Wednesday, October 24, 2018

Anadolu yer adları kaç çeşit? - III


Türkiye’nin “Asıl Anadolu” adını verdiğimiz batı ve orta bölümleri ile kuzeyde Giresun’a, güneyde Adana-Osmaniye’ye ulaşan alanın yer adlarını analiz etmeye devam ediyoruz. Bugün üçüncü, yarın dördüncü tabakalar.
Tabaka 3
Bölgedeki 28.000 yer adından sekiz ila on bin kadarı[1] 15. ve 16. yy’lardaki Osmanlı tahrirlerinde yer almaz. Bu yerlerin bir kısmı belki tahrirlerde başka adla boy gösterip sonraki ad değişikliğini belgeleyemediğimiz yerlerdir; ancak böylelerinin ender olduğunu tahmin ediyorum. Diğerlerinin çoğu 17.-18. yy’larda ve en geç 19. yy’ın ilk çeyreğinde ortaya çıkmış yeni yerleşimler olmalıdır. Kuruluş öykülerini takip etmek olağanüstü zordur, çünkü Anadolu’da 1600’lerin başından 1830’lara dek süren anarşi çağına ait yazılı belge çok azdır –  arşivlerde eğer varsa ben haberdar değilim.
 Bu gruptakilerle ilgili gözlemlerimiz şöyle:
1. İnternette bulabildiğim sözlü anlatımlar (kuruluş mitleri) sıklıkla “350 yıl önce atalarımız filan yerden gelmiş” kalıbını tekrarlar. Bu anlatılar yukarıda çizdiğimiz tarihi çerçeveyi teyit edicidir; bu yerlerin çoğunun iç göç sonucu oluştuğu tezini destekler.
2. Sözlü anlatıların hemen hepsi, köyün “Türkmen yerleşimi” olduğu noktasında birleşir. Karakeçili, Kızılkeçili, Tacirli, İnallı, Çakallı, Eşmeli, Savcıllı, Honamlı, Şerefli, Hotamış, Horzum, Caber, Barak, Şam Bayadı, Boynuyoğun, Cabbarlı, Cerid, Elmalı, Tekeli, Mortına/Murtuna, Terikanlı/Delikanlı, Cihanbeğlü, Atmanlı/Etmanlu, Okçiyan, Ceceli, Tahtacı, Varsak, Sarıveliler, Kıbrısi... gibi aşiret ve cemaat adları anılır. Bu adların hemen hiç birinin 17. yy öncesinde bir geçmişi yoktur. Buna rağmen, bu toplulukların efsanevi “Oğuz boyları” ile akrabalığı (herhangi bir delil ve hatta mantıklı bir öykü ileri sürme gereği duymaksızın) vurgulanır.
Yer adları sıklıkla aşiret/cemaatin veya kurucu kişinin adıdır. Birçoğunda cemaat adı tipik İkinci Tabaka adına niteleyici olarak eklenir: ŞerefliKoçhisar, ÇepniKaradere, SancaklıBozköy gibi. (Şerefli, Çepni ve Sancaklı aşiret/cemaat adıdır.)
3. Göçlerin yönü hemen her zaman güneyden ve doğudan kuzeye ve batıya doğrudur. Anadolu’daki birçok göçer cemaatinin Musul, Halep, Şam, Diyarbakır, Maraş taraflarından “koptuğu” anlatılır. Birçok sözlü efsanede “Horasan” adı geçer; ancak Horasan sözcüğünün Fars dilinde sadece “doğu” (Orient) anlamına geldiği hususu gözden kaçırılır.
4. Dönemin idari yazışmaları içeren mühimme defterlerinde Kürd/Ekrad unsuru çarpıcı bir sıklıkta anılır. Fırat batısındaki Kürt yerleşimleri bu dönemde ortaya çıkmıştır. Cihanbeyli, Kulu, Haymana, Polatlı, Çorum, Mecitözü, Kırşehir-Çiçekdağı, Aksaray gibi belli başlı Kürt göçü odakları bunlar arasında sayılabilir. Yanısıra, beklenmedik yerlere dair şöyle bilgilere rastlanır: Yıl 1706, “Simav kazası karyelerine göçen on bin kadar Kürd ve Türkmen taifelerinin ahali hudutlarına, bahçelerine ziyanları dokunduğundan...” 1739: “Biga sancağında mütemekkin göçebe taifesinden Badıllı Ekradı kendi hallerinde olmayıp enva-ı şakavet ve habaseti irtikab ettiklerine dair...” 1772: “Lekvanik Kürd aşireti perakendesinden Rumeli'de Malkara ve Keşan vesair mahallerde bulunan Kehvanlı cemaati ve tevabii...” 1809: “Elbistan civarında kain Asandere nam mahalde iskan edilen Kılıçlı Kürd Aşireti şakavette bulunduklarından Rakka dahiline nakil ve iskanları.” “Bolvadin, Teke ve Hamid livalarında azeban ve yörükan-ı Ekrad mukataaları”, “Teke sancağındaki Kürtlerden Elmalı nahiyesinde kain Mortana/Murtuna Aşireti Yörükan Cemaati.” “Kütahya sancağı dahilindeki Siroz maa Tefen kazasına tabi Karamanlı, Bedirli ve diğer köylerde adam öldüren, ırza tecavüz eden ve mal yağma eden eşkiyadan Kürd Mehmed oğlu İsmail ve avanesi...” 1899: “Gemlik civarında Karacaali karyesinde sakin sabıkalı Kürd Abdurrahman ve arkadaşları Şeyho, Süleyman ve Hüseyin'in halka zarar vermelerine ve inzibatı yok etmelerine meydan verilmemesi.” [2]
Dönemin yazışmalarında “Kürd/Ekrad” kimliği ile “Türkmen/Etrak” kimliği sık sık birbirine karışır. Karakeçili/Şexbizinli, Badıllı/Beğdilli, Çakallı gibi bazı aşiretlerin ne kadar Kürt, ne kadar Türkmen, ya da Türkleşmiş Kürt ve Kürtleşmiş Türkmen oldukları meçhuldür. Buna karşılık eski kaynaklarda Kürd/Ekrad olarak anılan cemaatlerin birçoğu günümüzde “Türkmen” olduklarını şiddetli bir tutkuyla ileri sürerler.
5. Yine aynı dönemde Sivas kökenli büyük Alevi/Kızılbaş diasporası gerçekleşir. Çorum, Maraş, Kayseri ve Malatya’da çok sayıda Alevi köyü bu dönemde ortaya çıkar.
