Monday, May 31, 2021

Söyle Sevan Hocam, memleket nasıl düzelir?

Yarın bunlar devrilse, ihtilali yapanlar “patron sen söyle biz yapalım” deyip kapıma dayansa neler derdim? Deneyelim bakalım.

1.      Devlete ve kamuya karşı suçlarda koşulsuz genel af çıkarmalı. (Kişiye ve mala karşı suçlar af kapsamı dışında kalmalıdır. Kanımca kamu malına ve güvenine karşı suçlar da – rüşvet, yolsuzluk, ihaleye fesat... – af kapsamına alınmalıdır. Her koşulda siyasi kan davası döngüsünden kaçınmak gerekir. Bunlar hemen her zaman siyasi amaçlı davalardır. RTE de, henüz hayattaysa, affedilmelidir. Öbür türlüsünün altından memleket sittin sene kalkamaz.)

       2.      31 Aralık 2013 tarihinden sonra AKP hükümetlerinde görev almış kişiler hayat boyu siyasi haklardan mahrum edilmeli. (17-25 Aralık soruşturmalarından sonra hükümetin yanında kalmakta ısrar edenlerin, kamu sorumluluğu taşımaları ahlaken sakıncalı kişiler olduğu varsayılmalıdır. Bundan öte cezalar tehlikeli sonuçlar doğurur; kaçınmalıdır.)

       3.      Cumhurbaşkanlığı sistemi güçlendirilerek korunmalı, ancak herhangi birinin 7-8 yılı aşkın süre görevde kalması kesinlikle önlenmeli. Kendisi ve aile mensupları sonraki hükümette herhangi bir unvanla görev alamamalı. Sonraki İKİ dönemde kendisi, aile mensupları ve müstahdemleri aday olamamalı. (Parlamenter sistemlerin çağı geçmiştir. Birkaç yüz tane işe yaramaz taşra avukatının devasalaşmış bürokrasileri kontrol etmesi fikri geçmiş yüzyılların hayalidir. Uygulamada siyasi partileri kemikleştirmekten ve devleti tümüyle bürokrasilere teslim etmekten başka sonuç doğurmaz.)

       4.      Kamu görevlileri ve kamu görevine aday kişilerin İslam dinine her türlü atıf ve övgüsü cürüm sayılmalı. Suçu mükerreren işleyen kişiler – belki sadece “yetkili” kişiler – her türlü kamu görevinden yasaklanmalı. (Örgütlü suç tanımlamaya, parti kapatma vb. tedbirlere gerek yoktur. Pratikte İslam dışında dinlerin övülmesini önlemeye de gerek yoktur. Kamu görevlisi veya görevli adayı olmayanlar, istedikleri dini istedikleri şekil ve ölçekte övebilirler.)

       5.      Kamuya ait imam hatip okulları kapatılmalı. (Özel okullar serbest olmalı, hatta teşvik edilmelidir.)

       6.      Hoparlörle ezan okuma ve diğer dini propaganda yasaklanmalı. (Doğal sesle okuma serbest olmalıdır).

       7.      Atatürk’ün şahsı ve “ilkelerine” her türlü atıf anayasadan ve yasalardan kaldırılmalı, kamu eğitimi müfredatından ayıklanmalı, devlet dairelerinde Atatürk ve diğer tartışmalı siyasi figürlerin resimlerinin asılması yasaklanmalı. (Devletin resmi dini olmadığı gibi resmi ideolojisi de olmamalıdır; Atatürk tapkısının doğal refleksle karşıtını ürettiği göz önüne alınmalıdır. Özel okullara belli serbestlikler tanınabilir.)

       8.      Türkçenin yanısıra herhangi bir dilde yaygın/örgün eğitim verme kararı yerel yönetimlere bırakılmalı. (Devlet her türlü yerel ve bölgesel dilde eğitim imkanlarının geliştirilmesi için gereken tedbirleri – araştırma, eğitim malzemesi, fakülte vb. – alır.)

       9.      Eğitimde İngilizce seferberliği başlatılmalı. (Zihinlerin ve kariyerlerin dünyaya açılması için şarttır). Ortalama her okula bir öğretmen düşecek şekilde yabancı öğretmen istihdamı sağlanmalı. (Yabancı öğretmen alımında Batılılar kadar Afrika, Asya ve Karayip ülkelerinden gelenler göz önüne alınmalıdır.)

