bir kısım dinci-cemaatci çevreler, (dindar diyemiyorum çünkü bu insanların neye inandığını pek çözemiyorum) Türkiye gibi demokratik bir toplumda Atatürk'ün eleştirilebileceğini savunurken, ve Atatürk hakkında çıkan aşağılayıcı yazılar mahkemelerde takipsizlikle sonuçlanırken, aynı tür yazılar peygamberleri için de yazıldığında bunu kaldırmak zorundalar...
  10. Sevan Bey,
    Yazınıza başka bir bakış açısı getirmek isterim.
    Öncelikle belirtmeliyim ki, İslam dinine mensup olmayan her kişinin, o dinin peygamberi olan kişiye bakış açısı yazınızda ifade ettiğinizden daha başka türlü olmayacaktır. Ancak, dediğiniz gibi fikir ve ifade özgürlüğünde sınırımız nedir? Bu konuda ortak bir payda da buluşulmasını ben imkanlı görmüyorum. Çünkü insanoğlu'nun fikir ve sözlerini şekillendiren sadece analitik düşünebilme yetisi de değildir. İfade edilmek istenen her söz ve fikirde muhakkak duygular yüklüdür. özelde bu karşı tarafı yaralama ve incitmeye kadar gidebilir.

    Yazınızdan yola çıkarak söylemek gerekirse, bu yazınızın yıpratma ve aşağılama duygularıyla yazılıp yazılmadığını bilemeyiz. Siz bu duyguyla yazmamış olabilirsiniz fakat, bu duyguyla yazan ve konuşanlar açısından durumu nasıl ele almamız gerekir?
    Yanıtla

    Yanıtlar


    1. Yazımın konusu "fikir ve ifade özgürlüğünde sınır nedir" sorusuna karınca kararınca bir cevap aramaktan ibaretti. Bence sınır, polemiğe maruz kalan kişi veya zümrenin bundan dolayı fiili ve gerçek zarar görme ihtimalidir. Böyle bir ihtimal yoksa ifade özgürlüğünün korunması gerekir.

      Bana son derece makul bir ayırım gibi görünüyor. Tek tek vakalarda "zarar görme ihtimalinin" varlığı ve ölçüsü tartışılabilir tabii. Ama prensip gayet net ve doğru.

      Binaenaleyh, tenkitten zarara uğraması sözkonusu olmayan, yüzlerce yıl önce vefat etmiş birine yöneltilen eleştiri veya alayın nefret suçu kapsamına alınması abesle iştigaldir.
    2. Konuyu teknik bir üslupla ele almak istediğinizi anlayabiliyorum Ancak, Ötekileştirilmiş duygusu üst düzeyde olan bir toplumunda bu konuda teknik bir bakış açısı sağlamasını da pek mümkün görmüyorum. Bu durumda sizin insanlar üzerinde yarattığınız duygularda ki sorumluluğunuzu irdelemek istemiştim (özelde Hz Muhammet'e inananlar). Yoksa teknik olarak ifadeleriniz tutarlıdır.
  11. Sevan Bey;
    İlgiye doyamayan bir dahi çocuk çıkıntılığındasınız maalesef.
    İnsan ilişkilerinde usul, üslup esastan önce gelir.Sizi pohpohlayanların gazına geliyorsunuz gibi,yanlıştasınız kanımca ve sorumsuz davranıyorsunuz (en azından o iki şeker bebişinize karşı).

    Uslüp dedim ya size iki örnek vereyim naçizane olarak;

    1) İsa,2 bin yıl önce yaşamış babası belli olmayan, işsiz güçsüz bir avare yahudiydi,sayıklayıp gezerdi(haşa),fakirdi bundandır en azından kendine manevi menfaat temini için tanrı'nın oğlu olduğunu uydurdu.o inandığı,çok sevdiği tanrı bile onu çarmıhta yüzüstü bıraktı, yüzüne bile bakmadı...

    şimdi böyle bir söylem, böyle bir üslup doğru mudur sizce? ve hristiyanları incitmez mi?

    ya da
    2) Marks; ömrü boyunca baba parası yemiş, tek bir gün çalışmamış, oturduğu yerden sallayıp durmuş, kendini beğenmiş bir sıradan teorisyendi.. desek.
    marksistler bozulmaz mı?

    Dikkat etmek lazım, güzel kardeşim.

    Saygı ve sevgilerimle.

    ( Ayrıca size karşı gösterilen nefret ve linç dilini de sonsuz kınıyorum.)

    Yanıtlar


    1. Sevan Bey;
      İlgiye doyamayan bir dahi çocuk çıkıntılığındasınız maalesef.
      İnsan ilişkilerinde usul, üslup esastan önce gelir.Sizi pohpohlayanların gazına geliyorsunuz gibi,yanlıştasınız kanımca ve sorumsuz davranıyorsunuz

      Yukarıdaki yorumunuz eminim Sevan Bey'in ve birçok başkasının hoşuna gitmemiştir belki de incitmiştir. Ama hakaretlerle hedef göstermediğiniz sürece sizin 'İfade özgürlüğünüz' benim canımın sıkılmasından daha önemlidir değil mi.
      Ama siz zaten 'nefret söyleminden' değil de üsluptan ve nezaketten dem vuruyorsanız kendi yazınızı alıcı gözle bir daha okuyun derim. Evet, 'dikkat etmek lazım'.
    2. ama tam da bu değil midir?

      Bir inananın inancı, başka birinin "yakıştırması" ile incinebilir mi?

      "O zaman kimse konuşmasın, inananlar zarar görebilir" demek lazım gelmez mi?

      Eğer öyle ise, inanç kişisel değil toplumsal bir olgudur ve sadece iktidara gerekçe yaratmaya yarar demek durumunda kalırız.
    3. Ben ateistim.

      Kendimin Nisanyan'in yazisindaki Muhammed tasvirini soyleme hakkimi savundugum gibi, senin, verdigin iki ornegi (ya da inanmayanlara dair benzer tondaki herhangi bir tasviri) soyleyebilme hakkini da savunacagim.

      Sevgiler.
  12. sen bence piçsin baban belli değil annen kesin bellidir...
    Yanıtla

    Yanıtlar


    1. Bravo, zeka parıldayan bir yorum! Allahaşkına, bu düşük IQ seviyesinde bir cevap yazmanızın fevkaladeliğini geçtim, herhangi bir kişinin "babasının belli olmamasına" dair bir iddianın o kişi tarafından hakaret olarak algılanacağına dair inancınız nereden geliyor?
    2. Tipik bir bilgi ve fikir yoksunluğunun ezikliğini küfrederek örtbas etmeye çalışan echel (karacahil) yorumu. Ya da kusması. Bunlar kendi dinlerinin kitabını bile okuma zahmetine katlanmayanlar. IQ ifadesini de telefon modeli falan sanmış olabilir hatta. Neyse üzerinde durmaya değmez.
  13. İrfan Boztaş'a katılıyorum ve Sevan Nişanyan'ın yazdıklarında yanlış bir şey göremiyorum. İleri demokrasi deyip bunları yazana vay sen benim peygamberime ne diyosun deme hakkınız yoktur. Sen yahudiye, hristiyana ve hatta sünni olmayan müslümana onların ki dinden sayılmaz diyebiliyorsan, diğerleri de senin dinin hakkında şiddete başvurmamak kaidesiyle istediğini diyebilir.
    Nefret suçu denilen şey bence saçmalıktır. İçten içe hepimiz bir şeylere nefret duymuyor muyuz, bunu ifade edince mi sıkıntı oluyor. Şiddet yoluna başvurmadıkça bence herkes istediğini söyleme hakkına ve yazma hakkına sahiptir. Daha geçen gün twitter'da #başbakanınsoyadıatatürkolsun etiketi altında Atatürke ingiliz piçi diye yazan gördüm, birisi mahkemeye başvurup (üstelik kanunu da var) bu twit sahibini hapsettirsin mi? Bence ettirmesin, onun fikridir, söylesin ama başka biri de Muhammed'e laf edince kimse bağırmasın, sakın bana ikisi aynı şey demeyin buz gibi aynı şey.
    Sevan Bey yanlış bir şey söylememiş ama ne yazık ki bunları söylemek için hala yanlış zamandaymışız gibi görünüyor. Yine de tam zamanıdır deyip söyleyebilen yürekli aydınlara bravo. Çoğunluk her şeyin sahibiyim, geri kalan hiç bir söz edemez diyorsa orada demokrasi yoktur.
    Yanıtla
  14. Sevan Bey, bizler ne yazık ki bir demokrasi cennetinde değil, Türkiye Cumhuriyeti'nde yaşıyoruz. Siz de bir kanaat önderi, bir aydın olarak, bir çok kişi için "stereotype" şekillendiren bir konumdasınız. Bu tür bir söylemin sizin tanımladığınız "nefret suçu" tipolojisindeki eylemleri körükleyebileceği tehlikesini düşünmeniz gerekirdi.

