25 Aralık 2016 Pazar
Şımarık şehirli çocuklarına özgü nazal sesle “Çok değerli hocalarla beraber,
ben, bir Türk kemancısı olarak…” Tık, radyo kapatılır. Bu dili konuşan birinin
iyi bir müzisyen olması ihtimali var mı? Yok.
Halk Birleşirse
El pueblo unido jamas sera vencido (Halk birleşirse asla yenilmez), totalitarizmin sloganıdır. “Safları bozan vatan hainidir” anlamına gelir. Ayrıca doğru değildir. 1939-40’larda Alman halkı kadar birleşik bir halk yoktu, ne oldu? Pekala yenildi işte.
Mektup
Sevgili ____, düşüncelerime yüzde yüz katıldığını söylemişsin. Nasıl başardığını merak ettim. Ben mesela yüzde yüz katılmıyorum düşüncelerime. Bu durumda mutabık mıyız, değil miyiz, çıkaramadım.
Madonna
Madonna ilgini çekiyorsa ve yolun düşerse Siena şehir müzesini kaçırma. Bütün Avrupa’nın ─ dolayısıyla dünyanın ─ en etkileyici Meryem-ve-çocuk koleksiyonu orada, çoğu 15. Yüzyıl. İlk gidişte uyanmadım. Sonra on sene aklımdan çıkmadı. İkinci gidişte çarpıldım.
Babadan oğula
Evladım, writer’s block berbat bir hastalıktır. Ne kadar erken yenersen o kadar iyi, çünkü alışırsan kurtulması daha zor olur. Tek çaresi vardır, bol bol yazmak, her gün yazmak, “eyvah ne diyecekler, aptal zannedecekler” diye korkmadan yazmak. Yazdıkça açılırsın. İnan bana, bu işleri bilirim.
Cyrano
Cyrano de Bergerac’ı Sabri Esat çevirisiyle orta 3’teyken babamla beraber sahnede izlemiştim. Mücap Ofluoğlu idi galiba. Şahane bir oyun. Bunca yıl sonra yeniden okumak iyi geldi.
19. yüzyıl tiyatrosunda Shakespeare, Racine, Lope de Vega ayarına yaklaşan tek oyun yazarıdır Rostand. Faust büyük eser ama tiyatro değil, Schiller ve Hugo bayar, 19. yüzyıl İngiliz tiyatrosu bir çöl. Ancak yüzyılın en sonunda zuhur etmiş Wilde, Shaw, Ibsen, Hoffmansthal gibileri. Krallar 1790’lardan sonra sahneden el çekmiş. Burjuvazi ise ancak 1890’lardan itibaren “burjuva değerlerine” isyan edince iyi tiyatro üretmeye başlamış.
Ateizm
Dar anlamda ateizm işin kolay kısmı. Akli zeminde tanrıların duracak yeri yok, yirmi sayfada şah matla biter maç. Asıl mesele ondan sonrası. İnsanlar irrasyonel önermeleri neden benimser? Hangi ihtiyaca cevap verir? O ihtiyaç başka türlü karşılanabilir mi? Salak mı bu insanlar, masal olduğu aşikâr olan şeylere inanıyorlar? Salak değillerse onları ikna edecek olan argüman nedir? İkna etmek gerekir mi? Asıl ilginç olan ve yirmi sayfadan çok daha fazlasını hak eden sorular bunlar.
Nuray Mert
Devran değişti, Nuray Mert’i takdirle okuyacak hallere geldik. Ne demiş atalarımız? Tempora mutantur nos et mutamur in illis.
Değiştik mi sahiden? Emin olamıyorum. Perspektif ve bağlam değişti şüphesiz. Ama mesela Kemal ve Kemalizm hakkında söylemiş olduğum her sözün arkasında dururum. 2007’ye dek süren askeri vesayet hakkındaki görüşüm de, beterini görünce nüans kazandı belki, ama özünde değişmedi.
Belki üslubumuza daha dikkat etmeliydik. Belki heyecanımızı gemlemeliydik. Belki siyah-beyaz çözümlere itibar etmemek gerektiğini kendimize daha sık hatırlatmalıydık. Belki Nuray’ın da bir dediği var diye kulak kabartmalıydık.
Ahmet Altan
Kim ne derse desin, bu ülkenin matbuatına kırk yıldan beri Ahmet Altan’dan daha düzgün biri gelmedi. Düzgün: yani dürüst, onurlu, edep ve kişilik sahibi. Ve akıl. Ve muazzam bir belagat.
Esir alınmış olması acı verici. Çamurdan adamların ağzında oyuncak olması daha da acı.
TRT 3 günlükleri
Çaykovski kötü diyorsan bir de Glazunov’u dene. İçeriksiz jestler diyarının prensleri.
Halk Birleşirse
El pueblo unido jamas sera vencido (Halk birleşirse asla yenilmez), totalitarizmin sloganıdır. “Safları bozan vatan hainidir” anlamına gelir. Ayrıca doğru değildir. 1939-40’larda Alman halkı kadar birleşik bir halk yoktu, ne oldu? Pekala yenildi işte.
Mektup
Sevgili ____, düşüncelerime yüzde yüz katıldığını söylemişsin. Nasıl başardığını merak ettim. Ben mesela yüzde yüz katılmıyorum düşüncelerime. Bu durumda mutabık mıyız, değil miyiz, çıkaramadım.
Madonna
Madonna ilgini çekiyorsa ve yolun düşerse Siena şehir müzesini kaçırma. Bütün Avrupa’nın ─ dolayısıyla dünyanın ─ en etkileyici Meryem-ve-çocuk koleksiyonu orada, çoğu 15. Yüzyıl. İlk gidişte uyanmadım. Sonra on sene aklımdan çıkmadı. İkinci gidişte çarpıldım.
Babadan oğula
Evladım, writer’s block berbat bir hastalıktır. Ne kadar erken yenersen o kadar iyi, çünkü alışırsan kurtulması daha zor olur. Tek çaresi vardır, bol bol yazmak, her gün yazmak, “eyvah ne diyecekler, aptal zannedecekler” diye korkmadan yazmak. Yazdıkça açılırsın. İnan bana, bu işleri bilirim.
Cyrano
Cyrano de Bergerac’ı Sabri Esat çevirisiyle orta 3’teyken babamla beraber sahnede izlemiştim. Mücap Ofluoğlu idi galiba. Şahane bir oyun. Bunca yıl sonra yeniden okumak iyi geldi.
19. yüzyıl tiyatrosunda Shakespeare, Racine, Lope de Vega ayarına yaklaşan tek oyun yazarıdır Rostand. Faust büyük eser ama tiyatro değil, Schiller ve Hugo bayar, 19. yüzyıl İngiliz tiyatrosu bir çöl. Ancak yüzyılın en sonunda zuhur etmiş Wilde, Shaw, Ibsen, Hoffmansthal gibileri. Krallar 1790’lardan sonra sahneden el çekmiş. Burjuvazi ise ancak 1890’lardan itibaren “burjuva değerlerine” isyan edince iyi tiyatro üretmeye başlamış.
