Friday, November 28, 2008

Vatan kurtaran kaymakam

(Agos 28.11.2008)
Ben hapse girip çıktıktan sonra Şirince’de iyi kötü bir ateşkes teessüs etti. Müze müdürü kovuldu, esas çıban başı gitmiş oldu. Herkeste benim haksızlığa uğradığıma dair bir kanı oluştu. Kaymakamlığın kapı kulları bile çarşıda beni görünce selam verip hatır sormaya başladılar. Ben içerideyken aleyhime zehir zemberek bildirilere imza vermiş adamlar “Sevan abi biz aslında seni çok severiz, çocukken arkadaşım vardı, adı Agop’tu,” muhabbeti yapmaya başladılar.
7 Ocak 2004’te jandarmadan bir astsubay otele geldi. “Sevan Bey kötü haberim var, mühürleyeceğiz,” dedi. Eyvah, başa sardık gene! Kaymakamın kesin talimatı varmış, ruhsatsız olduğu için kapatılacakmış, gerekirse zor kullanacaklarmış.
Peki dedim, şu kanunun şu maddesine göre bana bir gün müsaade. Ertesi gün beş tane televizyon, on tane gazete muhabiri kapıda, köyün en cırtlak sesli kadınları otele doluşmuş, jandarma geldiğinde bir yaygara koptu ki görmeye değer! “Çıkmıyorum,” dedim, “yasadışı emirdir, tanımıyorum.” Meğer İzmir’deki alaydan takviye kuvvet getirmişler. İki otobüs dolusu silahlı asker, bir yüzbaşı, bilmem kaç tane astsubay, daldılar içeri. Çatır patır flaş yağmuru altında Müjde’yle beni karga tulumba dışarı çıkardılar. Kadınlar çığlık çığlığa bağırıyor. Onları yatıştırmak da bana düştü, yoksa olay kontrolden çıkacak, tehlikeli olabilir.
Ertesi gün köyde ruhsatsız olduğunu bildiğim kırkiki işletmenin her biri için görevi ihmal ve suiistimalden kaymakam aleyhine kırkiki tane suç duyurusu yazdım. Birer nüsha savcılığa, birer nüsha da bilgi için kaymakamlık kalemine verdim. Tatil için çıkıp Hindistan’a gittim.
*
Döndük ki ortalık karmakarışık. Kaymakam bey emir vermiş, mecbur, ruhsatsız işletmeler kapatılsın diye. Ama jandarma işlem yapmıyor, danışıklı dövüş. Yüzbaşıya gittim, derhal hepsini kapatmazsa kendisi hakkında da dilekçe vermek zorunda kalacağımı, bunu yapmak istemediğimi, ama mecbur kalırsam yapacağımı söyledim. İstifini bozmaz göründü, ama Agop masalı anlatma ihtiyacı duydu. Defans hamlesidir, surda çatlak var demektir!
Tanıdık tanımadık herkes kaymakamı dilekçe yağmuruna tuttular. Adam yüzsüzün teki, cevap yazmış, ruhsat işlerine jandarma bakar, onların tasarrufudur, benim hiç alakam yoktur diye. Kritik hamle işte buydu. Tanıdık jandarmalara, hiç önemsemezmiş gibi, kaymakamın yazdığı yazıyı gösterdim. İlla fotokopi istediler, “ay vallahi bilmem ki” diye naz yapıp verdim. O gün jandarma bölüğü hop oturup hop kalkmış, vay şöyle, vay böyle, olayı bize yıkmaya çalışıyor diye. Yüzbaşı kaymakamla selamı sabahı kesti, aylarca küs oldular. Beni çağırıp işin aslını anlattı. Meğer benim bir sebeple kavga ettiğim biri gitmiş uzun uzun kaymakamı doldurmuş, bu adam şöyle vatan hainidir, şöyle ahlaksızdır diye. Kaymakam da şiştikçe şişmiş, vatanı kurtarmaya karar vermiş. Yılbaşı gecesi aile gazinosunda bölük komutanını çağırıp “Kapatamadınız şu Ermeni’nin yerini, tüh size,” diye söylenmiş. Onlar da mecbur, işlem yapmışlar. Hadise bundan ibaretmiş.
İşin ardı çorap söküğü gibi geldi. Jandarma, kaymakamlığın emri doğrultusunda Şirince’deki bütün ruhsatsız işletmeleri kapatma kararını uygulamaya başladı. İkinci gün valilikten gelen emirle işlem durduruldu; bütün işletmeler açıldı, bizimki dahil. Şah, mat.
*
Bu seferki dersimiz nedir, görelim.
Soğukkanlılığı elden bırakmayacaksın, bu BİR. Sakin olan kazanır. İKİ: Bunlar korkak, aciz adamlardır. Biraz sıkıştıkları yerde, yanındakini satıp kendini kurtarmaya bakar. ÜÇ: Büyük komplolar, ciddi kararlar aramayacaksın. Kendinde güç vehmeden bir budala kadar tehlikelisi yoktur.
Hrant’ı yakan da bana sorarsanız, aynı tehlikedir. Diyalogu neredeyse duyar gibiyim. “Paşam, Atatürk’ün manevi kızına dil uzatmış, yaa, maalesef.” “Vay hergele! Gereğini yapın!”

Yarın emekli olduğunda gelir senin yanına, bütün sırnaşıklığıyla iş dilenir, Agop muhabbeti yapar.