    "Benim söylemim, sadece beni bağlar." diyebilir, işin içinden çıkabilirsiniz. Fakat bunun pratikte henüz hiç bir zaman böyle olmadığını özümseyebilmiş olsaydınız, fikir hürriyetinizin bu mecradaki sınırlarını, bu çağda, bu düşüncenizi bu şekilde dile getirmeyecek şekilde çizerdiniz diye düşünüyorum. Neticede bir masum insanın canının yanmasına değmeyecektir bu çıkışınız.
    Ayrıca "fikir hürriyeti" ise bile bu söyledikleriniz, inanan insanların hassasiyetleriyle "dalga geçmek", meşhur spagetti canavarına bile inanıyor olsalar, etik değildir; aydın olarak tanımlanan bir kişiye de, benim kanımca asla yakışmaz.
    Yanıtla

    Yanıtlar


    1. Canim kardesim,

      Bir insanin tuttugu futbol takimiyla dalga gecilebiliyorsa tuttugu peygamberle de dalga gecilebilir.
  15. “Yahudiler şöyle menfur bir ırktır, bütün kötülüklerin ardında onlar vardır, kitapları da zaten sahtedir” diye kusmuk saçması, klasik bir nefret suçu örneği oluşturur.
    Bu hocanın konuşmasına "kusmuk saçmak"deyimini neden eklediniz? Oysa ki ders niteliğinde bir yazı başlatmıştınız.
    Yanıtla
  16. üç dinin peygamberlik anlayışı hayli farklıdır.yahudi ve hristiyanların özellikle ateistlerin ve deistlerin bir müslüman için Hz.Peygamberin yerini,nasıl bir makama sahip olduğunu anlayabilmesi çok zordur.Müslümanlar için Peygamberler(tamamı) bilhassa o 'arap lider' diye küçümsediğiniz insan kendilerinden önce gelir.Müslümanlar bu konuda gayet hassastır.Fikir ve özgürlüklerimizin sınırların belli olmadığı bu topraklarda kendinizi anlatma biçiminiz hakaret niteliğindedir.Başka bir dinin peygamberini veya buda yı ya da herhangi birini örnek vermeyip son 15 yıldır Hz. Muhammedi örnek göstererek yapılmış olan eleştiriler,karikatürler,dalga geçici filmler zaten kafası dumanlı olan müslüman toplumunu sağa sola sürükleme aracından başka bir şey değildir.Mantığınıza göre neredeyse 100 yıl önce ölmüş Atatürkle de dalga geçilebilir.Soykırıma uğradığı iddia edilen 1milyon 200 bin Ermeniyle de dalga geçilebilir.Sizin özgürlükleriniz karşınızdakinin sınırlarında biter Sayın Nişanyan...Hz. Muhammed ve diğer tüm peygamberler bizim sınırlarımız içindedir.
    Saygılarla
    Yanıtla

    Yanıtlar


    1. Burada da nacizane bir müslümanların imanını kimse anlayamaz söylemi metinde pırıl pırıl parlıyor. a.ö.a dan belki de çok daha dogmatik olan bir sürü katolik hristiyan isa'nın tanrının oğlu olduğuna inanır. hristiyan ismi de christian yani jesus christ dan gelir. isa nerdeyse tanrıyla eş tutulur. inancın odağına konur. bu insanlar mı müslümanların peygamberlerine verdiği makamı anlamıyacak.
  17. Nasıl inanmayanları öbür dünyada nelerin beklediği gibi sözler serbestçe ifade ediliyorsa;Hz.Muhammet'i ve diğer peygamberleri Tanrı'nın göndermediği ile ilgili yorumlar da hakaret içermediği sürece özgürce yazılabilmeli.Tanrı varsa zaten bunun cezası öbür dünyada kendisi tarafından verilir.Kimsenin kendisini Tanrı'nın avukatı gibi görmesine gerek yok.
    Yanıtla
  18. Sayın Nişanyan neye inanıp inanmayacağınız veya neden nefret edip etmeyeceğinizi tayin etmek tamamen size kalmış.Fakat inanmadığınız birşeyle kamuoyuna açık bir şekilde dalga(!)geçmek ne sizin nede bir başkasının hakkı ve özgürlük alanı değildir.Sizin inanmadığınız ve bundan dolayı eleştirilemeyeceğiniz Kuran-ı kerim bize diğer inanç sahiplerinin putlarına sövmemeyi emrederken,ve biz yobaz olurken sizin gibi kendisine ilerici,aydın gibi sıfatları yakıştıranların dalga geçme hakkını nereden aldığını sorsam ayıp etmişmi olurum?Kuran'ın ifadesiyle "leküm dinüküm veliyedin".sizin dininiz(inancınız;bu ateizmde olur)size benim dinim bana..
    Yanıtla

    Yanıtlar


    1. Allah in kimse tarafindan korunmaya ihtiyaci yoktur. Nisanyan in belirttigi gibi insanlarin korunmaya ihtiyaci var.
    2. Sizin dininiz size, benimki bana söylemi, İslamın henüz güçlenmediği, zayıf kaldığı döneme özgü bir politikadır. Güç yetirmeye başladıktan sonra bunun yerini hangi politikanın aldığını dönemle ilgili sıradan bir tarih kitabında bile görebilirsiniz. O yüzden böyle demagojilere başvurmamanızı tavsiye ederim.

      Dalga geçmek meselesine gelince, yazıda dalga geçmek, alay etmek olarak tanımlanabilecek hiçbir şey olduğunu düşünmüyorum. İslam peygamberi Muhammed, bir Arap lider değil midir? Hayatıyla ilgili yazılanların ortaya koyduğu gibi zenginliği, kadınlarla ilişkisi ayyuka çıkmamış mıdır? Göz koyduğu kadına sahip olabilmek için bile ayet yazmamış mıdır? (Bu arada ihtiyaca binaen yazılan ayetler, sadece bir kadını elde etmeye yönelik olmakla sınırlı da değildir. Zaten kadını olan birinin yediği naneyi örtbas etmek için de çıkarılmış ayet yok mudur?)

      Muhammed'in yaşadığı dönemde, insan toplumlarındaki politik, ekonomik mücadele, egemenlik sahibi olma mücadelesi, siyasi mücadele din kisvesi altında yapılmaktaydı. Dolayısıyla insan toplumlarının geçmişinde yer alan ve peygamber olarak nitelenen her bir kişi, dönemin siyasi önderleridir.

      Bu gerçekler acı olabilir! Ama acıyı tatmadan da gözlerin, dahası zihnin açılması mümkün değildir!!!
  19. yazınızın fikir ve özgürlükle ilgili olduğunu savunuyorsunuz ama benzetmeleriniz müslüman bir ülkede tepki alacak şekilde bilinçli yapılmış.sanırım siz ermeni siniz bu güzel ülkede yaşamaya çalışıyorsunuz. tepki alarak değilde adam gibi yaşamanızı öneririm.toplumu kışkırtıcı hareketler sana fayda getirmez.yüzyıllardır çeşitli ırk dil din bu ülkede barış huzur ve kardeş gibi yaşadı size neyin battığını bilmiyorum bunu yazmak için ama ben senin dinin hakkında bir yazı yazarsam buda senin tepkini çeker. sizin gibi bir insanın böyle şeyler yazması çok yanlış. Müslümanlardan özür dilemeniz gerektiğinide biliyorsunuz.sizin yazdığınız özgür düşünce değil sadece kışkırtıcı bir yazı. derhal özür dilemeniz gerekir
    Yanıtla
  20. siz nasıl böyle şeyler yazıp çocuk tecavüzleri, kadın katillerine ses çıkarmayan yobazları ayağa kaldırdınız hocam...Elinize, aklınıza sağlık hocam...
    Yanıtla
  21. Sevan Bey,
    Genel hatları ile yazınıza katılmak istediğimi evvela belirtmek isterim. Çok önemli bir konuyu çok hassas bir örnekle işlemişsiniz. Ve tam da noksanına değinmek istediğiniz guruhtan tepki alıyorsunuz. Ben Hz.Muhammed örneğindeki tasvirinizle hemfikir değilim ama bu sizin o şekilde tasvir etmenizin önüne geçme hakkı vermiyor bana. Ne zaman ki Hz.Muhammed'in dediğiniz gibi biri olduğunu insanlara kabul ettirmek için dayatmalarda bulunur, kabul etmeyenleri ötekileştirirsiniz işte suç o zaman başlar.
    Yanıtla
  22. Sayın Nişanyan;
    öncelikle bu cesur yazınız için tebrik ederim.nacizane bir kaç cümle eklemeden edemedim. empati yoksunu haline gelmiş islam aleminin, en kutsal benimki düşünceli tahammülsüz mensupları. http://www.youtube.com/watch?v=WLKk00OYKhU bu linkte yer alan videoda isa peygamber bir gay olarak, sokaklarda donla gezip şarkı söylüyor. videoyu açtığınızda(video hala açılıp izlenebiliyor) "aa bunu izlemiştim ben" diyeceksiniz. bir dönem profilinde paylaşmayanı dövüyorlardı. hepimiz ekledik kahkahalarla izledik. kutsal değerlere bu kadar sahip çıkan bir müslüman çıkıpta ne yapıyorsunuz demedi, ayıptır, saygısızlar demedi. işin asıl ilginç tarafı, bu video yine hristiyan ülkelerin birinde yapıldı ve hiçbir hristiyan da çıkıp, bişey demedi. şimdi bir film yayınlandı ve islam alemi ayaklandı, şimdi yapılana islam alemi bu tür şeylere duyarlıdır mı diyelim, ikiyüzlülük mü ?
    ne zaman ki bir puta, budaya,alevi kutsalına, diğer dinlerin kutsallarına aynı duyarlılığı gösterirsin, o zaman çıkar, bu ifade özgürlüğü değil dersin, aynı duyarlılığı beklersin.ya da yazının özü olan şeyi kavrar, sadece nefret edersin, ama nefret söylemleri kusup, nefret suçları yaratmazsın.
    Yanıtla
  23. Yazınızı okudum. İfade özgürlüğü açısından güzel yerlere değinilmiş fakat, ifade özgürlüğüne verilecek onlarca örnek varken siz sanırım dikkatleri ya da şimşekleri üzerinize çekmek için İslam Peygamberi Hz. Muhammed (S.A.V.)'a yönelik atıfta bulunmuşsunuz. Ben bunun kasıtlı yapıldığına ve ifade özgürlüğü ile alakalı olmadığını düşünüyorum.
    Neden derseniz. Yukarıda neoconların yaptıkları ile ilgili görüş bildiren bir arkadaşa
    "A) Amerikada değil Türkiyedeyiz. BURANIN gündemi beni daha çok ilgilendiriyor. " şeklinde başlayan bir yazı ile cevap vermişsiniz.
    İslam Peygamberi Hz. Muhammed (S.A.V.) 'a Türkiye gündeminde ifade özgürlüğü kapsamına girecek şekilde hakaret vb. gibi şeyler yapılmıyor.
    Bu olaylar ABD'de ve Danimarka'da patlak verdi. Siz ya adam gibi lafınızın arkasında durup Türkiye dışında gelişen gündemleri buraya taşımayın. Ya da ateis olan arkadaşın yazmış olduğu yazıya "Türkiye gündemi beni ilgilendiriyor ABD gündemi değil" diyerek cevap vermeyin.
    Sonuç olarak insanların ifade özgürlükleri ile ilgili yorum yaparken insanların inançlarını kendi inançsızlığınızla harmanlamadan yazı yazarsanız, insanlar o zaman asıl ifade etmek istediğiniz şeyleri anlamış olur. Ve siz de bu şekilde İslam Peygamberi Hz. Muhammed (S.A.V.) 'ın üzerinden prim yapmaya çalışan bir zavallı konumuna düşmezsiniz.
    Belki o zaman daha takdir edilen bir yazar da olabilirsiniz.