       10.   Yargıda TC vatandaşı olmayan kişilerin uzun süreli sözleşme bazında görev alabilmesi sağlanmalı. (Mevcut sistem tamamen çürümüştür; başka türlü yargıya güvenin sağlanması imkansız görünüyor.)


Gel birader bir berber dükkanı

Avusturya'nın Linz kentinde İrani diller üzerinde çalışan arkadaşımız Umut Akkoç ekteki tabloyu gönderip fikrimi sormuş. Hemen paylaşıp birkaç not ekleyeyim:

1.    Teorik bir dil olan Hintavrupa anadilinde sözcüğün aslı *bhréh2tēr olarak inşa ediliyor. Sebebine gelince:

A.   Soluklu (aspirated) ötümlü ünsüzler bh dh gh sadece modern Hint dillerinde korunan bir ses türü. Hintavrupacada var olduklarını ve soluksuz b g d 'den AYRI bir sesi temsil ettiklerini varsayıyoruz. Çünkü Eski İrlandaca daima b d g, Litvanca daima b d j, Eski Farsça daima b d d, Eski Slavca daima b d z, Hititçe daima p t k olarak temsil edilen seslerin, mesela Latincede BAZI KELİMELERDE b d g BAZILARINDA ise f f h olarak realize edilmesini başka türlü açıklayamıyoruz. Üstelik, ki esas fevkalade olan bu, Latincede b d g olan sesler Eski Hint (Sanskrit) dilinde de daima b d g, buna karşılık f f h olanlar bh gh dh olarak gerçekleşmişler. Eski Yunancada ilk grup b d g, ikinci grup ph th kh, Germencede bir tuhaf çapraz dönüşümle ilk grup p t k, ikinci grup b d g olarak karşımıza çıkıyor.

Özetle, madem ki İrlandacası brathair ama Latincesi frāter, Yunancası phráter, Germencesi brōthr, Sanskritçesi bhrātr, DEMEK Kİ ilk ses düz b değil bh olmalı.

B.   Eski Hint ve İran dillerinin temel bir özelliği, diğer tüm HA dillerinde e olan sesin arkaya doğru kayarak a’ya dönüşmesidir. Vurgulu é Hint ve İran dillerinde uzun ā halini alır. Sorun yok.

C.   h2 olarak gösterilen ses, F. de Saussure’ün 1879’da hipotez olarak ortaya attığı ve sonradan dilbilim araştırmalarında adeta bir devrime yol açan gırtlak seslerinin (laryngaeals) ikincisidir. Çok erken bir tarihte Hintavrupa dillerinden düşmüş, fakat bitişik ünlünün birçok koşulda a’ya dönüşmesine yol açmıştır. Bu yüzden, mesela Latince ve Germencede normal koşullarda e olması gereken ses, tıpkı Hint ve İran dillerindeki gibi a rengini kazanmıştır. Freter değil frater, brēthr değil brāthr fakat brethren.

2.    Eski Farsça ve Avesta dillerinde aynı sözcük, brātär kullanılıyor. Eski Farsça Milattan önce Pers krallarının (Keyani şahların) kullandığı yazıt dili. Avesta Zerdüşt kutsal metinlerinin dili, ne zaman nerede şekil aldığı pek bilinmiyor, bin yılı aşkın sözlü olarak aktarıldıktan sonra MS 5. yüzyılda ilk kez yazıya dökülmüş. İkisi farklı diller, ama büyük benzerlikler var.

3.    Sasani krallığının (MS 3.-7. yy) dili olan Pehlevice ile ondan önceki dönemde İran’a hakim olanların dili olan Partçada gayet tipik bir şekilde iki ünlü arasına gelen ötümsüz ünsüz ötümlüleşmiş, yani t iken d olmuş. İlaveten şöyle bir durum var. Kelimenin her türlü çekimli biçiminde kök biçimi brādär, fakat yalın (nominatif) halde son hece düşüp geriye brād kalıyor.
Bugünkü Orta Asya cumhuriyetleri ile Afganistan’ın MS 1. binyıldaki egemen dilleri olan Baktria dili (Belh yöresi), Soğdca (Semerkand yöresi) ve Hotan Sakacasında (Kaşgar yöresi) ilk seste sızıcılaşma başlamış; b ile w arası bir sesi simgeleyen β harfini o yüzden kullanıyoruz.