6. 17. yy’ın ilk on yılında Doğu’dan Batı Anadolu’ya büyük mülteci kitleleri şeklinde Ermeni göçü gerçekleşir. Kastamonu, Yozgat, Adapazarı, Bursa, Bilecik, İzmit ve Tekirdağ’daki yüze yakın Ermeni yerleşimi bu dönemde kurulur. Bu yerleşimlerin istisnasız hepsinin adı Türkçedir: Büyükbeğli, Cerrah, Yoğurdukara, Suluca, Belençal, Armağanşah>Armaş, Burunkışla, Karayakup, Melikşah, Eşme... Çoğunun, önceden Türkçe adı olan önemsiz yerlerde iskan ve/veya satın alma yoluyla kurulduğu anlaşılıyor.
Yalova ve Bursa-Orhangazi dağlarında göçebe yaşam süren Ermeni eşkiya “güruhları” probleminin 18. yy ortalarına dek giderilemediği belirtilir.
7. Batı Anadolu’da Çingân, Kıbtiyan, Zengen, Zenger, Çenger, Çengel, Çengiler, Sepetçiler gibi adlar taşıyan yerleşimlerin hemen hepsi Osmanlı tahrirleri çağından sonra beliren yerler arasındadır. Anamur-Silifke yöresinde halen “Türkmen” olmakla övünen yerlerin birçoğu eski Osmanlı kayıtlarında Kıbtiyan ya da Yörükân-ı Kıbtiyan, yani “Çingene göçerleri” adıyla boy gösterir.
8. Çağdaş Türk tarihçiliğinin tercih ettiği etnik tasniflerin gerçekte ne kadar etkili olduğu soru işaretidir. Arap, Mehmet ve Gavur sıfatlarını yan yana getiren şöyle bilgilere sık sık rastlanır – 1758 “Levend eşkıyasından Gavur Hacı ve Kör Mehmed ve İnce Arab namındaki şakiler 2700 kadar levend ile Erzurum tarafından kalkıp Sivas dahilinde Kangal ile Zara arasında Karaçayır denilen mahalde ikamet eyledikleri...”
9. Bu tabakada yer alan yerleşimlerin çoğu ilçe merkezinden ve ovalardan uzak, marjinal, çorak, tepelik yerlerdedir. Pek çoğu, kaba tabirle “köpek bağlasan durmaz” denilecek nitelikte yerlerdir. İnsanlar bu yerlere neden yerleşir? Belki devlet zoruyla iskan edilmiş ya da başka çareleri kalmadığı için konmuş olduklarını düşünmek gerekir. (Belki de hayvancılıkla geçinen toplulukların ihtiyacına uygun olduğu için böyledir, emin olamadım.)
Özetlersek, 17. ve 18. yy’larda Anadolu’da batıya ve kuzeye doğru büyük bir göç yaşanmıştır. Göçenler uzun süre yurtsuz kalmış, yerleşik tarım toplumlarının gözünde “eşkiya”, “çapulcu”, “dinsiz” ve hatta “çingene” imajı taşımışlardır. Nihayet bir yere yerleştiklerinde, kurdukları köylere ya bir cemaatin ya da şefin adı verilmiş, ya da Uğursuzlar, Delibozuklar, Harami, Çepni, Dönekler, Çirkinoba, Kötüköy, Yalınayak, Bednam gibi aşağılayıcı sıfatlar tercih edilmiştir.
Bu köylerin ne kadarı ve hangi anlamda “Türkmen” köyüdür?
Bir kere belirtmek gerekir ki Osmanlı idari terminolojisinde “Türkmen”, etnik olduğu kadar siyasi bir tanımlamadır. Eski Osmanlı arazisindeki göçebe topluluklara Yörük denir; buna karşılık Osmanlı’nın aşağılayıcı bir tonla “Türkmen emirlikleri” diye nitelendirdiği eski Akkoyunlu, Dulkadriye ve Memluk ülkelerinden gelen göçerlere topluca Türkmen adı verilir. Bu anlamda anadili Türkçe olmayan bazı topluluklar da, gelmiş oldukları yerler nedeniyle “Türkmen” olabilirler. Sık sık karşımıza çıkan “Türkmen Ekradı” deyimini, bu nedenle, “Türkmen illerinden gelen Kürtler” diye yorumlamak makuldür.
İkincisi, şiddetli asayişsizlik ve hukuki belirsizlik ortamında yaşama tutunmaya çalışan toplulukların, gerçek kökenleri ne veya neler olursa olsun, kendilerini “Türkmen” olarak tanıtmaları ve güçlü birtakım aşiret birliklerinin koruyucu ismine sığınmaları için yeterli motivasyon vardır. Birlikte hareket eden karışık bir grubun içinde Türkmen unsuru varsa, diğerlerinin de Türkmenlik iddia etmesi akılcı bir tutumdur. Her halükarda, devletin zararlı ve yasadışı saydığı bir hayatı sürdüren toplulukların kendi kimliklerine ilişkin beyanına güvenilmez. 17.-18. yy koşullarında devletin ya da herhangi birinin böyle beyanları tahkik edip doğru mu yanlış mı sınayacak imkanı olduğunu da sanmıyorum.
 “Türkmenlik” iddiasının pratik ve psikolojik gerekçeleri, aradan geçen üç yüz yıla rağmen, bugün de ortadan kalkmamış görünüyor. Çeşitli nedenlerle köklerine ilişkin kuşkular taşıyan, özellikle Kürt, Çingene, Ermeni, Kızılbaş, Abdal, Poşa gibi itibar bozucu nitelemelerden en çok çekinen topluluklar, günümüzde de “Türkmenlik” savını en büyük şevkle ileri süren gruplardır. “Oğuz Türklerinin Bozok kolunun Sarıulus dalının Kızık aşiretinden Sarıhocalar sülalesinin Cigenler kabilesi” gibi tumturaklı şecere beyanlarını, bu anlamda, kuşaktan kuşağa aktarılmış derin bir korkunun ifadesi olarak değerlendirmek yanlış olmaz.
Bu olgunun sosyometrik profili çıkarılabilir mi, nasıl çıkarılabilir? Acaba bir sonraki grupta inceleyeceğimiz Rumeli muhaciri köylerinin ağırlıkla CHP’ye oy vermesi gibi, burada değindiğimiz grupların da tipik bir siyasi davranış kalıbı var mıdır? Buyurun, o halde, doktora tezi konusu: “Anadolu’da 1600-öncesi tahrirlerde adı görülmeyen fakat 1850’den eski olan yerleşimlerde MHP oylarının dağılımı”.
Bahse girerim maden çıkar.





