Bürokratın varlık nedeni kural ve düzeni sağlamaktır. Otoritesi buna dayanır. Kural ve düzeni sağladı, gücü var; sağlayamadı, gücü yok. Halbuki mesela feodal beyinki, ağanınki, padişahınki farklı tür bir otoritedir. Onların gücü, kural ve düzeni bozma yetkisinden gelir. Keyfi karar alabilirler; cömert olabilirler; duygusal olabilirler; affedebilirler. Mesela alimin (‘bilim insanı’ diyorlar) otoritesi de farklıdır. Gücünü kural ve düzeni sorgulama yetkisinden alır. Başka bir kişilik yapısı, başka bir değerler sistemi.
Kural ve düzenin içeriğini bürokrat belirlemez, yukarıdan alır. Çoğu zaman kaç basamak yukarıya gidersen git iradenin kaynağına ulaşamazsın. Çünkü bürokrasi sorumluluğu gizlemekte mahirdir. Suçu yukarıya (veya yana) atar; kural ve düzenin emir kulu olmakla övünür. Herkes emir kulu ise kuralı kim koydu? Bilinmez.
Varlık nedeni kural ve düzeni uygulamak olan insan kaçınılmaz bir kişilik deformasyonuna uğrar. Kural ve düzeni bozanlardan nefret eder. Üzerine düşen görevi aksatanlar, kaytarıcılar, yavaş intikalliler, istifini bozmayıcılar, huysuzlar, inatçılar, bireyciler, sorgulayıcılar, alınganlar, üstünlük taslayıcılar, onur budalaları, sanatçılar, bozguncular, teröristler... kural ve düzenin bakış açısından hepsi zekâ özürlüdür, ya da daha kötüsü, hain. Çok mu zor kardeşim, kurallara uymak? Herkes uymuş, sen torpilli misin? Senin yüzünden ben mi üstlerimden fırça yiyeyim? Senin inadın yüzünden ben güçsüz kalıp bir hiçe dönüşeyim?
Çünkü bürokratın varlık sebebi kural ve düzeni sağlamaktır. Birkaç gerizekalı yüzünden kural aksar ve düzen işlemezse bürokratın otoritesi sarsılır, işlevi sıfırlanır.
O yüzden,
- Bürokrat polise muhtaçtır. Kural koydun uymadılar; ilkinde nazikçe uyarman, o arkadaşa gerizekalı olduğunu hatırlatman gerekir. İkincisinde alır götürürsün, ya da alnının çatından vurursun. Bürokratik mantık, kaçınılmaz olarak polis devleti ile sonuçlanır. Bürokrasinin kusursuzluğu düşlediği toplumda, polisin gücü sınırsız olarak artar, cinnet seviyesine varır. Bkz. korona günlerinde mühürlenen park bankoları.
- Bürokrat aptallaşır. Normal insanların kolayca kavradığı şeyleri kavrayamaz hale gelir. Düşünce sistemi kurallar ve onların icrası üzerine kuruludur. Sıradan insanların neden o kurallara uymak istemeyeceğini algılayamaz. Kariyerinin ilk günlerinde algılar gibi olsa da zamanla o algıladıklarından korkar ve nefret eder. Bir tarihte Meksika’da orman yangınlarıyla ilgili bir makale okumuştum. Yangınların sebebini sokaktaki insan gayet iyi anlayıp analiz edebiliyor. Bilmeyen ise, yazara göre, sadece yangını önlemekle görevli kamu görevlileri ile uzmanlar.
Sebebi basittir. Sokaktaki insanın bildiğini kabul ettiğin gün, kural ve düzeni sağlamak için kurduğun mekanizmanın çöp olduğunu kavramak zorundasın. Emirlerin temelsizdir; gücün, otoriten hayaldir; kapındaki polisler hava civa muhafızıdır. Onca sene uğraşıp toplumda bir mevki edinmişsin. Şimdi vaz mı geçeceksin? Allah muhafaza!
*
Korona krizi bürokratik mantık için büyük bir zaferdi. Şimdi kendilerini kutlamakla meşguller: Zerrece anlamadığımız, çapı ve riski konusunda en ufak bir fikir sahibi olmadığımız bir alarm karşısında derhal seferber olduk, kuralları belirledik, tüm ihtimalleri düşünüp yüzlerce sayfalık talimatnameler hazırladık, halkımız büyük bir olgunlukla kurallara uydu, çıkıp bankta oturmaya kalkan birkaç geri zekalı derhal etkisiz hale getirildi, kriz geçti. Voilà! Başarı! Biz olmasak kim bu kuralları koyup işletebilirdi?
Ekonomi çöktü, milyonlarca insan işsiz kalıp sefalete sürüklendi, yıllarca emek ve göz nuruyla kurulmuş işletmeler battı, gençlerin gelecek planları tuzla buz oldu, milyarlarca insan açlığa mahkum edildi, vs., bunlar tali konular. Kriz hele gelsin, ona da çekidüzen verilir.