4.    Modern Batı İrani diller genellikle Batı Orta İrancadaki nominatif biçimden yürümüşler. O yüzden Beluci dilinde barāt, Gorani’de bë, Kurmanci Kürtçesinde, Zazacada ve İran’ın Luristan bölgesinde bir tür Kürt dili olan Leki’de bırā görüyoruz. Hazar Denizi kıyısında konuşulan Gilaki ve Mazenderani dillerindeki bǝrār biçiminin analizi tam nedir bilmiyorum. Modern Fars dili sözcüğün kök biçimini tercih etmiş, her zaman yaptığı gibi ön çift ünsüzün arasına dolgu sesi eklemiş. Klasik dildeki birādär yerine güncel kullanımda barādär tercih ediliyor.

5.    Osetçe, Paşto ve Afganistan-Tacikistan dağlarının irili ufaklı kavimleri Doğu Orta İranca βrād(ar) biçiminin türevlerini kullanıyor. Afganistan’ın egemen halk dili olan Paştun dilinde wrōr, Munci ve Yidğa dillerinde vrāi, Şuğni-Ruşeni dilinde virōd, Vakhi dilinde vrūt, Yağnobi dilinde virōt, Yazgulami dilinde vrëd deniyormuş, böylece öğrenmiş oluyoruz. Kafkas dağlarında izole yaşayan Osetler büsbütün başka yola sapmış, baştaki çift ünsüzü metateze uğratıp başına telafi ünlüsü eklemişler, ärvād biçimini elde etmişler.

Latince frater Fransızcada neden frère olmuş, Germence brāthr Anglosaksoncada neden o sesini kazanmış, eski Yüksek Almanca bruoder sözcüğündeki diftong neden modern Almanca u’ya sadeleşip bruder olmuş, eski Slavca bráty biçiminden Çekçe báta ve Sırpça baća nasıl türemiş, başka zaman bakarız.

Wednesday, May 19, 2021

Mezar gezileri

Gürcistan'da üç, Ermenistan'da iki hafta kaldıktan sonra dün gece sağ salim adamıza vardık.


Mezarlık gezmek bizde tutku oldu. Bir topluluğun antropolojik haritasını çıkarmanın en kestirme yolu olmalı. Canlı insanların kaçına gidip, kimsin, kimlerdensin, deden ninen nece konuşurdu, adını hangi dinin alfabesine göre yazmak istersin diye sorabilirsin? Sorsan kaçından dürüst cevap alırsın? Ölüler bu açıdan daha konuşkan. Hele bu memleketlerde mezarlıklar yabana atılacak yerler değil. Çoğu ufak çaplı birer yerel müze. Taşlar sanat eseri. En ücra köyde bile şaşılacak kadar başarılı birkaç anıt-heykel mutlaka var. O yoksa merhumun yakışıklı bir fotoğrafını taşa işlemişler, toplumsal itibar simgelerini özenle eklemişler (savaş madalyası, parti beratı, Aziz Filanca haçı, müzisyen sazı, terzi makası...). Dil ve alfabe seçimi ayrı bir hikaye: Bir ailenin üç kuşağının üç ayrı dilde yazdığını fark edince tarihten bir yaprak okumuş kadar oluyorsun.

Karapapak

Artenis (Tazekend) Karapapak mezarlığı

Ermenistan’ın en kuzeybatı köşesindeki Arpi Gölünün etrafındaki köyleri gezdik. İki bin küsur rakımda baş döndürücü güzellikte bir yayla, tezek kokulu eski zaman köyleri, yollar berbat, nüfus az, fakirlik ve terk edilmişlik ağır bir yara gibi sızlıyor. İlk dört beş köyde farkına varmadık, sonra Artenis adı verilen köyde uyandık. Mezarlıklar İslam mezarlığı. Uzaktan Ermeni haçkarlarına benzeyen ama biraz dikkatli bakınca farkı anlaşılan taşları var. 1960’lara dek Arap yazısıyla yazmışlar, sonra belki hoca ölmüş, yazılar eciş bücüş bir hal almış, bilen kalmayınca Rus yazısına dönmüşler. 1991’de ölümlerin ardı kesilmiş. Son bir tanesi 1995 tarihli, doksan küsur yaşında bir ihtiyar, herhalde sürgüne mecali kalmamış olacak.

