Thursday, October 29, 2009
Gençliğe Hitabe
Thursday, October 8, 2009
Sansür
(Taraf, 21 Eylül 2009)
Latincenin Kuzey Frengistan vilayetindekonuşulan taşra lehçesinde bu kelimenin telaffuzu ikibin yılda tanınmayacak derecede değişmiş. İnce sesliye bitişen /k/ sesi önce /ts/ sonra /s/ diye söylenir olmuş. Geniz /n/sine bitişen /e/ sesi ağzın gerilerine doğru kaçıp /a/ olmuş. /U/ sesi incelip /ü/ halini almış. Kelime sonundaki –a dişil eki de önce /e/ olmuş, sonra eriyip gitmiş. Modern Fransızca sözcük halâ aslına yakın bir şekilde censure yazıldığı halde /sansür/ diye okunuyor.
18 yorum:
- Adsız27 Ekim 2009 16:06Cani sikildikça kitap yazmak oldukça yaygin bir arazdir. Benim peder de yaşi icabi son kitabini fi tarihinde yazmiştir. Mukîm bulundugumuz kâinat da yaşlanmiş -implosiona (irtica) hazirlaniyor- oldugundan son kitabini kur'an olarak yazmiş olabilir.Yanıtla
- Adsız8 Ocak 2010 02:08keşke hiçbirimiz kendimizi tehdit altında hissetmesek, korkmadan yazabilsek böyle..Yanıtla
- Adsız8 Ocak 2010 14:01Eğer gerçekten bu özgürlük söyleminizde samimi iseniz, çok da muteber bir entelektüel sayılmazsınız.Yanıtla
Ülkeyi, dahası dünyayı az çok tanıyan biri, bu dünyada özgürlük gibi içi boş kavramların değil, gücün hakim olduğunu bilir. Bu ülkede camiler ahır yapıldı vaktinde, ülkeyi "özgür"leştirenler tarafından. Ama ne demişler: "Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner."
Son olarak, bir müslüman olarak da yazdıklarınıza çok alındım doğrusu...
Veli Seçkin - senin bir orospu çocugu oldugunu söylemek de benim özgürlüğümdür. özgürlüğüme saygı duyup yorumumu yayınlayacak mısın?Yanıtla
- Adsız8 Ocak 2010 23:35sevan bey yazılarınızı keyifle okuyorum.allah(?) sizin gibi aydın ve güzel insanları başımızdan eksik etmesin...burada yorum yazan bazı çapulculara lütfen kulak asmayınız.Yanıtla
saygılarımla - Yahu Sevan Abicim;Yanıtla
Böyle tırt yorumları yayınlamana ne gerek var? Senin özgürlük algını bilmiyor muyuz? Dallamanın tekine mi ispat edeceksin? Dürer-i Dübr ne güne duruyor?
(Ne çok soru sormuşum yahu!) - Adsız18 Ocak 2010 17:02Simdi biz de Gokhan adli kisiye "ozgur yorumlarimizi" yazsak burda, onu da yayinlayacak misiniz caanim Sevan Bey?Yanıtla
Her neyse, yazilarinizi bir yerlerde; bir sekilde ve hep gormeyi umuyorum.
Sevgiler, saygilar.
