Monday, March 6, 2017

Ulu fizikçinin izinde

https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj8U77SbMtUGD2OrVbG1vRcD6PdRECFSQ0AnVGT53dAs8uHJaUpILFUtYZZ7uiXy-mBXhnjmY0lvgf4ebQJDMb8x7f1KHbGniV1xaCsMt9u27TEIySulEtAKCOiQDo5rDfmQ9MGH6vxLOK6/s1600/canan+2.jpgCanan Dağdeviren fizik mühendisi. Amerika’deki MIT’de assistant professor unvanına sahip; giyilebilir kalp pili ve cilt kanseri teşhis cihazı üzerinde çalışmış. 32 yaşında güzel bir kadın. Fotoğrafına baktığınızda gerçek bir bilim insanının tevazusunu ve henüz kendi sesini bulamamış bir akademisyenin utangaçlığını görüyorsunuz.

Peki bu niteliklere sahip bir insan “ilham perilerim Mme. Curie ve Atatürk … hayat felsefemi Atatürk’e borçluyum” gibi bir cümle kurmuş olabilir mi?

Yirmi üç Nisan müsamerelerinin ötesinde bir eğitim alma şansına nail olmuş biri; bilimsel düşüncenin tadına varmış, bu ülkenin kendine has ümitsizliğinin ürünü olan entelektüel nihilizmden paçasını kurtarmış olduğunu varsaydığımız biri, sahiden, bu kadar saçmalayabilir mi?

Şöyle olabilir bazen. Yabancı ülkede yalnız ve kırılgansın. Kendini korumak için bir müddet yurdunun ikonlarına sarılma gereği duyabilirsin. Hıyar Coni’nin biri “aa Türkiye’de kızlar da fizikçi mi oluyormuş” der gibi yüzüne baktığında, “bizim Atatürk’ümüz var sersem herif” demek geçebilir içinden. Çoğu arkadaşımız geçti böyle bir evreden, anlaşılır bir şeydir. Ama orada değil, Türkiye’de, ciddi bir gazeteye verdiğin röportaj bu, ağzından çıkanı kulağın duymaz mı?

Faraza 1923-38 arası Türkiye cumhurbaşkanı olan kişinin hayırlı işler yaptığına, memlekete büyük hizmetleri dokunduğuna inanıyorsun. Olabilir, makul bir bakıştır. Haklı olabilirsin pekalâ. Tartışırız, belki elli ellide buluşuruz, belki senin dediğin ağır basar. Ama “hayat felsefemi seksen sene önce ölmüş bir generale, ilkokulda şiirlerini ezberlettikleri bir milli şefe borçluyum” demenin üçüncü dünyanın en zavallı rejimlerine has bir ritüel aşağılanma olduğunu bilmez misin? Hadi burada insanlar başka çaresi olmadığı için böyle konuşuyor, sen kendini kurtarmışsın, senin mazeretin ne?


Okuyoruz röportajı. Güzel şeyler söylemiş. Türkiye’de bilimsel araştırmanın pek mümkün olmadığını, çünkü bürokratik yapının engellediğini belirtmiş. Bahane üretme eğiliminden ve başarısızlık korkusundan söz etmiş, bilim dünyasında başarısızlığın da büyük önem taşıdığını hatırlatmış. Genel anlamda özgürlüğün olmadığı bir ülkede akademik özgürlük nasıl olabilir diye sormuş. “Hayal kurun ve mutlaka peşinden gidin. İnsan bir kez hayata geliyor” diyerek Amerikan mantrası okumuş. Hayatta kendisini etkileyen iki kitabın Marie Curie biyografisi ile Erdal İnönü’nün anıları olduğunu söylemiş, ki ikisi de harika kitaplardır, alçak gönüllü ve mücadeleci iki insanın bilim aşkını anlatır.

E hani nerede Atatürk? Yok! O konuda tek söz söylememiş Canan Hanım. Atatürk aşkını belli ki Cumhuriyet gazetesi redaksiyonu eklemiş. “İlham perim Atatürk” diye kazık kadar manşet atmışlar, ön sayfadaki spotta “ilham perileri Atatürk ve Curie” diye bir daha vurgulamışlar, olur ki vatandaş unutur başka yerde cin peri arar diye. Oysa aslı yok, röportaj metninde Gazi Paşanın adı geçmiyor. Canan Hanımda yok bir arıza, kendi kültür ve eğitim düzeyine yakışan şeyleri söylemiş. Bir süredir yurttan uzak olduğundan, hangi çamuristanda güreş tuttuğunu belki idrak edememiş, hangi siyasi amaca alet edileceğini kestirememiş.

Kör imanla ahlaksızlık arasında bir bağ var. “İmanım mevzubahis ise gerisi teferruattır” ilkesinden türeyen bir bağ.



34 yorum:

  1.    İslamcılık devam ettikçe, Türkiye'de Kemalizm de devam eder. Hatırlanacak olursa, 2010 sonuna değin Türkiye'de laik cenah arasında, Atatürk'ün itibarı değilse de önemi bayağı bir azalmıştı. Sonra büyük ölçüde AKP'nin siyasal İslamı yayma çabaları sayesinde, Atatürk miti yattığı kabrinden zorla hortlatıldı. Birileri devlet kasasından milyarları savurup binlerce cami ve İmam Hatip okulu açar, geri kalan okulları da İmam Hatiplerie çevirip 700 bin talebeyi bu eşek ahırlarına sokar, üstüne de yetmemiş gibi sabah akşam Osmanlı ve II. Abdülhamid fetişizmi yaparsa, geri kalanlar da Atatürk fetişizmi yapmaya başlarlar bu kadar basit! Türkiye'de Batılı tarzda Liberalizm'in sosyo-ekonomik altyapısının tastamam oturabilmesi icin nereden baksan daha en az bir 40-50 sene var, dolayısıyla dinci olmayan insanların yönelebilecekleri 2 alternatif mevcut: Solculuk ve/veya Kemalizm. 1.sine 80 sene boyunca "vatan haini Komünistler!" denerek nefes aldırılmadı, şimdi artık 2.sine de pek göz yumulmuyor.


