Wednesday, March 15, 2017

Enver Paşa

“Enver Paşa ne yapsa beceremedi” klişesi çoluk çocuğun beynine iyice yerleşti, düzeltmek artık zor. Gene de sorgulamadan durmamak lazım. Belki bir iki kişinin kafasına ufak da olsa bir soru tohumu eker. Ya da memlekette hala biraz tarih bilen bir avuç insanın yüreğini bir tık soğutur, saç baş yolmaktan kelleşen kafalarında iki kıl kurtarır.
Enver Paşa modern Türk milliyetçi projesinin kurucu figürüdür. O projenin içinde milletin “Türk” diye tanımlanması vardır. Bin yıllık İslami hamasetin “modernlik” cilasıyla cilalanması vardır. Gayrimüslim nüfusun yok edilmesi vardır. İngiliz düşmanlığı vardır, ki sonradan Amerikan düşmanlığına evrilmiştir. Harf devrimi ve dil devrimi vardır. Anadolu’da yer adlarının değiştirilmesi vardır. Köhnemiş Osmanlı hanedanının tasfiyesi fakat kurucu ideolojisinin (“Viyana kapılarına dayanan ecdadınız …”) korunması vardır. “Vatan mevzubahis ise gerisi teferruattır” düsturu vardır. O anlayışın getirdiği gözüpek pragmatizm vardır. Projenin teorik sözcüsü Ziya Gökalp’tir, ama kurucu ve yönlendirici irade Enver’dir.
Halefi olan paşa oportünisttir - fırsatçı yani. Enver’in boşaltmak zorunda kaldığı alana yerleşmiş, işine geldiği ölçüde onun fikir ve projelerine sahip çıkmış. Enver'de belirgin olan naiv imanı Cumhuriyet'in kurucusunda pek göremezsin.
Memleketin kaderine yüz yıl boyunca damgasını vurmuş birine her şey söylenebilir de, “beceriksiz” demek haksızlık olur sanırım.
Evet, girdiği savaşı kaybetti. Kişisel kariyeri trajediyle sonlandı. Ama kişiliğinde yer yer absürtlük sınırına varsa da romantik bir kahramanlık boyutu olduğunu inkâr edemeyiz. 1908’de Resneli Niyazi ile birlikte dağa çıkıp, kendisini yakalamak için seferber olan Osmanlı ordusuna kırk küsur gün meydan okuması “becerisizlik” midir? 1913’te bir avuç adamıyla Babıali’de hükümeti basıp iktidarı ele geçirmesi “becerisizlik” midir? Tacikistan dağlarında elde kılıç, arkasında yirmi tane çapulcuyla Sovyetler Birliği’ne savaş açması komedi midir, yoksa Homerik bir destan mıdır, ben karar veremiyorum şahsen. O dağlarda son nefesini verdiği günlere dek kendine Türkistan Emiri unvanı vermiş; Afganistan kralına, Buhara beylerine emirnameler göndermiş. İlk bakışta gülünç diyorsun. Sonra Cengiz’le Timur’u, hatta İskender’i hatırlayınca o kadar emin olamıyorsun. Büyük risk almadan büyük adam olunur mu?
Ülkeyi Birinci Dünya Savaşına sokmakla suçlanıyor. Peki, başka seçeneği var mıydı sahiden? Kumardı evet. Ama savaş dışı kalma ihtimali var mıydı? Türkiye’nin sipariş ettiği iki dretnota 1918'de İngilizlerin el koymasından sonra İngiltere ile uzlaşma imkânı kalmış mıydı? O açıdan bakınca Göben ve Breslau hadisesi dahiyane bir taktik hamle olarak görünüyor.
Sarıkamış’ta yüz bin askeri telef ettiği söyleniyor, ki gerçeği 40.000 kadar ölü ve bir o kadar esir ile bir miktar asker kaçağıdır. İyi de Kars taarruzu Alman büyük stratejisinin hayati ögelerinden biriydi; Türkiye’nin “hayır” deme şansı yoktu. Amaç Rus ordularının bir kısmını Kafkas cephesine çekip Doğu Avrupa cephesini rahatlatmak olduğuna göre, sonuçta harekâtın pekala başarılı olduğu da söylenebilir. O operasyonda Enver’e ait olan fikir, askeri Allahüekber Dağından aşırıp Sarıkamış’ı arkadan vurmaktı. Çılgın bir riskti ve hezimetle sonuçlandı. Ama ya başarılı olsaydı? Sanırım bugün bir askeri dehadan söz ediyor olurduk.
İsmet İnönü’nün hayatının son demlerinde Abdi İpekçi ile yaptığı röportaj dizisini okuyun bence. Cumhuriyet tarihinin ilginç belgelerinden biridir. Bir yerinde İnönü yanlış hatırlamıyorsam “Atatürk bir stratejist değildi” der. İpekçi “kimdi stratejist” diye sorar. İnönü “Enver Paşaydı” cevabını verir, sonra iki eleştirel cümleyle cevabın şokunu yumuşatmaya çalışır.
Enver’in gerçek bir günahı varsa tabii Ermeni soykırımındaki rolüdür. Ama sonradan Enver’i silmeye çalışanlar bunu itiraf etmekten aciz oldukları için, geçmişi unutturmaktan ve karikatürize etmekten başka çare bulamadılar.