Verilmemesi mümkün mü? Tüm detaylar kontrollerinde. Polis yenilmezlik mertebesine çoktan ulaştı; bütçesi ve teknik donanımı neredeyse sonsuz; bireysel ve kitlesel direnişi kırma teknikleri kusursuz; halk sinmiş ve silahsızlandırılmış. Düzeni sağlamak bürokratik devlet için artık çocuk oyuncağı.
Tüm dünya bürokrasilerinden yükselen mutlu kedi hırıltısını siz de duyuyor musunuz?
*
Yükselen öfkeyi sanırım algılayamıyorlar. Algılasalar bile kavramaları, makul bir cevap üretmeleri imkansız.
Son yirmi dört saat içinde bir memur boğazlamayı düşlemeyen birine rastladınız mı siz? Ben rastlamıyorum. Eski tip Aziz Nesin memurları değil, modern bürokrasiler asıl cinnetin hedefi. Kendi parandan üç kuruşu şuradan şuraya taşımak için iki saat seni telefonda maymun eden banka robotu. Bomba olabilir diye teyzenin yaptığı ayva şurubuna el koyan havaalanı güvenliği. Siktirikten ülkesinde kızını ziyaret etmek istediğin için seni üç hafta sabahtan akşama dek online sorgu sistemine esir eden vize bürokrasisi. Kıçında kıl çıktı diye gittiğin – gitmek zorunda olduğun – hastanede sırada yamuk durdun ya da yanlış evrak getirdin diye seni eşekten düşmüşe çeviren doktor kılıklı devlet görevlileri. Köfteci dükkanı açmak için uymak zorunda olduğun binlerce sayfa yönetmelik ve tüzüğü uygulamakla yükümlü, o yükümlülüğe sahip olduğu için kendini dünyanın en nadide boku sanan oda dolusu ucube. Ve hepsinin yanıbaşında, beyinsizliğiyle iftihar eden, ilk yanlışında senin hayatını kaydırma yetkisine sahip polis gücü.
İtiraf edin, kaleş olmasa el bombası olur diye aklınızdan hiç geçmedi mi? Son 24 saatte en az bir kez geçmedi mi? Biri insanlığa öyle bir eylem armağan ettiğinde, kolektif ayıplamanın yükü altında bükülüp hizaya gelmeden önce, birkaç dakika da olsa, yüzünüze gülümseme oturmuyor mu?
Yaşamın her alanını işgal eden bürokrasilere karşı bugün insanlık çaresiz durumda. Korkunç bir güçsüzlük duygusu ve onun getirdiği kontrolsüz öfke taşımlarıyla boğuşuyor.
Belki bütün dünyada siyasetin birtakım soytarı diktatörlere yönelmesinin sebebi de budur. Filipinlerdeki adam, Brezilya’daki, Macaristan’daki, Venezuela’daki, Türkiye’de malum şahıs, Hindistan’da Modi, İtalya’da Salvini, ABD’de Trump: ortak noktaları nedir? Belki memur olmamalarıdır. Kural ve düzeni eksiksiz uygulamayı değil, bozmayı vaadediyorlar. Kuralı hiçe sayacak güce ve karizmaya sahip oldukları mesajını veriyorlar. O yüzden daha “gerçekler”. Keyfi karar alabilirler; cömert olabilirler; duygusal olabilirler. Elbette yolsuzluk da yaparlar, kuralları hiçe saymanın zorunlu bedeli o. Ama manasız kurallara ve onları uygulamaktan başka ufku olmayan beyinsiz cücelere batmış bir dünyada, eksik olan tam da bunlar değil mi?
Lakin bürokrasilerin toplumun her hücresini istila eden bir devasa kansere dönüştüğü dünyada, ekran diktatörlerinin gerçek gücü nedir? Atıp tutarak halkın bir miktar gazını almaktan öte bir işe yararlar mı? O da ayrı soru.
Bu yazının üzerine ekleyecek bir şey bulamıyorum. Harikulade.
ReplyDeletekural ve düzen toplum yaşamının bir gereksinimidir. bireysel tecrit içinde geçen bir yaşamda kuralsız düzensiz istediğiniz gibi yaşayın kime ne. ama insan sosyal bir varlık toplu yaşamanın faydası ulaştığımız bu modern hayat eksileri artıları ayrı. defund police gibu cahilce bir söylemin etkisindeki dünyada polisin olmamasını isteyen yerine ne koyacak? ıslah olabilir yeniden elden geçirilebilir ama sırf yokluğunu yaşadığımız şeylerin faydasını öğrenmek için onları yıkmak ne cahilce
ReplyDeleteTrump'ı diktatör olarak görmüyorum aksine aşırı giden sjw ideolojisine yazınızda övülen sokaktaki insanın tepkisidir. blm sjw lgbtq Antifa gibi azınlıkların azgınlasmasina orwellian tarzı bir toplum yaratmasına karşı olduklarını iddia ettikleri faşistlere dönüşmesine bir tepki.
