Yirmili yaşlarının eşiğinde duran bir
arkadaş yazmış. Hayata ilişkin umutsuzluğundan dem vurup benim böyle
“başına buyruk” olmayı nasıl başardığımı sormuş. “İnsanları rahatsız
etmekten” korkmayışımı övmüş. Köyde yaşamak seni bağımsız kılıyor ama
ben onu göze alamam diye devam etmiş. Cevap yazmışım, tam üç yıl önce,
Şakran cezaevinden.
“İnsanları rahatsız etmeyi” sevmiyorum, hayır, kesinlikle yok
öyle şey. Aksine bir hayli utangaç ve çoğu zaman kibar biri olduğumu
sanıyorum. “Rahatsız etmek” dediğin şey, tecavüze uğrarken çıkardığım
seslerdir. 58 senedir durmadan iki Mustafaların ve onların gübreleyip
beslediği kör cehalet ortamının tecavüzüne uğruyorum. Daha hala
alışabilmiş değilim. Bana iğrenç ve insanlık dışı geliyor. Belki
tecavüzcülere değil de, kendileri de sürekli tecavüze uğradıkları halde
pek ses çıkarmayan ya da alışmış görünenlere ulaşmaya çalışıyorum.
İnsanları aydınlatmak gibi bir misyonum olduğunu sanmıyorum. Olsa olsa
kendime üç beş kader ortağı arıyorumdur.
Kökü dışarıda eğitim
almışlığımın da bir etkisi vardır mutlaka. Robert C artı Amerikadaki
üniversitelerimde bize fikirlerimizi derli toplu, net ve belirgin
şekilde ifade etmeyi öğrettiler, bu memlekette pek bilinmeyen bir sanat. Türkiye’den gidip o eğitimi alan (yani
ciddi bir okulda iş idaresi ve mühendislik dışında bir şeyler okuyan) üç
beş bin kişi vardır. Onların da yüzde doksandan fazlası yurt dışında
kaldı. Salak mısın, sen neden döndün dersen vallahi bilmiyorum
derim.
Köye yerleşmemin amacı insanlardan soyutlanmak değildi, hayır.
Şirince’ye geldiğim ilk günlerden beri aşırı olmasa da oldukça yoğun
sosyal hayatım oldu. Sonraki dönemde gerek otel gerek Matematik Köyü
münasebetiyle, hem fikir pırtlatıcısı sıfatıyla ortalığa dökülmem
nedeniyle, binlerce insan ağırlar olduk. Bundan şikâyetçi değilim. İnsan
ilişkilerini seviyorum. İki şartla.
1) Gol atabileceğin sahalarda
oynayacaksın. Gençken o kadar kolay değildir, acemisin, korkarsın. Ama
akıllı olursan gol atabileceğin sahaları zamanla bulursun, oyunu
öğrenirsin, becerine göre ufak ya da büyük sahalarda zevkle top
koşturursun.
2) Kaçacak yerin olacak. Oynadığın oyuna mecbur
olmayacaksın. Sıkılınca kapanacağın bir evin, sığınacağın bir köyün,
herkesin bilmediği ikinci ve üçüncü hayatların olacak. Emniyet
supabıdır. Maçta sakatlık geçirince dinlenip iyileşmen için lazımdır.
Normal
kariyerin ne olursa olsun, yanı sıra, ne bileyim, mesela çiftçilik yap, abinle beraber nalbur dükkânı aç, tropik hastalıklara yahut Japon şiirine çalış. Göreceksin ki normal
kariyerin de daha zevkli + heyecanlı gelmeye başlar.
No comments:
Post a Comment