Ateizm
Dar anlamda ateizm işin kolay kısmı. Akli zeminde tanrıların duracak yeri yok, yirmi sayfada şah matla biter maç. Asıl mesele ondan sonrası. İnsanlar irrasyonel önermeleri neden benimser? Hangi ihtiyaca cevap verir? O ihtiyaç başka türlü karşılanabilir mi? Salak mı bu insanlar, masal olduğu aşikâr olan şeylere inanıyorlar? Salak değillerse onları ikna edecek olan argüman nedir? İkna etmek gerekir mi? Asıl ilginç olan ve yirmi sayfadan çok daha fazlasını hak eden sorular bunlar.
Nuray Mert
Devran değişti, Nuray Mert’i takdirle okuyacak hallere geldik. Ne demiş atalarımız? Tempora mutantur nos et mutamur in illis.
Değiştik mi sahiden? Emin olamıyorum. Perspektif ve bağlam değişti şüphesiz. Ama mesela Kemal ve Kemalizm hakkında söylemiş olduğum her sözün arkasında dururum. 2007’ye dek süren askeri vesayet hakkındaki görüşüm de, beterini görünce nüans kazandı belki, ama özünde değişmedi.
Belki üslubumuza daha dikkat etmeliydik. Belki heyecanımızı gemlemeliydik. Belki siyah-beyaz çözümlere itibar etmemek gerektiğini kendimize daha sık hatırlatmalıydık. Belki Nuray’ın da bir dediği var diye kulak kabartmalıydık.
Ahmet Altan
Kim ne derse desin, bu ülkenin matbuatına kırk yıldan beri Ahmet Altan’dan daha düzgün biri gelmedi. Düzgün: yani dürüst, onurlu, edep ve kişilik sahibi. Ve akıl. Ve muazzam bir belagat.
Esir alınmış olması acı verici. Çamurdan adamların ağzında oyuncak olması daha da acı.
TRT 3 günlükleri
Çaykovski kötü diyorsan bir de Glazunov’u dene. İçeriksiz jestler diyarının prensleri.
9 Ocak 2017 Pazartesi
Babil ırmakları
Tüm zamanların en tüyler ürpertici şiirlerinden biri sanırım 137. Mezmur:
“Babil ırmakları kıyısında oturup ağladık…”. Alabildiğine insanî bir acıyla
başlar, trajik bir pathos’a açılır, dehşet verici bir intikam çığlığıyla biter.
Beni en çok Almancası etkiliyor,
belki Luther’in Bach’ın ekolarıyla dolu olduğu için. King James İngilizcesi de görkemlidir. Ermenicesini keşke
hatırlayabilsem!
Cahil tanrılar
Sözde Zebur’u Davut’a “indirmiş” birileri. Babil’in Davut’la ne
alakası var? MÖ 6. yy ortaları ya da sonları olmalı, Davut’tan en az 450 yıl
sonra.
TRT 3 günlükleri
Brahms, ikili
konçerto, Yascha Heifetz ve Gregor Piatigorsky’den. Yıpranmış bir
eser bu kadar mı canlanıp kanatlanır? Birkaç gün sonra Donizetti, Don Pasquale,
F. Molinari-Pradelli yönetiminde Napoli Operası’ndan. Bir şampanya şöleni.
Dünya savaşı
Çıkmaz. ABD ile Rusya arasında, dünyanın geleceğini ilgilendiren konularda
hiçbir ciddi çıkar çatışması yok. Atışmaları cilvedir. Kırım kimin umrunda?
Estonya’ya niye sataşsın Putin?
Asıl mesele Çin. Ama Çin de şimdilik kavgadan uzak duruyor. Feraseti varsa,
daha uzun süre uzak durmaya çalışacaktır.
Aslı
Aslı Aydıntaşbaş doğru yere parmak basmış. “(AKP) bugün devletin ‘fabrika ayarlarına’ dönüşünün
temel enstrümanıdır. Siz bakmayın görünürdeki ‘islamcılık’ sosuna. Bugün
karşımıza İslamcılık diye sunulan, bildiğiniz devlet tapınmacılığı. (…)
İslamcılık vaadiyle ortaya çıkan AKP’nin bundan sonraki misyonu, global alanda
selefi İslamcılık ve radikalizmle mücadelede koç başı olmak.”
Morg
Onca kara haber arasında son günlerin tek gülümseten olayı: Rize’deki ucube
heykelin sarıp sarmalanıp morga taşınması. “Put” söylemini seviyorum. Putları
indirmek lazım.
Seelenverwandtschaften
Spiegel’de 1968 hareketinin öncülerinden Martin Altmeyer’in makalesi, “ruh ikizleri” diye çevirmek mümkün belki. Bütün
Batı aşırı sağ korkusu ile ayakta. Ama modern anti-liberal sağın, 1968’den
sonra yolunu kaybeden sol söylem içindeki köklerini deşen adam akıllı bir
yazıya ilk kez rastladım. Horkheimer’i, Che’yi, Žižek’i
de fena biçmiş. Her satırının altı çizilesi.
TRT 3 Günlükleri
Perşembe sabahlarını işgal eden Vivace diye bir
program vardı. Boş müzikal klişeler, eşliğinde manasız bir laf kalabalığı, her
hecesinde sahte gülücükler tomurcuklanan bir “bayan” sunucu. Yeni yılda
kaldırılmış. “Allah kaldırandan razı olsun” diye sevinirken ne görelim?
Cumhuriyet’te Özgen Acar “eyvah Atam elden gidiyor” diye kanlı göz yaşları dökmemiş mi?
Meğer Atam varmış o
programda. Beş on dakikadan fazlasına tahammül edemediğimden farkına
varamamışım.
14 Ocak 2017 Cumartesi
Sulutekne Tepesi
Watership Down (Watership Tepesi?) yazarı Richard Adams vefat etmiş. Bütün
gazeteler “çocuk kitabı” diyor. Pek değil aslında, her yaş için etkileyici bir
kitap; bir siyasi alegori. Ben 34 yaşımda okumuş “vay” demiştim.
Tutsak tanrıça
İştar Gözaydın’ı da tutuklamışlar. Tanıdığım en cabbar insanlardan biridir.
Haddini bildirir bu densizlere tahminimce.
Medeni kanattan gelip, din, diyanet, muhafazakârlık konularına sakin ve
akılcı bir açıdan bakmayı deneyen ilk akademiklerden biriydi, ta 15-20 yıl
önce. Böyle birini kim ve neden esir alır, düşündükçe aklıma gelenler beni
korkutuyor.
Akademik
Türkçe kullanımda “akademisyen” yerleşti, ama ben bir türlü alışamıyorum.
Akademisyen diye, benim bildiğim, Fransız Akademisi’ne, ya da ona kıyasla
Sovyetler Birliği ve sairede oluşturulan Devlet heyetlerine mensup olanlara
denir. Üniversite anlamında akademinin üyeleri akademik’tir.
Mamafih halk akademisyen diyorsa bir süre sonra ayak uydurmaktan başka çare
yok.