ReplyDeleteMükemmel bir yazı.Duygu ve düşüncelerimize tercüman olmuşsunuz.
ReplyDeleteKural gördüğümde sırf otoriteye karşı çıkmak kurallara uymuyorum.
Bunu 19 yaşındaki anarşist üniversite öğrencisi havasıyla değil birey olduğumu kuralları koymayı kendinde hak olarak gören bürokratların kafasına çivi çakmak için yapıyorum.
Bu film tam bu konu uzerine. https://ugurfilm.com/lage-des-tenebres/
ReplyDeleteDüzen bozucu rolü hiçbir felsefi derinliğe dayanmayan popülist liderlerin emrindeki bürokrasilerin performansı yukarıda çizdiğiniz tabloya dahi rahmet okutuyor.
ReplyDeleteYazınızdaki ana fikri, ruhu anlamak ve büyük oranda katılmakla birlikte toplumlardaki organizasyon ve düzen ihtiyacının eldeki malzeme ile nasıl karşılanması gerektiği konusunda varsa alternatif önerilerinizi de merak ediyorum.
Talep ettiğimiz kamu hizmetlerinin "üzerine düşen görevi aksatanlar, kaytarıcılar" yüzünden aksamasından hiçbirimizin hoşnut olacağını sanmıyorum. İnsanları sorumlu davranmaya davet etmek bürokratik karikatürün unsurlarından olmasa gerek.
Talep ettiğiniz kamu hizmetlerini talep etmemeyi deneyin. Göreceksiniz, hayatınız güzelleşecek.
DeletePasaport yeniliyoruz, nüfus cüzdani istiyorlar konsolosluktan. Diyoruz ki ne icin? Zaten pasaport nüfus cüzdaninin sinir gecirten versiyonu. Tüm bilgiler de cipinde kayitli.
DeleteNeyse veriyoruz, "eski bu yeniletmen lazim". Adresin neresi, falanstadt. Daha önce filanstadt taymissin ama , gec bildirimden 10 EUR ceza. Ama ne farkeder diyoruz, sonucta ayni ülkede kalmisiz, hem yurtdisinde oy kullanirken farketmiyordu adres? Böyle hep TC konsolosluklari
Peki talep etmeyelim ama pasaportsuz da yurtdisinda yasanmiyor.
Siz hiç kamu hizmeti talep etmemenin bir yolunu bulduysaniz ve paylaşırsanız tabii ki memnuniyetle. Örneğin adadaki mülkünüzün tapusunu kasaptan mı aldınız?
ReplyDeleteLacan 4 soylem matrisi: efendi, bilimadami, histerik, analist. Bilim adami soylemine karsi zayif efendi soylemi tarif ediyorsunuz. Sizinki ise analist gibi yapan histerik soylem. Bize guclu ama sapkin efendi soylemi gerek. Yeni duzeni kuracak, burokrasiyi de, zayif efendileri de ezecek bir soylem. Yeni "iyi"yi hayal ettirmeye calisin...
ReplyDeleteSevan Bey, eli palalı çetelerin camı çerçeveyi indirip evinize dalmaması eşyanın tabiatı, toplumun normal işleyişi midir?
ReplyDeleteÇok güzel betimleyip. okumuşsunuz.
ReplyDeleteToplumun en güçlü halkaları (üniversite mezunları) bile kul kültürüne bu denli alışmışken , insanlar biraz daha her şeyden tüketmek için en çok da sosyal medya gibi anlamsız bir şeyi tüketmek için her türlü şeyi kabul ettiği bir dönemde devran nasıl değişecek bilemiyorum. Sanki savaş ya da doğal felaket olmadan zor. ama büyüğünden , o da 70-80 seneye olacak gibi, doğal felaket seçeneği için.
(üniversite mezunları çok güçlüdür demek istemedim ; görece, toplumun diğer unsurlarına nazaran güçlüdür. yoksa üniversite okumak bir şeye yarıyor gibi gözükmüyor. hatta üniversite okudukları için bağnazlıklarına daha cesurca tutuncak güveni alıyorlar diplomalarından . feynman'ın "Never confuse education with intelligence, you can have a PhD and still be an idiot." sözünü duymamışlardır bile. "
Özel sektör şirketleri bürokrasinin en yoğun ve en aptalca yerleri. Memur bazen hıc değilse rüşvet müşvet işi çözüyor. Özel sektöör çalışanı bildiğin moron.
ReplyDeletehastayım ulan bu adamın yazılarına.
ReplyDelete