Thursday, January 12, 2017

Avrupa'nın yarık yeri


Karadağ’ın kıyısında, kayalara tutunmuş yengeçler gibi dizili birkaç güzel yer var. En çarpıcı olan Kotor, Avrupa’nın en kusursuz tarihi kasabalarından biri, eski İtalya’nın damıtılmış özü. Daha güneyde, sivri bir kayanın ucuna binmiş Ulcinj. Müstahkem bir adacık üzerinde Sveti Stefan, şimdi kibirli ve ruhsuz bir otele çevirdiler. Sahilin arkası ayrı bir dünya. Müslüman Arnavut köyleri ─ camiiyle, evlerin dağılımıyla, bildiğin Anadolu.

Adriyatik boyunca kama gibi saplı o hat Avrupa’nın yarılma hattıdır. Güneye doğru daralır, Ulcinj civarında bir yerde jilet gibi incelip biter. Batı ile Doğu’nun, ya da Batı Avrupa ile Doğu Avrupa diyelim, bu denli keskin bir şekilde yan yana geldiği başka yer yok dünyada. Bir taraf Avrupa’dır, hatta çok Avrupa ─ aşırı Avrupa, idealize edilmiş bir İtalya. Öbür taraf Osmanlı, hatta biraz Bizans.

Dubrovnik ile Mostar, fayın iki yanında. İlki bir Avrupa rüyası.  Sadece Avrupa’da ─ ve Avrupa’nın her yerinde ─ görebileceğin mimari bütünlüğe, oligarşik özgüvene sahip. Sağlam, kalıcı, kolektif bir egemenlik duygusuyla dopdolu. Mostar ise, nasıl desem, Anadolu’nun en güzel kenti. Eski Bursa’nın, Amasya’nın, Mudurnu’nun kırılgan ve biraz derbeder güzelliğine sahip. Arabayla araları yarım saat.

İkisini birden ve ayrı ayrı algılamaktan aciz olanlara ne yazık! Onların ufuksuz ve karanlık hülyalarına teslim olan ülkelere ne yazık!

No comments:

Post a Comment