Kayıp akrabalar
Marx, Markus soyu demek. Markus burada muhtemelen işaret, simge, alamet ya
da nişan. Karl eğer “yiğit” demekse, Yiğit Alemdar diye çevirebiliriz
sakallının adını, biraz geniş bir yorumla.
Ayın, lam, mim
Arapça ˁalem “işaret, simge, anlamlı iz”. Dolayısıyla “bayrak,
sancak”. ˁilm “bilim”, yani anlamlı işaretlerden sonuç çıkarma
sanatı. Uzun a ile ˁâlem “dünya”. Ama bilhassa “anlamla donatılmış dünya”;
Yunanca tam karşılığı kosmos, düzenli dünya, kaos’un zıddı.
Bir felsefe kitabı yazılabilir üç kelime üzerinden.
Her bilim özünde semiyoloji midir? Epistemoloji Kozmolojiden ayrılabilir mi? vs.
Pek yakında sinemalarda
1848’den beri tam 168 yıldır kapitalizmin batmasını
bekliyorlar, bu yıl olmadı önümüzdeki yıl kesin. “Kapitalizmin yapısal krizinin
içinde mali krizle belirginleşen dönüşümler 2017’de hızlanacak.” Mış. İnşallah.
Mesih’i de bekliyorlar iki bin senedir, hala gelmedi.
Ateşten gömlek
Aslı Erdoğan, ı-ıh,
taşıyamadı. Taşıyamazdı. Necmiye Hanım daha olgun. Kürtlerin vekarı hiç birinde
yok.
30 Ocak 2017 Pazartesi
Keyfiyet
Kabak tadı
veren yanlışlardan. Keyfiyet “keyfilik” demek değil. Arapça keyfa,
yani “nasıl”dan, “nasıllık” demek. Esasen “nitelik” ile eş anlamlı. Daha çok,
“bir şeyin ya da olayın özgül niteliklerinin toplamı” gibi. Misal: Keyfiyeti
müdür beye arz ettim. Zıddı “kemiyet”tir. Güzel bir kelime, harcanması yazık.
Kapitalizm
“Dünya o kadar
tuhaf bir hal aldı ki, kapitalizmin kalesi sayılan ABD’nin müstakbel başkanı
tüm serbest ticaret anlaşmalarını yırtacağını söylerken, dünyanın en büyük
komünist partisi tarafından yönetilen Çin’in lideri Xi Jinping, Davos’ta çıkıp
serbest ticareti ve globalleşmeyi savunuyor.” Aslı Aydıntaşbaş
TRT 3 Günlükleri
Richard
Strauss, Capriccio operasının yaylı çalgılar altılısı için
prelüdü. Asalet ve ağırbaşlılıkla dolu bir eser. 1942 tarihliymiş. Cücelerin
istila ettiği bir dünyada böyle bir dev nasıl yürüyebildi?
İki gün sonra
yine Richard Strauss, op. 39, no 4 mü 5 mi duyamadım, Befreit adlı
şarkı. Tüyler ürpertici bir güzellik.
Palm yağı
Başka ülkeleri
bilmem, Sri Lanka’da A’dan Z’ye her şeyi palm yağında kızartıyorlar. Her
yemekte uzaktan uzağa Reksona tuvalet sabunu tadı duyuluyor. Kanser oranları
yüksek miymiş? Hiç sanmam.
Çağdaş hayatın
geyikleri bunlar.
İşgücü
Davos’ta
demişler ki, kadınların işgücüne katılımında önemli adımlar atılırsa ülkeler
çağa ayak uydurabilir, mutlu ve sağlıklı bir geleceğe doğru emin adımlarla
ilerleyebilirmiş. Miş. İyi de, önümüzdeki dönemde istihdam kapasitesinde ve
işgücü talebinde feci düşüşler beklenirken kadınlar daha çok çalışsın demek
niye? Milyonlarca insanı evine yollarken kadınlara niye öncelik verilmesin? “İşgücüne
katılmak” iyi bir şey mi?
Hani kölelik
kötüydü?
Demokrasinin
sonu
Mounk ve Foa’nın araştırması ne kadar güvenilirdir bilemem. Ama sonuçları dehşet. Dünyanın sayılı ülkelerinde 35 yas alti nüfusta “illa ki demokrasi şart” diyenlerin oranı yeri öpüyor; Hollanda ve ABD’de %30 dolayı, İngiltere ve Yeni Zelanda’da %25’in az üstü. Buna karşılık yetmişlik ihtiyarlar arasında demokrasi hala muteber, %70 dolaylarında destek var.
Doğruysa bu iş
bitmiş demektir. Demek ki demokrasi tapkınlığı 1930’ların 40’ların krizlerine
verilmiş bir konjonktürel tepkiymiş, çağını doldurmuş. Değişmez güdüler olan
özgürlük ve güvenlik arayışına artık yeni formüllerle cevap bulmak gerekiyor.
Lastik
Yazılarım neden hep kısa başlayıp durmadan uzuyor?
7 Şubat 2017 Salı
Pedagoji
Ortanca oğlum
“ben konservatif oldum galiba” diye bildirdi. İskoçya’da lisede okuyor,
oralarda makul sayılan seçeneklerdendir. Hoşuma gitmedi. “Kırk yaşın
üstündeysen ve ensen kalınsa mazur görülebilir” dedim. “Yoksa çirkin bir şey.
Herkese söyleme.”
Spectator
“Sen de hala
Spectator okuyorsun” dese ne cevap verirdim?
Eskiden bir
aykırı düşünce şöleniydi o dergi. Kimler vardı? A. A. Gill, Julie Burchill,
Paul Johnson, Auberon Waugh … Şimdi sırf Matthew Parris’in hatırına aboneliği
kesmeye kıyamıyorum.
İngiliz
muhafazakârlığı müthiş bir dejenerasyon içinde. Özgün ve elit olan her şeyi
kaybetti. Nefret ve ırkçılıktan başka anlatacak öyküsü kalmamış bir alt orta
tabaka popülizmine dönüştü.
Antique
Fransızca antique, 1.
eski, eski moda, 2. eski Yunan ve Roma’ya ait. İngilizceantique bu
anlamlardan sadece ilkini karşılar; ikincisi ancient. Türkçede
de var o ayrım: antika adam, antika eşya,
fakat antik şehir.
Sortition
Seçimler yerine
kurayla demokrasi fikrine geçen gün değindim. O fikrin bir de adı varmış:
sortition. Avustralya’da yerel yönetimlerde denemişler.
Post-liberal
“Doğum yeri
olan Britanya’da liberalizm, popülizme mağlup oldu” demiş Guardian.
“Post-liberal çağ için liberalizmi yeniden kurgulamak gerekiyor” diye bağlamış.
Yeniden ne?
Remake demiş. “Yeniden yapmak” diye çevirsen olmaz, anlamsız.
“Yeniden inşa etmek” yanlış geliyor kulağa: rebuild karşılığıdır,
aslına rücu etmek, eski haline getirmek gibi. En iyisi “yeniden kurgulamak”.
