Wednesday, November 15, 2017

Türkçe tarihi 2: Öztürkçenin sonu

Eski Türk Dil Kurumu’nun 12 Eylül rejimince 1982’de tasfiyesiyle birlikte, belki bundan kısa bir süre önce, “Yeni Türkçe” adını verdiğimiz sözcük üretme metodolojisi üretkenliğini kaybetti.

Nişanyan Sözlük’te “Yeni Türkçe” olarak işaretlediğimiz 724 adet maddebaşı veya madde altında ilk yazılı örneği belgelenmiş sözcük bulunuyor. Bunların tümü, kanımca, güncel Türkçe kelime hazinesine mal olmuş ve genel kullanımda benimsenmiş olan sözcüklerdir. 353 adedi 1934 ile 1939 yılları arasında, 244 adedi 1940’larda, 41'i 1950’lerde, 39'u 1960’larda ve 43'ü 1970’lerde ilk kez yazılı kullanımda tespit edilmiştir.
  
1980’li yıllara ait olan 12 Yeni Türkçe sözcük bulabiliyoruz. Bunlardan sadece dördü (dolayım, kayaç, özüt, üstlenici) 1983'ten geçtir; onların da bir veya ikisinin daha eski olup en erken örneklerini henüz tespit edemediklerimizden olması güçlü olasılıktır. 1990’larda ötekileştirme, çalıştay ve yapısöküm, 2000’lerde ön izleme, çevrimiçi, çözünürlük “Yeni Türkçe” akımının morfolojik özelliklerini sergileyen örneklerdir. Başkası yoktur veya bir elin parmakları kadardır. Bulunabilecek olası örnekler, dar bir akademik veya edebi çevre dışında kullanım alanı bulamamış denemeler olsa gerekir.

Bu verilerden hareketle, 1932’de resmen başlatılan “Dil Devrimi” sürecinin, elli yıllık bir serüvenin sonunda, 1982 dolayında sona erdiği sonucunu çıkarabiliriz.

Bu tespitten, “Türkçenin üretkenliğini yitirdiği” gibi bir çıkarıma atlamak mümkün görünmüyor. Yeni dönemde, yapım ekleriyle yeni leksikal birimler üretme yöntemi büyük ölçüde terk edilmiş olabilir. Buna karşılık belki Türkçenin alışkanlıklarına daha uygun düşecek bir şekilde, kalıp deyimler üretimine ağırlık verilmiştir.

Aşağıdaki deyimler 24 Kasım 2014 tarihli bir gazetenin sadece ilk beş sayfasında tesadüf ettiğimiz, tümü 1980 veya 1990’lı yıllardan sonrasına ait olan deyimlerden birkaçıdır.

atölye çalışmaları, bilgi işlem merkezi, boşanma süreci, büyüme hedefleri, canlı yayın, dağıtım kanalları, dereceye girmek, destek vermek, dönem başkanlığı, gelişmekte olan ülkeler, haber sitesi, ihtiyaç kredisi, insan kaynakları, işlem hacmi, katılım payı, marka yüzü, müşteri odaklı, ön izleme, pazar payı, performans sergilemek, performans verileri, politika faizi, sahne almak, servis etmek, sıcak bakmak, sıfır noktası, siber saldırı, son çeyrek, soruşturmayı derinleştirmek, ticari araç, ürün ailesi, yapımcılığını üstlenmek (31)

Listelenenlerin tümü, belirgin bir kavramı ifade eden ve kullanımda varyasyona izin vermeyen kalıp ifadelerdir. Bu anlamda, bağımsız birer leksikal birim olarak kabul edilmeleri doğrudur. Atölye çalışmaları yerine mesela işlik çalışmaları veya atölye işlemleri/etkinlikleri/emeği/egzersizleri, bilgi işlem merkezi yerine bilgi işleme merkezi, malumat işlem merkezi, info-operasyon merkezi, bilgi işlem odağı vb. ifadeleri kullanılamaz; kullanıldığı takdirde “yanlış” olarak algılanır. Dolayısıyla bu deyimler, herhangi bir sözcük kadar Türkçe leksikonun parçasıdır.