  1.   Orası öyle, fakat Meclis-i Mebusan reisi Ahmed Rıza'ya göre Ermeni Jenosidine yol açan Tehcir işinin asıl beyni Bahaeddin Şakir ve uygulayıcıları Büyük Efendi(Mehmed Talat), Küçük Efendi(Kara Kemal), Dr Nazım gibi figürlerin yanında aslında Enver Paşa'nın rolü ikincildir. 1917 ve bilhassa 1918'deki Enver Paşa'nın mektuplarını okursanız pek çok yerde "Artık Ermenilerle barışmak lazım gelir, Ermenilerle husumeti bitirelim, Ermenilerile sulh yapılmalı... vs" gibisinden sözler göze çarpar. Benim anladığım kadarıyla bu işten cidden rahatsızlık hissetmeye başlamış. Üstü kapalı da olsa böyle bir pişmanlık duymaya, İttihatçı zevatın, (bu işe en baştan beri karşı olanlar haricinde) geri kalanında rastlamak pek mümkün değil.

      Hatta belki biraz da bu yüzden amcaları Halil Paşa'nın(Halil Kut), Enver'in kendisi gitmeye çok hevesli olmasına rağmen, 1918'deki Azerbaycan harekatına Enver'in biraderi Nuri'yi gönderdiği rivayet edilir. Ben mesela bizzat Azerilerden işitmiştim, Nuri Paşa'nın emrindeki İslam Ordusu askerlerinin, Azerbaycan'daki Ermenileri nasıl kılıçla doğradığını, ki onlar da kendi babalarından dedelerinden kendilerine anlatılanları naklediyorlardı.

       Enver'in üzerinde durulması gereken asıl diğer bir suçu da mürtekip olması, gerçi İttihatçıların ekserinin hırsız olduğu bilinmektedir. Kukla padişah Sultan Reşad'ın, Talat Paşa hükümetine yaptığı tek ikaz, yolsuzlukların artık ayyuka çıkması yüzündendir.
    Yanıtla
  2. Anlamadığım nokta zaten adam tu kaka ,beceriksiz, bir de ölümüne kadar deli. Neden opportunist halefi - bir de medeni dünyaya meraklı, vizyon desen yerinde, soykırımı Enver'ın üstüne atıp kaçmaz da habire hummalı bir saklambaçtır oynanır?
    Yanıtla

    Yanıtlar



    1. Seni destekleyen Anadolu eşrafının çoğu Ermeni mülküne konmuşsa hatta oturduğun Çankaya köşkü bile Ermeni malıysa inceden meseleyi örtersin unutulur diye umarsın.
    2. Cumhuriyet döneminde de yağma devam etti. Gayrımüslimlerin elinde avucunda kalanlar da Varlık vergisiyle gitti.
    3. Ermenilerin o malları nasıl edindiklerini hiç araştırdınız mı? Bu soruyu zamanında Nişanyan'a da sormuştum, verdiği yanıt kaçamak ve konuyu kapatmaya yönelikti: "Çalış senin de olur".