Eski pornolar
Matbaanın
icadından sonra yayınlanan ilk porno koleksiyonu, Marcantonio Raimondi, I
Modi ─ “usuller” ya da “pozisyonlar”. Sene 1524, Roma. Rafael’in dostu
ve gravürcüsü imiş. Ressamın vakitsiz ölümünden sonra atölyesi ekonomik
sıkıntıya düşünce bu yola başvurmuşlar. Çok satmış.
Şahane
gravürler. Geçen de Manchester’da sergisi varmış, ondan gördüm.
Maymun aklı
Frans de Waal, Are We Smart Enough to Know How Smart
Animals Are. İsim ucuz ama ilginç bir kitaba benziyor. Yazar dünyanın bir
numaralı maymun psikologu. Bizi akrabalardan ayıran, ya da ayırmayan, şeyleri
incelemiş ─ dil, benlik bilinci, alet kullanımı, empati, işbirliği, geçmiş ve
gelecek algısı, hatta “kültür”.
TRT 3
Günlükleri
“Müziğin,
mutluluğun ve huzurun neş’eli bir melodiye dönüştüğü bir başka Radyo 3
sabahında … dünyanın müziğini ruhunuza keyifli bir dokunuşla …”
Müziği
muhallebiye bulayınca halkımız daha kolay yutar diye mi düşünüyorlar, nedir?
Pet şişe
Mavi plastik su
şişeleri hangi tarihte çıktı hatırlayan var mı? Dünyada ilk 1990 yılında
görülmüş. Bize de aynı yıl ya da bir iki yıl sonra gelmiş olmalı.
Kolektif çılgınlığın abidesi olarak tarihe geçecektir.
Pasifik Okyanusunda şimdiden dört milyon kilometrekarelik bir plastik çöplüğü
oluşmuş. Çorba kıvamındaymış.
15 Şubat 2017 Çarşamba
Küresel
Küreselleşmenin
sonu gelmiş, o model tükenmiş, bir mali kriz küreselleşmeye noktayı
koymuş: Cumhuriyet'te
Ergin Yıldızoğlu muştuluyor.
Bizim koğuşa
yeni bir arkadaş getirdiler, Doğu'daki bir kaza cezaevinden sürgün gelmiş, cep
telefonu yakalatmışlar. Ne yapıyorlarmış? Bütün gün Tayland'da manita
ayarlıyorlarmış. Bir de Mozambik mi, Madagaskar mı adını hatırlayamadığı bir
ülkede.
Otomotiv
Citroen
önümüzdeki yıl Türkiye'de pazar payını arttıracakmış, 40.000 oto satmayı umuyormuş.
Ben mi değiştim
dünya mı? Bu gibi şeyler iki-üç yıl öncesine dek bana normal gelirdi. Şimdi
cinnet belirtisi görüyorum. Daha fazla asfalt, daha fazla otopark, daha fazla
trafik polisi, daha fazla benzin istasyonu, daha fazla oto sanayi sitesi, daha
fazla kasko acentesi lazım mı gerçekten? Nereye kadar?
Rıza yaşı - 2
Marienbad'da
karşılaştıklarında Ulrike von Lewetzov 17, Goethe 74 yaşındaydı. Öpüşmeden
ileri çok gidemediler anlaşılan, ama o aşktan Goethe'nin Marienbad
Ağıtı (Marienbader Elegie) doğdu.
Was soll ich
nun vom Wiedersehen hoffen,
Von dieses Tages noch geschlossner Blüte?
Von dieses Tages noch geschlossner Blüte?
...
Bir Marienbad
Ağıtı kaç Ulrike eder sizce? Bin? Yüz bin?
Kartel
Avrupa Birliği
küreselleşmenin sonu geldi diye mi batıyor? Yoksa tam tersine, küreselleşmeye
direnen bir koruma karteline dönüştüğü için mi batıyor?
Marienbad
Marienbad
çığırından çıkmış bir düğün pastasıdır. 19. yy fantezi mimarisinin Avrupa'daki
en katıksız örneğidir. Şimdi Çekya'da, resmi adı Mariánské Lázně. Hayatta
bir kere mutlaka görülesi yerlerden.
Alain
Resnais'in Geçen Yıl
Marienbad'da filmi var, aklın ve hafızanın labirentlerine dair,
bilir misiniz? Gençken öyle şeyleri beğenirdik; şimdi olsa sıkılırım herhalde.
Gene de iz bırakmış kafamda.
Şehzade Mustafa
Sendromu
"...gücün
bu denli yoğunlaştığı, merkezileştiği ve özerkleşerek mutlaklaştığı bir yönetim
yapısında sadece muhaliflerin değil, kendini iktidarın yanında görenlerin de
her an keyfi bir uygulamanın, keyfi bir kararın mağduru olma endişesi içinde
yaşamaya mahkum olmalarıdır." Ahmet İnsel.
Örf ve
adetlerimiz
Osmanlı matbaayı
270 yıl milli sınırların dışında tutmayı başarmıştı. Ahfadı şimdi genetik
mühendisliğin ürünlerini sınır dışında tutma mücadelesi veriyor.
270 yıl direnebilirler mi? Sanmam. Devir hızlandı, 27
yıl yeter çöküşü tetiklemeye.
15 Şubat 2017 Çarşamba
"20
Yıllık sahte öğretmen" sahte sayılabilir mi? Öğretmenlik
sıfatı bileğinin hakkıyla kazanılan bir şey mi yoksa, üfürükten bir devlet
dairesinin basacağı bir mühürden mi ibaret?
Hazır konu
oraya gelmişken MEB damgalı öğretmenlerin yüzde kaçı sahte öğretmen sizce?
Benim kendi tecrübemden ve çocuklarımınkinden çıkardığım kadarıyla %95 ila %98
gibi bir şey olmalı.
Tesadüf
Referandum
"Hayır"ı
desteklemek için yapılacak en iyi iş nedir, size söyleyeyim. CHP'nin susması ve
ortalıktan çekilmesidir. Allah göstermesin, "hayır" oyunun "CHP
yandaşlığı" ile eşitlenmesi halinde yüzde 25 ila bilemedin %30 kaçınılmaz
olur.
Esed
Esad mı Esed mi
sorunsalının ideolojik önemini anlamadığımı itiraf edeyim. Adamın soyadı
elif-sin-dal ile, İngilizce usule göre Asad, Türkçe yerleşik usule göre Esed,
"Arslan" demek. Bizim Esat diye bildiğimiz erkek adı ayın ile Esˁad'dır, "en
kutlu" ya da "çok
mutlu" anlamında. Doğrusu Esed ise Esed, adamı sevmekle ya da sevmemekle
ne ilgisi var?
Ayrıca
İngilizcesi Abu Dhabi olan ülkenin adı Türkçenin bin yıllık kurallarına göre
Ebu Zâbi olmalıydı, o da aklımızda olsun.