[1] Bu ve önceki bölümdeki sayıları şöyle hesapladım. Domaniç, Bafra, Beypazarı-Nallıhan, Hınıs, Gelibolu, Çemişgezek gibi on kadar ilçenin tahrir kayıtları ile 20. yy başına ait köy listelerini dikkatle karşılaştırdım. %54, %61, %64, %76 gibi kabaca üçte ikiye denk gelen süreklilik oranları buldum. Ortalama %64 rakamını tüm yer adları sayısıyla çarptım. Vakit bulursam daha hassas bir sayım yapmam gerekecek.  
[2] Index Anatolicus sitesinde Deyar_Heyran adlı kullanıcının eklediği bu nitelikte 600 dolayında idari yazışma örneği bulabilirsiniz.

34 comments:

  1. sizin her yazınız bir altın madeni zaten hocam, uzun ve sağlıklı bir ömür dilerim.

    ReplyDelete
  2. 548 yıl önce yazılan Kitab-ı Diyarbekiriya'da, Kürd Karakeçi aşireti.


    “Cihangir Mirza’ya tabi olan Akkeçili ve Karakeçili Kürtlerle Gönlü cemaati onlara göç ettirdi. Cihangir Mirza’nın askerleri savaşmak için yola çıktılar. Uveys Beg yanı sıra Cihangir Mirza da galebe çaldı”

    Kitab-ı Diyarbekiriya (Akkoyunlu, Karakoyunlu ve Çağatay Dönemleri Tarihi), Sayfa 136

    ReplyDelete
  3. Hocam, nefes almadan okuyoruz. Derin bir üçleme oldu. Dön artık da ders ver Şirince Medresesinde. Senin suçlar İmar Affı kapsamına girmiştir. Hem o kadar istikrarlı bir yerden sıkılıp, her gün yeni bir sürprize uyandığımız sefil hayatımızı özlemedin mi?

    ReplyDelete
  4. Sevan Nişanyan'ın dedikleri senin ifadenle yalan madem, sen hala burada takılmaktan niye vazgeçmedin, ne diye iftira ediyorsun sonra Sevan hocaya? Sen sefil hayat yaşıyorsan başkasına ne? Bak 3 hafta önce şunları yazmış adamsın, hiç mi haya etmiyorsun?


     • Seninkiler Karabağ’da Müslüman bıraktı mı? Bir zamanlar, sen de harap haldeki bir kasabada, bir takım ev ve arazileri köylünün elinden üç kuruşa kapatıp, zengin olmadın mı? Köylüleri Suriye’ye sürmemiş olman, bu kapitalist uyanıklığa incelik mi katıyor? •

    ReplyDelete
    Replies
    1. Ne diye hayâ edecekmişim ? O ayrı, o ayrı. ‘Türkiye’nin ekonomik yapısı olduğu gibi Ermeni mal ve mülkünün üzerine kuruludur’ derse, elbette cevabını alır. Zira doğruya doğru, yanlışa da yanlış denir. Ya da doğrudan istifade edip, yanlışı eleştirmek diyelim. Her yazdığına kayıtsız şartsız tezahürat yaparsan, onun adı yağcılık olur, yalakalık olur. Ayrıca aranması halinde, bizzat kendisinin –örneğin Cumhurbaşkanı- aleyhinde saydırdığı ve lehinde ballar börekler döşediği onar yazısı bulunabilir. Zira tabiatta sadece otlar tek renklidir. Sefil ve hayâsız olsam, adımla soyadımla yazmaz, bir takım gülünç mahlasların arkasına saklanırdım.

      Delete
  5. Bence asıl sorulması gereken soru "bazı aşiretlerin ne kadar Kürt, ne kadar Türkmen, ya da Türkleşmiş Kürt ve Kürtleşmiş Türkmen oldukları" değildir.

    "Türkiye halkı ile Haiti halkı arasındaki fark nedir?" sorusudur.

    "Haiti halkı günümüzde Fransızca kökenli bir dil konuşur; ancak bundan, ezici çoğunluğu zenci olan bu halkın ırkça Fransız olduğu sonucunu çıkarmak kimsenin aklına gelmez." (Yanlış Cumhuriyet)

    Türkiye halkı ise günümüzde Orta Asya kökenli bir dil konuşur; ve Haiti halkının aksine, bundan, ezici çoğunluğu beyaz ırktan (normal gözlü) olan bu halkın ırkça Orta Asya kökenli, yani sarı ırktan (çekik gözlü) olduğu sonucunu çıkarmak hemen hemen herkesin aklına gelir.