      Mustafa Kemal efsanesini tamamen defnetmek mi istiyorsun? İlk önce, siyasal İslamı mutlak surette bitir! Gerisi kendiliğinden gelir.
    Yanıtla
    Yanıtlar
    1. Mükemmel bir tesbit. Ben de tam olarak bu görüşteyim, ilk kez bu konuda benle aynı görüşte birini görmek beni sevindirdi. Bu yazıya birkaç ekleme yapmak isterim sadece.

      Öncelikle kendimden kimi örnekler de vererek anlatmak isterim. Ben "Kemalist" bir ailede doğup büyüdüm, bütün sülâlem "Kemalist", eş dost, konu komşu, arkadaş... Herkes Kemalist bizde, çevremde başka görüşten kimse yok desem yeridir.

      Tüm bu insanlar çok dindar değiller, ancak iyi kötü, kendilerince bir inançları var, bir Yaratıcı'ya inanıyorlar, hatta çoğu Müslüman olduğunu da iddia eder. Sülâlemde çok dindar insanlar olmadığı için ben de gençliğimde dine pek yakın değildim. 14-15 yaşlarımda dine yönelmeye başladım kendi kendime, yani sülâlemdeki en dindar kişi ben olmuştum diyebilirim.

      Dini daha iyi öğrenebilmek için okuldan tanıdığım dindar arkadaşlarla takılmaya başladım, gel zaman git zaman bu arkadaşlarla birlikte onların devam etmekte oldukları dini sohbetlere de gitmeye başladım davetleri üzerine.

      Zaman içinde Kemalist bir çevreden geldiğim de bilindiği için, bana özel bir ihtimamda bulunulduğunu hissettim, yani bana bir tür "doğru yolu bulmuş", "irşâda ermiş çocuk" muamelesi yapıyorlardı. Sohbetleri 50-60 kadar genç dinlerdi, 1-2 saatlik ana sohbet bittikten sonra dinleyiciler dağılır, geriye gözde talebeler kalırdı, ben de o gözde 8-10 talebeden biriydim. Bu gözde talebelerle, en gözde hocalar ayrıca 1-2 saat daha sohbet ederdi. Bu sohbetlerde "geleceğe dair planlar"dan söz edilir, "yarın, ülkeyi ele aldığımızda neler yapılacağı" konuşulurdu. Bu konuşmalar açıkçası "kanımı dondurmuştu". "Nereye düştüm lan ben" demiştim. İlk bir-iki özel sohbetten sonra bir daha bu sohbetlere gitmedim, okuldaki dindar arkadaşların ısrarlarına rağmen geri de dönmedim bir daha, "sen zaten gavur Kamalis'tin gene gavur oldun" deseler de asla geri dönmedim. 1-2 ayda uyandım ve aralarına bir daha girmedim.

      Şimdi geleceğim yer şurası, Nişanyan ve benzeri kişiler, hayatlarında hiç İslamî bir cemaate girmemişler, hiç bir sohbete katılmamışlar, bu nedenle İslamcıların "nihai hedefleri"ni bilmiyorlar. Çoğu "yetmez ama evet"çi de böyleydi, hayatlarında bir rekat dahi namaz kılmamıştır çoğu, dindarları kendileri gibi sandılar, çoğu hâlâ da sanıyor.

      Nişanyan ve benzeri düşüncedeki insanlar bilmiyorlar ki biz Kemalistlerin varlığı aslında onların da yaşayabilmelerini sağlıyor. Düşünün, bir kurgu yapalım... Diyelim ki biz Kemalistler, hepimiz pılımızı pırtımızı toplayıp gittik bu ülkeden, bir kişi dahi kalmadı. Bu ülkede Ermeni, Rum, solcu, Marksist vb. kalır mı sanıyorsunuz? İslamcılar sizlerin 24 saat içinde köklerinizi kazırlar. Şu anda iyi kötü ciddi bir Kemalist nüfus var diye uslu duruyorlar, çünkü biliyorlar ki bir katliama vb. kalkışırlarsa bunca Kemalist armut toplamayacak. Erdoğan'ın makamında bile arkasında koskoca Atatürk resmi duruyor, oysa durmayabilir, kim ne diyecek? O resmin orda durması "çekince"den, bakmayın siz İslamcıların cart curt ettiklerine Kemalistlerden çekiniyorlar, yoksa alayınızı keserler hiç kuşkunuz olmasın, tüm gizli hedefleri dinledim ben zamanında kendilerinden, ister inanın ister inanmayın yazdıklarıma, ben yalnızca sizleri uyarmak istedim.