Öte yandan, aynı kavramlar şayet 2000’lerde değil 1930 veya 1960’larda Türkçeye gelmiş olsa bunlara monoleksemik karşılıklar bulunmaya çalışılacağı, örneğin atölye çalışmaları yerine belki çalışka, bilgi işlem merkezi yerine bilgütay, boşanma süreci yerine boşanılsama, büyüme hedefleri yerine ereksellikler, canlı yayın yerine dirigörüt, dağıtım kanalları yerine dağıtağlar, dereceye girmek yerine ödülgemek, destek vermek yerine yardamak, dönem başkanlığı yerine kısıtbaşlık… gibi sözcüklerin ya da benzerlerinin denenmiş olacağını tahmin edebiliriz. Bu tür “Öztürkçe” kelimeler yaratma alışkanlığının 1980’lerden sonra bırakılmış olması, Türkçenin üretkenliğini yitirdiğini göstermez, sadece üretim yöntemini değiştirdiğini gösterir.

Yeni yöntemin eskisine oranla a) sözlü Türkçenin alışkanlıklarına daha uygun, b) daha esnek, c) daha verimli, d) daha demokratik ve e) dünya trendlerine daha uygun bir yöntem olduğu kanısındayım. Türkçenin alışkanlıklarına daha uygundur, çünkü

[Gerisi eksik. “Ekşi Sözlük, Zaytung örnek ver, Murat Menteş, Pucca” diye not almışım. “... kalıp deyimlerden kurulu bir ağın ustaca manipüle ve yer yer ihlal edilmesine dayalı bir espri anlayışı...” diyerek post-milenyal Türk edebiyatının değerlendirmesine girişmişim, ama toparlayamamışım. Perihan Mağden’i de mutlaka sokardım araya. 

Bitiş cümlesi: “Kabul etmek gerekir ki bu denli cüretkâr ve başarılı cümlelere 20. yüzyıl Türk edebiyatının tutuk dilinde pek sık rastlanmaz.]

*

Başka bir yerde YTü kategorisini şöyle tarif etmişim:

"YTü: 1935 ile 1983 yılları arasında TDK tarafından önerilen veya onaylanan Yeni Türkçe sözcükler. Belirgin özelliği, Türkçe yazı dilinde var olan Batı kökenli (çoğu Fransızca) ve/veya Osmanlıca sözcüklerin çevirisi olmalarıdır. Söz konusu “çeviri tadı”, YTü kelime hazinesinin tanımlayıcı özelliğidir. YTü sözcüklerin Fransızca ve/veya Osmanlıca karşılığını kolayca hatırlayabiliriz, ve hatırladığımız zaman (eğer bu iki dile az da olsa vakıf isek) sözcüğü “daha iyi anladığımız” duygusuna kapılırız. Örnek: ikilem > dilemma, ilke > prensip, ilgeç > edat, imgelem > tahayyül, imleç > cursor, istenç > irade, izlek > tema, izlenim > impression, intıba, kent > şehir, kentsoylu > burjuva... "Haa, anladım".

Yine 1920’lerden sonra beliren ve Türkçe köklerden üretilmiş olan aşağıdaki sözcükleri ele alalım. Bunlarda “çeviri tadı” yoktur – hatta çoğunun başka bir dilde karşılığını bulmakta zorlanırız. TDK tarafından üretilmemişlerdir. Bu nedenle, birçoğu YTü sözcükler kadar "yeni" oldukları halde, YTü olarak etiketlenemezler.
açma [bir tür hamur işi], akbil, asmolen, atmasyon, aymaz, bıçkın, daral gel-, dokunmatik, gerzek, hababam, içerlek, kıytırık, küçümen, örtbas et-, soydaş, taklavat..."