    ReplyDelete
  6. "Fetihten" sonra dilde fakat en baskın biçimde dinde türkleşen eski Rum Ortodoks ahâli genişleyen âileler sebebiyle odun kestikleri ormanlarda "açma" usülüyle yer açı çiftlik kuruyordu. Burası da ekseriyetle lakap ve sıfat kullanarak çoğul olarak etraftakiler tarafından isimlendiriliyordu. Toplu ibâdet için divân merkezi olan köye gidiyorlardı. Penis kapaklarını aldırmak emir olduğundan düğün havasındaki çoşku görünmez evin damının dibinde ağzına şeker atılan şaşkın oğlan babası tarafından tutulur sünnetçi morfinsiz işini görürdü. Küçük Asyadan daha sonra islamlaştırılan Trakyada bilhassa Slavlarda penis kapağı kesilen oğlana "Türk oldun" denirdi. Zımmi kalabilen soydaşıyla kız alışverişi tabu hâline getirilmişti. Din hârici örf ve âdetler ile pek çok yer ismi ortak idi.

    ReplyDelete
  7. Osmanlı döneminde Tahtacı Alevileri askere alınmamak için kendilerini Çingene olarak kaydetmişlerdir. Aynı durum Abdallar için de geçerli. İkisi de Türk olan topluluklar halbuki.

    ReplyDelete
  8. Hocam, "Anadolu’da 1600’lerin başından 1830’lara dek süren anarşi çağına ait yazılı belge çok azdır" derken neyi kastediyorsunuz? Bu caglarda anadoluda anarsi mi vardi? Sizin yazilariniz da dahil be devrin bu sekilde (i.e. explicitly) tanimlandigini hatirlamiyorum. (normal insanim, tarihle ilgim ortalama..)

    ReplyDelete
    Replies
    1. 15.-16. yy'larda kurulan son derece merkezi bürokratik miri arazi sistemi III. Murat devrinde (1580-90'lar) çöker. Celali ayaklanmaları denilen karışıklıklarda iç ve doğu Anadolu nüfusu darmadağın olur. Ülkenin her yerinde göçebe-eşkiya güruhları belirir. Miri araziler kapanın elinde kalır, rüşvet ve haraç karşılığı üçüncü şahıslara peşkeş çekilir. 17. ve 18. yy'larda Osmanlı'nın Anadolu'dan vergi geliri neredeyse sıfıra düşer. 18. yy'larda ülkenin her yerinde derebeyi hanedanları türer. Bunlar 19. yy başında Sened-i İttifak denilen uzlaşı ile yasal statü kazanırlar.

      Bu döneme ait yazılı belge (evrak, yazışma, vergi defteri, hatırat, fezleke) üretimi, Kanuni Sultan Süleyman devrinin küçük bir kesiri kadardır. Memleket taş devrine döner.

      Yükseliş-Duraklama-Gerileme diye anlattıkları öykünün sosyoekonomik bir tabanı yok mu sanıyorsunuz?

      Delete
    2. O halde "Osmanlı'nın çöküşünün sebebi, Tımar Sistemi'nin çöküşü yüzündendir" diyenler haklı mı?

      Delete
  9. Sevan bey yazılarınızı için teşekkürler,lakin burda hala etnik türklerin oğuz değilde asimile Rum olduğuna inanan bir kesim var.

    Otozomal genetik sonuçlar ortaya çıkardı ki,günümüz Anadolu ve Balkan Türkleri(gagavuzlar ve eski pontus bölgesi hariç)en az %5 en çok %20 ortalama olarak %15-10 Sibirya ve doğu asyalı genler taşıyor,diğer Türki olmayan halılarda bu oran %1 geçmiyor.

    Antropoloji sitelerinde artık Türklerin ,türk olup olmadığı değil,ne kadar Türki bileşen içerdiği tartışılıyor.Size birkaç link bırakıyorum.

    (Merak etmeyin bu otozomal gen işiyle ilgilenenler tamamen "gavur",Türklerin büyük kısmının konuyla ilgili hiçbir bilgisi yok.)

    https://www.theapricity.com/forum/showthread.php?217592-East-Eurasian-admixture-in-Turks-is-HUGE-!!!-(-autosomal-DNA-charts-)

    https://www.theapricity.com/forum/showthread.php?188673-Turkish-Autosomal-DNA-West-Central-and-East-Anatolian-Turks

    https://www.theapricity.com/forum/showthread.php?190158-Turkish-Autosomal-DNA-West-Central-and-East-Anatolian-Turks

    https://turkishdna.blogspot.com/search?updated-max=2018-09-30T11:55:00-07:00&max-results=2&start=1&by-date=false&m=1

    https://www.haplogruplar.com/the-genetic-structure-of-anatolia-from-the-neolithic-to-the-oghuz-migrations/

    https://www.haplogruplar.com/turkiye-turklerinde-y-dna-haplogruplarinin-dagilimi/

    ReplyDelete
    Replies
    1. "Otozomal genetik sonuçlar"ın yaklaşık olarak rüya tabirleri veya kahve falı kadar bilimsel değer taşıdığını düşünüyorum. Bütün varsayımlar absürt derecede keyfi.

      Antropoloji sitelerini bilmem. Ciddi sayılabilecek tarihçi çevrelerinde yüz veya beş yüz senedir Türklerin Türk olup olmadığı değil, ne kadar "Türki bileşen" içerdiği tartışılır. Antropoloji sitelerine bonjur diyoruz.

      Delete
    2. "Otozomal genetik sonuçlar"ın yaklaşık olarak rüya tabirleri veya kahve falı kadar bilimsel değer taşıdığını düşünüyorum. Bütün varsayımlar absürt derecede keyfi"

      Otozomal genetik yapı labaratuvar ortamında uzun süren bir çalışma sonucu çıkarılır ve oldukça pahalıdır.Üstelik bu çalışmalar antik insan kalıntılarında,kalıntının kökenini tanımak içinde kullanılır,yani gayet bilimsel ve kabul edilen bir yöntem.

      "Ciddi sayılabilecek tarihçi çevrelerinde yüz veya beş yüz senedir Türklerin Türk olup olmadığı değil, ne kadar "Türki bileşen" içerdiği tartışılır"

      O halde sizde benimle aynı görüştesiniz,zaten sizi hedef almadım,sözüm "türk olup olmadığını"tartışanlara.

      (Bu arada,hatırlarsanız size dört tane link atmıştım,Türki diller ile ilgili linguistik yazıları,eğer okuduysanız fikrinizi duymak istiyorum.