      Türkiyeli bir İslamcının atıyorum Afganistanlı ya da Pakistanlı, yahut Nijeryalı bir İslamcıdan çok farkı yoktur, yani bu ülke Afganistan, Pakistan, Endonezya değilse bizim sayemizde, Kemalistlerin olmadığı bir Türkiye bu saydığım ülkelere döner, çünkü paylaştıkları ve savundukları kültür aynı kültür.
    2. İkinci bölümle yazıma devam edeyim. Şimdi, işin şu kısmı atlanıyor: Bir insan neden Kemalist olur? Ya da Kemalizm nedir, neden doğmuştur? Kimse bunları irdelemiyor. Yani eline silah alıp, çoluğa çocuğa kurşun sıkan pkklı bir teröristi bile anlayama çalışan sözde hümanistler, neden bir insan Kemalist olur, ya da Kemalizm nedir, neden doğmuştur bunu hiç sorgulamıyor.

      Oysa konu çok basittir. Bakınız, bir yerde "İslamcılık" varsa, mutlaka bu ideolojiye karşı bir "karşıt ideoloji" doğacaktır, bu kaçınılmazdır. Çünkü İslamcı ideoloji son derece katı ve kendinden başkasına yaşam hakkı tanımayan baskıcı bir ideolojidir. Bu arada İslam dini ile İslamcılık'ı aynı tutmadığımı da belirteyim. Her İslamcı Müslümandır ancak her Müslüman İslamcı değildir, İslamcılık bir ideolojidir (her pkklı Kürt ancak her Kürt pkklı değildir, her Türkçü Türk ancak her Türk Türkçü değildir gibi).

      İslamcılık'a "tepki" olarak doğan karşıt ideoloji, doğduğu toplumun rengine göre biçim alır. Söz gelimi Suriye'de İslamcılık'a karşı tepki olarak doğan ideoloji/hareket Diriliş (Ba'ath) hareketidir, benzeri tepki hareketleri Tunus'ta da vardır, başka ülkelerde de, bizdeki de adına Kemalizm denen şeydir. Yani Laedri rumuzlu arkadaşın da belirttiği gibi Kemalizm'in doğmasına neden olan şey zaten İslamcılık'tır, İslamcılık olmasaydı Kemalizm de olmayacaktı. Dolayısıyla İslamcılık olduğu müddetçe Kemalizm de olacak. Bir Kemalist olarak size şunu da yazayım, ben şahsen, Türkiye söz gelimi Finlandiya, Norveç, İsveç, İngiltere gibi bir ülke olacaksa, o demokratik ölçütlerde bir ülke olacaksa Kemalizm'den vazgeçebilirim, bütün Atatürk heykellerini de yıkalım, resimlerini de indirelim böyle bir durumda sorun değil, ben Atatürk'ü seveceksem kendim severim, resmini evime asarım, ancak gidin bir İslamcı'ya sorun bakalım İslamcılık'tan vazgeçer mi? Günde beş kez herkese zorla bangır bangır ideolojisinin Arapça sloganlarını dinletmekten ve bundan ilkel bir haz/tatmin duymaktan vazgeçer mi mesela? (Nıhaha, nasıl da tüm gavurlara dilimizi/sloganımızı dinletiyoz ama der çoğu İslamcı, ezanın asıl amacı budur, "boyun eğin lan kefereler" demektir). Biz Kemalist olmaya meraklı değiliz, "mecburuz", karşındaki adam elinde kılıçla gezerken sen silahsız kalamazsın, sen de mecburen kılıç kuşanmak zorundasın.

      Suriye'de Ba'ath olmasın... Peki olmasın, olmasın da Suriye'de Ba'ath olmadığında yerine Işid gelecek, El Nusra gelecek ağalar anlamıyor musunuz? Sanki burası Norveç sanıyorsunuz sizler. "Alternatifi" ne onu hesaba katmıyorsunuz. Sizler hayal aleminde düşünüyorsunuz: "Kemalizm demokratik değil, o halde yok edelim. Kemalizm yok olunca Norveç ayarında demokrasi olacağız" diye düşünüyorsunuz, bu hayal tıpkı küçük bir çocuğun: "Şu pencereden atlayacağım ve bir kelebeğe dönüşüp uçacağım" hayali gibi, "yere çakılırsın" be küçük, uyan...

      Türkiye'de Kemalizm'in "alternatifi" Fetöizm'dir, Tayyibizm'dir, Abdülhamidizm'dir. Gerçekten bunu göremiyor musunuz? Peki Kemalizm'den nasıl kurtulacağız? Çok basit, Kemalizm'e değil, onun doğmasına neden olan şeye çullanacaksınız Kemalizm'e çullandığınız gibi. Nedir o? İslamizm... İslamizm alt edilirse zaten Kemalizm'e gerek yok, size daha ne yazayım bilmiyorum gerçekten :) Kemalist olarak yazıyorum bunları, gidin bir de İslamcıyla yazışın bakalım o neler diyecek.

      Şimdilik bu topraklarda önümüzde iki seçenek var: İslamizm mi Kemalizm mi? Üçüncü bir seçenek "yok". Olsa inanın ben de o üçüncüsünü seçerim, ama yok. Dediğim gibi şimdilik böyle, ilerideki kuşaklar, torunlarımız belki başka seçeneklere sahip olacaklar ancak bunun için de İslamizm'in alt edilmesi gerekir, yoksa İslamizm egemen olur.
    3. Çok uzattım belki kusura bakmayın, bu yazıları onayladıktan sonra buraya koyan kişi de bana gıcık olmasın, bu üçüncü bölüm son olacak söz :) bunu da koysun başka yazmayacağım...

      Şunu soralım, peki Kemalizm olmayabilir miydi? İslamcılık'a "tepki" olarak başka bir yol olabilir miydi ya da hâlâ olabilir mi? Bunları irdeleyelim.

      Bence bunun "tek" bir yolu olabilirdi (belki hâlâ olabilir hatta yavaştan oluyor, buna en sonda değineceğim). Bunun tek yolu "Hristiyanlık" olabilirdi.