Ferhan - Adsız26 Ocak 2010 21:42Bence özgürlükten çok 'saygı'ya ihtiyacımız var. İnananın tanrısıyla dalga geçmeyen saygıya.Yanıtla
- Adsız3 Şubat 2010 11:50Sevanyan'ın bu yazısıyla ilgili olarak beni rahatsız eden şey üslubu. Yani din eleştirisinden ziyade bunu ifade tarzı, üstten bakan, alaycı yaklaşımı, hakaret olarak algılanabilecek cümleleri. Gerçi bu fikirlerini farklı cümlelerle ifade etse çok da tepki almazdı diyemem yine dindar kesimden aşırı bir tepki görürdü muhtemelen ama bence kışkırtıcı bir uslup her zaman karşıdakini savunmaya ve karşı saldırıya iter.Yanıtla
- Adsız8 Şubat 2010 22:22Siz Gökhan'ın kusuruna bakmayın sevan bey, kendisi gerçekleri söylemeden duramıyor. Biz sizi seviyoruz.Yanıtla
Sevgiler. - sevan bey, son yazınız için sizi tebrik ederim. bu dünyada ki bütün tabular yıkılmalıdır, nasıl ki bazıları 19 kasım da saygı durusunda durmayı eleştirebiliyorsa (ki haklılar), benim de günde 5 kere tekrarlanan ezanı eleştirme hakkım vardır...Yanıtla
- Adsız24 Şubat 2010 02:41simdi o elmayi kopartmayacaktiysa dalindan, o dal niye yaratildi, o herseye kadir olan seytana niye kadir olamadi, o herseye hakim olan niye ilk kitabina hakim olamadi da ikincisi lazim oldu, sonra ucuncusu ?Yanıtla
bi de zaten bir allah varsa senden benden daha ozgurlukcudur, cem yilmazdan daha iyi espri anlayisi da vardir. bu isler zeka ile oluyorsa onda da zekanin allahi var demi.. bence o varsa ben olunce beni cehenneme de atmaz atsa atsa bi tokat atar yuru len der gozum gormesin :) cok bilmis seni.. - Sayin Veli Seckin;Yanıtla
Kayser-Malatya yolu uzerinde Kayseri den cikinca 3-5 km sonra Molu adinda bir yerlesim yeri var.
Bir gun yolunuzu oraya dusurun ve Ermeni'lerden kalan kilisenin icini disini, tezek yapmak icin bir insan boyu hayvan boku ile nasil doldurduklarini kendi gozlerinizle gorun.
Bu arada Ermeni degilim, Hristiyanda degilim.
Btuu Haquj Istanbul-TR/New York-Usa - sevan beyYanıtla
yazılarınızı ilgiyle takip ediyorum ve tüm yazılarınızı beğeniyorum ama bu yazıdaki düşüncenize ilk defa katılmadım ama saygı duyuyorum düşüncenize inanmayabilirsiniz herkes içinde de inanmadığınızı savunabilirsiniz fakat uslubunuz çok yanlış kemalistlerin müslümanlarla alay ettiği gibi sizde inananlarla alay etmişsiniz haksız bir tavır bence. ve tek kibritle harab olacak , bir tek göktaşıyla yok olacak bu doğaya inanacağıma bunları yapan varlığa inanmayı tercih ederim ama sizlede dalga geçmem - Adsız16 Mart 2010 23:17herkesin herşeyle alay etme hakkı vardır. senin kutsalına ben de kutsal muamelesi göstermek zorunda değilim. tıpkı kemalistler gibi siz de bunlara alışacaksınız. alışmayı öğreneceksiniz. gerçi henüz köprü geçilmiş sayılmaz ama yine de samimi olmakta fayda var.Yanıtla
- Adsız8 Mayıs 2010 22:47Bu Nişanyan'dan hoşlanmıyorum. Bir kaç aksaklıkbelirlemiş, Türklüğe ve müslümanlığa yönelik kinini kusuyor. Bizim aşağılık kompleksinden muzdarip idyotlarımız da Sevan Sevan diye can atıyorlar.Yanıtla
- Adsız18 Şubat 2013 11:15Gelenekçi-Atalarının uydurduklarını din zanneden güruha karşı nefretinizi anlıyorum.Yanıtla
Ben de bu zihniyetle yıllardır sıkı bir mücadele içindeyim.
Ancak algılayamadığınız yaratıcı hakkında böyle cümleler sarfetmeniz tribünlere oynamaktan başka bir şey değil.Madem böyle bir varlığa inanmıyorsunuz,sizce var olmayan bir varlığın icraatına nasıl anlam yüklüyorsunuz.
Neden inanmadığınız varlığa sataşıyorsunuz.