      Delete
    3. @Mem
      Bilimsel olmayan ne idüğü belirsiz sitelerden pointle hazırlanmış sözde sonuçlarla mı ispatlanmış? biliyoruz o link ve siteler de türk kullanıcılar ve türk siteleri var ve hep tepki ve kuşku ile karşılanıyorlar bu siteler de apricity sitesini ve diğer bu linkleri ezber etmiş bir hafız olarak söylüyorum.

      Delete
    4. Bir Türk etnikçisi:

      "Bir Orta Asyalı (Kazak, Kırgız, Özbek, Türkmenistanlı, Uygur) ile bir Türkiyeli aynı ırka mensuptur. Biri çekik gözlü, öbürü normal gözlü olsa bile."

      Hayali bir Amerikan etnikçisi:

      "Bir Anglo-Amerikalı ile bir Afro-Amerikalı aynı ırka mensuptur. Biri zenci, öbürü beyaz olsa bile."

      Delete
    5. Sayın Adsız, bir Türkiyeli yani etnik anlamda Oğuz olan biri ile Kazak, Özbek, Kırgız, Uygur vb. aynı ırk değildir. Kim diyor onu? Türkçüler ile gayri-Türkçüyüm dediği hâlde Türkçü savlar öne sürenler diyor...

      Bakınız 1500 yıl önce yazılmış olan Göktürk Yazıtlarında etnik adlar sayılır, Oğuz, Kırgız, Uygur vb. Türkî diller konuşmayanlar da sayılıdır, Sart (Pers), Soğd (eski bir doğu İranî kavim), Tacik, Tat, Mongol vb. Yani 1500 yıl önce bile Oğuz ayrı, Kırgız ayrı, Uygur ayrı... Bizimkiler o dönemde bugünkü Türkmenistan taraflarındalar, Kırgızlar ile Uygurlar da aşağı yukarı bugünkü bölgelerindeler. Yani 1500 yıl sonra bugün oturduğu yerden Kırgızlara "Türk" diyen, en hafif tabirle cahildir, ne coğrafi, ne kültürel ne de ırki bir ortaklık 1500 yıl önce bile söz konusu değildir.

      Bakınız, Letonyaca *es* = Kürtçe *ez* "ben" demek, Letonyaca *tu* = Kürtçe *tu* "sen" demek, ne oldu şimdi, Letonyalılar ile Kürtler aynı ırk mı oldular?

      Dil akrabalığı ayrıdır, genetik akrabalık ayrıdır. Bütün Hint-Avrupa halkları aynı ırk mıdır? Bangladeşli ile İzlandalı aynı soy mu? Bütün Hami-Sami halkları aynı mıdır? Etiyopyalı ile Suriyeli aynı soy mu? Bütün Polinezya halkları aynı mıdır? Madagaskarlı ile Filipinli aynı soy mu? Bütün Ural halkları aynı kökenden midir? Finli ile Samoyed aynı soy mu? Elbette değil, sadece dilleri aynı aileden. Oğuz ile Kıpçak (Kazak, Kırgız vb.) ya da Karluk (Özbek, Uygur) aynı değildir.

      Delete
    6. Bir Afro-Amerikan yani etnik anlamda zenci olan biri ile Anglo-Amerikan, Hispanik, Kızılderili vb. aynı ırk değildir. Kim diyor onu?

      Bakınız, bir zenci de İngilizce konuşuyor, bir beyaz da, ne oldu şimdi, zenciler ile beyazlar aynı ırk mı oldular?

      Dil akrabalığı ayrıdır, genetik akrabalık ayrıdır. Bütün Kuzey Amerika halkları aynı ırk mıdır?

      Delete
  10. "Bilimsel olmayan ne idüğü belirsiz sitelerden pointle hazırlanmış sözde sonuçlarla mı ispatlanmış? biliyoruz o link ve siteler de türk kullanıcılar ve türk siteleri var ve hep tepki ve kuşku ile karşılanıyorlar bu siteler de apricity sitesini ve diğer bu linkleri ezber etmiş bir hafız olarak söylüyorum."

    Sayın Adsız

    Otozomal genetik sonuçlar gelişmiş ülkelerde az sayıdaki labaratuvar da yapılıyor.Sizin ne idüğü belirsiz dediğiniz siteler verilerini yabancıların sonuçlarından alıyor.

    Ayrıca madem bu sonuçlar türk milliyetçileri tarafından uyduruluyor,o halde neden Trabzon,Rize,Erzurum gibi "Türklüğün yılmaz kaleleri" ve gagavuzlar gibi "gerçek ve hakiki Kuman türklerinden" gelenler sıfır mongoloid olarak verilmiş.Ege,Akdeniz,batı Anadolu gibi "afedersiniz Rumlar" neden en yüksek mongoloid bileşene sahip.

    Bunlar bir Türk milliyetçisiniz aklından çıkmışsa benzemiyor,hatta bu durumu dillendirirsek bir milliyetçi tarafından öldürülebiliriz.

    Eğer Türkiye'deki mongoloid dağılım oranını takip ederseniz,bunun oğuzların ilk yerleştikleri batı anadoludan yoğunlaşıp,sonradan dağıldıkları Balkanlar ve doğu Anadolu'ya doğru seyreldiğini görürsünüz.

    Ayrıca apricity size fazla gayriciddi geldiyse size antrogenica yada forum biodiversity gibi test sonuçlarını yayınlayan siteleri öneriyorum.





    ReplyDelete
  11. @Adsız

    Osmanlı döneminde Tahtacı Alevileri askere alınmamak için kendilerini Çingene olarak kaydetmişlerdir. Aynı durum Abdallar için de geçerli. İkisi de Türk olan topluluklar halbuki.

    Tahtacıların Çingene olarak kaydedildiği iddiasına hiç rastlamadım bugüne kadar. Abdallara gelince, elimizde bir Abdal genetik sonucu var, tipik Çingene genetiği gösteriyor, ki Anadolu'da bugün bile Çingene ve Abdal kelimeleri eş anlamlı olarak kullanılır.

