Konu şu. 4. yy’dan 6. yy’a kadar Hıristiyan aleminin her bucağını
aziz kişiler sardı. Her kent ve kasabada en az bir, çoğu zaman birden
fazla aziz kişi kültü oluştu. Mezarları, yörenin veya dünyanın dört bir
yanından müminlerin akın ettiği ziyaret yerlerine dönüştü. İnsanlar
azizlere dua etmeye, onlardan şefaat dilemeye, kısmetsiz kızlarını
onlara okutmaya, mallarını azize vakfetmeye, ölünce azizin ayağı dibine
gömülmek için canhıraş işler yapmaya başladılar. İslam evliyalarından
farkı, aziz her zaman ölüdür; hayattayken aziz olunmaz. Antik
tanrılardan ve tanrıcıklardan farkı, aziz her zaman ölümlü bir insandır,
çoğu zaman mütevazı ve günahkar bir hayat sürmüş ve daha sonra Allah’ın
inayetine mazhar olmuştur. Hemen hepsi feci ve acıklı bir şekilde ölmüş ya da
öldürülmüştür.
Tours’da Aziz Martin, Nola’da Aziz Felix, Milano’da Aziz Gervasiıs ve Protasius, Mısır çölünde Aziz Antonius, Demre’de Aziz Nikolas, Urfa’da Aziz Kosmas ve Damianos o çağın ünlülerindendir. Yerli azizin yoksa, başka bir yerde ölmüş bir azizin cesedinin parçasını, ya da sakalının kılını, eşyasını, eteğinin ucunu getirsen de aynı işi görür. Mesela Compostela’daki Aziz lago/James, İskoçya’da, Patras’ta ve İstanbul’da ayrı ayrı ziyaretgâhı olan Aziz Andreas/Andrew bunlardandır. Hepsinin haslet ve meziyeti, ziyaret ve ibadet usulü ayrıdır. Saymaya kalksan on binleri bulurlar. Haritaya bak. Batı Avrupa’nın Katolik diyarlarında adı Saint/Santo/San, Rum diyarında Ayios/Aya, Ermeni ülkesinde Surp (mesela Erzincan’da Sürbehan = Surp Ohan), Süryanistanda Mor ile başlayan yerleri say, bitiremezsin.
Tours’da Aziz Martin, Nola’da Aziz Felix, Milano’da Aziz Gervasiıs ve Protasius, Mısır çölünde Aziz Antonius, Demre’de Aziz Nikolas, Urfa’da Aziz Kosmas ve Damianos o çağın ünlülerindendir. Yerli azizin yoksa, başka bir yerde ölmüş bir azizin cesedinin parçasını, ya da sakalının kılını, eşyasını, eteğinin ucunu getirsen de aynı işi görür. Mesela Compostela’daki Aziz lago/James, İskoçya’da, Patras’ta ve İstanbul’da ayrı ayrı ziyaretgâhı olan Aziz Andreas/Andrew bunlardandır. Hepsinin haslet ve meziyeti, ziyaret ve ibadet usulü ayrıdır. Saymaya kalksan on binleri bulurlar. Haritaya bak. Batı Avrupa’nın Katolik diyarlarında adı Saint/Santo/San, Rum diyarında Ayios/Aya, Ermeni ülkesinde Surp (mesela Erzincan’da Sürbehan = Surp Ohan), Süryanistanda Mor ile başlayan yerleri say, bitiremezsin.
Hıristiyan düşüncesi bünyesinde ilk günden itibaren büyük itirazlar oldu, “gerçek Hıristiyanlık bu değil” diye çırpındılar. İlk Hıristiyanların toplantı mahallerinden (ekklesia = cami, “cemaat yeri”) değil, aziz türbelerinden yürümüştür, şeklini, töresini, adını, çoğu zaman öyküsünü türbeden almıştır. Vatikan’daki S. Pietro/Peter mesela o isimli azizin türbesidir; Viyana’nın büyük kilisesi Aziz Stepan’ı, Paris’in eski ve asıl katedrali Aziz Denis’i yad eder.
