1980’lerden bu yana dünya borçla beslenen bir refah dönemi yaşadı. Şimdi o yolun sonuna gelindi görünüyor. Borcu borçla ödeyen saadet zinciri sonsuza dek büyüyerek sürdürülebilir mi? Teorisini bilmiyorum. Ama pratikte bir kırılma noktasına gelindiği açık.
Fransa’daki olayın özü budur. Yalnız Fransa değil, Almanya’daki de, İngiltere’deki de, İtalya, Yunanistan, ABD de aynıdır. Bir yanda devasa bir borçlu kitlesi: afyon iptilası gibi krediye müptela olmuş, onsuz artık yaşayamayan, kredi muslukları kısıldığında paldır küldür sefalete düşmekten korkan büyük kalabalık. Öbür yanda alacaklı kurumların temsilcisi Devlet: saadet zinciri koptuğunda bütün kurumlarıyla çökme korkusu içinde, giderleri kısmak ve gelirleri artırmak için gitgide gangstervari yollara başvurmaktan başka çaresi yok.
Kuşku yok ki sert bir mücadele olacaktır. İki taraf için de ölüm kalım meselesidir. Ölüm ve kalımın gündemde olduğu yerde haktı, hukuktu, nezaketti, medeniyetti, Avrupa Birliği normlarıydı, öyle şeyler hikaye olur. Bugün vitrin kırmakla başlarlar, yarın ucu sokaklarda adam asmaya kadar gider. Paris sokaklarında gördüğüm polisin şakaya gelir yanı yoktu. Savaşa hazırlanıyorlar.
Ya emekçiler? Hani sosyalist sol? Bence hiç hayal kurmaya gerek yok. Modern dünyada kimse emeğiyle geçinmiyor, kredi ile geçiniyor. Maaş diye eline verdikleri de kredidir; belli kalıplar içinde tüketmesi ve daha fazla borçlanması için açılan avanstır. Şimdi o kısılınca herkes bir ağızdan haykırıyor. “Borcumuzu ödeyemiyoruz” ya da “ödemek istemiyoruz” diye bağıranların adı “sol”: buyurun, İngiltere’de Corbyn, ABD’de Sanders, İspanya’da Podemos, İtalya’da Beş Yıldız. “Daha fazla borç isteriz” diye bağırıp “mültecileri besleyeceğine o parayı bize ver” diye – gayet makul – akıl yürütenler “sağ” oluyor: ABD’de Trump, İngiltere’de Brexitçilerin çoğu, Almanya’da AfD, İtalya’da Lega. Aradaki fark nüans bile değildir. İtalya’da tereyağından kıl çeker gibi koalisyon kurdular. Fransa’da aynı barikatlarda bir araya geliyorlar. Almanya’da da Yeni Sağ’ı iktidara taşıyan, eğer akıllı olursa, Yeni Sol olacak, göreceksiniz.
Alacaklılar cephesi bu savaşta şimdilik handikaplı görünüyor. Gerçi Devlet ellerinde; polis ellerinde; teknoloji onlardan yana. Fevkalade güçlü kitle kontrol araçlarına sahipler. Ama birbirine bağlı iki ağır hasarla başa çıkmak zorundalar. Bir, meşruiyetleri yıprandı. Kırk yıldan beri toplumun “sorumluluk sahibi” sınıflarını bir araya getiren liberal konsensus, şaşılacak kadar kısa sürede darmadağın oldu. Söylemleri inandırıcılığını yitirdi. Refah vaadi havada kaldı. O cephenin altın oğlanı Macron’u televizyonda izledik: arızalanmış çizgi film süper kahramanı gibiydi.
İki, siyasi partiler çöktü.. İtalya’da, Fransa’da geleneksel düzenin partileri dağıldı. Almanya’da o yola girmiş görünüyorlar. İngiltere de pek sağlıklı sayılmaz. Oysa partiler demokrasilerde siyasi tahakkümün vazgeçilmez şartıdır. Onlar olmadan kitlelerle duygu bağı kuramazsın. Sokakta veya birahanelerde başlayan yangını kontrol altına alamazsın. Belki alırsın ama ancak polis zoruyla alırsın.