      Ancak konu öyle "çalış senin de olur" denerek alaya alınacak kadar basit değil. Sorum şuydu: "Ermeniler, tarihi Hayastan dışındaki bunca malı mülkü, köşkü, sarayı nasıl edinmişlerdir? Örneğin Çankaya Köşkü Ankara'dadır ve Ankara tarihi Hayastan içinde değildir".

      Yanıt basit, tefecilik, hile, hurda ve hülle ile. Haram yoldan, gaspla gelen mallar benzer biçimde elden çıkıp gitmiş desek yeridir, bir tür İlahî Adâlet, tıpkı önüne geleni içeri alan fetöcülerin şimdi kendilerinin içeride olmaları gibi, İlahî Adâlet işliyor...

      Osmanlı zamanında servetin ve piyasanın %90'ı Gayri Müslimlerin elindeydi, başta Rum ve Ermeniler, ikincil olarak da Yahudi ve Süryaniler. Bu durum, yüzyıllar boyu Müslüman halkta bir tür alerji ve kıskançlık yaratmıştı. Tıpkı bugün görece daha iyi eğitimli olan ve dolayısıyla daha iyi yaşayan Kemalistlere İslamcılar kin ve nefretle karışık bir kıskançlık duymaları gibi. Mesela bugün Kemalistlere bir soykırım yapılsa, mallarına mülklerine el konsa kimse kılını bile kıpırdatmaz hatta herkes "oh olsun" der, çünkü Kemalistler uzun bir süre şeytanlaştırıldılar, bu durum daha önce Rumlara ve Ermenilere de yapılmıştı, sonucu soykırım oldu. Ergenekon ve Balyoz gibi fetöcü kumpaslarda aslında Kemalistlere yönelik düşük yoğunluklu bir soykırım izledik, herkes ayakta alkışladı bu zulmü. İşte Rum ve Ermeniler kesilip mallarına konulurken de böyle bir psikolojik ortam vardı, herkes "oh olsun gavurlara" dedi, "onlar bizi yüzyıllardır sömürüyorlardı, hak ettiler" dedi halk...

      Osmanlı devrinde bunca malı mülkü sermayeyi ve piyasayı elinde tutanlar Türk kodamanlar olsaydı, yapılan devrimi solcular alkışlayacak ve "Yaşasın Mustafa Kemal yoldaş, burjuvalara dersini verdi" diyecekti, ancak bizdeki burjuva kesim Rum ve Ermeni olduğu için, halkı sömüren bu kodamanlar eleştirilemiyor, bu ayrıntı gözden kaçıyor. O köşkleri, yalıları yapan Ermeni kodamanlar, kaç gariban Ermeni'nin, Türk'ün, Kürd'ün malını, hile hurdayla ele geçirmiş, topraklarını nasıl cukkalamış bunları irdeleyen yok. Hepsi alın teriyle kazanılmış mallar sanki...

      Urartular kimdi ve Urartulara ne oldu meselâ soran bile yok. Çünkü Ermeniler sağ olsunlar, geriye "bir tek" Urartu dahi bırakmadıkları için, Urartuların acı dolu öykülerini dinleyemiyoruz, ne Urartu'yum diyen biri kaldı ne Urartuca diye bir dil... İlâhî Adâlet diye bir şey var ağalar, Tanrı hiç bir şeyi unutmaz... Kim, kime ne yaşattıysa aynısını kendi yaşar, İlâhî Adâlet sistemi böyle işler. Kürtler mazlum halk değil mi? Mazlum evet, Hurrilere ne olmuş, onu da bilmiyoruz, onlar da geriye "bir tek" Hurri bırakmadıkları için onların öyküleri de anlatılmıyor, sanki tarih Ermeni ve Kürtle başlıyor Anadolu'da...