TRT 3 Günlükleri
31 Ocak, kontrbasçı Tahir Sümer resitali. Önce 23 Nisan mı diye düşünüyorsun. İlkokul
öğrencisi olsa gülümseyip başını okşarsın, "çocuğum sana başka meslek
düşünelim" dersin. Ama değilmiş. Hacettepe'de hoca ve profesyonelmiş. İşin
enteresanı alkışlanıyor da.
Meral Danış
Beştaş
Mecliste en beğendiğin şahıs kim diye sorarsan, tabii
Sırrı Süreyya'dan sonra, HDP Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş. Ne kadar
şahane bir cumhurbaşkanı olurdu, değil mi?
15 Şubat 2017 Çarşamba
TRT 3 Günlükleri
Cumartesi
akşamları Vefa Çiftçioğlu ile Antonio Pirolli'nin Yorum-Analiz programı.
Antonio ilginç şeyler anlatacak gibi oluyor, lafı toparlayamıyor, ımm ve
gımm'larda boğuluyor. Vefa boş laf çayırlarında deli bir tay gibi. İyi bir
program olabilirdi. Henüz olamamış.
PEN
PEN Club:
ikinci sınıf yazarlar karteli. Tescilli yazmanlardan meslek örgütü kurma fikri
Sovyet memurokrasisinin insanlığa armağanıydı. Batılılar oradan taklit ettiler.
Soğuk savaşla birlikte çağı geçti.
Zülfü
Livaneli'nin içinde olduğu bir heyetten kime ne fayda gelebilir?
Junot Diaz
The Brief
Wondrous Life of Oscar Wao. İnsanı ta dibinden sarsan muhteşem bir roman. New York'un Dominicano
gettosunun diliyle yazılmış insancıl bir destan, gönlünü ve kafanı büyüten
cinsten.
Dili piç kurusu
bir dil. Türkçeye ya da başka bir dile nasıl çevrilir bilemedim.
Dil bilgisi
Sanırım halen dünyada ortalama İngilizce bilgisinin en
düşük olduğu ülke ya da ülkelerden biri Türkiye. Beceriksizlik midir, yoksa
bilinçli bir politikanın sonucu mudur diye insan ister istemez düşünüyor. 79
milyonu eşek ahırına hapsetmenin bundan daha mükemmel bir yöntemi olabilir
miydi?
21 Şubat 2017 Salı
Yatay Büyüme
"Yatay büyüme
iyidir" diyor çevreciler ve Yüce Cumbaşkanı -- yani eskiden buralar dutluktu
olan yerler artsın. Hangisinin ekosisteme zararı daha fazla? Yatay büyümenin
her metrekaresi için kaç çevreyolu, kaç otopark, kaç litre benzin ve mazot
lazım?
Nüfusu
azaltmaktan başka çare yok.
Nüfus
Tek çare
kitlesel kısırlaştırma diyenlerin sayısı artıyor. Ama öyle görünüyor ki yakında
o da çare olmaktan çıkacak. DNA örneğinden klon almak bugün yarın mümkün olacakmış.
Bir kaba tükürüp "getir bana yüz çocuk" diyebiliyorsan nüfusu kontrol
altına alma imkânı mı kalır?
Taaddüdü zevcat
Abdülhamit'in
torunu olduğunu iddia eden hanımefendiye CHP milletvekili Özgür Özel olağanüstü
orijinal bir yanıt şaklatmış: “Sen Atatürk'e dil uzatıyorsun ya, eğer Atatürk
olmasaydı sen mutlaka yine yaşardın. Ama hangi paşanın kaçıncı karısı olurdun,
sen düşün.”
Hanımefendi
yerine ben düşündüm. Bildiğim kadarı ile 18. yy sonrasında Osmanlı hanedanına
damat gelenlerin çok eşliliği söz konusu değildir. Daha önce nasıldı emin
değilim ama çok farklı olacağını sanmam.
CHP
Referandum konusunda bildiğim tek
şey var: CHP'nin her çabası ters tepecektir. Hayır oyunun "CHP
pozisyonu" olarak algılanması bir tek sonuç doğurur, o da hayır oyunun
yüzde 25 (artı yüzde on küsur HDP) bandına hapsolmasıdır.
Atam yatam
Öbür türlü çok makul, çok güzel şeyler söyleyen bir güzel kadın da demiş ki "Sıradan bir seçim değil bu. Atatürk'ün kurduğu Türkiye Cumhuriyet'i ilelebet payidar olmaya devam etsin mi yoksa bitirelim mi oylaması resmen."
Böyle
sorarsanız ben bitirelim derim. Büyük çoğunluk da öyle der. Sahiden farkında
değiller mi bunun?
İlelebet
payidar
'İlelebet
payidar olmaya devam etmek' oksimoron oluyor. Etmese ne olacak. Eskiden
ilelebet payidardı artık değil mi olacak. Temporary eternity?
Kendiliğindencilik
" ABD'de
havalimanlarında, sokaklarda, İngiltere'de çeşitli kentlerde yaygın,
kendiliğinden protesto eylemleri..." (Ergin Yıldızoğlu)
Mitinglerin
demir yasası: Tasvip ediyorsak kendiliğindendir, etmiyorsak manipüle
edilmiştir. Kamyon kamyon adam taşımışlardır. Mihraktır.
TRT 3 Günlükleri
4 Şubat akşamı Rudolf
Serkin'den Beethoven 32, yarabbi ne büyük bir hediye! Dehanın alameti farikası:
her dokunuşunda uyanık bir aklın varlığını hissediyorsun.
Beethoven son
sonatları yıllarca Maurizio Pollini'den dinledim. Sonra Arrau, Backhaus ve
Kempff geldi. En son Glenn Gould'da karar kılmıştım. Şimdi de bu.
Amerikan Sapığı
Bret Easton Ellis, American Psycho. Amerikan
toplumunun beyinsizleşmesine dair bir beyinsiz Amerikan romanı. Kötü. İlginç
olanı 1991'de yazılmış, beyinsizliğin ilahı ve simgesi olarak seçtiği karakter
kim? Donald Trump.
22 Şubat 2017 Çarşamba
Türk marşı
İlerici Türk: 21. yy diktatörlerine hayır! 20. yy diktatörleri neyimize yetmez?
İlerici Türk: 21. yy diktatörlerine hayır! 20. yy diktatörleri neyimize yetmez?
Gerici Türk:
Kahrol gerici! En çağdaşı 19. yy diktatörüydü. Okullar açtı, demir ağlarla ördü
yurdu.
Referandum
Hayır
istiyorsan sorulacak tek soru "RTE ile 17 yıl daha mı?" olmalı.
Soruyu "RTE mi Kılıçdaroğlu mu?" diye sorarsan cevabı bellidir.
Kılıçdaroğlu yerine öbür Kemal'i koysan, 23 Nisan şairleri ne dese desin, sonuç
gene bellidir.
Poe
Poe'nun yalnız
öykülerini okudum, o da yıllar önce. Şiirlerini bilmiyorum. 19. yy Amerikan
edebiyatı bana genellikle yavan geliyor. Longfellow, Emerson şablon, Melville
abartılı, Henry James boğucu, Mark Twain hoş ama geveze.