Borçluların isyanına karşı başka hangi kozu kullanabilirler diye arkadaşlarla konuştuk. Sordum: Ya göçmenler? Tüm Batı toplumlarında göçmenler artık sayıları yüzde onları bulan bir güç. Borçlularla gerçek bir çıkar ortaklıkları yok; aksine, Alacaklıların himmetinden nemalanıyorlar. Borçluların öfkesinin kendilerine yönelmesinden – haklı olarak – korkuyorlar. Devlet’e yarın yeni bir vurucu güç gerekirse neden o rolü üstlenmesinler?
Fikir jimnastiği diye söylemiştim. O kadar çok kişi hak verdi ki korktum.
> Borçlularla gerçek bir çıkar ortaklıkları yok; aksine, Alacaklıların himmetinden nemalanıyorlar.
ReplyDeleteBurada göçmenle kastettiğiniz kitle Avrupa ülkelerine çalışmak için gelmiş kalifiye insanlar değil sanırım. Zira onların sorunları da yaşadıkları ülkelerin vatandaşları ile aşağı yukarı aynı hatta kimi zaman ödedikleri vergi açısından daha bile dezavantajlı durumdalar.
Avrupa özellikle Trump'ın gelmesinden sonra ABD'ye göre yetişmiş insanları çekme konusunda daha avantajlıyken, bu insanları günah keçisi olarak gösterirse kendi ayağına sıkar. Yabancı nefreti kontrollü bir şekilde dürtülecek bir şey değil, göçmeni kalifiye veya sosyal devleti soyan diye ayıramayacaklarına göre bu insanları da kaybetme riskiyle karşı karşıya kalacaklar.
- Almanya'nın borcu ? Bütçe fazlası veren bir ülke. Almanya'da aşırı sağın yükselmesinin altında yatan temel dinamik ekonomik değil, sosyolojik. Avrupa'da yükselmesinin temel sebebi artık internet ile beraber aşırı sağ grupların birbiri ile iletişim kurarak güçlenmeleri ve desteklemeleri, etkileşim halinde olmaları. İletişim hatları eskisi gibi gevşek değil sürekli ve kesintisiz.
ReplyDelete- Yunanistan, İtalya ve Portekiz gibi ülkelerin potası ile Kuzey ülkelerinin potası farklı.
- Fransa'da yaşanan olay şu, Fransa'nın şirketleri küçüldü artık global ölçekte rekabet edemiyorlar, rakipleri karşısında eziliyorlar eh buda karlılığı düşürdüğü gibi istihdamı azaltıyor. Şirketler yüksek maaş ve sosyal demokrasinin vergi yükünü kaldıramayacak noktaya geldi Fransa'da. Zenginlerde bu vergi yükünü kaldırmak istemedikleri için ülke dışına kaçıyorlar. Gérard Depardieu mesela hemen soluğu Putin'in yanında almış, Putin'e övgüler düzmüştü.Fakirler ise Depardieu gibi vergiden öyle kolay kaçamıyorlar.
- Yunanistan'da zaten bu yükü kaldırabilecek şirket yok, onlar battılar ve batmaya devam edecekler. Sırada İtalya var. İtalya'nın Kuzeyinde şirketler güçlü ama Güneyini beslemeye yetmiyor ayrıca siyasi yozlaşma sonucu zaten kendini idare edemez pozisyonda.
- Dünyanın ilk 100 şirketi, Dünyanın ilk 500 şirketi vs. gibi basit istatistiklerde olacaklar ortada.
- Amerika'da yaşanan aşırı sağın yükselişi üretim araçlarında yaşanan hızlı değişimden kaynaklı. Toplum hızlı değişime adapte olamadı. Trump'ın çıkışlarından bir tanesi kömür madenlerini tekrar faal hale getirmek ile alakalıydı. Neden kömür madeni ? Çünkü maden işçileri işsiz kaldı ve madenlerin olduğu eyaletler fakirleşti, bu işçiler yıllarca beden gücüne dayalı üretime adapte olmuşlardı diğer türlü üretim süreçleri konusunda eğitimsiz ve yetersizler.