    @HSelcukeren
  24. Merhabalar sayın Nişanyan
    Yazınızı okudum ve bir kaç noktaya katılmadığımı söylemek isterim

    Öncelikle " söylem bir sonuç doğuracaksa nefret suçudur, doğurmayacaksa değildir" gibi bir önermeye kesinlikle katılmıyorum. Bu söylediğiniz bana göre " çamur at, yapışmazsa izi kalır" deyiminin bir basamak alt versiyonundan başka birşey değil.

    İfade özgürlüğü diye birşeyden bahsedeceksek söylevlerin bağlayıcılığını da savunmalıyız. İnsanlar ağızlarından çıkan her şeyden sorumludur. Şimdi sırf kimse ses çıkaramaz bir sonuç ortaya koymaz diye her hangi birinin, Paris'in ortasında "Fransızların allah belasını versin" diye bağırması kesinlikle Fransız milletine karşı işlenmiş bir nefret suçudur.Cezalandırılmıyor olması da suç olmamasından değil, böyle ucuz bir tartışmayı muhatap almamalarından olsa gerek. Kısacası muhatapların zarar görmemesi, bir söylemin nefret suçu olmadığının delili olamaz ve sırf söylenenler bir tepkiye yol açmadı diye nefret suçu olmaktan çıkarılamaz. Bu azınlığın haklarına tam anlamıyla tecavüz demektir.

    2.si bir arap lider diye bahsederek kendi görüşünüzce " ifade özgürlüğü" olarak addettiğiniz davranışınızın sizin düşüncenize göre ifade özgürlüğü olabilmesi için, aynı şekilde Hristiyanlığın, Museviliğin,Budizmin, peygamberlerine ya da liderlerine de aynı uslubu kullanmanız gerekirdi. Bunu yapmıyor olmanızın sebebi " sadece Türkiye gündemine yönelik " gibi bir cevapla açıklanamaz çünkü nefret suçu evrenseldir.

    son olarak "yüzlerce yıl önce vefat etmiş birine yapılan eleştirilerin nefret suçu kapsamından alınması abesle iştigaldir" önermeniz, Türkiye'de " Atatürk'ün hatırasına alenen hakaret eden veya söven kimse bir yıldan üç yıla
    kadar hapis cezası ile cezalandırılır. " yasasının dolaylı yoldan iptalini önerme yoluna gider, nasıl bu ülkede kimse Atatürk'ün anısına hakaret ve eleştiride bulunamıyorsa, sırf inanmadığı veya desteklemediği için kimsenin kimseye yıkıcı eleştiri yapma hakkına sahip olmadığını düşünüyorum. Bir insan öldü diye arkasından saydırmak zaten vicdan ve ahlak sahibi insanların yapacağı bir davranış değildir
  25. faşist topluluklarda görülen ''bizden olmayan yaşamasın''davranışının bi örneği ile yine karşı karşıyayız.fikir özgürlüğü,dine olan bakış açısı toplumsal tepki yada adı herneyse işte bu yazıya tepki veren insaları algılamakda güçlük çekiyorum herkez sizin gibi düşünmek zorundamıdır diye de sormak istiyorum.ayrıca sayın sevan bu ülkede dini inançları aşağılama yetkisi sadece SÜNNİLERE aittir.!
  26. İlk defa bir yazınızı okudum çünkü gündeme geldiniz. amacınız bu ise başardınız tebrikler değilse çok manasız.Azıcık insan olmak bu kadar mı zor. neden dini hassasiyetlere karşı bu kadar saygısızlık edilir.,anlayamıyorum. sevmeyin, nefret edin, istediğinizi söylemekte de özgürsünüz pek tabi ancak insani değerlere önem veren biri olarak sadece saygı duymanızı ve nefret söylemlerini ve şiddeti teşvik edici içerikli yazılar yazmış olmamanızı yeğlerdim.
    Ayşe ATALAY

    Yanıtlar


    1. Bir hindu olarak,Bu saygı ve kutsallık işini abarttığınızı düşünüyorum.Başkalarının kutsalına,örneğin bizim dinimizde,yani hinduizmde inek kutsaldır,ama,siz müslümanlar bizim kutsal saydığımız inekleri,sevap kazanacağız diye kurban bayramlarında kıtır kıtır kestiğinizde,biz hinduistler ortalaığı yakıp yıkıyormuyuz.Hayır,niye yakıp yıkmıyoruz,çünkü biz insanız.Birine kutsal olan,başkasına kutsal olmaz mantığını kavramışız.
      Kısacası,kutsal saydığına saygı duyulmasını istiyorsan,sende başkasının kutsalına syagı göstereceksin,ya da kutsalın göreceli olduğunu kavrıyacaksın.
    2. mükemmel+++
  27. Sayın Nişanyan,
    Twitterdaki yorumları okuyunca çok ağır, hakaretamiz bir yazı yazdığınızı düşünümüştüm ama görüyorum ki yazdıklarınızın eksiği var fazlası yok. Tabii müslümanların Muhammed'in sakalının bir kılına (o kılın ona ait olduğu da şüpheli ya neyse) yahut ona ait bir ayak izine (o da nasıl bir ayaksa 60 numara felan olmalı) bile nasıl taptıkları (aksini iddia etseler de bence bu şeyler karşısındaki tutumları bir putperestin bir puta karşı tutumundan farklı değil) düşünülürse bu yazıya bu kadar tepki verilmesi çok normal.
    Size şimdiden geçmiş olsun. Lütfen şu sıralar kendinize dikkat edin ve lütfen doğru bildiklerinizi yazmaya devam edin.
    Saygılarımla...
    Yanıtla
  28. Bir "Arap lider" in cinsel menfaat temin etmek icin Allah ile kontak kurdugunu idda etmesine gerek yok.Bugun bile. Sadece "cinsel" menfaat konusunu islememis olsaydiniz kanaatimce yaziniz bu kadar sert tepki cekmezdi, bizde size hakkinizi teslim ederdik hocam. Ama "cinsel menfaat" konusu sizin de belirttiginiz gibi "ayip ve cirkin" olmus.Saygilar
    Yanıtla
  29. "Binaenaleyh, tenkitten zarara uğraması sözkonusu olmayan, yüzlerce yıl önce vefat etmiş birine yöneltilen eleştiri veya alayın nefret suçu kapsamına alınması abesle iştigaldir." demissiniz bunun kararini sizmi vereceksiniz.yani bir arkadasiniz arabasi hakkinda konusulmasini istemiyor kotulenmesinden rahatsiz oluyor bundan rahatsiz oluyorsa araba bundan ne gibi bir zarar gorecek ben istedigim gibi konusmaya devam ederimmi diyeceksiniz.Birakin insanlar peygamberlerinin resimleri karikaturleri yapilmasin filmi cekilmesin istiyorsa oyle kalsin.Bu ona ne zarar verecek vermez vs demek bunun takdirini yapmak sizin isiniz degil bence.sizin insanlara telkin etmeniz gereken birbirlerine saygi duyman insanlarla mucadele etmektir bilge(!) kisi olarak.ayni dille baskalarina hakaretane korukleyici olmak degildir.acizane fikrim.
    Yanıtla
  30. Yazınızı okudum, evet çoğuna katılıyorum ancak bir yer hariç. İnançlı bir insanım dersem sanırım hangi paragraftan bahsettiğimi tahmin edersiniz.