    ReplyDelete
  12. @Bilig Bétig

    Sayın Adsız, bir Türkiyeli yani etnik anlamda Oğuz olan biri ile Kazak, Özbek, Kırgız, Uygur vb. aynı ırk değildir. Kim diyor onu? Türkçüler ile gayri-Türkçüyüm dediği hâlde Türkçü savlar öne sürenler diyor...

    Bakınız 1500 yıl önce yazılmış olan Göktürk Yazıtlarında etnik adlar sayılır, Oğuz, Kırgız, Uygur vb. Türkî diller konuşmayanlar da sayılıdır, Sart (Pers), Soğd (eski bir doğu İranî kavim), Tacik, Tat, Mongol vb. Yani 1500 yıl önce bile Oğuz ayrı, Kırgız ayrı, Uygur ayrı... Bizimkiler o dönemde bugünkü Türkmenistan taraflarındalar, Kırgızlar ile Uygurlar da aşağı yukarı bugünkü bölgelerindeler. Yani 1500 yıl sonra bugün oturduğu yerden Kırgızlara "Türk" diyen, en hafif tabirle cahildir, ne coğrafi, ne kültürel ne de ırki bir ortaklık 1500 yıl önce bile söz konusu değildir.

    Bakınız, Letonyaca *es* = Kürtçe *ez* "ben" demek, Letonyaca *tu* = Kürtçe *tu* "sen" demek, ne oldu şimdi, Letonyalılar ile Kürtler aynı ırk mı oldular?

    Dil akrabalığı ayrıdır, genetik akrabalık ayrıdır. Bütün Hint-Avrupa halkları aynı ırk mıdır? Bangladeşli ile İzlandalı aynı soy mu? Bütün Hami-Sami halkları aynı mıdır? Etiyopyalı ile Suriyeli aynı soy mu? Bütün Polinezya halkları aynı mıdır? Madagaskarlı ile Filipinli aynı soy mu? Bütün Ural halkları aynı kökenden midir? Finli ile Samoyed aynı soy mu? Elbette değil, sadece dilleri aynı aileden. Oğuz ile Kıpçak (Kazak, Kırgız vb.) ya da Karluk (Özbek, Uygur) aynı değildir.


    Elimizdeki bütün veriler 1500 yıl öncesinin Kırgızlarının Türki bir halk olduğuna işaret ediyor, onlara Türk diyenlere karşı ettiğiniz laf hem çok kaba hem de bilimsel olarak doğru da değil. Ayriyeten, günümüzün yüksek İrani miksli güney Türkmenistan Türkmenlerini 1000 yıl öncesinin Oğuz/Türkmenlerine örnek göstermek doğru olmaz, 1000 yıl önce Oğuz/Türkmenler bugünkü Türkmenistan topraklarında değil, bugünkü Kazakistan topraklarındaki Oğuz Yabguluğu topraklarında yaşıyordu, bugünkü Türkmenistan toprakları ise İrani halkların coğrafyasıydı.

    Anadolu'ya gelen Türklerin genetiğini anlayabilmek için Moğol istilası öncesi Orta Çağ Orta Asya Türk örneklerine ve/veya Anadolu'daki erken Türk (Oğuz/Türkmen) antik DNA örneklerine bakmamız gerekiyor. Şimdilik elimizdeki Orta Asya Orta Çağ Türk antik DNA örnekleri arasında Oğuz/Türkmenlerden olan yok, ama Oğuz/Türkmenlerin komşusu olan Karluk, Karahanlı, Kıpçak ve Kimek gibi Moğol istilası öncesi Orta Asya Türki halklarından örnekler var. Bu örneklerin hemen hepsinde Doğu Avrasyalılığın %50 veya ona yakın bir yüzdede olduğu görülüyor.

    https://static-content.springer.com/esm/art%3A10.1038%2Fs41586-018-0094-2/MediaObjects/41586_2018_94_MOESM1_ESM.pdf

    Supplementary Figure 163'ün sonundaki ADMIXTURE analizine bak, orada bir tek Kıpçak örneklerinden birinde nispeten düşük Doğu Avrasya var, ama diğer Kıpçak, Karluk, Karahanlı ve Kimek örneklerinde hep %50 civarında Doğu Avrasya var (bu çalışmada K=7'nin mavi komponenti Doğu Avrasya komponenti).

    Ayrıca, şu çalışmadaki Osmanlı Anadolu Türkü antik DNA örneklerinden birinde %50 civarı Doğu Avrasya var (Figure S13 ve S14'teki analizlere bak):

    http://science.sciencemag.org/content/sci/suppl/2018/05/08/science.aar7711.DC1/aar7711_de_Barros_Damgaard_SM.pdf

    Benim tahminimce bu Anadolu Türk örneği Osmanlı yerine Selçuklu Anadolu'su devrinden, genetiği Moğol istilası öncesi Orta Çağ Orta Asya Türk örneklerinin genelinden farksız, Orta Asya'dan yeni gelmiş gibi sonucu. Zaten karbon 14 tarihlemesi yapılmamış olduğundan Osmanlı yerine Selçuklu devrinden olma ihtimali var. Orta Asya'dan Anadolu'ya yeni gelmiş bir Oğuz/Türkmenden muhtemelen örnek.

    ReplyDelete
    Replies
    1. Kırgızlar Oğuz değildir, Kıpçak'tır, yani Kırgızları Türk sayamayız. Bugün hiçbir Kırgız da zaten kendine Türk demez, Kırgız adını kullanırlar.

      Delete
    2. @Bilig Bétig

      Bugün Türkiye ve civarı ve kısmen Azerbaycan'dakiler hariç hiçbir Türki dilli halk kendisine Türk demiyor zaten. Sebebi de basit: Türk kelimesi Osmanlı'dan Türkiye Cumhuriyeti'ne geçiş sürecinde yeni doğan Türk milliyetçiliği sırasında eski Osmanlı topraklarındaki Türki dilli Müslümanlar tarafından etnik isim olarak benimsenince diğer Türki dilli halklar Türk ismini benimsemekte tereddüt ettiler, ama yine de çoğu pan-etnik terim olarak Türkiyi kullanıyor bütün Türki dilli halkları kapsayacak şekilde. Bazı Azerbaycanlılar etnik Türk adını benimseyenlere dil yakınlığından dolayı (her ikisi de Batı Oğuz dili) etnik terim olan Türkü de kullanıyor kendileri için.