Fransa'da yaşanan Sarı Yeleklilerin isyanının Avrupa geneline yayılması olası değil. İsviçre, Almanya, Hollanda, Danimarka, İsveç, Norveç gibi ülkelerde yakın gelecekte ekonomik dar boğaz görünmüyor. Bu yüzden sosyal devlet anlayışında gerileme yaşanması epey zor. Ancak İtalya ve Yunanistan klasmanındaki ülkelerde Fransa tipi protestoların yaşanacağından kuşkum yok çünkü mecburen kemer sıkma ve vergi artırma hamleleri yapılacak.
- Amerika'nın borcu sürdürülebilir bir borç ama İtalya'nın değil. O yüzden borç meselesi ülkeden ülkeye değişebilen bir olgu.
Niyeyse tüm söyledikleriniz saçma ve mantıksız gözüktü gözüme. Yani rasyonel tek bir argüman yok.
Bir ülke cari fazla ve bütçe fazlası verebilir. Aynı ülkenin bir kesim vatandaşı fakir=borçlu olabilir. Sonra isyan edip ödemeyecem ulan diyebilir.
DeleteFransanın, hanelerin %57sinin vergi vermediği, konutların %20sinin düşük kiralı sosyal konut olduğu, verginin %70ninin %10luk bir azınlığın ödediği, sosyal politikaların geleneksel olarak ön planda olduğu bir ülke olduğunu hatırlamakta fayda var. Isyancılar haklı gibi gözüksede diğer Avrupa ülkelerinden daha kötü durumda değil Fransa ve devletten aldıkları destek küçümsenecek bir boyutta değil. Sosyal devletin bir iptilaya dönüşmesi dünyanın ilk 5 veya 6 ekonomisinden birini bile nasıl bir çıkmaza sürüklediğini görmek kocaman bir hayal kırıklığı bir jenerasyon için.1968 de Champs-Elysées kaldırımlarını pek ulvi emeller uğruna sökenlerin çocukları 2018 de aynı caddenin mağazalarının vitrinlerini daha çok kredi için söküyorlar.
ReplyDeleteAvrupada sosyalizmin dozunu en cok kaçiran ülke fransa. Ama tokadi da aynı yerden yiyorlar..Gini indeksi gayet başarilı. Bedavaya, ucuza sosyal yardımlara alıştırılmış bir halk.. 2010dan beri fransa kesintisiz cari açık veriyor.. Yeme bitti. Hesap ödeme zamanı.
Delete(Ancak son tahlilde Amerika kadar kapitalist olacağıma fransa kadar sosyalist olurum)
avrupa'da sosyal devlet aslında uzun zamandır çökmüştü.cesedini sürüklediler epeydir, rahata alışan kitlelerin infialini ertelediler.özelleştirmeler geciktirildi,cömert işsizlik maaşları ve sosyal transferler devam ettirildi lakin yolun sonu gözüktü artık.çin ve asya ülkelerinin devamlı üretip ihraç ettiği ve amerika'nın tüketip karşılığında kağıt verdiği saadet zincirinin de kırılma sesleri yavaştan işitiliyor.yeni bir sistem kurulacak ama nasıl olacak? yaşayan görecek.
ReplyDelete"Dünyanın tüm borçluları birleşin kredilerinizden başka kaybedecek şeyiniz yoktur!"
ReplyDeleteDevletin ve milliyetsiz liboş finans dünyasının, ülke içerisinde göçmenleri bir vurucu güç olarak kullanmaya kalkması asrın hatası olur.
ReplyDeleteülkenin sarı yelekli orta alt vergi veren, beyaz sınıfı, o göçmenleri çıktığı yere kadar kovalar. önüne de devleti yönetenleri katarak. hangi devlet halkına rağmen ve halkının zararına on yılları devirebilir?
Hayatta yaşanan her şeyi antropologların bulgu ve tespitlerine göre değerlendirmek elbette hayata 'mono' bakmak olur. Fakat bu yazınız özelinde, önemli bir antropologun yazmış olduğu kitabı önereceğim size.