    Bu paragrafı okuyunca şöyle bir şey aklıma geldi. Dünyada birçok kişi için annesi kutsaldır ve çoğu kişi annesini çok sever. Ama dünyada sevmeyen, annenin kutsallığına inanmayan birileri de olabilir. Bu kişiler çıksa anneler için kendi düşündüğünü ileri geri söylese, annesini sevenler ne düşünür, ne hisseder? Burada yaptığınızın da hiç bir farkı yok bana göre. Hele ki düşünce ve ifade özgürlüğü derken başkalarını incitmemek en öncelikli şart olmalıysa ve zaten özgürlüğün altında başkalarının haklarını ihlal etmemek, incitmemek varsa? Birini incitmekten kasıt sadece fiziksel manada mıdır? Zira o paragrafta yazılanlar beni inanılmaz derecede incitti. Kaldı ki burada o kişiye yürekten inanan çok büyük bir çoğunluktan bahsadiyoruz.

    Yazdıklarımdan O'nun için uygulanan şiddeti onayladığım gibi bir anlam çıkmasın. Eğer O yaşasaydı da böyle bir tepki verilmesini asla istemezdi. Zaten en büyük hata O'nu ve İslam'ı şiddetle özleştirmekle yapılmaktadır. Kendini Müslüman olarak tanımlayan kendini bilmezlerin yaptıkları maalesef tüm Müslümanlara yakıştırılmaktadır. Siz aksine inanabilirsiniz ama bunu dile getirirken biraz daha hassas olmanızı beklerdim. Size göre yüzyıllar önce ölmüş birinden bahsederken onu gerçekten sevenlerin duygularını da hesaba katsaydınız keşke.

    Bu haliyle yazınız, kaş yapayım derken göz çıkarmaya iyi bir örnek olmuş.
  31. Sayın Nişanyan,
    Ben yazınızın ana temasına katılıyorum. "Hakaret edersen süreriz seni şerefsiz!" tonundaki insafsız ve tutarsız eleştirileri de hayretle izliyorum.
    Size yönelik "eleştirmenler"in dikkate alınacak bir tarafı yok. Hakaretamiz eleştiriler yapanların çoğu; Ahmediye, Bahailik, Alevilik ya da Zerdüştlük gibi din ve mezhepler konusunda sizin İslam hakkındaki düşüncelerinize benzer düşüncelere sahipler ve bunu sıkça "ifade" ediyorlar (ya da konumuz açısından, edebiliyorlar)... Ayrıca siz "kimilerinin kutsalı" olan Mustafa Kemal için "kudurmak" ve "terminatör" ifadelerini kullandığınızda, bugün sizi eleştiren muhafazakarların çoğunun hiç de kaşları çatılmıyordu...
    Buna rağmen, ben sizin pratiğinizi teorik yaklaşımınızla tutarsız buluyorum. Bir Ermeni olarak sizin yazdıklarınız hem size hem de genel olarak "Ermeniler"e yönelik nefreti kabartıyor ve suç işlenme ihtimalini arttırıyorsa, tam da sizin çizdiğiniz sınırı dikkate alarak, o zaman sizin de ifade özgürlüğünüzü daha özenli kullanmanız gerekir bence.
    Umarım sonraki yazılarınızda bu noktayı dikkate alırsınız.
    Selamlar,
    Faruk Ekmekci
  32. "Mesela Paris’in meydanında “Fransızlar şöyle böyledir, hepsini kesmeli” diye konuşmak nefret suçu değildir,..." Yani nefret sucunun sinirlari soylemin iliskilendirildigi toplulugun azinlik ya da cogunluk olmasiyla alakalidir ? Cogunluksa zaten zarar goremez, azinliksa bu olasilik var? Ben bu cikarimda hata goruyorum.

    Yanıtlar


    1. Azınlıkla çoğunlukla değil GÜÇ ile alakalıdır. Güçlü olanın nefreti zarar verebilir; zayıf olanınki veremez (ya da verme ihtimali çok daha düşüktür).

      Nefreti suç haline getiren şey zulüm ve sarara yol açma olasılığıdır.

      Bunu anlamak o kadar zor mu Allah aşkına?
    2. valla zayıf.. güçlü.. bunlar çok çabuk değişebilir. 2-3 bin $'a el altından makineli tüfek temin eden bir "zayıf" pekala da bayağı bir "güçlü"yü katleder..
    3. Iyi de bugunku iletisim olanaklari goz onune alindiginda sozun / soylemin gucsuzu nerede bulacagi nereden belli????
      dolayisiyla duyarli olamnin daha kritik oldugu, ve kistaslarin cografi temelli olamayacagi bir zamanda yasiyoruz. 
    4. Sayın Nişanyan, bunu anlamak zor değil çok kolay anlaşılıyor. Ama mantıklı bulmak zor bence.

      Birincisi, kimin güçlü kimin zayıf olduğunu ölçemezsiniz, bunun subjektif olduğu durumlar olacaktır. İkinci, bunlar değişkendir, bugün güçlü olan yarın zayıf olabilir. Üçüncüsü, bu adaletli görünmüyor, yani "falancalar şöyle diyebilir, filancalar diyemez" diye bir ilke koyuyorsunuz.

      Bence bunun üzerinde daha düşünmek gerek. "Nefret suçu" kavramını ifade özgürlüğü açısından baskı kurmaya çok elverişli görüyorum. Mesele "zarar vermek"se, zayıf olanın da nefreti gayet zarar verebilir.
  33. yazıda hiç bir aşağılama ve hakaret bulamıyorum nefret sucu ise asla. bir ırkı bir dini hedef alan hiç bir sözcük yok. bir ateist yada agnostik olarak peygamber sıfatını kabul etmek zorunda degıl hiç kimse. Agnostik
  34. amerikalı evangelistler türkiye büyükelçiliğini sarsa ve "sizin kutsal kitabınız bizim tanrımıza haraket ediyor, onu insanlaştırıyor ve hatta çarmıha gerilmediğini bile söylüyor, dinimize ve tanrımıza haraket edemezsiniz, değiştirin o kitabı" deseler feci halde saçmalarlar. sizde bunu güzelce belirtmişsiniz. tanrının ifade özgürlüğü varsa insanların neden olmasın..
  35. su yorum yapanlar sevan nisanyan'i tanisa aslinda cok iyi anlasirlar demekten kendimi alamiyorum. Su dusunce fasistligine bir dur diyelim ama. Ayrica sevan bey ayni seyi bin defa tekrarlamak mi zorunda hayir yani ben bile anlamaktan kusucam. Biraz empati kurun ha kuramam diyorsaniz o zamam tartismayin buraya kufur de yazmayin. -anonim cesurlugu.
  36. Sayın Nişanyan, kısa ve net yazmışsınız, harika anlatmışsınız. Tebrik ederim.

    %99'unun müslüman olduğu söylenen bir toplumda islama karşı nefret suçu işlenebileceğini iddia etmek saçma zaten. Dinlerini eleştiri üstü tutmak için bu kavramı istismar ediyorlar. Nefret etmenin kendisini suç gibi gösteriyorlar. Oysa inanmayan herkesi cehennemde yakmayı salık veren bir dinin kendisi nefret doludur en başta. Suç olsaydı, en büyüğü yine islamda olurdu. Doğruya doğru!

    Öte yandan, müslümanlara laf etmekle inanca laf etmek de farklıdır. 1400 sene önce yaşamış bir adam hakkında istediğimiz gibi konuşuruz. Bu, nefret suçu kapsamına girmez. Ama buna mukabil, müslümanlar ayaklanıp insanları öldürmeye başlarsa, işte bu noktada kendileri -peygamberlerine laf eden herkese karşı- nefret suçu işlemiş olurlar.

    Bizim ülkede insanların şiddete hedef gösterilebildiği nefret suçları işlenmiyor mu peki? İşleniyor! Ama bunun failleri arasında dinciler başı çekiyor. Mağdurları ise ateistler, Aleviler, hıristiyanlar, Yahudiler, eşcinseller ve kadınlar oluyor.
  37. Bir suç ancak gerçek kişilere karşı işlenebilir. Çoktan ölmüş gitmiş kişilere(Muhammed gibi) veya meleklere, Adem ve Havva'ya, Allah'a sövmekle suç olmaz. Günah olur en fazla! Günahın cezası da manevidir. Yasalara yansırsa şeriat gelmiş demektir.
  38. Yazınız tanım anlatan "teknik" bir yazı mıdır? Eğer öyleyse örnek seçiminin bir nefret altyapısı ile yapılıp üzerine yeni nefretler de üreteceğini gözden mi kaçırdınız? Eline mikrofonu kapan cami hocasının ".....kitapları da sahtedir" söylemiyle, bahsettiğiniz arap lideri profilinin (okuyan herkesin anladığı üzre) kitabının da sahte olduğu iması arasındaki fark nedir? Neden açıkça kitabın sahte olduğu söylemi nefret oluşturuyor da kitabı getirenin sahte olduğu (ki hiç farkı yok, kitabı da sahte demektir) fikir özgürlüğü oluyor? Aradaki tek fark azınlık-çoğunluk ise neden örneklemeleri tarafsızca yapmadınız? Bu ve buna benzer hususlar nedeniyle bazı bölümlerine katıldığım yazınızın (farkında olmadığınızı umduğum) alt yapısında nefret izlerini görüyor olmak üzücü.
    İkinci itirazım ise çoğunluğa karşı oluşturulacak nefretin (güç sahibi olunduğunda linçe dönüşeceğinden) bir tehdit oluşturmayacağı yaklaşımınızdır. Tarih bunun örnekleriyle dolu. Bir sınıfa dine ırka cinsiyete her ne ise oluşturulan nefret her şekilde suçtur.
  39. Küfrün ikrârı ve Kaçınılmaz saygısızlıklar baslikli yazi hakkindaki yorumunuz nedir? (size dair olan birkac hakaretamiz cumleyi cikartarak bakarsaniz, ozellikle) http://hkubra.org/?p=906
    Yanıtla

    Yanıtlar


    1. Mantıklı, tutarlı bir yazı. Doğru şeyler söylemiş. Benimle ilgili manasız bir önyargıya yenik düşmüş. Belli ki bu yazıyı okumadan, sağda solda gördüğü kısmî alıntılar üzerine yazmış.