O yok deyip geçin o halde,idrak edemiyorum deyip geçin. Hem yok deyin hem onun beyanı zannettiğiniz argümanları kullanın??? - Bu son adsızın yazdıkları dinin kritik düşünceyi nasıl körelttiğinin açık bir örneğidir.Yanıtla
Sunday, September 13, 2009
Kötü Yapılaşmanın Sebebi kim
Bu makaleyi sesli ve görüntülü izleyin: https://www.youtube.com/watch?v=5dqi7rZkLAg
Şimdi insanlar öldü ya, güzide basınımız gene başlar döğünüp bağırmaya, “Kaçak yapılaşmaya hayır” diye. Refleks gibi bir tepki, vur dizine tokmağı bacağı zıplasın. İnsanlar neden ölüyor? Kaçak yapılaşma yüzünden ölüyor! Tak, zınk! Beyne gerek yok, omurilik neyine yetmez? Halbuki memlekette herşey Devlet’imizin gözetim ve denetiminde olsa ne güzel olur değil mi? Vatandaş yasalara ve yönetmeliklere uyar, yapılaşma planlı olur, kimsecikler ölmez. Basit.
Belanın başı Devlet
Ben size açık açık söyleyeyim. Bu ülkenin başındaki birinci büyük bela Yeniçeri ise, ikincisi ‘İmar Şebekesi’dir. Kökünden sökülüp atılmadığı sürece Türkiye’nin medeni bir ülke olma ihtimali yoktur, hiç hayal kurmayın. Bir zamanlar dünyanın en güzel kasaba ve kentlerinden yüzlercesine sahip bir ülkeydi burası. Hepsi bir örnek, ucuz, sefil, zevksiz, sağlıksız, kişiliksiz apartman yığışmaları diyarına çeviren kimdir, bir düşünün. Kaçak yapılaşma mıdır? Yoksa “Kafana göre ev yapamazsın, ne yapacağına Devlet karar verir“ diyen, memleket çapında örgütlenmiş imar çeteleri mi?
Önceki gün Kalkan’daydım, zihnimde henüz taze. Yirmi yıl önce orada olan dünya şekeri küçük köyün etrafında şimdi azgın bir vahşetle dağları tepeleri sarmış bir Ucubekent var. Sizce kaçak mıdır? Yoksa muteber bir üniversitede şehircilik okumuş biri imar planını çizmiş, belediye çatır çatır haracını kesmiş, denetimini yapmış, mimarı, mühendisi, boku, teki çarşaf çarşaf projelerini yapıp yağmadan yasal paylarını almış mıdır?
Kalkan misal sadece. İstanbul deyin, Tirebolu deyin, Çemişgezek deyin farketmez. Yürürlükteki yasalara uygun olarak yapılanıp da güzel, insancıl, akla uygun, kalıcı olan BİR TEK yerleşim yeri söyleyin bana, bu yazıyı yiyeyim.
Halkın suçu değil
Hayır, ahaliyi suçlamanın anlamı yok. Bin seneden beri güzel ev, güzel kasaba yapmayı iyi kötü becermiş bir halk durduk yerde bozulmadı herhalde. Efendim göçebe geleneğiymiş, şuymuş buymuş, bunlar da inandırıcı değil. Safranbolu’yu yaparken göçebe değildiler de şimdi mi göçebe genleri depreşti?
Benim için esas ipucu şudur. Küçük Oteller Kitabı yüzünden memleketi fellik fellik dolaştığım şu son onbeş yılda gönül hoşluğuyla “budur” dediğim ya yirmi ya otuz tane yeni yapılaşma örneği hatırlıyorum. Hani içinde güzellik vardır, zekâ pırıltısı vardır, teknik beceri vardır, görünce yüzün güler, ne güzel yer, burada yaşasaydım keşke duygusuna kapılırsın, öyle. Şimdi bakın, bu yirmi-otuz örneğin hemen hepsi “kaçak”! En az yarısının kapı gibi YIKIM EMRİ var. Ya da insan ömrünü tüketen mücadeleler sonunda, binbir güçlükle, zorla, rüşvetle, torpille “kitabına uydurulmuşlar.” İstisnasız hepsini İmar Çetesi’nin şu ya da bu şubesi durdurmaya çalışmış.
Büyük çoğunluğuna mimar ve mühendis eli değmemiş; ya da değmişse yasal mecburiyet yüzünden değmiş, ona RAĞMEN iş başarılmış. Sonuç: Güzel (insanî, akılcı) yapılaşmanın önündeki esas engel İmar Şebekesi’dir. O şer örgütünü yok etmedikçe, bireysel kahramanlık eseri olan münferit işler dışında, memlekette iyi bir şey yapmanın imkânı yoktur.