      Özetle, Kürtler Hurrilere, Ermeniler Urartulara, Rumlar da Anadolu yerlileri olan Hititler, Luviler, Frigler, Lidyalılara neler yaşattılarsa kendileri de onu yaşadılar. Sen kesip mala konarken "oh oh", ancak sıra sana da gelince "hünk hünk" olmaz ağa, yukarıda yazdık, Tanrı unutmaz.

      Bugün Müslümanlar neden bu hâlde? Onlar da geçmişte yaptıklarının karşılıklarını görüyorlar...

      Konu dağılmış gibi gözüküyor oysa tam da konunun merkezinden yazdım.
    4. Sayın Adsız; ufuk açıcı bir metin kaleme almışsınız. Teşekkür.
    5. iyi de 50 kusak oncesinin kabahatlerini simdiki kusaga odetmek nedir ki?
    6. Sen bu sonuca varmak icin nereleri arastirdin? bizlere de soyle de anliyalim...oyle aklina geleni savurmayla bu isler yurumuyor maalesef, Ermeniler kimlerin mallarini talan etmisler? her zenginlik , talan sonucumudur? o zaman bugunku zenginlere ne diyeceksin? baskalarina bok atmakla bu isleri temizliyemezsin kardesim ! bir de su var...sayet dedigin gibi ilahi adalet var ise, o zaman hazirlan, cunku faturalariniz cok kabarik !
    7. @Adsız (7 Mart 2017 15:37)- cevap: "Çalış senin de olur" cevabının zarafetini idrak edemeyecek kadar kalın kafalı biri, belli. İstanbul ve çevre illerinin Katolik Ermeni cemaatinin tamamı 1828 yılında Sultan Mahmut fermanıyla Ankara'ya tehcir edildi. Feci bir trajediydi; çok insan öldü, sağ kalanlar sefil oldular.

      O sürgünlerdir Ankara'da kök salıp tiftik keçisi üretiminini canlandıran, Avrupa'ya ihraç eden, ciddi bir ekonomik değere dönüştüren, moher (=muhayyer) yününü icat eden, Ankara'yı modern bir kente dönüştürme yolunda ilk adımları atan, Keçiören'de ilk kooperatif evleri mahallesini kuran vb. Çankaya köşkü o yün sektörünü yaratan ailelerden Kasapyan'ların yazlık evidir. Saray maray değildir, altı yedi odalı konforluca bir bağ evi.

      Yazarın geri kalan saçmalıklarına cevap yazmaya değmez. Budalanın teki.
    8. Niye hakaret ediyorsun adama.Efendi olmak bu kadar zor olmasa gerek.
      Soru kabaca şu: " Ermenilerin o malları hakkaniyetle kazandığı konusunda emin miyiz?" Bi sefer sana yakışmayan bir üslupta, efendice, cevap ver bakalım.
      Yapabilirsin, zorla biraz kendini, herkes annesinin karnından efendi doğmuyor.
  3. Atatürk Enver Paşa dır nokta.
    Yanıtla