Hasan Ğızı Yasemen Mustafiyeva -
"Ana senin südünün nuru gözlerimizdedir,
sen toprağda yatsanda...

Aradık, öğrendik. Şimdiki Amasia ilçesini oluşturan bölge, Gümrü’nün kuzeyi, Ahılkelek-Gümrü karayolunun doğusu, 1878’e dek Osmanlı toprağıymış. 1828’de Tiflis ve Erivan illeri Rus yönetimine girince karşılıklı büyük tehcir yaşanmış. Tiflis’e bağlı Borçalı kazası Türklerinin bir kısmı sınırı geçip Akbaba adı verilen bu alana göçmüş. 1878’de burası da Ruslara geçince halkın bir bölüğü ikinci kez yerini yurdunu terkedip Erzurum vilayetine taşınmış, ama çoğunluk galiba yerinde kalmış. Eski Rus haritalarında Akbaba Kars oblast’ına bağlı görünüyor, dolayısıyla mantıken buranın 1918 Brest Litovsk antlaşmasıyla Türkiye’ye terk edilmiş olması lazım. (Mamafih bu bilgiden emin değilim.) 1919-20 kışında Ermenistan ordusuyla yerel Türklerin Şura hükümeti arasında yoğun çatışmalar olmuş, birkaç köyde Ermeni tarafı epey sivil katliamına girişmiş (günün askeri raporlarını buldum okudum, doğru olmalı). Sanırım bu yüzden 1921 antlaşmalarında ilçenin büyük bölümü Ermenistan'a bırakılmış. Sadece şimdi Akyaka ilçesinin kuzey kesimini oluşturan altı köy Türkiye’ye geçmiş.

1991’de Birinci Karabağ Savaşı münasebetiyle Türk köyleri boşaltılmış. Resmi anlatı buradaki “Azerbaycanlıların” Azerbaycan’a gönderildiğini söylüyor. Halbuki Azeri değiller, buradaki deyimle Terekeme(n), eski Osmanlı terminolojisinde Karapapah denilen ayrı bir zümre. Tahminimce orada da buradaki kadar “yabancı” kalmışlardır.

Rum

Yağdan Rum mezarlığı -
Grigori ve Seda Sarımahmudov

Gürcistan’daki Türkçe konuşan Urumları anlatmıştım. Ermenistan’da da iki köyleri varmış, Stepanavan (eski Celaloğli) kentine bağlı Yağdan ve Koğes adlı yerler (ikinci isim de buradaki yerleşimlerin çoğu gibi Türkçe olmalı, ama çıkaramadım). Yağdan köyünde bahçe duvarından atlayıp mezarlığa girince ilk gözümüze çarpan, köy nüfusunun büyük bölümünü oluşturan Sarimahmudov sülalesi, yanında Amirov’lar, Arziev’ler, Rusoğlu’lar. Ön adlar tipik Rum – Eleni, Elpida, Ksenofon, Dimitri, Mihail; Ortodoks haçı her yerde. Bir taşın altında Aleksandr oğlu Sefil Sefilov. Genellikle Rus yazısı kullanmışlar, ama Ermeni yazısıyla yazılanlar da az değil. Sadece yakın tarihli bir din adamının taşı Yunanca, belki dini kültüre sahip olduğu vurgulanmış. Rumca bilmez Türkçe konuşurlarmış, son devirde ise Ermenice başat hale gelmiş. Sarımahmudov soyadı düşündürücü. Ataları demek ki sadece Türk değil, en azından ismen Müslümanmış. Kim bilir hangi tarihte, bilemediğimiz bir saikle Rum Ortodoks dinine geçmiş harbi Türkler olabilir mi?