Bürokrasi bozar
Böyle olmasının sebebi meçhul mü? Değil. Sayalım:
Bürokrasi sorumsuzdur. Kalkan’ı neden rezil ettin diye kendisinden hesap sorulmayacağını bilir.
Bürokrasi akılsızdır. Çünkü akıl, ancak bireysel vicdanın olduğu yerde serpilir. “Mevzuat böyle, amirim de emretti, ama BENCE bunlar yanlış” diyemeyen insanın akılla işi olmaz.
Bürokrasi çirkindir. Çünkü estetik duygusu da bireyseldir. “BEN bunu beğendim” deme özgürlüğüne malik olmayan adam güzelliği ne yapsın?
Bürokrasi kıskançtır. Kendi üç kuruş maaşa ömür tüketirken iş ve ev ve kent kuran adamdan için için nefret eder, kötülük üretir.
Bürokrasi bencildir. Temel içgüdüsü, vatandaş aleyhine kendi iktidarını büyütmektir. Güçlü bir ahlaki-felsefi öğretiyle zapturapt altına alamadığın bürokrasi, bir süre sonra kendi kurumsal çıkarı dışında hiçbir şeyi düşünemez olur.
Bürokrasi zalimdir. Eline yıkma ve öldürme gücü verdiğin, kendi kendini besleyen bir kontrolsüz şebekeden hayır bekleme!
Deprem faciası
1999 depreminin neden olduğu felaketlerin en büyüğünü büyükşehir ahalisi pek bilmez. Depremi izleyen bağrış çağrış ortamında 3194 sayılı İmar Kanunu’nu şipşak değiştirdiler. Eskiden belediye alanları dışındaki köylük yerlerde (bir sürü istisnayla da olsa) yapı işleri nisbeten özgürdü; muhtarı ikna edip iki ustayla kendine bir ev yapabilirdin. 99’dan sonra o da kalktı, dağ başındaki tarlada tavukların için kümes yapmak bile İmar Şebekesi’nin iznine bağlandı.
Nedenmiş? Ruhsatsız yapılaşma yüzünden depremde insanlar ölüyormuş! Siz depremde hiç köylü yapısı ev yıkıldığını gördünüz mü? O yıkılanların hepsi izinli, ruhsatlı, onaylı, imar planlı, projeli apartmanlar değil midir? Devlet eli bir yere ne kadar çok değmişse yıkım şansının o kadar arttığı görülmemiş midir? İmar kanserinin sebep olduğu felaketi önleyelim derken o kanseri daha da büyütmenin mantığı var mı?
Yasa değişikliğinin sonucunu görüyorsunuzdur ama farkında mısınız bilmem. 1999’a dek Türkiye’de binde bir de olsa güzel, terbiyeli köy evleri yapılıyordu. 99’dan sonra bitti. Yarın bu ülkenin sosyal tarihini yazacak olanlar, beşbin yılda oluşmuş bir mimari kültürün 1923’ten sonra yozlaştığını, 1999’da sona erdiğini anlatacaklar.
Nalıncı keseri iş başında
Bu sel afetinden sonra da İmar lobisi yaygarayı başlatacaktır, şüpheniz olmasın: “Kaçak yapılaşmaya son,” “Denetimler sıklaşsın,” “Planlı kalkınma,” vs. vs.
Mühendisler Odası Başkanı selin ertesi kalkıp konuşmuş bile. Ne demek istemiş ben size mealen aktarayım: Oda harçları artsın, üç mühendis yerine beş mühendisten rapor istensin, çark dönsün, çorba kaynasın, gücümüze güç katılsın...
tşk.
bişey garibime gidiyo yalnız...niyeyse herkeste bi skilme korkusu...burdaki arkadaş,facebooktaki profilinizde zuhur eden ama daha önce çok duyduğum ''o adam olmasa ananı bacını ingiliz fransız askerleri skiyo olurdu'' klişesi...sanırsın adamların ülkesinde kadın kalmamış buraya gelme amaçları aslında o...karşı bişey söylicekseniz söyleyin de şu skilme muhabbetini bırakın be kardeşim
Sermaye akımlarının globalleştirdiği dünyada,düşman gibi bazı terimlerin etrafında dönen metinlerin mesajları old-fashioned kalıyor galiba.