    Yanıtlar



    1. Ragıb Cüneyd8 Mart 2017 12:15
      Nasıl yani?
  4. Çoğu hamlesi bir deha belirtisinden ziyade şartların zorlaması veya "topa gelişine vurma" tadında hamleler gibi.
    Yanıtla
  5. Milliyet arşivinde var o röportajlar. 10 Kasım 1967 de başlıyor. İsmet paşanın Enver hakkında öyle bir demeci yok.
    Yanıtla
  6. İstanbul'a Rus işgali olmadığı müddetçe İngilizler Osmanlı ile ittifak kurmazlardı bence ve Ruslar yüzünden savaş dışı kalma ihtimali yoktu. Ben olsam Ruslara odaklanırdım. Bunlar gayrimüslim tebaayı kaybettikleri için bir hoşnutsuzluk duymadıklarından, İngilizlere odaklanıyorlar belki fakat Yunanistan'ın bağımsızlığı, ilk parçalanma arkasında Ruslar var.
    Yanıtla
  7. hocam siz kime fazla vursalar vicdan yapip onu savunuyorsunuz :) ki memleketteki linç kültürüne ve entellektüel kolaycılığa vicdani bir başkaldırı olarak değerlidir.farklı açılardan da bir insanın hayat trajedisi okunabilir.
    Yanıtla
  8. Evet Sevan hocam biraz da Ermeni Urartu, Kürt Hurri, Rum Lidya mevzuuna girip bizleri aydinlatirsiniz artik. Bu kadar iddia'dan sonra size bir söz hakki dogmustur artik.
    Yanıtla
  9. Hocam varolun sizin kadar olaya objektif bakabilen bir tarihçiye bugüne kadar rastlamadım.Ya Osmanlıcı islamcı olup Abdülhamid Hanı indirdiği için Abdülhamidin yapamadığı her şeyi yapacakken Enver Paşa yüzünden yapamadığı söylerler diğer taraftan Atatürkçülerimiz Atatürke siyasi bir alternatif olarak gördüklerinden II. Meşrutiyet döneminde yaptıkları yüzünden Cumhuriyet döneminde eline yüzüne bulaştırdığı her şeyi Enver Paşanın hatalarına bağlarlar günah keçisidir Enver Paşa bu ülkede Enver Paşaya o kadar kızgındırlarki hayal bile kurdurtmaya korkuturlar çocuklarını.
    Yanıtla
  10. Enver bir idealistti.Ama gelen zaman ve olaylar ona izin vermedi.Kader diyelim veya talih ondan yana değildi diyelim tarihte öyle o çok istemesine rağmen ideallerini gerçekleştiremedi.belki yeni donanımları veya yeni dünyayı kurgulamak ona göre değildi o bir selahaddin bir kılıçarslan olmak istiyordu ama zaman o zaman değildi.Gelen zaman daha seküler ve ulusçu bir dönemdi.Fakat hakkı teslim edilmeli ve Enver her yönüyle bilinmeli tanınmalıdır.O bir islâmi harekete ve geleceğe inanıyordu bunu inşaa etmek istiyordu ama gelen devir ve dönem başkaydı.ruhu şad olsun.açıklamalarını saygınca yapan herkese teşekkürler.Enver'e rahmetle..
    Yanıtla

2 comments:

  1. Enver Paşa ile ilgili objektif bir kaynak bulamadım. Rica etsem önerebilir misiniz?

    ReplyDelete
  2. Sevan Bey,

    Türkçe’ye hakimiyetiniz konusunda kimse elinize su dökemez. Ancak “İyi de Kars taarruzu Alman büyük stratejisinin hayati ögelerinden biriydi; Türkiye’nin “hayır” deme şansı yoktu.” cümlesindeki “şans” yerine “olanak” demek daha doğru olmaz mıydı sizce? Bu “şans” kelimesi son 10-15 yılda, en çok kullanılan anlamı olan “Bir kimsenin bilgi ve emeğinden çok rastlantı sonucu elde ettiği elverişli durum.” anlamından saparak yukarıda kullandığınız hale geldi maalesef. Kanımca yanlış olan bu kullanımı bir evrilme olarak nitelendirirsek, bu kelimeyi istemsiz olarak dilimize pelesenk eden (Sizin kullanımınızın da bu nedenle istemsizce olduğu kanaatindeyim) alt kültür jargonuna prim vermiş oluruz, diye düşünüyorum. Bu küçük eleştirimi maruz görünüz lütfen.

    Saygılarımla,
    Kenan

    ReplyDelete