Tasfiye
1933 üniversite
reformu ile bugünkü tasfiye arasındaki ideolojik, siyasi ve idari benzerlikleri
inceleyen bir makale okuduğumuzda diyeceğiz ki, hah, Ege'nin doğusunda da akıl
varmış, az da olsa.
Yok aslında
birbirimizden farkımız
Angela Merkel
"islamist" ile "islami" arasındaki ince ayrımı vurgulamaya
özen gösterdi. Bir kaç yıl önce - tam olarak 2013 ortalarından önce - olsa
alkışlardım. Şimdi emin olamıyorum.
Din bir kimlik, bir gelenek, bir ecdat saygısı, evet. Ama o kimlik adına girişilen siyasi zorbalığa hayır diyecek enerjisi ve entelektüel donanımı var mı, veya kaldı mı? Orası şüpheli.
TRT 3 Günlükleri
Barok Şarkılar
programını yapan Nükhet hanım kimdir ve adı sanı duyulmadık bu kadar şahane
müzikleri nerden buluyor? 8 Şubat'ta Hasse'nin
üç operasından seçmeler: Didone
Abbandonata, Artaserse, öbürünün adını duymadım. Tüyler ürpertici
güzellikte: "tutto mi spira rimorso
ed orror."
Nükleer
Nükleer enerjiye neden karşıydık unuttum, hatırlatır
mısınız? "Tehlikeli" olduğu içinse, otomobili, kamyonu, uçağı,
sigarayı, şekeri, patatesi, kömür sobasını, tüp gazı, elektrik prizlerini vb.
gibi yasaklamak gerekmiyor mu? "Artıkları milyon sene erimiyor" diye
ise, hani pet şişeye karşı gösteri yürüyüşleri?
23 Şubat 2017 Perşembe
TRT 3 Günlükleri
Chick Corea'ya
bayıldığımı söyleyemem. Ama Bach ve Mozart kayıtları, hakikaten, ferah bir
nefes gibi.
1974'te Yale'e
ilk gidişimden birkaç hafta sonra New Haven'de bir kafeye Corea geldi. Ondan
kısa bir süre sonra da Django Reinhard konseri duyuruldu. Farnam Hall'daki
odamın duvarları bomboş olduğundan bu ikisinin posterini bir yerden söküp
yapıştırdım. Aylarca baş ucumda durdular.
Güzel yerler
Siena'daki
Piccolomini kütüphanesi en güzeli dedik bir yazımızda. İsviçre'de St.
Gallen manastırı kütüphanesi ile Avusturya'da Melk manastır kütüphanesi
ikincilik için kapışırlar. Barok'un şaşaası var tabi, ama Rönesans'ın insanın
ayaklarını yerden kesen cüretli içtenliği başka.
Prag
yakınındaki Troya şatosunun büyük salonu beni etkilemişti; tavan resimlerine
daldın mı kolay kolay çıkamazsın. Salisbury katedralinin dantel misali
tonozları var. Canterbury katedrali ise, inanmayacaksın, yamuk olduğu
için insanın yüreğini yakalıyor.
Bunlar gibi
daha bin tane var mutlaka. Benim aklımda kalanlar bunlar.
Hoparlör
İsrail geceleri
hoparlör ile ezan okumayı yasaklamış. Bu zalim kararın mağdurları da
"kimliğimize saldırıdır" diye ayaklanmışlar.
Hoparlör İslam
kimliğinin mütemmim cüzü müdür? Düşünürsen evet, olabilir. Hoparlörsüz zor. Devlet dini olmadığı bir yerde İslam dediğin kaç sene yaşar?
Kömür
" Türkiye
yılda 30 milyon ton taşkömürü tüketirken bunun sadece 1,5 milyon tonunu
üretiyor...Yani %92 oranında dışa bağlı durumda. Vıy vıy aman." (Cumhuriyet,
8 Şubat)
Peki içte bunun
tonunun üretim maliyeti kaç para, Çin'den alınca kaç para? Fiyat düşürmek
için işçinin köle koşullarında çalıştırılmasına var mısın? Overhead gideri
kısıldı diye Soma'da 300 işçi ölünce bağıracak mısın? Dışarıda 3 dolara satılan
kömürü içeride 7 dolar verip alan hükümete şarlayacak mısın?
Ulusların
Düşüşü
Acemoğlu'nun
tezinde beni rahatsız eden taraf şu. Diyor ki, kalkınma için
barış, hukuk, saygı, düzen, kural vb. gibi lazım. Oysa benim bildiğim kırmızı
ışıkta duran adamdan yatırımcı olmaz. Cortes mi durmuş, Rockefeller mı,
Afrika'yı feth eden Cecil Rhodes mu?
Büyümenin
şartları yanılmıyorsam üçtür. Bir, sonsuz inanç. İki, kahredici güç. Üç,
teknik üstünlük. Bugünün dünyasında ilki yok, ikiyle üç sadece ABD'de var.
Yeter mi, göreceğiz.
1921 ruhu
13 Şubat'ta
Cumhuriyet'te Orhan Gazi Ertekin'in son derece aydınlık ve aydınlatıcı röportajı.
Tek anlamadığım cümle "1921 ruhu üzerinden yol alacağımız
dönemdeyiz," onu da Cumhuriyet manşet yapmış.
Nedir 1921 ruhu? Başkomutanlık Kanunu mudur? Mustafa
Kemal'in bir yandan İngilizlerle öbür yandan Enverciler arasında sıkışıp orduya
sığınması mıdır? Kuvayı Milliye'nin tasfiyesi midir? Bilemedim.
13 Mart 2017 Pazartesi
Kutsal devlet
" Devleti
kutsama sporuna öteden beri karşıyım. Al MGK'sini vur müsteşarına. Bana hiçbiri
kutsal gelmiyor. Hiçbiri vatandaşın huzurundan, özgürlükten, eşitlikten daha
önemli değil" demiş Aslı
Aydıntaşbaş, haklı olarak.
Belki o listeye
"uygarlık" da eklenmeli. Tanımı zor bir kavram, ama en az huzur ve
eşitlik kadar hayati.
Uygarlık
Yani medeniyet,
nedir? Müktesebattır. İnsanlığın zaman içerisinde biriktirmiş olduğu bilgi,
beceri ve eser dağarcığıdır. Ziyan olması yazıktır. "Olsun, yeter ki insancıkların
huzuru bozulmasın" diyebilir miyiz? Ben demem. Gerekiyorsa beş on
kişi ölsün derim.
Mesela evrim
teorisinin başına gelenleri düşün, Küba'daki camii düşün, beni de fazla
konuşturma.
Cennet
İçinden dere
akan bir bahçede trilyonlarca sene oturuyorsun. Tek lüksün istabrak kaplı bir
döşek, tek eğlencen bir takım kokmaz bulaşmaz lolitalar. Tanıdığın sevdiğin
insanların yarısı cehennemde kebap. New York Times'a abone olamazsın, sabahları
Nutella istesen muhtemelen bulamazsın.