      Çünkü insanlar "İslam-dışı" olan yaşam biçimlerini bir şekilde "meşrulaştırmak" ve "güvence altına almak" istiyorlar hepsi bu. Örneğin bir Ermeni, söz gelimi Sayın Nişanyan, istediği gibi bir kişi olabilir, istediği gibi yaşayabilir çünkü Ermeni, onun bir güvencesi var. Bir Rum da istediği gibi yaşayabilir. Ancak Türk olduğunuzda size "Müslüman olmak" dayatılıyor. Madem ki Türk'sün o hâlde İslamî bir hayatın olmalı, gayri-İslamî bir hayat yaşayamazsın deniyor, böyle bir baskı var. İşte bu nedenle İslamî bir yaşam sürmeyen Türkler de, "mecburen" Kemalist oluyorlar, böylelikle "İslam-dışı" olan yaşam biçimlerini bir biçimde "meşrulaştırıyorlar", çünkü Mustafa Kemal "vatanı kurtardı", biz de o vatanı kurtaran adamın izindeyiz, yani "lütfen bize saldırmayın ey Müslümanlar, lütfen bizi öldürmeyin" demektir bu, bunu göremiyor musunuz gerçekten? Müslümanlar da hakikaten bir nebze olsun duruyor-du. Şimdi o da geçti. Artık Kemalist olmak yaşam biçiminizi meşrulaştırmaya "yetmiyor", hatta bırakın yaşam biçiminizi meşrulaştırmasını, Kemalist olmanız "öldürülmeniz" için meşrulaştırıcı bir neden olmuş durumda neredeyse. İslamcısı saldırır, pkklısı saldırır, Marksisti, Komünisti saldırır, fetöcüsü zaten saldırır, solcusu saldırır... Bugünün Ermenileri biziz desek yeridir.

      Eskiden, yani İslamcıların iktidarı ele almadıkları dönemlerde Kemalist olmak, İslam-dışı yaşam biçiminizi meşrulaştırmaya yetiyordu, artık yetmiyor, gelecek günlerde-yıllarda daha da yetmeyecek. İşte tam da bu noktada, çevremde gözlemlediğim bir şey var, kimi Kemalistler içgüdüsel olarak mıdır, bilinçli midir "Hristiyanlaşıyorlar". Evet, yanlış okumadınız, meselâ benim iki çocukluk arkadaşım, biri dört diğeri beş yıl önce Hristiyan oldular, bayağı ciddi ciddi, şaka değil. Vaftiz oldular bildiğin... Bunu kendimce sorguladım, neden? Çünkü bu bir tür "yaşam biçimini meşrulaştırıcı", Hristiyan olursan yılbaşı kutlayabilirsin örneğin :) en basitinden. Çünkü artık İslamcılar öylesine azıttılar ki yılbaşı bile kutlatmıyorlar millete örneğin. Bunlar şu an aklıma gelen küçük örnekler, olayı anlayın diye yazıyorum bunları, basit örnekler.
    4. Ben ateistim bu arada, dini bir inancım yok. Bu iki arkadaş beni de kimi yemeklerine falan çağırdılar, gitmedim gitmedim bir gün kırmayıp gideyim dedim, birlikte büyüdüğüm adamlar. Gayet nezih bir ortamları var Hristiyan Türklerin. Yani insan içinden "ülen ben de şu ortamın bir ferdi olsam mı acep" demiyor değil :) olmadım tabii...

      Neyse, işte bu Hristiyan Türkler yavaş yavaş geliyor haberiniz olsun. Hatta ufaktan da olsa bir tür Türk-Hristiyan kültürü (Türk-İslam kültürü gibi) de oluşmuş durumda. Meselâ Noel demiyorlar, "Doğuş Bayramı" diyorlar (ki Noël Fransızca "doğuş" demek zaten), Paskalya demiyorlar, "Diriliş Bayramı" diyorlar örneğin, bir Türk olarak açıkçası bu örnekler beni sevindirdi, İslam'daki gibi Araplaşma zorunluluğu yok Hristiyanlıkta, tapınım da Türkçe kiliselerde, Tanrı da diyebiliyorsun, "Allah diyeceksin ulan pis gavur" diye saldıran, anadiline düşman mankurtlar yok. Ne yalan söyleyeyim, içimden inanmasam da dışımdan Hristiyan gibi gözüksem mi lan diye düşünmedim değil :) Bu arada öyle iddia edildiği gibi "yok İncillerin içine dolar koyuyorlar", yok "Kiliselerde para dağıtıyorlar" falan palavra, belki doğrudur diye gittim zırnık veren olmadı :)

      Uzatmayayım, yani bizde Kemalizm olmasaydı Hristiyanlaşma olacaktı. Söz gelimi, Ba'ath partisini kuran iki Arap'tan biri seküler Sünni Arap, diğeri ise Ortodoks Arap'tır. İslamcılık'a karşı doğmuş bir hareket olduğu buradan belli. Bizde de Kemalizm olmasaydı, seküler Türkler yine bir şekilde olurdu, belki daha az olurlardı ama olurlardı ve yaşam tarzlarının meşrulaştırıcısı olarak da Hristiyanlığa yönelirlerdi ki şu anda da bu yöneliş ufaktan başladı dediğim gibi.