10 comments:

  1. Gene ıskaladın hocam. NisanyanSozluk'te "Kayaç" kelimesi ilk 1988 görünüyor. Bizzat benim elimde Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü'nün 1965 baskısı "KAYAÇLAR VE MİNERALLER" kitabı var. Bak burada kaynağı da var http://www.mta.gov.tr/v3.0/hizmetler/mta-yayinlari.

    Amerika' 1957'de çıkan "GOLDEN GUIDE TO ROCKS AND MINERALS" kitabından tercüme. İlk sayfasında, "Golden Press Inc., New York ile mukavele yapılarak, Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü tarafından yayınlanmıştır." yazıyor. İllüstrasyonları da geçen yıl vefat eden meşhur ressam ve sanat profesörü Raymond Perlman yapmış.İnanmazsan elimdeki kitabın resmini de yollayabilirim.

    ReplyDelete
    Replies
    1. Nişanyan'dan bütün teknik kitapları taramasını beklemiyordunuz herhalde
      Ayrıca hangisi daha önemli sözcüğün genel ağıza giriş tarihi mi yoksa akedemik kullanıma giriş tarihi mi

      Delete
    2. Valla Nişanyan bulabildiği bütün teknik kitapları da tarıyor bu iş için. Yetebildiği kadar.

      Delete
    3. Mesela aynı kitapda "Moderatör" kelimesi var tesadüfen fark ettim, şöyle demiş, " Grafit strarejik bir mineraldir. Son zamanlarda, atomik pillerde nötronların hızını azaltmak için moderatör olarak kullanılmaktadır." NisanyanSozluk'te "Moderatör"ün ilk giriş tarihi 1969.

      Bunun gihi daha birçok kelime vardır teknik kitaplar taransa.

      Delete
  2. Noşonyon'don butun toknok kotoploru...
    "tespit edilen en eski Türkçe kaynak ve diğer örnekler" demiş.
    (http://www.nisanyansozluk.com/?k=Kayaç)
    Neyse ki, Nisanyan trollerinden daha iddialı ve dürüst

    ReplyDelete
  3. Umarım blog eski formatına geri döner.

    ReplyDelete
    Replies
    1. Kesinlikle eski haiine dönmeli, böyle feci yoruyor.

      Delete
  4. benim bulduğum bir kelime var.... konsantrasyon yerine kullanılabilecek olan " özilgi" veya "öz ilgi" şeklinde kullanıabilir. konsantrasyonun söylenmesi çok zor bir türk için. bulduğum kelimeyi inşallah kullanıma sokarsınız.

    ReplyDelete
    Replies
    1. O sözcüğün karşılığı çoktandır var ve 2 türlü kullanılıyor: Odaklanma ve yoğunlaşma (bir konuya veya eyleme...)

      Delete
  5. Acaba "cinsî hürriyet" ve "cinsî inkılap" ifadeleri hiç kullanılmış mıdır? Bu kavramların ortaya çıktığı yıllarda Öztürkçeleşme epey ilerlemişti herhalde. Fakat muhafazakar, dolayısıyla dilde de daha muhafazakar olan bir grubun bir yayını veya kitabında kullanılmış olabilir belki de.
    diye yazmıştım ki aramak aklıma gelince şöyle bir şey buldum;

    "1959'da bir yazısında “Devrimbazın medeniyet anlayışı”nı şöyle formülleştirmişti: “Teknik bilgi + Sputnik + atom bombası + kokteyl parti + hula hup + bikini mayosu + cinsî hürriyet + garsoniyer + dinsizlik.” Yani, dört birim maddiyatçılık (en azından biri komünizmle alâkalı), beş birim serbest seks ve sefahat."
    “Devrimbaza” karşı... Peyami Safa
    Cereyanlar: Türkiye’de Siyasî İdeolojiler / Tanıl Bora
    (Aynı paragraftan; "Devrimbaz tabiri, Peyami Safa'nın icadıydı. 1950'ler boyunca “kavga yazılarında” şehvetle kullandığı bu tabirle, “mürteciler” için kullanılan yobaz sıfatını tersine çevirmiş ve muhafazakârlar adına karşı hücuma kalkmıştı.")

    ReplyDelete