Köyün bir bölüğü yakın yıllarda Yunan’a göçmüş, genellikle Batı Trakya’da Türk köyleri yakınına iskân edilmişler. “Kimlerdensin” sorusuna ne cevap verirler, kestirmek güç.

Yezidi

Şebabê Mıho ve Zlfo Mirza
Alagöz/Aragats Dağı’nın baş döndürücü zirvesine karşı bir başka yayla köyü, Alagyaz. Kabirlerin sıra dışı görüntüsü dikkatimizi çekiyor, iki yüz küsur basamağı oflaya puflaya çıkıp Yezidî mezarlığını keşfediyoruz. Burada yazıtların çoğu Kürtçe, birkaçı (özellikle yakın tarihliler) Ermenice. Ama tüm isimler safkan Kürt adı, fotoğraflar da kuşkuya yer bırakmayacak kadar Kürt. Eski taşlarda Rus alfabesi, 1991 sonrasında Ermeni alfabesi tercih edilmiş. Son birkaç yıla ait bir-iki taşa modern Kürt alfabesiyle uzun uzun Kürtçe itibar ve iktidar destanı işlenmiş.

Xuto kızı Surme Broyan
Ermenistan’da irice bir Yezidi-Kürt nüfus bulunuyor; yanılmıyorsam ülkenin sayıca en büyük azınlığı onlar. Hayvancılık konusunda kuvvetli imişler; kaçaxçilik işleri de, rivayete göre, onlardan soruluyor. Maddi durumları iyice olmalı ki, Alagyaz’dan sonraki Rya Taza köyünde bu sene Laleş türbesinin kopyası görünümünde kesme taştan görkemli bir tapınak inşa etmişler.

Alagyaz köyü Yezidi mezarlığı

 

© Copyright: Tüm fotoğraflar İra Tzourou 2021.


*

20 Mayıs ilave

https://www.youtube.com/watch?v=kTSSd9EK644

Akbaba hakkındaki tahminim doğruymuş. 2 Aralık 1920'de Kazım Karabekir ile Ermeni Hükümeti arasında Gümrü'de imzalanan ateşkes antlaşmasında Türkiye Sovyetlerin talebi üzerine Batum ve Acara'yı Gürcistan'a bırakırken karşılığında Ermenistan'ın Surmalu ilçesini (bugünkü Iğdır merkez, Karakoyunlu ve Tuzluca ilçeleri) alır; Nahçivan Azerbaycan'a bırakılır. Ermenistan'ı bu alışverişe razı etmek için, Karabekir Kars iline ait Ağbaba ilçesinin büyük bölümünün Ermenistan'a bırakılmasını kabul eder.

Tuesday, May 4, 2021

Nyasıl bizım urumlux gyaldi buralara

Tsalka 1600 metre rakımda muhteşem bir yayla, biraz Ardahan-Çıldır yaylalarını anımsatıyor. 1828 Osmanlı-Rus savaşı ertesinde Kars, Erzurum ve Trabzon vilayetlerinden kaçan Rumlarla Ermeniler buraya yerleşmiş. 45 adet köyün 28'i düne dek Türkçe dilli Urumların, 13'ü Ermenilerin, üçü de Türklerinmiş. Türklerin ne zaman ve neden geldiğine dair rivayet muhtelif, Müslüman olmuş Rumlardır diyen var. Ermeniler gayet temiz Anadolu Ermenicesi konuşurken Rumlar neden Türkçeyi korumuş, onun da pek bir açıklaması yok.

1990'lı yıllarda büyük açlık ve eziyet çekmişler. Milliyetçi Gürcü çetelerinin ve çetelerin kontrolündeki Gürcü devletinin saldırılarına uğramışlar. O hengamede Yunanistan Urumlara Yunan vatandaşlığı verince halkın yüzde doksan kadarı kalkıp Yunan'a göçmüş. Orada da "Rus dölü" ya da "Türk" diye aşağılandıklarını anlatıyorlar. Son yıllarda dönenler olmuş, ama köyleri gitti gider.