      Ayrıca Hristiyanlık, seküler Türklerin yaşam biçimlerine çok daha uygun bir din. Zaten seküler Türkler fiilen Müslüman değiller, bir tür adı konmamış Deizm ya da Hristiyanlık yaşıyorlar. Check edelim:

      Bir Yaratıcıya inanma = Hristiyanlıkta da var
      Kötülük yapma, iyilik yap = Hristiyanlıkta da var
      Cennet Cehennem = Hristiyanlıkta da var
      Haftada bir ibadethaneye git = Hristiyanlıkta da var
      Hatta hiç ibadethaneye gitme = Hristiyanların da çoğu böyle

      Gördüğünüz gibi Hristiyanlık seküler Türkler için biçilmiş kaftan gibi bir din. Üstelik bir sürü bonusu da var: Başörtüsü yok, içki yasak değil, namaz gibi, oruç gibi sürekli ibadetler yok vb. hatta yılbaşı da kutlayabiliyorsun :)

      Özetle, bence önümüzdeki 15-20 yıl içinde, bugünkü seküler-dindar, Kemalist-İslamcı çatışması Hristiyan-Müslüman çatışması biçimine evrilecek, ahan da buraya yazıyorum ve işi bu noktaya getirenler de iyice azıtan İslamcılardır.

      Bence daha iyi olacak, şahsen bir ateist olarak Hristiyanlarla ve Hristiyanlıkla bir sorun yaşayacağımı sanmam.
    5. Dostum yazıyı okurken gözüme takıldı acelem oldugundan sadece son kısmı okudum ve oradaki aklıma takılanları yazacağım. Türk-Hristiyanlık kültüründeki türkleşmeden bahsetmişsin ve cennet cehennem inancına dem vurmuşsun. Eğer böyle düşünseydi zamanında kendilerinden olan ve bahsettiğin meselelerim de içinde olduğu göktanrı dinini bırakıp İslamiyete geçmezlerdi diye düşünüyorum
    6. Bir adım daha geri çekilip daha büyük resmi görmek te var. Basit kozmolojili tekranrıcı dinler insanlığın şehirlileşmesi karşısında etkisizler. Hiristiyanlık sevgi vb temalarına dümen kırarak seküler dünyada kendine bir yer açmış ve kurumsallaşmış. Saklamak için iyi bir yer olabilir ama Türkiye'de misyoner damgası yemek komünistlikten daha fenadır. Kitleselleşmesine Müslümanlar camları pahasına karşı koyarlar. Batıda pasifize edilmiş aslında fazla bir önerme barındırmayan hiristiyanlığın yerini almaya başlayan Kızılderili inançlarından antik Hint Mısır a uzanan, Anadolu'daki alevilikte benzerleri bulunan doğmadan çok spekülatif karakter taşıyan, fikirlerin daha yoğum bir biçimde cari olacağını kestirmek çok zor değil.
      Şu anda pek öyle görünmese de türlü varyantları ile islamî hareketleri mümkün kılan petrodolar yakıtı bitince Orta Doğu'da bu işin duvar yıkılır gibi gelişmesi - zamanını bilemem, epey muhtemeldir.
    7. Ragıb Cüneyd8 Mart 2017 12:12
      @Laedri

      Cevabın saçmalık. Siyasal islama yol açanlar Kemalistlerin bizzat kendileri. Şimdi cezasını biraz çeksinler. İslamcılar hiç değilse daha dürüstler.
    8. Kemalizmin yok edilmesi için İslamcılığın yok edilmesi fikri çok dâhiyâne. Kemalistler İslamcıları yok etsin, Solcular da Kemalistleri. Solcuları da Avrupalılar yok etsin, Amerika'da solcuları. Amerikalıların yok edilmesi için de uzaylılar kllanılabilir. Bütün ideolojiler ve insanlar yok edildiğinde de ortada bir sorun kalmaz. God damn! Ben niye düşünemedim bunu:)
    9. @Ragıb Cüneyd (8 Mart 2017 12:12) - cevap: "Cevabın saçmalık" yerine "cevabına katılmıyorum" demek daha etkili değil mi? Edepsizlik ne kazandırıyor?
  2. sevan sen istanbul'da doğup büyüyen halktan kopuk bir elit olduğun için (beni de çevreden gelen bir müslüman evladı say sen seversin bu merkez çevre muhabbetlerini )bilmeyebilirsin ama müslüman kökenli bir çok kadın erkeklerle eşit haklara sahip olduğu için türk modernleşmesine kendini borçlu hissediyor ve o modernleşme sürecinin simgesi Atatürk.Sen Atatürk o hayalinizdeki adam değil desen de savunanlar da saldıranlar da onu Tanzimat'la başlayan batılılaşma sürecinin simgesi olarak görüyor.İçerde bolca vaktin olur bu dediklerimi biraz düşün:)
    Yanıtla
    Yanıtlar
    1. şu kitabı öneriyorum size, Türk modernleşmesinin kadına bakışı ile alakalı.

      http://www.idefix.com/Kitap/Kadinsiz-Inkilap/Yaprak-Zihnioglu/Arastirma-Tarih/Kadin/urunno=0000000142708
    2. ya ne kadınsız ınkilabı sadece medeni kanun yeter kadınların cumhuriyetten önce boşanma hakkı yoktu çünkü islam da yoktu bu yasanın çıkmasını sağlayan kişi de ne erdoğan ne reber apo ok?
  3. "MIT’de assistant professor"