Toprağın azizleriyle başa edemeyince kilise kendi alim ve rahip azizlerini üretmeye başladı. Filozof Aziz Aquino’lu Thomas, ziyaretçi Aziz Thomas More, Kayserili teolog Azizler onlardandır. Ama bunlar pek nadiren öbürleri gibi gerçek ve yerel ibadetin konusu oldular; köre göz, topala ayak, evde kalmışa koca veremediler. Başına felaketler gelip kötü bir şekilde öldürülmedikçe dört dörtlük aziz olamıyorsun, anlaşılan.
[Mesela bir Ertuğrul Kürkçü, Deniz Gezmiş olabilir mi? Ya da Aziz Fidel, Che’nin eline su dökebilir mi?]
Okuduğumuz kitabın adı The Cult of the Saints: Its Rise and Function in Latin Christianity. Peter Brown, geç Antik çağın önemli tarihçilerinden biri. İyi bir kitap mı? Bence değil. Dar ve hasis bir akademizmanın, bulanık, korkak diliyle malul. Olgular denizine cesur ve uyanık bir gözle dalmak yerine, Kardak kayalıkları kadar küçük bir adaya sığınıp, gelecek olası saldırıları savuşturmakla meşgul oluyor. Gene de okumak, okumamaktan iyidir. Kafanda bir sürü soruyu uyandırıyor.
Bellibaşlı iki konu üzerinde durmuş. Bir, ölümlü ve ölmüş insanları ilahi aleme aracı saymak, Antik dünyanın asla düşünemeyeceği ve kabullenemeyeceği bir şey. Eski Yunan ve Romalılar cesedi murdar sayar ve tapınma yerini kirleteceğine inanırlar. O halde bu noktaya nasıl gelinmiş? Acı çekmiş ve yenilmiş birtakım faniler hangi gerekçeyle ibadetin odak noktasına konulmuş? Ne değişmiş ki insanlar böyle bir şeyi makul ve tercihe şayan bulmuşlar?
İkincisi, Hıristiyan dünyasında tam o devirde ortaya çıkan siyasi ve sosyal iktidar yapılarıyla bu olgunun alakası ne? Episkopos (bishop) adı verilen il-önderleri 4. yy başından itibaren belirip, Batı’da tamamen, Doğu’da kısmen devlet egemenliğinin işlevlerini üstlenmişler; bunu yaparken azizler tapkısıyla el ele, kol kola yürümüşler. O değişimin nedeni neydi ve azizlerin o süreçteki işlevi neydi?
Güzel sorular bunlar, keşke cevabı da aynı ölçüde güzel olsaydı.
Ben olsam üçüncü bir soru sorardım. Hıristiyan dünyasının en uzak köşesinde bu dönemin sonunda ortaya çıkan yeni din, acaba azizler kültüne yönelik bir tepkiden mi beslendi? Muhammed’in “şirk” konusundaki ısrarı, ilahi alemin aracıları konusunda güncel ve sıcak bir tartışmanın yansıması mıdır?
Bugünkü Selefilerin türbe ve tekkelere olan tavrıyla islam peygamberlerininki arasında, tahmin ettiğinizden öte bir benzerlik mi vardır?
Benzerlik olmaz mı ? hepsi tek kaynaktan besleniyor.Ve güdülmek istenen bu dünyada koyun bol oldukça - başlarına dikilen bir çoban her zaman bulunur. Azizler ile İslamiyette sözde havada uçan evliyalar arasında hiç bir fark yoktur.Çünkü cahil insan ben güdülmek istiyorum diyemez onuru kırılır ^^ sürüye karışır kaybolmoya çalışır ^^ bugün bile bu ülkede cemaat , fetöcü vs vs birbirlerini yalanlayan o kadar tarikat varki ! orta çağdan beterler - bence beter olsunlar . saygı ve sevgiler
ReplyDelete