Yunus Emre ne
güzel söylemiş, bunun nesi teselli edici ki?
TRT 3 Günlükleri
Herschel, 14.
senfoni. Güzel bir eser. Erken Haydn veya Mannheim ekolü tarzında, 1760'lar
olmalı. Hangi Herschel'miş bu? Bildiğimiz bilimci Herschel, Uranus gezegenini
bulan, kızılötesi ışımayı keşfeden, asteroid ve nebula kavramlarını icat eden
kişi. Meğer bir dönem full-time besteciymiş. Bir sürü senfonisi org eserleri
var.
Mahler
6.senfonide Richardo Chailly'nin berraklığı mı, Simon Rattle'ın ritm duygusu
mu? İyi ki seçmek zorunda değilim. Keşke Bernard Haitink'i de duysaydık.
Vefa Ç. ile
Antonio P.'nin Cumartesileri 9'daki Yorum Analiz programına çemkirdim
geçenlerde. Belki de haksızlık ettim. Belki bir değil iki saat olsa daha
rahat olacaklar.
Bilimin amacı
"Bilim
barış ve özgürlük için yapılır." Öyle mi gerçekten? Benim bildiğim bilim,
bilgi için yapılır. Gerçeği merak edersin, sorarsın, öğrenmeye çalışırsın.
Sorabileceğin tek meşru soru "doğru mu" sorusudur. "Barışa
hizmet eder mi", "özgürlüğe faydası ne", "vatan benden ne
bekler" diye sormaya başladığın gün ruhunu şeytana sattın demektir. Artık
hiçbir sözüne güven olmaz. Geçmiş olsun.
Urfa
İslam öncesi
dönemde Urfa'da tabip azizler Kosmas ve Damianos türbesi ünlü, hem Doğu hem Batı
aleminde tanınan ve sevilen azizlerden. O türbenin yerinde şimdi yanılmıyorsam
Hz. Eyüp ziyareti bulunuyor, halen çok aktif. Eyüp hastalanmış, tabiplere
başvurmuştu, ondan mı acaba?
Kapitalizmin
sonu
Wolfgang Streeck, Alman sosyal bilimci. Kapitalizmin
çöküşünü yazmış. O konuda yazanların çoğunun aksine akıllı birine
benziyor. En azından Guardian'daki röportaj o izlenimi veriyor. Yeni kitabı Kapitalizm
Nasıl Bitecek, okumalı.
14 Mart 2017 Salı
Giovanni
Benedetto Platti, daha önce adanı duymadığım biri, Corelli ile Mozart arasında
kayıp halka sanki. Hemen peşinden Johann Christian Bach'ın bir Sinfonia'sı.
Hayır, Sebastian'ın üç oğlunun hiç birinde babalarının kıvılcımı yok.
1710'lar
kuşağında yüzlerce olağanüstü besteci, 1740'lar kuşağında yüzlerce vasat
besteci çıkmış. Acaba neden? (20/02)
Verdi
Requiem'in yirmi bir stüdyo kaydı, n adet konser bandı varmış elinde. Peki,
güzel kardeşim, önce bir kuşbakışı değerlendir, hangisi ünlü, hangisi ilginç,
hangisi en iyi, hangisi beş para etmez onu söyle. Detayda boğulacaksan sonra
boğul. Celibidache'nin kel alaka bir yorumunu neden dinlettiğini anlatamadan,
Verdi'ye dair saçma sapan anekdotlara atlama.
Ayrıca
Verdi'nin Requiem'i Brahms'ın yanına yaklaşamaz. Alman tarzına özenmiş, o kadar
yapabilmiş. (25/02)
Atatürk-İnönü
Klasik müzik
kuşağında Kemal goygoyculuğu yapmak kadar akıllara ziyan bir saçmalık
düşünemiyorum. Hazret hayatta Rumeli oyun havalarıyla meyhane gazelleri dışında
bir şey dinlememiş. Ha, bir de fokstrot yapmış. Ne alakası var?
İnönü desen
anlarım. İyi müzikten hoşlanırmış rahmetli; ülkenin müzik alt yapısına ciddi
hizmetleri olmuş. Başka birçok hizmeti gibi bunları da hayırla anmak
lazım. Ötekine dil uzatmaya cesaret edemeyenlerin şamar oğlanı haline
getirilmesi yazık.
Pseudo Religon
"If you
spend 75 years building a pseudo religon around anything _ an ethnic group, a
plaster saint, sexual chastity or the Flying Spaghetti Monster – don't be
surprised when clever 19-year-olds discover that insulting it is now the
funniest fucking thing in the world." demiş Breitbart News, Trump'ın
ideolojik besin kaynağı. Bizde olsa "alçıdan aziz"in yanına beton
anıtları da eklerdik.
Çevirisi? Üff
üşendim. Rica etsek biri çevirip yorumlara eklese.
Küfür hukuku
İfade
özgürlüğünün ilkesel sınırlarından biri de hakaret olmalı diye yazdım,
bazı çevrelerde hayal kırıklığı uyandırdım. Bilemiyorum. Belki de hakaret ceza
değil, sadece tazminat hukukunun konusu olmalı. Kişisel bir zarar gördüğünü
iddia eden, zararıyla orantılı bir tazminat talep edebilmeli. Ölürse dava
düşmeli. 80 yahut 1400 yıl önce ölmüş kişilere hakaret absürt bir fikir olarak
Garabetler Müzesindeki yerini almalı.
"Anısını
sikeyim" desen, merhum bundan ne zarar görebilir ki?
Hain plan
Ne yapmaya
çalışıyorsun diye soruyorlar. Kahır, kurşun, gözyaşı estetiğine teslim olmadan
da cezaevinde ayakta durulabileceğini göstermeye çalışıyorum belki de. Mahler
candarma türküsüne havada karada basar, Marienbad'ın bahçeleri de açık ara
Muş'un yokuşlarından daha ilginç. Ee, neden azıyla yetinelim?
Mark Sykes
Modern Suriye
ve Irak'ı yaratan Sykes-Picot ikilisinin yarısı. İlk gençliğinde babasıyla
beraber sık sık Osmanlı diyarlarını gezmiş, sevmiş. Üniversitede öğrenciyken
yazdığı ilk kitabı Through Five Ottoman
Provinces, şarklıların adap ve adetlerini küçümseyen Batılılara karşı bir
polemik. İkinci kitabında İngiliz askeri bürokrasisinin ahmaklığını,
üçüncüsünde popüler İngiliz basınının ikiyüzlülüğünü yazmış. 1914'e dek
Osmanlı'nın toprak bütünlüğünü korumaktan yanayken, savaştan sonra o yolun
sonuna gelindiğini idrak etmiş.
Torununun
yazdığı biyografisi (The Man Who
Created the Middle East) yeni çıktı.