    Yazar burada "yardimci docent" demek istemis.
    Yanıtla
    Yanıtlar
    1. İngilizcesi ne onun? MIT'de docent diye bir unvan var mı? Docent's aide?
  4. Dünyada bu kadar geri kalmış bir toplumu kısa sürede bütün imkansızlıklara rağmen dönüştürerek bilimselliğe önem verecek kadar emsali olmayan bir general olduğundan böyle bir söz söylemiş olabilir mi ?
    Yanıtla
    Yanıtlar
    1. O dediğiniz Kuzey Kore'dekinin dedesi Kim değil miydi? Ne alakası var şimdi?
  5. Turkiyede bitmedi bir turlu su Avrupada Amerikada basarilara imza atmis Turklerle ovunme hastaligi. Turklerin bu insanlari gorunce sevinecegine uzulmesi lazim. `Niye bu zeki insanlar Turkiyede boyle isler yapamiyorlar da oralara gidince birden deha oluveriyorlar, nicin biz bunlari habire elimizden kaciriyoruz⁉ Boyle kendilerine sorup kahrolacaklari yerde ahmakca seviniyorlar.
    Yanıtla
  6. Yurtdışına yeni çıktığımda Kanadalı bir arkadaşıma, Atatürk'e varlık borcum olduğunu, dünyanın en mükemmel lideri olduğunu göstermek için dakikalarca ter döktüğümü, çocuğun ilk önce kırmamak için resimlere birlikte baktığını, daha sonra suratındaki ifadenin değişip, garipliği farkederek, durumu anlamlandırmaya çalıştığını hatırlıyorum. Birinci imanı daha orta-okuldaki din dersinde, erken yaşta aşabilmiş birisi olarak, ikinci imanı daha geç parçalayabildim ve bunun dinden daha ağır olduğunu düşünüyorum. Yabancı ülkedeki yanlızlık, yerli insanlardan farklılık nedeniyle, yaşanan gel git durumu tespin de doğru. Bir süre aklınızı doğru kullanmak zor oluyor. Neyin gerçek, neyin dogma olduğu, düşüncenizin temelinde dogma mı yattığı, yoksa doğru bilgiye mi dayandığı konusunda kendi aklınıza güvenemiyorsunuz. Bence bu insanın benliğinin çalınması demek ve belki insan öldürmekle eşdeğer.
    Yanıtla
    Yanıtlar
    1. Ataturk'u Turkiye halk dininin (low church) baş azizi olarak gormek, konuya daha ayık yaklasmamizi saglayabilir. Hıristiyanlık bile mesela insanlarin 'cok tanrı' ihtiyacinin muzakere edilemez oldugunu anlayip halka ihtiyac duyduklari tanrilari (minor gods) azizler biciminde teslim etmis. Her kesimin, her sınıfın, her cinsiyetin, her yaş aralığının, kendine has ruhsal ihtiyaclari var. Bu ihtiyaclari tek tanrida toplamak imkansiz.

      Ilkokuldayken bir nevi stoik tavırla çalışma/öğrenme azmimi koruyabilmek, yuzundeki metanetten ilham almak icin, arada sirada, her sinifin duvarinda asili duran Ataturk portresine bir ayincesine baktigimi hatirlarim. Gercek Mustafa Kemal kisiliginin bu fonksiyonla hic bir sebepsel iliskisi yok tabii. Ataturk, azimli sekuler orta sınıfın 'koruyucu melegi', ve bu insanlarin birbirlerine ayni zumreye ait olduklarini (ki aile kurabilmek icin cok onemli) 'conspicuous' bir sekilde isaret etme yontemlerinden biri. Insanlarin ayinlere ve 'aziz' figurlerine ihtiyaclari var. Kultur zayif olunca, ne bulursak ona sariliyoruz. Çin'de de orta sınıf manyak gibi Mao hayranı mesela. Kafalarındaki Mao, 60 milyon insanı açlıktan öldüren Mao değil şüphesiz.

      Ozellikle pozitif bilimcilerde (STEM), muhendislerde, doktorlarda, yani genel olarak zamaninin cogunu dar bir alanda uzmanlasmak icin harcayip, uzmanlastigi alandaki bilgisinin derinliğini enginlikle karıştıran, bir alandaki uzmanligin, kendisine diger alanlarda da az cok epistemik otorite bahşettiği yanılgısına kapilan insanlarda, bu tur ("hayat felsefemin kaynagi Ataturk") tinsel sığlıklara rastlanabiliyor. Kendi alanlarında çığır açmış bilim adamlarının biyografilerini okurken, bu figürlerin kendi alanları dışında (ozellikle politik-ekonomik, toplumsal, kulturel) nasil sığlıkla ve cahillikle yorum yaptiklarini gorup hayrete dusebiliyor insan.

      Epistemik yetersizligimizin ciddiyetini anlayabilmek icin, dediginiz gibi, bir degil, iki degil, en az uc-dort kere Plato'nun mağarasından geçmek gerekiyor sanırım.