Urumlar gidince eyvah burası Ermenilere kalmasın diye telaşlanan Gürcü devleti terkedilen evleri apar topar kamulaştırmış. Acara'dan gelen Müslüman Gürcülerin yerleşimine açmış. Urum köyleri şimdi metruk, harap, sefil. Bazı evlere Acarlar yerleşmiş, tek tük kalan yaşlı Rumları korkutup sindirmişler, derme çatma camiler yapılmış. Ermeni köyleri halen canlı, Erzurum ovasının bin yıl önceki yaşam tarzını sürdürüyor: davar, peynir, tezek, toprak damlı eski evler, köy çeşmesi, ayazma, vartavar vs.

Bielefeld Üniversitesi ile Atina Üniversitesinin ortaklaşa yürüttükleri Urum dili dokümantasyon projesinin web sitesi şurada: http://projects.turkmas.uoa.gr/urum/

Orada kaydedilen Urumca konuşma dili örneklerinden birini biraz sadeleştirdim. Okul dili 1920'lerden beri Rusça olduğundan 'yüksek kültür' kelimelerinde araya epey Rusça karışıyor.

"Byanya nyaxılettılyar [T: bana nakıl ettiler] birdya kniga [R: kitap] yazdılar qi nyasıl bizım urumlux gyaldi buralara. Yaşierdılyar bizım dyadyalyarımiz dyadyalyarımızın dyadyalyari olaqi 3 4 pokolenie [R: nesil] iryali [T: evveli] bizdyan, Turtsiada [R: Türkiye] yaşierdılar. Orda oldi dyogyuş [T: döğüş] urumlarnan. Soram znaçit [R: efendime söyleyeyim] bizım yari urumlar ğaçtılar Gretsiaya [R: Yunanistan], yari urumlari general Paskeviç varıdi, o gyatırdi bizım geri ğyalan urumlari bu kavkazın torpağınya. Torpağin arqyaş [T: herkes] gyandi aradi neryadya yaxşi olabyulyur. Biryaz soyuğudi burda, çoğ soyuğudi iryaldyan, şindi biryaz dyuzyaldi pogoda [R: iklim] burda. İryalqi qimın [T: evvelki gibi] nyasın iryaldyan soyuğudi elya soyuğ dail. Ğışın çoğ ğar yağierdi, soyuğ olierdi da soram ar kyov [T: her köy] eğıldi. Birınci gettılyar Marneul [G: Marneuli, bir şehir] tyaryafınya, oralar sıcağıdi. Aradılyarda istadılyar yaşialar. Oqi qi yaz oldi çoğ sıcağıdi, bizım xalx daanamadi oyani, çıxti gyaldi bu burai Tsalkayi gyaldılyar dedılyar qi buranın sui eidır, avasi eidır, daği vardır, dyuz erlyari vardır. Başladılar, çyatın yaşierdılyar, fıxara yaşierdılyar, belya boyuq yapılar yoğudi iryaldyan, qyuçyuq yapılar edierdılyar, onnarda da yavaş yavaş yaşierdılyar, malda saxlierdılyar, onyuçyun qi buralar mal eridır, torpaxlar çoğdır, ottağan er çoğdır, aqyanyaq [T: ekenek, ekilecek yer] çoğdır da yaşadılar. Yavaş yavaş ğalxti oqmyat [R: durum, seviye], xalx yaxşi başladi yaşamaya da. Elyada bizım xalx ğaldi buralarda."

Köy isimlerinin hemen hepsi Türkçeymiş: Beşdaş, Daşbaşi, Kuşçılar, Darakovi (Dereköy), Ğızılkilisa, Yeddikilisa, Çiftkilisa, Tiaklisia (Tekkilise), Ayazma, Gumbati, Xaraba, Xaçkovi (Haçköy), Aşkala... Şimdi teker teker Gürcüce resmi adlara kavuşmuşlar. 1828’den önce yaylada yerleşim olmadığına dair tüm kaynaklar mutabık; demek ki köy adları Rum/Ermeni göçünden sonraya ait olmalı. Mülkiyeti birtakım Gürcü beylerine ait meraymış sanırım. Tsalka esasen kasabanın değil yaylanın adı. Gürcüce “ayrı” demekmiş, belki “rezerv” yahut “koru” gibi bir anlamda olmalı. 


https://goo.gl/maps/8zo3xjnj82AfZRE38