Öfke çağı
Pankaj Mishra,
son zamanlarda adı sık duyulan bir Hint-İngiliz düşünür. Yeni çıkan
kitabı Age of Anger,
okumaya değer görünüyor. Modern çağın ürettiği öfke ve irrasyonellik
ideolojileri üzerinde durmuş. Herder ve d'Annunzio'dan, Rus
nihilistlerinden başlayıp, yeni İslami fanatizmlere, Hindu fundamentalistlerine
kadar getirmiş. "Batı"yı veri alan bir bakışla bu derde deva bulmak
mümkün değil diyor.
Kilise müziği
Rum kilise
müziği genellikle bizimkinin yanına yaklaşamaz. Monotondur, renkleri soluktur.
Mamafih istisnası yok değil. 93 mü, 94 müydü Fener'deki Patrikhane kilisesinde,
Paskalya arifesi ayininde kantor Leonidas Asteris'i dinlemiştim, hatırladıkça
ciğerimi titretir.
Adamı rüyamda
gördüm. Hayırdır inşallah.
Yeni kelimeler
Hygge:
İngiltere'de 2016'nın starı. Danimarka usulü doğallık, sadelik, içtenlik. Biraz
kitsch, ama tarzdan kurtarıyor.
Ostalgie:
Almanca. Eski Doğu Almanya'ya duyulan özlem.
Perfide Albion
Spectator, Brexit'çi İngiliz sağının dergisi, kampanya
süresince Trump'ı destekledi. Belki domuzuna öyle yaptı, solculara kırmızı bez
gösterdi. İş ciddiye binince ağız değiştirmiş. Başyazıda "Trump kadar
grotesk bir adayın kazanması, ülkedeki çaresizliğin göstergesidir," diyor.
"ABD'nin global düzenleyici rolü sona ermiştir" sonucuna
varıyor. "Mr Trump için bu işin sonu iyi gelmeyecek" diye
tahmin yürütüyor.
15 Mart 2017 Çarşamba
Sokrates
formülü
Kendi ahlakının
kusursuzluğundan emin insan ve öyle bir toplum tehlikelidir. O yüzden, kim neyi
mutlaklaştırma eğilimine girerse onun aksini savun. İnsanları şüpheye ve
sorgulamaya teşvik et. Mutlak zannettikleri ilkelerin zayıf noktalarını bul ve
deş. Bazen sinir bozucu olabilirsin. Ama akla ve özgür vicdana dayalı bir ahlak
anlayışının tek temeli böyle bir eleştirelliktir gibi geliyor bana.
Yunanistan
Kıta
Yunanistan'ında ilginç olan iki üç yer var.
1) Peloponnes.
Özellikle güneyi, Mani, Monemvasia ve Nafpilion. Yıllar önce Pilos yakınında
bir köyde bir süre kalmıştım, o tarafa da bayılırım.
2) En
Kuzeybatıda Zagoria bölgesi. Şahane güzellikte köyler var. Ucuz Avrupa
turistinden çok kaliteli yerliye hitap eden bir bölge.
3) Volos'un
doğusundaki dağlık bölge şahaneymiş diyorlar, ama görmedim.
İslamizm
" Sadece
terörizmden söz etmek doğru değil. Onun ardındaki asıl mesele siyasi
islamizmdir. Bu problemi örtbas etmek yerine adını açıkça koymak
gerekiyor" demiş Sebastian Kurz, Avusturya'nın 30 yaşındaki dışişleri
bakanı. (Spiegel 30/12)
"Selefilerin
camileri derhal kapatılacak, dernekleri tasfiye edilecek, vaizleri sınırdışı
edilecek" diye eklemiş Sigmar Gabriel, Almanya'nın yeni dışişleri
bakanı. (Spiegel 7/01)
TRT3 günlükleri
Çarşamba
günleri Barok Şarkılar, gün yüzü görmemiş hazineler keşfetmeyi sürdürüyor.
Salvatore Galuppi, "La Scusa", kantat. Şahane bir dram: aşk,
pişmanlık, özür, yalvarma, baştan çıkarma, hepsi var.
Ertesi gün bir
başka beklenmedik başyapıt; Salieri, Armida operasından Rinaldo'nun iki aryası.
Miloš Forman'ın gösterdiğinin aksine, Salieri hiç fena bir besteci değil.
Erkilet
Son Kapadokya kralı Archelaus'un (arke-laos
"halkın önderi" ya da "milli şef") Roma'da yargılanmasını
ve intiharını Tacitus Annales II.42'de
anlatıyor. Bu kişi ya da seleflerinden aynı adı taşıyan birinin adı, Archelaida
= Arkelaida kentinde korundu. Türkçesi Erkilet, Kayseri havaalanının olduğu
yer.
26 Mart 2017 Pazar
Diyarbakır
havası
Hollanda krizi
sabahı Diyarbakırlı bir arkadaş: " Bizim vekiller kendi memleketine
gidemiyi, bunlar tee başkasının memleketine gidemedi diye gürülti yapiyi."
Gürülti
"Doğrusu"
demeyelim, aslına daha yakın olanı gürülti'dir. Oradaki i'nin
ü'ye dönüşmesi 18.yy başlarında İstanbul şivesinde belirmiş bir deformasyon.
Nitekim aslında "eda, işve, affectation" anlamına gelen şive sözcüğünün
"konuşma tarzı" anlamını kazanması da yanılmıyorsam ilk o dönemde.
Taşra lehçeleri
genel kural olarak metropol dilinden daha muhafazakârdır. Yani daha yavaş
evrilir.
Bartoli
1995 veya 96
olmalı, bir Temmuz dolunayında Efes Antik Tiyatro'da dinlemiştik Cecilia
Bartoli'yi. Yanlış hatırlamıyorsam elektrik yoktu veya kesildi, mum ışığında
devam etti. Tüyler ürpertici bir deneyimdi.
Henüz mega-star
olmamıştı. Sonra büyüdükçe büyüdü, 17. ve 18. yüzyıl müziğinde adeta bir
endüstri lideri oldu. Sesi ve özgüveni kanatlandı. Kastrato aryalarındaki
havai fişek gösterilerini bir tür meydan okuma ya da şov gibi görmek lazım.
Asıl, kadın ruhunun derinliklerini deştiği dramatik eserlerde yamacına
yaklaşılmaz bir ustalık kazandı.
TRT 3 Günlükleri
Haftalardır
nefes aldırmamacasına Schumann. Bu sefer kesin karar verdim, Schumann boş bir besteci,
şeker tozuna bulanmış bir sürü anlamsız fırfır. Biedermeier salonlarında baygın
bakışlı genç kızların ruhunu okşamaktan öte bir değeri yok.
Schubert ile
aynı nefeste adının anılması günah.
AB
AB-Türkiye
ilişkisi bitti mi? Bence şimdiki yönetimin bittiğine kanaat getirdiler,
sonrakine hazırlık yapıyorlar.
ABD ve Britanya ile ilişkilerin krize girdiği bir
dönemde AB -yani Almanya- Türkiye'ye muhtaçtır. Yarın bir Alman-Türk-Rus aksı
ortaya çıksa ben şaşırmam.
Sevan hocam, şu Hikmet İncileri'ne devam etsen. (Altlarındaki kıymetli yorumlar da uçmuş bu arada)
ReplyDelete