      'Benlik' yorumunuz ilginc, zira gercekten, 'ego' kendini, sarıldığı dogmalar ile kimliklendiriyor. Bu dogmalardan kurtulmak icin, bir nevi egonuzu katletmeniz gerek. Başlarda korkunç bir deneyim, sonradan, müptelası olunası.
    2. Frank Bey, yorumunuzu çok beğenerek okudum ve ikna edici buldum. Yazdığınız için teşekkürler. Tabii bu ortamı sağlayan Sevan Hoca'ya da ayrıca teşekkür ederim. Biz "az bilenlerin" siz "daha çok bilenlerden" öğrenmesi gereken çok şey var. Sağ olun, var olun...
    3. @ Frank (9 Mart 2017 13:31) - cevap: Klas bir yorum. Teşekkürler
  7. Aklıma gelmişken; Naz Osmanoğlu diye birisi var. Kendisi İngiltere'de stand-up'çı ve Sultan Reşad'ın soyundan. İyi bir çocuk, İngiliz kafasında, geniş akıllı, şakalarında açık ve kendisiyle dalga geçebilen, alçak gönüllü birisi. Diğer o sakallı Osmanoğulları türünden olmadığı için, Türkiye'ye geldiğinde bu çocuğu siyasi malzeme olarak kullanmaya kalktılar. (Belki de kendileri çağırmışlardır, bilmiyorum.) Önceden de takip ediyordum, Türkiye'ye gideceğini görünce, kendisine mesaj gönderip, "bu ahlaksızlara dikkat et, seni siyasi malzeme yapmaya kalkabilirler" şeklinde uyardım. Uyarım gerçekleşti ve yaptılar fakat Türkiye’de fazla kalmadı. Yaptıkları işin etik olmadığının farkında değiller. Dediğin gibi kör imanla, ahlaksızlık arasında bir bağ var.
    Yanıtla
    Yanıtlar
    1. Çok yerinde tespitler, tşk.
  8. dünyada her şey için, maddiyat için, maneviyat için, muvaffakiyet için, en hakiki mürşit ilimdir, fendir; ilim ve fennin haricinde mürşit aramak gaflettir, cehalettir, dalalettir. yalnız, ilim ve fennin yaşadığımız her dakikadaki safhalarının tekamülünü idrak etmek ve terakkiyatını zamanında takip eylemek şarttır.''
    mustafa kemal atatürk

    Belki yazıda bahsi geçen bilim insanı Atatürk'ü sadece bu sözü için ilham perisi kabul ediyordur?
    Yanıtla
    Yanıtlar
    1. Eyvallah, güzel söz. Keşke söyleyen kişi alelade bir üçüncü Dünya diktatörü olmasaydı.
  9. İllaki batılı olmamız gerekiyor diye bir gerçeklik olmamasıyla beraber, batılılarla veya farklı kültürlerle ortak değerler üzerinden iletişim kurabileceğimiz, kebap, futbol, tarih dışında pek fazla olguya sahip olduğumuzu düşünmüyorum. Bir Iphone yapıp dünyaya tanıttığımız bir teknolojimiz de henüz yok. Peki biz bu adamlarla ne paylaşacağız ne konuşacağız? Mesela sizin o çok küçümsediğiniz yirmi üç nisan önceleri buna bir örnekdi. Türkiye'ye yirmi üç nisan etkiniklerinden sonra ailesinin de isteğiyle İzlanda'dan ülkemizde okumaya gelen misafir öğrenciyle tanışmıştım. Hayatımda tanıştığım ilk
    yabancı değildi ama yirmi üç nisan sonrasında ülkemizde misafir öğrenci olmak için gelmeyi seçmiş ve sonrasında da ülkemize defalarca gelmiş birisinden bahsediyorum.
    Peki biz mesela bu yirmi üç nisanları çoşkuyla, çocuk evlilikleri, çocuk istismarı gibi sapkınlıkların olduğu bu ülkede tüm bu kötülüklere karşı dolu dolu kutlayabiliyor olsak, hem dünyaya, hem
    ülkemizdeki kötülüklere bir cevap olmaz mıydı?

    Ayrıca "idol" olarak benimsenen şahısların evrensel olarak kabul edilmesi gibi bir şart yoktur. Kişi babasını, arkadaşını veya pasteneci abiyi rol model olarak seçebilir. Birey kendisine illaki bir rol model edinmelidir diye bir olayda yoktur. Bugün sokakta yüz kişiye sorsanız çok büyük bir kısmı Brad Pitt, Leonardo Da Vinci, Steve Jobs, Bill Gates, Micheal Jackson gibi isimleri tanıyacaktır. Belkide bu insanları idol olarak seçenler olabilir. Bunda bir sakınca var mıdır? Vardır belki, ama kime ne? Kendi adıma yaşadığım deneyimler üzerinden konuşmak gerekirse,
    İngiltere'nin en büyük müzelerinin modernizasyonlarını yapan bir firmanın tasarımcısıyla Mustafa Kemal Atatürk hakkında konuşabiliyorsam ki kendisi ortalama Türk vatandaşından daha fazla
    bilgiye sahiptir, veya yabancı bir ülkede bir İsrail vatandaşıyla gene Mustafa Kemal Atatürkten bahsedebiliyorsak ve konuştuğumuz konular Mustafa Kemal'in sizin bakış açınızdan bakmaya çalıştığımda "askercilik" maceraları dışında, entellektüel kişiliği ve karakteri hakkındaysa, farklı bir örnek olarak Pakistan'lı bir bahçivanın Atatürk devrimlerinden bahsediyor olması ve keşke kendi ülkerinde böyle bir lider olsaydı demesine ve gene ortalama bir Türk vatandaşından daha fazla bilgide olması, çünkü kendi ülkesinin kendi söylediğine göre halen daha yıllarca geride olması. Farklı profillerdeki bu insanlar Mustafa Kemal Atatürk'ten bahsederken sizin baktığınız açıdan daha geniş bir perspektif görüyorsam istediğiniz kadar basit ve üçüncü dünya ülkesi nitelikleriyle bahsetseniz de Mustafa Kemal Atatürk evrensel bir değerdir.
    Yanıtla
  10. Türk milleti bir havalara girsin demiyorum, daha çok yolu var fakat bir Alman felsefesisyle, müziğiyle, bir İtalyan resmiyle, aryalarıyla, bir Fransız demokrasiyle, özgürlükleriyle ve tarihiyle ne kadar evrensel değeriyle övünebiliyorsa bizim de değerlerimizle övünmemizde bir sakınca göremiyorum. Şimdiye kadar kendi küştürel değerlerinden bahsederken bunlar askercilik oynayan ölü adamlar gözüyle bakan ne bir Alman, İngiliz, Japon ne de Malezyalı veya Filipinli bir adam görmedim. İnanın ki bahsettiğim ülkelerden çok daha fazla ülkeden de tanıdığım ve görüştüğüm insanlar olmuştur.
    Şimdi hayat felsefeni Atatürk'ün üzerine kurmaya tekrar dönmek gerekirse. Sizin donanımızda bir insanın bu kavrama bu kadar yüzeysel bakabilmesinin sebebini siz söylemediğiniz sürece tabiki bilemeyeceğiz. Ama... Kendi adıma daha birinci dünya savaşı öncesindeki hayatına baktığımda Mustafa Kemal'in koyduğu hedeflerdeki becerisi, korkusuzluğu, maceracı karakteri bence örnek alınabilecek niteliklerdir. Zaten birinci dünya savaşı sonrasındaki süreçler genelde okul kitaplarında şöyle bir anlatılıyor... Her neyse illaki Tom Cruz yapınca havalı olacak diye bir şart yoktur.
    Belli ki savaşma sanatı konusunda çok ilgili değilsiniz fakat Atatürk'ün birinci dünya savaşında ve sonrasında savaştığı tüm cephelerde veya kurguladığı tüm stratejilerde Sun Tzu'nun bin yıldan fazla yıl önce söylediği kavramları görebilirsiniz. Pekala bin yıl önce yazılmış bir olay yüz yıl önce halen daha geçerliyse, neden sizin tabirinizle 80 yıl önce ölmüş bir adamın yaşam felsefesi ve yaptıklarındaki patternler şu anda bireyin geleceğini modellemesi için örnek teşkil edemez? Devrimler yapmış olan kişi asker değilde bir ressam olduğunda daha mı havalı olacaktı?
    Che'nin t-shirt'ü gibi Atatürk t-shirtleri yaptırıp, donları yaptırıp, dövmeleri yaptırıp, şapkaları yaptırıp popart yapın kapital yapın demiyorum, isterseniz yapın banane ayrıca ama bu niteliklerden bahsederken utanmayı veya aşağılamayı anlamsız buluyorum.