      "Türk erkeği..." lafını "Türkiye'de yaşayan erkek" anlamında söylemiştim. Ermeninin de Kürdün de o açıdan büyük bir farkı yoktur.
  40. İçindeki kini kusan, içindeki nefreti dışa vuran, ne için yaşadığını bilmeyen saman dolu bir adamsın. ama mesele basit gebereceksin...
  41. Sayin Nisanyan,

    Yazi icin COK COK tsekkür etmek istiyorum size. Kendisi gibi düsünmeyen, yada kendisinden olmayan insanlari zülüm, Iskence, Hapis, Sürgün ve ölümle cezalandirmaya alisik olan Berli bir kesim Simdi de Insanlarin Neyi nasil düsünmesi gerektigine karar ve yön vermek istiyor.

    Din olgusu türk toplumunu uyusturmus durumda. Lütfen herkes etrafina baksin Dünya küresellesmaye giderken DIN ve IRK gibi olgularin önemsizlestigi daha cok insana ahlaki degerlerin öne ciktigi bir dünyada Türkiye Cark etmeye ve baskalarinin USAGI, TASERONU olmaya mahkum.
    Tsk.
  42. Yazı yı bütün siteler abartarak vermiş,hedef göstererek evet bu kişi diye vermişler; halbuki bir okusalar dı sorun olmazdı,yada tamamını verselerdi yazının , sadece bir yeri cızbızlayıp okumak ve nefret suçu demek, asıl nefret suçunu işlemek olur..
  43. Buna karşılık, bundan bir kaç gün önce, hiç bir şekilde alakası olmamasına rağmen, milyarlık İslam toplumunun, dünyanın ve eşyanın onun için yaratıldığına inandığı Peygamber'inden, "Arap Lideri" şeklinde bahseden, ve bundan siyasi, mali, belki cinsi ve hatta belli bir zümrece itibari çıkar sağlamayı bekleyen yazarı, ilk anda insanın içinde öfke uyandırmasına rağmen, Allah 'a havale etmek, hidayeti için dua etmek hiç nefret suçu sayılmaz o zaman değil mi?
  44. seni seviyoruz sevan!
  45. Yanlış... Evet, ifade özgürlüğünün sınırı nefret suçudur ve evet hiç kimse Muhammed'e, Muhammet'e, Hz. Muhammed'e, Hz. Muhammed'e (S.A.V), Mahammat'e saygı duymak zorunda değildir. Sevmeyebilir ve nefret de edebilir. Ama yanlış. Metni bağlamı dışında değerlendirmek yanlış. Bunu en son yapacak adam sensin, ama bence işine geliyor, canına tak etmiş, kolaya kaçmışsın, yanlış yapmışsın. Sana, Ermenilere, Rumlara, Kürtlere, Alevilere, Müslümanlara, kadınlara acı çektirenler ne Türkler, ne Müslümanlar, ne Ermeniler, ne Kürtler, ne Aleviler, ne de kadınlardır... İnançsızlar, korkaklar, kolaya kaçanlardır. Ermenilerin mallarına konmak isteyenler, inançsızlardır. Twitter'da sana küfür edenleri, seni tehdit edenleri Müslüman sanıyorsan yanılıyorsun. Onlar asker uğurlamalarında kafamızı sikenler, trafikte hakkımızı yerken "ekmek parası" diyenler, kendilerinden başka hiçbir şeyi sevmeyen, anlamaya çalışmayan bencil organizmalar sadece. Müslüman olmak kolay olduğu için Müslümanım diyenler. Karıştırıyorsun.
    Müslüman'ı Filistin olmadan, Filistin'i Holokost olmadan, Holokost'u bilim/ateizm falan filan olmadan değerlendiremezsin. Ateizm otantik zararsız "kuzu" değildir. Akıllı adamsın ama sabırsızmışsın. Gerçekten üzülüyorum. Karına bok attığında arkadaşlarımla olan tartışmalarda seni savunmuştum, "kadına karşı şiddet" değildir bu, karısına karşı şiddettir diye.. Tam da senin Türkiye'de Müslüman'a nefret suçu olmaz "mantıklamana" (sıçışına) benzer şekilde. Ama bu açıklamalardan biri hala gerçekten doğru diğeri ise yanlış.
    Ayrı bir konu olarak, ateistlerin morale ihtiyacı olduğuna da inanıyorum, hatta tam da o morale ateist olmadığım halde benim de ihtiyacım var. Ama yanlışsın.
    Ayrıca, film özelinde.. Bu film bir amaç doğrultusunda çekilmiş. Amaç MüslümanLARI kızdırmak değil. Amaç MüslümanLARI kızdırıp olay çıkarttırmak da değil. Amaç MüslümanLARI kızdırıp, olay çıkarttırıp, medeni dünyaya afişe etmek. Oysa Libya'daki MüslümanLARIN Amerikan elçiliğine yürümek için tek bir sebebe bile ihtiyaçları olmaması lazım bence (elleri biraz ağır, kabul ediyorum, ama kimin değil ki :)). Üç ayaklı planın üçüncü ayağını senin gibi hareket edenler oluşturuyor. 1. Film, 2. Kalkışma-cinayet-ilkellik 3. Ayıplama, lanetleme Sen üçüncüsünü yapıyorsun. Gerçekten üzülüyorum.
  46. Bu zarar niye hep maddi/fiziki bir zarar olarak algılanmakta merak ediyorum? İnsanları sözle yaralamak gerçekten yaralamaktan daha mı az önemsenmeli. Şimdi twitter'da bir çok küfür, hakaret, tehdit yiyor Bay Nişanyan. İncinmiyor musunuz? Şerbetlendiniz mi? Beyniyle değil de omuriliğiyle yazıp otomatik olarak küfür edenleri RT ederken zevke mi geliyorsunuz? (Tabii ki kışkıranların da kışkırmalarını ifade etme biçimleri önemli. Fiziki saldırıyı geçtim, küfür, hakaret, tehdit kesinlikle bir opsiyon olmamalı. Ama burada da şöyle bir mantık işliyor herhalde: Adam benim kutsalıma dil uzattı. Ben de onun kutsalına uzatayım. Hmm bunun kutsalı yok o zaman doğrudan kişiliğine saydırayım. Dediğim gibi bu da yanlış bir tutum bence)

    Bir ara beyninizi tokatlayan program diye bir slogan vardı. Mr. Nişanyan da beynimizi tokatlayan adam olmaya and içmiş olmalı. Tabii ki bu yazısının hakaret şeklinde algılanacağını biliyordu Monsieur Nişanyan. Yani bu bir sürpriz olmasa gerek. Öncelikle Arap vurgusu tam da Türkçedeki ırkçı ifadelerle (Kürtler, Ermeniler, Araplarla ilgili olanlardan bahsediyorum) hatırlattı bana nedense.
    Tepki çeken ifadesini şöyle de formüle edebilirdi:Mutlak hakikatin bilgisine sahip olan bir übermensch olan ben kolayca kandırılan müslümanların gerizekalı olduğunu biliyorum. Malsınız oğlum.

    Bir ateist/agnostik ya da her ne ise böyle düşünmesi normal/doğal olsa da bunu ifade ederken zurnanın zırt dediği yere geliyoruz.
    İnanmadığını ifade ederken bunu provokatif bir şekilde yapmak nereye kadar tolere edilebilir? İfade özgürlüğünün sınırları nerede bitiyor? Hakaret algılaması da sübjektif ama bir taraftan da bir çok müslümanın kendini incinmiş hissedeceği bir formülasyon söz konusu. Gerçi müslümanların konu Atatürk/Kemalizm olduğunda yazarın bu provokatif üslubuna ses çıkarmayıp (ki onu da kutsalı sayan birçok insan var Türkiye'de)şimdi böyle davranmaları ayrıca eleştirilebilir. Velhasılı kelam çetrefilli bir mevzu bu. Bir klişeyle bitireyim: Üslub-i beyan ayniyle insan.
    Bir de Robert Koptaş'ın konuyla ilgili yazdıkları da okunası: http://www.agos.com.tr/haber.php?seo=nisanyan-ifade-ozgurlugu-ve-otesi&haberid=2795 .
  47. Sevan bey,
    Yıllardır internet üzerinden yayınladığınız sözlüğünüzden sayısız kez faydalandım. Size sonsuz saygım ve hürmetim vardı. Fakat, geçtiğimiz gün tv'lerde gündeme geldiğinizde, ne için gündeme geldiğinizi öğrendiğimde sizi benim nazarımda çok farklı bir kata taşıdı. Sizi, sizin gibi düşünenleri ve size destek olanları. Evet, inancım gereği, benim inandığım en değerli varlığa yaptığınız hakaretlerden dolayı, sizden artık uzak durmalıyım, size saygı duymamalıyım. Çünkü ben, gerçekten dünya üzeri bir sevgi ve saygıyla, her türlü hakaretten, her türlü kirden ve pislikten (üzerinize alınabilirsiniz) ve her türlü kötü sözden, Alemlerin Rabbi tarafından korunmuş bir "insan"a inanıyorum. O insanın bizi inanılan her türlü varlık zemininde önderimiz ve yol göstericimiz olduğuna ve bizim gibi bir insan olduğuna da inanarak. Peygamber efendimiz buyurmuşlar ki; “Kıyamete yakın ilim azalır, cehalet artar.”... Siz, kendi kıyametinizi zaten cahil kelamlarınızla çoktan koparttınız, tebrik ederim.

