Aloe vera (“hakiki aloe”) yakın devirde Batı dillerinden Türkçe kullanıma giren bir
bitki adı. Yapraklarından çıkan acı öz kozmetikte ve geleneksel tıpta
kullanılan bir kaktüstür. Türkçe eski adı sarı sabır.
Aloe adı Eski Yunan
tıbbından Latinceye ve oradan belli başlı Batı dillerine aktarılmış. Yunanca aloê ἀλόη iki ayrı anlamda geçiyor. İlki bildiğimiz aloe, tıbbi
farmakolojinin babası sayılan Adana Anavarza’lı Dioskorides De Materia Medica 3.22’de tanımlamış,
fasih şekli aloam’dır fakat “barbarlar”
aloe der diye belirtmiş, ayrıca τραγόκερως
“keçiboynuzu” adı da verilir demiş, ki yapraklarının şekline bakınca mantıklı.
Plutarkhos Evliliğe Dair Öğütler’de evlilikte kavga gürültünün aloe gibi acı
değil şarap gibi tatlı olması gerektiğini belirtmiş.
İkinci anlamı, güzel
kokulu tahtası eski çağlardan beri parfümeride kullanılan bir ağaç. Bu anlamda ksylaloê (“ağaç aloe”) de denirmiş. İngilizcesi aloe wood, yani aquilaria. Tevrat’ın
MÖ 2. yy’da yapılan Yunanca çevirisinde ve İncil’de birkaç kez geçiyor. Mesela
Yuhanna 19.39’a göre İsa’nın cesedi 35 kilo myrrh (Türkçesi mürr-i safi) ve
aloe ile belenerek gömülmüş. Bu anlamda sözcük İbranice ve Aramice çoğulu ahaloth veya aloth tekil hali ahala olan ağacın karşılığı.
Nitekim Mikah 4.15’te Yunanca metin İbranice çoğul aloth ἀλώθ biçimini
kullanmış. Arapçası al-ûd الود . Türkçede Arapçadan alınmış öd ağacı kullanılır. Safra anlamında Türkçe ödle ilgisi yok, ayrı
kelime.
Sarı sabır’daki sabır Arapça
kalın s ile sabr صبر, aloe vera’nın
Arapçası. “Zorluklara göğüs germek” anlamındaki sabr ile eş sesli, ama anlam ve
köken bağı var mı emin değilim. Zaman makinesinde geri gidersek Süryanice ṣabrā ܨܒܪܐ aynı şey, eski Asur dilinde ṣibāru “1. sivri bir alet, 2. ilaç olarak kullanılan bir bitki”. Altı
noktalı yazdığım s bizim bildiğimiz ş değil, kalın s anlamında.
Modern İsrail
İbranicesinde ṣabra “kaktüs”
anlamında kullanılıyor. İsrail’in bağımsızlığından önce orada doğan
İsraillilere de “kaktüs” anlamında ṣabra deniyor.
Ud Kokusunun Faziletleri...
ReplyDeleteGözü ağrıyan birisine Hz. Peygamber Efendimiz (sas) "Sabur ile tedavi et" buyurdu." (Müslim, Hac 89, 90).
Sade öd ağacı ile tütsülenir ona bâzen kâfur da katardı (İbni Ömer R.A.)
Allah Rasûlü (S.A.V.) söyle buyurdu: ‘’ Udul-Hindî’yi kullanmağa devam ediniz. Çünkü bunun içinde yedi türlü şifâ vardır. Uzre yâni boğaz hastalığı için bu ilaç buruna çekilir. Zâtü’l-cenb hastalığı için de su ile hastaya içirilir’’(Buhâride geçtiği yerler 5692, 5713, 5715, 5718)
Ilginçmiş, teşekkürler. Fakat bir noktayı düzeltmek istiyorum: aloe'ler (hatta agave'ler) kaktüs değildir, sukkulent'dir. Kaktüsler doğal olarak Amerika kıtası haricinde bulunmazlar. Dünyanın geri kalanındaki (ve tabii Afrika ve Asya'daki) tüm kaktüs benzeri yerel bitkiler aloe, agave, euphorbia, crassula vb. gibi diğer sukkulentlerdir.
ReplyDeleteEge'de rastlanan Atlas inciri kaktüs değil mi?
Delete