ReplyDeleteYaşı görece genç bir antropolog olan ve siyasi sloganlara savrulmadan hem akademisyenlik hem de aktivistlik yapan biri var: David Graeber
'Borç: İlk 5000 Yıl' adlı kitabını daha önce okumadıysanız, okumanızı öneririm Sevan bey. Beğeneceğinize ve kritiğini yapacağınıza eminim.
Türkçe baskısı tükenmiş (Everest Yayınları). Tanıdıklarınıza sorarsanız, elinde olan varsa kitabı size ulaştırabilir:
( https://www.kitapyurdu.com/kitap/borc-amp-ilk-5000-yil/362703.html )
İngilizce aslından okumak isterseniz:
'Debt: The First 5000 Years'
( https://www.amazon.co.uk/Debt-First-Years-David-Graeber/dp/1612194192/ )
* * * * *
Graeber'in, 'Sarı Yelekliler'in protestolarıyla ilgili yazdığı önemli bir analizin adresi aşağıda. Özellikle 'entelektüel geçinenler'e getirdiği eleştiriler dikkate değer:
Fransızca ( https://www.lemonde.fr/idees/article/2018/12/07/les-gilets-jaunes-montrent-a-quel-point-le-sol-bouge-sous-nos-pieds_5394302_3232.html )
İngilizce ( http://news.infoshop.org/europe/the-yellow-vests-show-how-much-the-ground-moves-under-our-feet/ )
Bu borçlu isyanı nereye doğru kayar acaba,bir sol liberal eylem gibi görünür iken, birden bire French-Beyazların Asyalı ve Afrikalı göçmenlere karşı, isyanına ve saldırısına dönüşür mü acaba? ve bu iş tüm Avrupa ya sıçrar mı? en nihayetin de Macron dan Vb.den rahatsız olan vede bir nebze üzerinde, haklılık payları bulunan Beyaz Milliyetçilerin de bu isyanları desteklediği ortadadır.
ReplyDeleteSahiden finans sektörü,devletler üzerinde bu derece etkili mi?
ReplyDeleteKimse emeğiyle geçinmiyor diye bir inşaat şantiyesinde veya Çukurova'nın yangın yeri gibi sıcağında, kara bir bulut gibi sivrisineklerin arasında tarla sulayan işçilere diyin isteseniz. Hatta Apple'da haftada 80 saat çalışan mühendise de diyebilirsiniz. Bakalım ne tepki alacaksınız :)
ReplyDeleteFransa'da başlayıp diğer Avrupa ülkelerine yayılan isyanlar ağırlıklı olarak proletarya isyanları olduğunu gördüm. Günümüzde globalleşme ile büyük bir zengin yoksul uçurumu oluştu.Dünya'nın yüzde 48 i günlük iki doların altında yaşarken Avrupa'da bir ineğin yemek masrafı 2 euro. Sizce zengin ile fakirin arasındaki uçurum bu kadar açıkken ve proletarya isyanları başlamışken Marx bir daha gündeme gelebilir mi ? Gelirse eğer şu zamana kadar daha komünist bir devlet görülmedi. Sosyalist olup komünist görünenlerdi hepsi Sovyetler, Çin ,Küba vede uygulanan politikalar liderlerin ideolojileri çerçevelerinde oluştu. Lenin , Stalin ve Mao gibi. Günümüzde liderlerin kendi ideolojilerini dayattığı bir politika izlenmekte tekrardan. Denenecek bir Marxist hareket yeniden liderlerin ideolojik çerçevelerinde mi gerçekleşir sizce ?
ReplyDeleteTeşekkürler
Suriyeliler polis olsun. Devletleri halktan korusun :)))
ReplyDeleteKimse emek üretim verimlilik demiyor. Daha çok kredi daha ucuz kredi daha bedava kredi daha çok tüketim.. tüketme hakkı..diyor.. Marks filan öldü. Uretim iliskileri ve araçları mevzubahis değil. Tüketim kolaylığı sağlanırsa herşeyi unutmaya razı kalabalıklar..
ReplyDelete