    Yanıtlar


    1. Nasıl yani? Nişanyan'ı seviyor, sözlüğünden yararlanıyordun ama sırf ateist olduğunu öğrendiğin, din hakkındaki fikirlerini öğrendiğin için onu sevmemeye ve sözlüğünden de yararlanmamaya karar verdin öyle mi? Afaroz ettin yani adamı?

      Bir başka ülkede, inançlı bir hıristiyan çıkıp İsa hakkındaki islami görüşünüzü öğrense ve sırf bu yüzden sizinle tüm ilişkinizi kesse, sizi adeta aforoz etse, yalnızlığa mahkum etse kendizi nasıl hissederdiniz?

      Bu yaptığınızın adı zulümdür. Bir de açık açık yazmışsınız! Size yapılsa kendinizi mazlum olarak sunmaz mıydınız?

      Neyse, bence Nişanyan sizin gibi insanların kendisinden uzaklaşmasını bir 'fırsat' olarak görmeli. Çünkü alakasız bir konuda fikirleriniz farklılaştı diye adamı tefe koyuyorsan senden uzak durmak gerekir zaten.

      Bence insanlara saygı duymak ve onlarla dost olmak için sizin hurafelerinize saygı duyma şartı getirmediğiniz gün bu ülke ilerlemeye başlayacak. Mikrosoft'un kurucusu islam hakkında kötü konuşmuş olsa ne yapacaktınız mesela? Artık bilgisayar kullanmamaya mı karar verecektiniz?

      İman, aklı gölgeliyor belli ki. Yazık.
      ''Allah'' şifa versin size.
    2. "Kıyamete yakın ilim azalır ve cehalet artar"; Hz. Muhammed. Ne kadar doğru bir söz! İlimin en az olduğu ve cehaletin en fazla olduğu ülkeler çoğunluğu müslüman olan ülkeler; açlıktan, sefaletten, hastalıktan, pislikten, despotluktan, diktatörlüklerden, insan hakları ihlallerinden, haksızlıklardan ve hukuksuzluklardan, yobazlıktan, ilkellikten vb. olumsuzluklardan geçilmiyor! Ve kıyametler de bu ülkelerde kopuyor...
  48. Sizin varlıgınız yalnız olmadıgımızı hatırlatıyor, sizin kadar cesur olabilmeyi diliyorum. Olacağım.
    Yanıtla
  49. Sayın Nişanyan,

    ilkokul yıllarında hocamız Peygemberimizin resmi çizilemez dediğinde bunu çocukluk saflığı ile, çizmeye çalışanın eline veya kendisine bir şey olur gibi algılayıp, yanlışlıkla başıma bir iş gelmesin diye kağıda bir şeyler çizmekten dahi uzak dururdum.

    Sonradan bir gün babamın kitapları arasında yanlış hatırlamıyorsam ingilizce bir yayında altında Hz. Muhammed yazan resmi görünce çok korkmuş, korkum geçince de, bunun müthiş bir keşif olduğunu düşünüp, sayfayı yırtıp bir yere saklamışdım. Bütün ilkokul yıllarımda sakladığım o kağıt bana diğerlerinden fazla bir şeyler bildiğimi düşündürtmüş, öğretmen veya diğer sınıf arkadaşları ile zıtlaşmalarımda bu fazla bilginin üstünlüğünü hissetmiş, her an söyleme noktasına gelmiş ama susmuştum.

    Keşke o günlerde keşfimi korkmadan sınıf ile paylaşabilseydim, tartışsaydık neden çizilemez, felsefesi nedir konuşabilseydik. İslamiyet bir şey mi kaybeder di?

    Bu anlamda her yazılana saygısızlık, hakaret diyerek esas nefreti saçan %99'mu, %1 mi olduğunu bilemediğim topluluğa tavsiyem herşeyi okuyabilecek yazabilecek yüreklilikte olun.

    Hakaret veya saygının net sınırları evrensel kuralları pek yoktur. Hele 100 kişinin farklı düşünen tek bir kişiye sen saygısızsın demesi biraz zorbalığa girer. %99'un Müslüman olması mıdır konu? Adama Tanrı'ya inanıyormusun diye sormuşlar, Tanrı'ya herkes inanmaz ama Beethoven'e herkes inanır demiş. Öyleyse Beethoven kötü çalıyor diyenlere açılacak hakaret davalarını kim engelleyecek?

    Umarım konuya pozitif bir bakış açısı getirebilmişimdir. Nefret suçu hakkında yazdıklarınızdan faydalandım ancak biraz nüans farkım var. Umarım vaktim olur da ilerde o konudaki düşüncelerimi de yazabilirim.

    Saygılar
  50. Kıymetli Nişanyan;

    İyi bir iş mi yapıyorsunuz? Yoksa bir kargaşanın ortasında mı bırakıyorsunuz kendinizi inanın bilemedim. Lakin bilmenizde fayda görüyorum ki, İslam dini Allah ve Peygamber'e hakaret edenlerin öldürülmesine cevaz verir.
    Bu da bu yazdığınızla kendi hayatınızı riske soktuğunuzu gösteriyor? Sizce değer mi?
    ''Siz ona buna laf ederseniz, ben de size 'sizin peygamberinizi....' derim arkadaş, işinize geliyorsa'' noktasında durmak mıdır mesele? Yoksa iyi örneğin vücut bulmuş hali olup, örnek birey olmak mı?
    Bence size söven herkese terbiyenizi koruyarak yaklaşmanız daha iyi bir örnek olurdu.
    İnançlı, Sünni bir Müslüman olarak yazıyorum ki şu satırları; beni hayli kırdınız.
    Burada ''Seni pis Ermeni. Senden de bu beklenirdi'' dedikten sonra, tüm kıymetli saydığınız değerlere bir sağlam söverek sizinle iletişim kurmak isteseydim acaba başarılı olabilir miydim?
    İçinde bulunduğumuz çağa iletişim çağı diyen bir kesim var. Ben de öyle düşünüyorum.
    Bu çağda sizin yaklaşımınızla, kitle iletişim organlarını insanların kutsallarını kötülemek maksatlı kullanarak nasıl bir fayda sağlarsınız insanlığa?
    Ya da kendiniz için nasıl bir çıkar, fayda vs. sağlamış olabilirsiniz?
    Özgürlük, böyle birşey değildir Nişanyan. Özgürlük ağzına geleni söylemek değildir. Toplumun ahlaki, dini, milli değerleriyle sırf azınlık olduğun için dalga geçebilmek değildir özgürlük.
    Özgürlük buysa eğer, çoğunluğun azınlığı kesmesi, TEHCİR ETMESİ, SÜRMESİ DE HAKTIR.
    O halde ben de ''YAŞASIN 24 NİSAN 1915!'' Nidalarıyla Agos Gazetesi'nin kapısından içeriye girip önüme gelen herkese mensup olduğu ırk için hakaretler yağdırayım ve sonuna da ''Şuan bu gazete binasında azınlığım, bu bana sizin topunuzun anasını belleme hakkı verir'' mi diyeyim?
    Mantık ya Nişanyan! Azıcık mantık lütfen!

    Yanıtlar


    1. Okuduğun yazıyı zerre anlamamışsın, ama mantıktan bahsediyorsun! Ermenilerin azınlık-güçsüz olduğu bir ülkede Ermenileri hedef alan nefret söyleminde bulunursan bu bir nefret suçudur ama aynı şeyi Ermenistan'da yaparsan ifade özgürlüğü olur. Benzer biçimde, Almanya'da müslümanlara nefret söyleminde bulunursan bu bir suçtur ama Türkiye'de suç değildir. Çünkü Türkiye'de müslümanların o söylem yüzünden mağdur edilmesine olanak yok. Bunu anlamak zor değil arkadaşım, biraz gayret et.

      Tehcir dediğin şey ise fiziksel bir yaptırımdır, alakası yok. Biz burada ifade özgürlüğünden bahsediyoruz. Suç, gerçek ya da tüzel kişilere karşı işlenir. Soyut inançlara(mesela islama) sövmek suç değildir. Allah'a sövmek de suç değildir. Dava açacaksa buyursun açsın Allah. Bu suç değil günahtır. Yaptırımı da dünyevi değil uhrevidir. Öbür tarafta yanacağımız fikriyle avunmak zorundasın. Yasaları işe karıştıramazsın. Karıştırırsan demokrasi değil şeriat olur.