Bu adam yazı yazmış. Suç işlememiş, adam öldürmemiş, vergi kaçırmamış, tecavüz etmemiş.
Yazıyı beğenelim ya da beğenmeyelim. Saygıyla okumasını bilmeliyiz. Katılırız ya da katılmayabiliriz. Her halikarda eleştirimizi veriye dayalı yapalım. işkembeden atacaksak ta destekli atalım.
Gökkuşağının güzelliğinin değişik renkleri içermesinden kaynaklandığını unutmayalım. Siz hiç yanlızca kırmızı renkli olan bir gökkuşağı gördünüz mü?
Bir ülkenin en büyük zenginliği insan kaynağıdır.
Abraham Lincoln demiş ki 'I firmly believe in people'
Sevgiyle kalın ve değişik renk ve seslere saygı gösterin.
ve dusman evinize kadar girmisse, baska bir care de bulamamissaniz, uzerine bok atacaksiniz paragrafini eklemeyi unutmussunuz,
hatirlatayim dedim, bu iyiligimi unutmayin
öncelikle o ayna değil ayine.birine akıl verir tarzda ukalaca konuşurken bari alıntıladığınız sözün doğrusunu bilin yahu...
ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz sözüne bir de benim blogumdaki aynı başlıklı yazının tarafından bakın...ne kadar ''özeleştirisel''siniz,ne diyeceksiniz merak ettim...
bi de sizden kişisel bi ricam var,bu adam ufacık aklıyla yale,columbia gibi mekanlarda takılıyosa -oraların hangi kıtada olduğunu bilmeniz bile beni şaşırtır ama-,siz bu kocaman aklınızla bir boğaziçine olmadı mülkiyeye hiç uğraşmadan kesin girersiniz.hadi göriim sizi de memleketi böyle hainlere bırakmayın,dünya atatürkçü görsün ulan!!
*Cem Ertem'nin yorumundan.
Benim de 'Humancipate' diye bi filmim vardı, insanların zihinsel olarak özgürleşmesi üzerine, belki ilgi çeker burada da henüz Türkçesi yok maalesef, ingilizce: Humancipate - Vimeo
siz olsaydınız böyle yazardınız mutlaka. dünyanın en güçlü ülkelerini bu topraklardan hayatınız pahasına atabildikten sonra heralde en fazla bu kadar "insacıl " olunabiliyor. ama ne yazık ki o siz olamamışsınız. en fazla oturdugunuz yerden baskalarinin yaptiklarini elestirebilirmişsiniz ortaya yoktan yeni birşey koyabilmek yerine.
sizin deyiminizle "kan-vatan-düşman edebiyatının şahikası " demeniz bile taraflı olduğunuzu göstermeye yetiyor.
sizin en sevdiğiniz lider yada kişi var mıdır merak ettim. söyleyin de biz de herşeyi dosdoğru yapan o ulvi şahsiyeti tanıyalım.
ben olsaydım diyorsunuz. peki empati adına şunu yapalım. sizin yerinizde ben olsaydım önce adımı değiştirirdim. gay i çağrıştırıyor. sonra taraf gazetesinin sitesindeki resmimi değiştirridm. nitekim kelin ışıkların altında yansıması adapazarı kabağı gibi duruyor. sonra üç beş kuruş alıcam, ünlü medyatik yada marjinal bir radikal olacağım diye sağa sola çamur atmaktan vazgeçerdim. türk lerin atalarının güzel bir lafı vardır. yemek yediğim çanağa tükürmekten vazgeçerdim.
sizin yerinizde ben olsaydım.
anlatabiliyor muyum ?
ha
ha.
Pek eğlenceli yorumlar. Ama küfürler biraz daha orjinal olabilirdi, bu kadar mıydı yaratıcılığınız? 12 Ocakta yazan adsız: "sizin en sevdiğiniz lider yada kişi var mıdır merak ettim." demişsiniz. İlla ki insanın "en sevdiği lider" olması mı gerekiyor sizce? Bu kişiye tapınılması mı gerekiyor?