    Sizlerin her Kemalist düşüncedeki insanı Cumhuriyet Yobazı gibi değerlendirmenizi oldukça basit buluyorum.

    Beğenmediğiniz cumhuriyet ve kurulduğu dönemdeki şartlardan daha ağır şartlar geliyor, çünkü zannetmeyin ki Türkiye bir günde Malezya olmayacak, Türkmenistan olmayacak. İran'da veya Afganistan'da, Pakistan'da olduğundan daha kötü vahşetler, arap baharında yaşananlardan daha kötülerini yaşayacağız.
    Yanıtla
    Yanıtlar
    1. İlk bakışta etkili bir hamle, hak verir gibi oluyoruz. Sonra düşünüyoruz: Alman, İngiliz, Japon, Malezyalı ve Filipinlinin övündüğü "evrensel değerler" arasında bir askeri/siyasi diktatör var mı? Kendi mutlak iktidarını pekiştirmek dışında bir saikle hareket etmemiş (ve peki, bu uğurda bazı doğru şeyler de yapmış) bir adamı "kültürel değer" sayan başka kaç millet var? İktidar uğruna beceri, gözüpeklik, maceracılık sergilemek eğer milli ve evrensel bir değer ise Hitler'e, Mussolini'ye, Neron'a, Timur'a, Kaddafi'ye, Saddam Hüseyin'e, Muhammed'e, Franco'ya, hatta Donald Trump'a ve RTE'ye ne itirazımız var?
      Yeterince becerikli mi değiller, korkak mı sayılırlar, yoksa maceracılıkları mı eksik?
    2. Benim Donald Trump'a hiçbir itirazım yok açıkçası. Kaddafi'ye de pek yoktu.
  11. http://www.ntv.com.tr/saglik/dr-canan-dagdeviren-motivasyonu-ataturkten-aliyorum,_fOfNmU9e0OfaogPphurEg

    Buradan da okunabilir Atatürk ile ilgili benzer düşünceleri. Yalan değil yani.
    Yanıtla
  12. Kendi zamanına kadar görülmemiş bi savaşta çığır açan askeri dehayı basit bi general ya da 23-38 arası cumhurbaskanlık yapmıs birisi diye kücümsemek =butthurt
    Orduda patates soydurmiycaği adamlar 80 yıl sonra gelip rererö yapiyor.
    Yanıtla
  13. Ben de yurtdisinda yasayan bir kadin olarak bugun hala Mustafa Kemal'in neredeyse bir asir once yaptiklarina ne cok seyi borclu oldugumu dusunur dururum. Ozellikle son yillarda. Bunca egitimli ve basarili insanin hala bir asir once yasamis tarihi bir kisilikten guc ve ilham olmasi size gore o kisilerin zavalli oldugunu gosterebilir, bana gore soz konusu tarihi kisiligin olaganustu degerini vurguluyor.
    Yanıtla
  14. ABD'nin genel taktiği ve başarısı bu KELLE AVCILIĞI'ndan kaynaklanıyor..."Aşk ve Matematik" kitabında bu sistem nasıl işliyor görmek çok mümkün ve acı verici...Rusya'da yetişen silik bir dehayı nasıl buldukları ve kaptıkları yazıyor.
    Yanıtla

No comments:

Post a Comment