      Nefret suçu arıyorsan Kuran-ı Kerim okumanı öneririm. Hakaret ve nefretin kralını görürsün. Bir yandan nefret suçlarından bahsedip beri yandan müslüman olmaya devam etmek bence çelişkili. Biraz dürüst olun.
  51. Buyuksun!
  52. Diğer din ve inançlara resmi ders kitaplarında bile saldırılırken TCK 216'nın bu yazı ve Nişanyan için işletilmesi manidar. Müslümanlar "Nefret Suçu" kavramını anladılar sonunda ama onu da yanlış anladılar. İnsan haklarını "İslam Hakları" olarak algıladıkları gibi.
  53. Ramazan Rasim'in yazısı.
    http://www.duzceyerelhaber.com/kose-yazi.asp?id=10874&ramazan_rasim-imanin_ilk_sarti_ateizmdir
  54. hergun peygamber alhakindan soz edilen ulkemde "11 evlilik yapmak, 20nin uzerinde cariye edinmek, savaslarda elde edilen mali ganimet, kadini cariye, erkegi kole yapmak, 9 yasinda bir cocukla evlenmek" katlettigi komutanin esi ile savas alaninda kurulan cadirda iliskiye girmek...butun bunlarin insanlik ahlaki ile bagdasir hic bir tarafi yoktur..simdi ben islam peygamberine "bana gore" ahlakli bir peygamber degildi diyemeyecekmiyim..siz yuksek perdeden ahlakli oldugunu soyleme hakkini goruyorsaniz kendinizde, ben neden yuksek perdeden "ahlaksiz" oldugunu soyleyemiyorum.
  55. erkan gulen8 Ekim 2012 10:49
    hristiyanlara, yahudilere, alevilere, hindulara ve herkese sövmek, saydırmak, eleştirmek serbest ancak sunni islama en ufak bir eleştirel bakış yasak. haşaaa!!!!!!
    peygambere, dine, sunni öğretiye yan bakanı keseriz, 5. dünya ülkelerinde ayaklanır 150-200 kişi ölür, ölüm fetvaları çıkarır, cebinde 5 € olan arap bi cocuğun eline tutuşturulan bıçakla gebertiriz.....
    dünyada ki tüm inanaçlar ve kutsal değerler-kişiler, peygamberlerin makul ve mantıklı bir düzeyde eleştirebilip, sorgulanabildiği bir medeniyet seviyesinde hkkında tek bir eleştirel kelime yazıdırmadığınız peygamber ve ugruna her sorgulayıcı sesi geberttiğiniz din sonunda sizi vahşileşmiş bir toplum haline getirir ki örnekleri ortada....
    biraz kendinize, inancınıza, peygamberimize, kitabımıza güvenin ... rahat olun yahu....
    isa için on yıllardır ne filmler çekildi, ne kitaplar yazıldı... adamı jesus christ super star bile yaptılar...
    herkesi susturarak, her konuşanı boğazlayarak allaha'a mı yoksa mı hizmet ediyoruz...
  56. İslam peygamberi şöyle edepli, böyle dürüsttü, vay efendim adildi, barışçıydı diye salya sümük ağlayarak kitlenin sempatisini toplama kaygısındaki hacı hoca takımı, yüzlerce yılda kitleyi buna inandırmakla kalmadı, cehaletlerinden faydalanmayı da ihmal etmedi. Kuranı okuyan, hadisleri okuyan, islam tarihi ile ilgili resmi tarih dışına çıkıp gerçek tarihi bilgileri okuyan her aydın gibi sayın Nişanyan da konuya objektif bakmış, ve 1400 yıl önce ortaya bir iddia atıldığını, bu iddianın da müddeinin de eleştirilebileceğini belirtmiş. Yerden arşa kadar haklıdır. Ben ateist değilim. Ancak bu ülkenin başbakanının ateistlere tinerci vb. yakıştırmalar yapmasını sindiremem. Çünkü inanç ve düşünce özgürlüğüne aykırıdır. Ayrıca hiç yüzü kızarmadan bir ateist ve vatansever olan Nazım Hikmet şiirleri okuyor bir yandan ateistlere laf sokarken. Ateistler bakış açılarını ifade ettiklerinde ne ahlaksızlıkları kalıyor ne edepsizlikleri. "Ötekilere" sövmek saymak serbest, din de dahil tabuları makulca eleştirmek bile yasak. Afedersin alın ileri demokrasinizi de... Neyse, benden bu kadar.
  57. sevgili nisanyan bu ulkede seni anlayan ve destekleyen insanlar oldugunu bil:
    bu yuzden egilme dogru bildiklerini soylemeye devam et...
  58. Bir açıdan Sevan Bey'in argümanlarına itiraz edilebilir aslında. Şöyle ki;

    Nefret söyleminin hedefi ve içinde yer aldığı memlekette güçsüz olan, o memleketteki mevcut kültür ve zihniyetçe hedef alınabilecek kesim saldırıya uğrasa bile bir ifade niçin suç olsun? Saldırgan zihniyetin değişmesi, saldıranın suçlanması lazım. Normal olan bu. Ben normali varsayıp ifade etmişim, niye suçlanıyorum? ‘'Ama kültür bu şekilde, bu kültür içinde o ifade suça yönlendiriyor'' denemez, böyle denirse o yanlış kültür dikkate alınıp ona göre yasa yapılıyor demektir. Yanlışı düzeltme değil ona uyma yönünde bir irade var burada. Kültür ataerkil diye bakireye tecavüz edene daha çok ceza verelim o zaman! Bu mantık buraya varır. Böyle saçmalık olmaz. Kültür dikkate alınmaz, alınmamalı. İnsanların yanlış düşünceleri dikkate alınarak kanun yapılmamalı. Dolayısıyla, mevcut kültürün bir ifadeden gaza gelip güçsüz olan gruba saldırması durumunda kültür hedef alınmalı, ifade sahibi değil. Bu yüzden ifade hürriyeti sınırsız olmalı.
  59. Merhaba,
    Blogumda yazdığım şu yazıya göz atmanızı ve eleştirmenizi dilerim: http://ozgurlukcu-sol.blogspot.com/2012/10/snrsz-ifade-hurriyeti.html
  60. Altına imzamı çaktım...
  61. Çok yaşa Sevan! Putları kırmaya devam et! Çağdaş peygamber böyle olunur! Bravo!!!
  62. siz inanmasanız da dünya dönmeye, evren genişlemeye,kuşlar uçmaya devam eder, siz inansanız da durum değişmez, bu bilimsel ve evrensel bir gerçektir. Ancak iş, dine geldi mi durum değişir, çünkü; dinde gerçeklik göreceliğe dayanır. İnanmayabilirsiniz, bu durumda kimseden inanmamasını bekleyemezsiniz. inanırsınız bu sefer de inanmayanı gerçeği görememekle suçlayamasınız. Siz sadece "ben inanmıyorum" ya da "ben inanıyorum" diyebilirsiniz, bu ifade özgürlüğüdür. ötesine geçmek inananları veya inanmayanaları rencide edeceğinden sakınmanız gereken bir husus olmalıdır. Bunun ifade özgürlüğü ile alakası yoktur. ifade özgürlüğü sizin "ben inanıyorum/inanmıyorum" diyebilmenizdir, bu hakkınızı sonuna kadar savunurum,ancak öteki türlü yalnız başınıza gidersiniz.
  63. sevan baba büyüksün.yürü bildiğin yolda kim ne derse desin.
  64. Merakım şu, bu post yayınlanalı bir ay oldu, olacak. Hâlâ buradan veya twitter'dan tepkiler geliyor mu? İlk hafta ana-bacı meselesi, ikinci hafta "aslında Muhammed öyle değil şöyle" geyikleri, üçüncü hafta ise "Sevgili Nişanyan, ifade özgürlüğü bik bik nefret söylemi bik bik bik.." dördüncü haftada unutulmuş olmalı?
  65. Arkadaş alt tarafı 27 satırmış. Bu kadar ses getirmesi hazımsızlıktan başka bir şey olabilir mi...
  66. Sevan Bey yine döktürmüşsünüz...
  67. Söylediklerinize harfiyen katılıyorum sayın Nişanyan. Kaleminize sağlık...
  68. düşünce paylaşımı ve aktarılması konusunda güzel bir yazı olmuş.ama sadece islami değerlere yüklenilmesinde şiddetle yanlış olmuş.eğer dinlerin sakatlıklarla dolu toplumları linç derecesine ,katliamlara kadar götürecek boyutta olduğunu düşünüyor hattada tespitte ettiysek bunu öne almanız gerekirdi,sadece hocayı yada muhammeti değil..yani yazı nefret suçunu araştırmaktan çok islamı kötülemeye yönelik olmuş (islamı sevmememe rağmen)diye düşünüyorum..daha tarafsız daha objektif olabilirdi
  69. Bravo Nişanyan..Haklısın..

    Müslümanlığa karşı Missisipi veyahut Texas'da bir söylem geliştirmek Nefret Suçu olarak kategorize edilebilecekken, bunu Türkiye'de yapmak en azından bugün için, asla nefret suçu sınıfına girmez..

    Fakat müslümanların eleştiri karşısında malesef çok çabuk "kışkırmak" gibi bir biyolojik(!) mekanizmaları mevcuttur..

    O mekanizmanın kışkırttığı barbar yığınların anormal görüntüsünü şu modern zamanlarda haklı kılabilmek için,nefret söylemi gibi modern ahlakın geliştirdiği bir argümanı kendi lehine bencilce sömürmekten utanmazlar..

    Bir bakmışsınız hiç çekinmeden mazlum konumuna yerleşivermişler..