Yazınızı çok beğenmekle birlikte yorumlardaki kutuplaşmadan o derece rahatsız oldum. Neyi eleştirdiğinizi açıkça görebiliyorum. Ben kendimi sizin karşı taraf olarak gördüğünüz tarafta görüyorum ama bana bu yazı hiç rahatsız edici gelmedi. Bence orjinaliyle yanyana koyulup okunmalı. Değiştirilmesine bu kadar tepki gösterenleri anlamadığımı söylemeliyim. Atatürke bu kadar hakaret edenleri de. Türkiye geçmişiyle birgün hesaplaşıcak evet ama hem buna daha çok zaman var hem de esas zor olan hesaplaşma Atatürk dönemi olmayacak bence. Ölümünden sonra onu efsaneleştirenler putlaştıranlarla olacak esas hesaplaşma. Burada size küfür edenleri yaratan zihniyet malesef Atatürk değil onun yaptıklarını söyleyenlere yeni nesillere yanlış aktaranlardır. Keşke doğru aktaranlar daha çok olsa, keşke daha hoşgörülü nesiller yetiştirebilsek.
Bugün Türkçe'nin özellikleriyle ilgili güvenilir bir siteye girip araştırma yapıyordum. Orada bazı Türkçe sözcüklerin kökeni itibariyle Türkçe olup olmadığı ile ilgili bir tablo vardı. O tabloda menşei Türkçe zannedilen kelimeler örneklerle gösterilmiş ; farklı dillere ait olduğu belirtilmişti. Sonda da sizin adınız geçiyordu. Şaşırdım. Bir Ermeni vatandaşın böyle bir konuda kişisel ya da akademik ihtisas yapması cidden ilgimi çekti. Sonra sizinle ilgili yazılar yazan siteleri , sözlükleri dolaştım. Sizi araştırıp da entellektüel birikiminize de hayran kalmamak mümkün değil ; zira kaldım da.
Sonra bu siteyi buldum. Farklı zamanlarda , farklı gazetelerde neşredilmiş yazılarınızı okudum. Bu yazınızı altında yatan şey nedir ? Kan ve Savaştan , emin olun Türk Milleti çok muzdariptir. Sizi, Kemal Paşa'nın gençliğine bu hitabeyi göndermesini eleştirmenizin altında yatan şeyin, yıllardır Ermeni ebeveynlerin çocuklarına aşıladığı Türk düşmanlığı olduğundan kaynaklandığını da düşünmüyor. Çünkü sizin gibi mürekkep yalamış bir kişinin böyle ucuz nasyonalist doktrinlerin menfur etkilerinden sıyrılmış olmanız gelir!!! Size kızamam çünkü Atatürk'ü eleştiren Türk aydınları da var bu ülkede. Yani en azından Sevan Nişanyan Ermeni olduğu için Atatürk'e eleştiriyor deme hakkım yok. Fakat sizin bu provake edici yazılarınız malum toplumda kriz yaratır. Türk'e ve Türklüğe ve Atatürk'e yıllardır gizli ya da alenen kin güden Ermeni , Kürt ve Yobazları kışkırttığınızın ve Türklük bilincini taşıyan herkesin nefretini kazandığınızın farkında değil misiniz ?
Yetmedi mi kustuğunuz kin? Bu kadar mı düşmansınız bu memlekete, bu memleketin insanlarına? Allah aşkına sizi buraya mecbur eden nedir? Erivan İstanbul'a kaç km'dir?
Birgün, öldüğün zaman. Nerede ve ne zaman olursa olsun. Isterlerse seni ermenistanın kalbine, isterlerse atinaya, isterlerse grönlanda gömsünler.. Şunu bil ki, o gün tekerlekli sandalyede dahi olsam, gelip de mezartaşına işeyecek biri var. şirince ye gelirsen bunu bizzat sen yaşarken, yüzüne işeyeceğim. Ama sayende itthat ve terakkinin de, Mustafa Kemal'in de ne kadar doğru işler yaptıklarını anlıyoruz. Teşekkürler.