      Delete
    3. Sayın Onur

      Azeriler konusunda haksızsınız.Sovyetler Azerbaycan SSR'yi kurana kadar kendine Azeri diyen yoktu.Bu terim aynı topraklarda daha önce yaşayan aynı adlı İran'ı bir halka aittir ve stalin'in otoktonist tarih tezi sonucu günümüz Azerbaycanlılara bu ad verilmiştir.Eski nesil kendine sadece türk der aynı zamanda İran azerileride Azeri adını bilmez kendilerine sadece türk der.

      Ayrıca Türkiye'deki etnik Türklere türk olarak hitap etmek Osmanlı'nın ilk dönemlerinde de vardır.En bilinen örnek etrakı bidrak(salak Türkler)

      Delete
    4. @Mem

      Ben Azeri kelimesini kullanmadım bile Bilig Bétig'e cevabımda, Azerbaycanlı dedim ki günümüzde Azerbaycan tarafının Türki dillilerinin bir kısmı kendisine sadece Azerbaycanlı der, bir kısmı ise Azerbaycan Türkü ya da Türk der, kişinin tercihine kalmıştır. Benim anlatmak istediğim şey şu: 20. yy'a kadar Türk kelimesi Türki dilli halklar arasında spesifik bir tanesinin etnik adı olmamıştı bugün Göktürk diye andığımız erken Orta Çağ'da ortadan kalkmış Türki dilli halkı saymazsak, 20. yy'da Osmanlı'dan Türkiye Cumhuriyeti'ne geçiş sürecinde Türk Türkiye ya da eski Osmanlı topraklarının Türki dilli Müslümanlarının etnik adı haline geldi ve bu yüzden diğer Türki dilli halkların hemen hepsi Türk adını etnik ad olarak benimsemekten uzak durdular.

      Örnek verdiğiniz Etrak-ı bi-idrak tabirinde geçen Etrak ya da Türk spesifik olarak Osmanlı'daki Türki dilli Müslümanları tanımlayan bir ad değildi, Göktürklerden sonraki dönemde Bizans, İslam ve Avrupa elitlerince Türki dilli insanlar için kullanılan şemsiye ya da pan-etnik diyebileceğimiz Türk tabirinin Osmanlı elitleri tarafından kullanılan bir yansımasından başka bir şey değildi. Konu karışık, o yüzden böyle uzun bir cevap vermem gerekti, bu yüzden kusura bakmayın.

      Delete


  13. Sonuç olarak, öyle görülüyor ki, Anadolu'ya Oğuz/Türkmen göçü olduğu sıralarda ve hemen öncesindeki yüzyıllarda Orta Asya (Hazar ile Altaylar arası) Orta Asya Türki halkları (Oğuz/Türkmenler dahil) Doğu ve Batı Avrasya (Mongoloid ve Kafkasoid) ırk köken dağılımlarında ortalamada yarı yarıya yakın görünüyorlar ve birbirlerinden pek fark göstermiyorlar.

    Yukarıdaki Türk antik DNA'larındaki %50 civarı Doğu Avrasya kökenini günümüzün Anadolu Türkleri ve Azerilerindeki ortalama %10 veya altı Doğu Avrasya kökeni ile kıyaslayalım (Balkan Türklerinde daha da düşük çıkıyor ortalama):

    https://drive.google.com/file/d/0B9n4j3PQ81RcNGpTODFXQVhNWFk/view?usp=sharing

    ReplyDelete
  14. @Sevan Nişanyan

    "Otozomal genetik sonuçlar"ın yaklaşık olarak rüya tabirleri veya kahve falı kadar bilimsel değer taşıdığını düşünüyorum. Bütün varsayımlar absürt derecede keyfi.

    Antropoloji sitelerini bilmem. Ciddi sayılabilecek tarihçi çevrelerinde yüz veya beş yüz senedir Türklerin Türk olup olmadığı değil, ne kadar "Türki bileşen" içerdiği tartışılır. Antropoloji sitelerine bonjur diyoruz.


    Genetik sonuçlarda bir hata yok, hata varsa yorumlanma şekillerinde olur. Bu blogda yazan pek çok kişi maalesef onları yanlış yorumluyor. Genetik sonuçlar sizin iddialarınızı destekliyor zaten genel olarak bazı yorumcuların dediklerinin aksine, yani o bakımdan bir çekinceniz olmasın.

    ReplyDelete
  15. @Mem

    Sevan bey yazılarınızı için teşekkürler,lakin burda hala etnik türklerin oğuz değilde asimile Rum olduğuna inanan bir kesim var.

    Otozomal genetik sonuçlar ortaya çıkardı ki,günümüz Anadolu ve Balkan Türkleri(gagavuzlar ve eski pontus bölgesi hariç)en az %5 en çok %20 ortalama olarak %15-10 Sibirya ve doğu asyalı genler taşıyor,diğer Türki olmayan halılarda bu oran %1 geçmiyor.


    Anadolu ve Balkan Türklerinde günümüzde Doğu Avrasya kökeni %0 ile %20 civarı arasında oynuyor, genel ortalama %10’un altında diyebiliriz, ama batı Anadolu’nun yörük bölgeleri ve Giresun’un Çepni bölgeleri gibi spesifik yerlerde %15’leri bulabiliyor ortalama.

    ReplyDelete
  16. @Onur: "Genetik sonuçlar sizin iddialarınızı destekliyor zaten genel olarak bazı yorumcuların dediklerinin aksine, yani o bakımdan bir çekinceniz olmasın."

