Aleksey Tolstoy'un romanından uyarlanmış The Road to Calvary (Azap Yolları) dizisini Netflix'te izlerken alınmış bir not. Eski düzeni ironik bir özlemle anan Tolstoy'un, devrimcileri amansızca eleştirirken Lenin'e ince bir sempatiyle bakması sansürden midir? Yoksa hakiki bir gerekçesi var mıdır?
Anna Karenina yazarı Tolstoy değil, başka Tolstoy.
1917
olayını şöyle de okumak mümkün.
Asıl
devrim, yani rejimin ve devletin yıkılması Şubat 1917 darbesi ile başlayan
kaostur. Çarlık devleti, köhnemiş bir bina gibi, kısım kısım çöktü. Lenin ve arkadaşlarının Ekim (Kasım) ayında başlattığı süreç ise karşı-devrimdir. Yıkılmış olan devlet otoritesini binbir zahmetle yeniden inşa
ettiler.
Yeni rejim
elbette devrimin retoriğini bir ölçüde korumak, kendi meşruiyetini onun üzerine
kurmak zorundaydı. Eski egemen sınıf zaten devrilmişti; devrileni tekmelemeye
devam ettiler. "İşçi sınıfı ve köylüler" söylemini korudular.
Eskisinden daha katı bir devlet kapitalizmi kurup, işçi ve köylüyü karın
tokluğuna çalıştırdılar. Kırk yıla yakın süre, Çarlık rejiminin tahayyül bile
edemeyeceği çapta artı değer sömürdüler.
İhtilalden
ve anarşiden en çok nefret edenlerin bir kısmı, bu nedenle Lenin ve Stalin'i en
azından ehven-i şer olarak değerlendirdi. Adamlar Bolşevik
molşevik, ama Rus Devletini kurtardılar, değil mi?
Tespitiniz hoş. Ama bu adamlar inanmış komünistlerdi. Devlet kapitalizminin de sermaye birikimini hızlandırarak sonuçta sosyalizme gidecek yolu açacağına teorik olarak da inanıyorlardı.sadece profosyonel ihtilalci opportunistler demek biraz haksızlık olur gibime geliyor.
ReplyDelete