    Bu hadise,Türkiye'de Futbolun anasını siken/sikmiş, mahvetmiş Türk fubol yorumcularının, programlarında ara sıra, arlanmadan sıkılmadan o kirli ağızlarına fair play kavramını almalarına benzer..
  70. bu laflardan incinen Müslümanın imanında zaaf vardır.
  71. Bir küçük soru:
    Nefret suçunun sonuçları illaki kitlesel düzeyde mi olmak zorunda? Azınlıktan x kişisinin çoğunluğa dair nefret söylemi -ki buna karşı çoğunluğun tepkisi alay, eğlence vs.niteliğindedir- neticesinde, azınlıktan bir kişinin söylemden etkilenerek çoğunluktan bir bireye somut özellikte zarar vermesi nasıl değerlendirilmelidir?
  72. En azindan yorumlarin cogunun sakin ve belli bir fikre yonelik yazilmis olmasi beni umutlandirdi dogrusu. Cogunlukla Muhammed'e toz kondurmayanlar bile bunu guzel ve kufursuz bir dille yapmislar, bu guzel.
    Benim de gorusum nefret sucu diye birsey olmamalidir, sayet bu fiziki satasmaya donusmezse. Yani ne soylenirse veya yazilirsa icinde direk olarak tehdit icermedigi surece suc olmamalidir. Hatta insanlar serbest olarak kufur bile edebilmeliler, toplumun onlari ayiplamasi yeterli olmali. Tabii bunun medeniyet duzeyiyle direk olarak ilgisi var.
    Gelelim su meshur "dinime kufrettin" hikayesine. Toplumun cogunlugu hangi dinden olursa olsun, once kutsal saydigi kitabi iyice okumali ve anlamali. Arapca dinleyip, Turkce gulsuyu serpilmis bir doktrini kutsal sayip olumune savunmak akil disi. Ben Kurani 3 dilde okudum. 2000 yilindan sonra internette yayginlasan yumusak dilli Turkce meaili gercegi yansitmiyor. Ozellikle Yasar Nuri'ninki yanlis denecek kadar yumusatilmis. Bircok ornegin icinden sadece 1 tanesini vereyim 1994 yillarinda yayinlanan Diyanet Mealinden:
    (Nisa) 4/89. Onlar kendileri inkar ettikleri gibi, keski siz de inkar etseniz de esit olsaniz isterler. Allah yolunda hicret etmedikce onlardan dost edinmeyin. Eger yuz cevirirlerse onlari tutun, buldugunuz yerde oldurun. Onlardan dost ve yardimci edinmeyin.

    Burada Israilogullarindan ve Kafirlerden bahsediliyor. Bunun gibi onlarca ayet var. Boylesine kin ve nefret dolu bir kitabi bizzat okuyup anlamadan kutsal ilan etmek cok ilginc. Tabii buna cevaplar da hazir, herkesin bildigi seyler, buraya tasimiyorum.

    Sonuc olarak, sizin yazinida fesat ve kotuluk arayanlar ilk once kendi kitaplarina, kendi dusuncelerine duzen getirmelidirler. Tabii bunu da "Allah soyledi" derseniz buna kilit vurmus olursunuz, ve din tuccarlarinin yonlendirmesine acik hale gelirsiniz.

    Nedense Turk insani okuyup arastirip kendi aklina gore yorumlamak yerine baskalarinin yorumlarina ve yonlendirmelerine alet oluyor. Bunun icin degil midir komplo teorileri gercek haberlerin onune gecer, hayali TV dizileri, masallar ilgi odagi olurlar?

    Ulke olarak once aklimizi kullanmayi ogrenmemiz lazim. Ondan sonra ne demokrasi sorunu kalir ne politik cikar, ne fasizm. Ne yazik ki bunu bilenler aydinlanmanin onunu kesip, okullari medrese haline cevirmeye calisiyorlar..
  73. sayın Nişanyan, cinsel menfaat konusunda çekincelerim var. zira O'nun hayatına baktığımızda cinselliğin kendisi için son planda olduğunu görebiliriz. Şimdi ben sizin Yahudi lobisinden biraz menfaat devşirmeye çalışan kan emici bir yarasa olduğunuzu iddia etsem bu ifade özgürlüğüne girer mi?
  74. Sevan Nişanyan,
    Siz bu yazınızda Toplum'a sağlıklı bir fikir veya öneri getirmeye çalışacağınıza tam tersi konuyu aslından sollayıp İslam Alemi için herşeyden değerli ve göz Nuru olan sevgili Hz. Muhammed (S.A.V)'i haddinizi aşırı şekilde aşarak hitap etmeniz, bu Toplumda nelere sebebiyet vereceğinizi hiçmi aklınızdan geçirmediniz(Yılların tecrübesi olarak; BENCE tecrübe değil cahillik).Siz sadece Medyayı kendinize gelir kapısı yapmak için bilinçsizce her türlü hakareti yapar hatta ülkede Katliam yada Savaş bile çıkarmakdan çekinmezsiniz.

    Size Soruyorum Sevan: Bu yazınızdan Sonra yaşanacak herhangi üzücü bir olaydan sorumluluğu üzerinize alıyormusunuz?Madem bukadar cesaretlisiniz bunu kabul edermisiniz?

    Ülkede oluşan kardeşlik bağlantılarını kendinizce Dini alet ederek koparmaya yönelik bu yazınızdan ötürü Sizi kınar, sizi benimseyen Okurlarinizada Allah herdaim doğru yolu göstersin inşallah.Allahin izniyle sizin gibi İSLAM Dinine karşı kişiler aklı başında kalbinde Kardeşlik sevgisi olacak Toplum sayesinde, Din karşıtı Yazilarinizi dikkate almayip bu kanserden kurtulacakdır.

    Allah her daim Yanımızda olsun..
  75. Eğer ben bugün "İncil'in yapraklarını yırttım " diye kendisiyle övünen bir nesille aynı sıraları paylaşmak zorundaysam bu ciddi bir nefret söylemidir.Bunun nedeni 60 kişilik sınıfta tek Hıristiyan olmamdam kaynaklı muhtemelen.Evet buradan bakınca düşünce özgürlüğü had safhada üstelik eylemle harmanlanmış.
    Gelin görün ki inanmak zorunluluğu olmadığı halde bunu SADECE dile getiren çok değerli yazarımız hapis cezasına çarptırılıyor. Eveeet, terazi ve iki kefesi buyurun siz tartın ifade özgürlüğünüzü...
  76. bu "kutsal" ve "eleştiri" konusundaki hassasiyet çok can sıkmaya başladı.

    birileri incinecek diye susmamız bekleniyor, bence burada sorgulanması gereken şey o birilerinin incinebilecekleri alanın genişliği ve tutarsızlığı.

    sen onu kutsal sayıyorsun diye niye üzerinde konuşmayalım?

    gerçekleri ortaya koyma çabası ne ara nefret suçu oldu? ya neredeyse öznel bir yorum bile yok, olaya objektif olarak yaklaşmaya çalışırsan bu tespitler pek tabi çıkabiliyor.
  77. şimdi ben kancık ermeni döllerinin hepsinin anasını sikeceksin desem nefret suçu işlemiş olmuyorum değilmi lan... Bunun imkanı olmadığına göre ... Çünkü Bütün ermenilerin kadınlarıyla birlikte olacak kadar midesiz bir insanın yeryüzünde yaşadığını düşünmüyorum...
  78. nisanyan1.blogspot.com sitesini sevmemin bir yanı da bu. Sadece yazıları okumak için değil yorum ve verilen cevap ve tepkileri okumak bile başlı başına sebep.
  79. aman ne cesaret verici 100 kusur yorum ,
    çoğu adsız ...
    bu ülkede bir konuyu tartışmak için bile ÖNCE GİZLENİYORUZ ....
  80. Bir birey ile dahi dalga geçmek suçken Nişanyan, milyarların kalbinde yer etmiş ve hayatlarında yankılanmaya devam eden kutsal biriyle dalga geçmek ve sevenlerinin bakışlarında onu küçültmeye çalışmak topluma karşı nefret suçudur.
  81. Yetersiz adam
  82. Sevan bey,
    Merhabalar,

    "bundan yüzlerce yıl önce Allah’la kontak kurduğunu iddia edip bundan siyasi, mali ve cinsel menfaat temin etmiş bir Arap lideriyle dalga geçmek"

    İfadeniz üzerine eleştirilerimi beyan etmek istiyorum.

    bir şahsı tanımlama bağlamında kullandığınız metoddan tutun, söylediklerinizin içeriğindeki hatalara kadar berbat bir kullanım olmuş.
    Bir kere herhangi bir zâtı tarif için menfaat elde etmesi ile alâkalı bir mevzudan bahis açmak ancak menfaatperest birisinin aklına ilk gelebilecek bir kullanım olabilir.
    İkinci olarak, bundan yüzlerce yıl önce yaşadığı hâlde, hâlâ etkisini devam ettirebilen bir takım usül ve hayata dair anlamlandırmalar önermiş âdeta insanüstü bir çığır açan bir Zâta karşı bu derece yüzeysel yaklaşıp, O'nu tanımlamada pervasızca dalga geçmeye yeltenmiş olmanız da; bir takım psikolojik kompleksleri olan birisinin, çok da tanımadığı hâlde, böyle ekstraordinary bir Zâtın, bu derece tanınmış olmasından menfaat elde etmek için, ufak ve negatif bir bahisle O'ndan bahsedip geçerek, üzerinden egosunu tatmin etmeğe yönelik bir kullanımda bulunduğuna işaret ediyor.

    Eleştiri bağlamındaki dusuncelerimi bloğunuzda yayınlamanızı ümidiyle..

    Saygılarımla.
  83. Bu konuda Sevan beye hak veriyorum. İnançlı olmak suç değildir. Goygoycu olmak ve tribünlere oynamak Körler ülkesinde gören gözü özür saymakla aynıdır.
  84. Yazdiginiz herseye katiliyorum, arap lideri kismi haric. Orasi metnin kalaniyla tutarsiz olmus