    Hayır desteklemiyor. Sevan Nişanyan Anadolu'daki Oğuz genetik mirasının ihmal edilebilir seviyelerde olduğunu söylüyor. Bunun böyle olmadığını ikimiz de biliyoruz. Hun ve Orta Çağ Türk örneklerinin çoğu %50'nin altında Doğu Asyalı olmasına rağmen ısrarla %50 diyorsun. %50'yi baz alsak bile Anadolu Türklerindeki Oğuz mirası en az %20 çıkar. Bu oran bile Hint-Avrupa dilleri konuşan Batı Asyalı halklardaki Hint-Avrupa mirasından yüksek. Kürtler Iran_Chalcolithic (Bakır Çağı) örneklerine bile yakın çıkıyorlar. Ermeniler ise Tunç Çağı'ndaki Kura-Araxes'ten bile daha güneyliler genetik olarak. Ermenilerdeki Hint-Avrupa mirası yok denecek kadar az olmalı.

    ReplyDelete
    Replies
    1. @Alkaevli

      Başka bir başlık altında yazdıklarımı buraya da yazayım.

      Benim dediğim şey netti:

      "Anadolu'ya gelen Türklerin genetiğini anlayabilmek için Moğol istilası öncesi Orta Çağ Orta Asya Türk örneklerine ve/veya Anadolu'daki erken Türk (Oğuz/Türkmen) antik DNA örneklerine bakmamız gerekiyor. Şimdilik elimizdeki Orta Asya Orta Çağ Türk antik DNA örnekleri arasında Oğuz/Türkmenlerden olan yok, ama Oğuz/Türkmenlerin komşusu olan Karluk, Karahanlı, Kıpçak ve Kimek gibi Moğol istilası öncesi Orta Asya Türki halklarından örnekler var. Bu örneklerin hemen hepsinde Doğu Avrasyalılığın %50 veya ona yakın bir yüzdede olduğu görülüyor.

      https://static-content.springer.com/esm/art%3A10.1038%2Fs41586-018-0094-2/MediaObjects/41586_2018_94_MOESM1_ESM.pdf

      Supplementary Figure 163'ün sonundaki ADMIXTURE analizine bak, orada bir tek Kıpçak örneklerinden birinde nispeten düşük Doğu Avrasya var, ama diğer Kıpçak, Karluk, Karahanlı ve Kimek örneklerinde hep %50 civarında Doğu Avrasya var (bu çalışmada K=7'nin mavi komponenti Doğu Avrasya komponenti)."

      Karluk, Kıpçak, Karahanlı ve Kimek antik DNA örnekleri Oğuz/Türkmenlerin hem zamandaşı hem de kendileri gibi Türki dilli olan yakın komşuları olan halklardan, işte bu örneklerin hemen hepsinde Doğu Avrasyalılığın %50 veya ona yakın bir yüzdede olduğunu belirttim ki bunu senin paylaştığın grafik de doğruluyor. Ayrıca, "bir tek Kıpçak örneklerinden birinde nispeten düşük Doğu Avrasya var" sözümden de anlaşılacağı gibi, Kıpçak örneklerinden birinde nispeten düşük Doğu Avrasya kökeni çıktığını zaten belirttim ben. Göktürk ve Xiongnu antik DNA örneklerine değinmedim, zira onlar Oğuz/Türkmenlerle zamandaş değil ve Xiongnu örneklerinin coğrafyası da farklı. Tian Shan Hun örneklerinin de coğrafyaları Oğuz/Türkmen coğrafyasından farklı ve Türki dilli oldukları bile çok tartışmalı, onları da o yüzden kapsam dışı bıraktım.

      Sevan Bey'in Anadolu'daki Oğuz/Türkmen genetik mirası hakkında bir yüzde tahmini yaptığını hatırlamıyorum, bu konuda referans verirsen sevinirim.

      Delete
    2. Ek olarak, Alkaevli, Proto-Hint-Avrupalı genetik mirası ile Oğuz/Türkmen genetik mirasını değil Proto-Türk genetik mirasını karşılaştırmalısın, aksi takdirde adil bir karşılaştırma olmaz. Proto-Hint-Avrupalılar erken bir devirde kollara ayrıldılar ve bu kollar çeşitli coğrafyalara göçüp göçtükleri yerlerin yerli halkları ile karıştılar ve daha çok kollara ayrıldılar, günümüz Hint-Avrupa dilleri bu kollardan türedi. Örnek verecek olursam, Proto-Yunanca ve Proto-Ermenice dediğim yerli miksinden dolayı Proto-Hint-Avrupacadan daha güneyli genetikte insanlar tarafından konuşuluyordu, Proto-Kürtçe ya da onun atası olan dil de doğrudan Avrasya stepinden gelmedi, daha güneydeki bir coğrafyada oluştu. Üstelik, Ermenilerde bugün bile Proto-Hint-Avrupalılara dayandığı düşünülen R1b-M269 Y-DNA haplogrubu oranı %30 dolayında. Proto-Türkçeyi konuşanlar bugünkü Kazakistan topraklarındaki Aral stepinde yaşıyor olan Oğuz/Türkmenlerden daha doğudaki bir coğrafyada yaşıyordu ve dolayısıyla onlardan daha fazla Doğu Avrasya kökeni taşıyordu. Elma ile elmayı, armut ile armudu karşılaştırmalısın kısacası.

      Delete
  17. ''Yanısıra, beklenmedik yerlere dair şöyle bilgilere rastlanır: Yıl 1706, “Simav kazası karyelerine göçen on bin kadar Kürd ve Türkmen taifelerinin ahali hudutlarına, bahçelerine ziyanları dokunduğundan...” demek ki bazı iç ege yörüklerin aslı kürt orjinli.

    ReplyDelete
  18. Anadolu'da 1600'lerden 1830'lara kadar anarşi devri sürmedi, merkezi yapının aşırı zayıflaması ile kargaşa ve kabakuvvetin üstünlüğü dönemi bir kere daha hüküm sürdü.. hadi ecevit saçma sapan bir tipti.. trafik anarşisi falan derdi, kendine muhafazakâr anarşist diyen biri neden bunu yapar.. satır aralarına sipariş veriliyor gibi. Anarşizmle kastedilen karmaşa ve güçlünün hükmünün en isabetli karşılığının da neo-liberalizm olması da cabası. Bir bitseniz artık.

    ReplyDelete