Thursday, April 4, 2019

Evliya Çelebi'nin Türkleri

1.
Evliya Çelebi’nin ceddi Türk’tür. Bundan gurur duyar ve her vesileyle vurgulamaktan yorulmaz. “Türk-i Türkân, pir-i Türkistan Hoca Ahmed Yesevi Hazretleri” soyundan geldiğini sadece birinci ciltte yaklaşık otuz beş defa anımsatır. Yesevî’nin doksan bin ereni “tac ve hırka ve kılıc kuşanıp” Horasan’dan Rûm diyarını fethe gelmişlerdir.
2.
Konuştuğu ve yazdığı dil Türkçedir. Evliya “Türkçe” ve “lisan-ı Türkî” deyimlerini eşit sıklıkta kullanır, sadece bir veya iki yerde “Türkîce” der. Osmanlı’nın dili Türkçedir. Fasih ve beliğ “Türkçe” bilenler övülür, kefere diyarında “Türkçe” bilen tercüman bulunur, “Türkçe bilmez” Abaza ve Gürcü Osmanlı paşaları inceden tiye alınır, Tokat Ermenilerinin “Türkçe” lehçesi taklit edilir.
Lisan-i Türkî esasen “Lisan-ı Tatar’dır”. Fakat Kırım ve Besarabya Tatarlarının tuhaf lehçesi Evliya’yı eğlendirir. Onlarla temaslarını anlatırken muzipçe onların dilini ve deyimlerini taklit eder.
Kelâm-ı ekâbirde “el-Arabî fesâhatün ve'l-Acemî zarâfetün ve't-Türkî kabâhatün ve sâ’irü'l-lisân galîzatün [Arapça açık ve kusursuz, Farsça zarif, Türkçe çirkin, diğer diller ilkel] ” demişlerdir. Evliya bu vecizeyi onay makamında sık sık anar, ama hemen ardından Türkçeyi de fasih ve zarif söyleyenler olduğunu belirtmeyi ihmal etmez. Hatta “turrehât-ı kalenderi ile mülemma bir lisân-ı mühmelât” olan lisân-ı Ekrâd'da dahi “fesâhat ü belâğat üzre tekellüm eder” kimesneler bulunur.
3.
Türk, her şeyden önce bir devlettir. Osmanlı devleti Türk’tür. Osmanlı padişahı, ordusu, paşaları, elçileri, hisarı, kalyonu “Türk” olarak nitelendirilirler. Kostantiniyye Türk’ün eline geçmiştir. Rus Kazakları Türk’ü kırar. Macar kralı Türk’ten kurtulmayı umar. Cümle melainler müttefik ve müttehid olup Türk’e karşu sefer ederler. Enteresan olan şu ki, bu anlamda “Türk” özellikle Evliya’nın Rumeli yolculuklarında yoğunluk kazanır. Kabaca taradığım iki yüzü aşkın örneğin tamamına yakını Evliya’nın Rumeli ve Girit serhadlerini anlattığı beş ila onuncu kitaplarda (ve İstanbul tarihine değindiği birinci kitapta) yer alır. Hemen her örnekte kâfir düşmanla çatışma veya açık/kapalı bir polemik sözkonusudur.
Tebriz veya Kahire’de adı “Rum” olan devlet, Budin ya da Kandiya tarafından bakıldığında “Türk” adını almaktadır.
4.
Türk, ayrıca, belli dil özellikleri ve davranış kalıpları gösteren bir toplumsal zümredir. Genel kabule göre düşük itibarlı bir toplum tabakası oluşturur, ancak Evliya onlara (mesela Sadullah Efendi veya Gelibolulu Mustafa Ali gibi klasik Osmanlı tarihçilerinin aksine) belli bir sempatiyle bakar; olumsuz genel hükümleri mutlaka olumlu ifadelerle dengeler.
Anadolu’da Türklerin yoğun olduğu yerler daima “Türkistan”dır. Misal:
Tosya: Gerçi Türkistan şehirlerindendir amma a’yan u uleması çokdur ... Gerçi halkı Türkdür amma gayetül gaye garib-dostlardır [yabancıyı son derece gözetirler].
Kemah: Gerçi Erzene'r-rûm hâkinde Türkistân şehridir, ammâ garîb-dost, sulehâ-yı ümmetden halûk ve selim âdemleri vardır.
Dörtdivan ve Yığılca: Gerçi Türkistandır amma a’yan ü eşrafı ve tüccarı çokdur.
Ladik: Gerçi Türkistân şehirlerindendir ammâ fârisü'l-hayl sipâhîleri ve erbâb-ı ma'ârif yârânlan çokdur.
Tokat: Gerçi Türkistan şehirlerindendir ammâ yine erbâb-ı ma‘ârifi ve nükte-şinâs çelebileri ve ulemâ ve sulehâ ye meşâyihi ve kuzâtı ve yârândan ehl-i dil, garîbü'd-diyâr âdemleri ve salâh-ı hâl ile ma‘rûf mü’min ve muvahhid kimesneleri vardır.
Beypazarı: Etrâk şehirlerinden olmağıla ekseriyyâ halkı Oğuz tâ’ifesidir. Ya’nî Türk kavmi demenin hüsn-i ta’bîridir.
Kütahya: Gerçi Anatolı'da Türkistân vilâyetdir, ammâ ulemâsı ve fuzalâsı ve şu'arâsı gâyet çokdur.
Tavas: Gerçi Türkistan şehridir ammâ hayli zarif ü pür-ma‘rifet fasihü'l-lisân ve beligu'l-beyân sözün dinler me’âl ve hâl anlar çelebileri vardır.
Manisa: Gerçi Etrâk diyârıdır ammâ taht-ı kadîm ve şehr-i azîm olmağile halkı gâyet söz anlar mîr-i kelâm erbâb-ı ma'ârif şu'arâlan çokdur.
Niksar: Reng-i rûyları humret üzre olup [yüz renkleri kızılca olan] zinde Türk âdemleri olur. Garîbü'd-diyâra gâyet ri'âyet eder halûk âdemleri vardır.
Türklerin ve özellikle genç Türk erkeklerinin fiziksel nitelikleri, mahbubperestliğini her vesileyle vurgulayan (buna karşılık kadınlardan istisnasız her zaman istihzayla söz eden) yazarın ilgisini çeker. Çankırı halkı “gâyet zinde ve mücessem ve şecî‘ Türk tâ’ifesidir.” Datça Türkleri “Gerçi mel’ûn kavimdir, ammâ gâyet bahâdır ve pehlivân ve tüvânâ kavimdir.”
Türkistan yerlerde seyahat Evliya’yı ürkütür; kazasız belasız geçiş için dua eder, kasabaya varınca Allah’a şükreder. Mesela İnegöl yöresi “Türkistân olmağile refikler alup ... mütevekkilen alellâh deyüp sarp çengelistân ve hıyâbân” yollara düşer. Ancak “refik olan Etrâkler ... yol emînlikdir, varın sıhhat ile” deyüp sıvışırlar. Bir süre sonra eşkiya basar, canını zor kurtarır.
Uludağ civarında “cümle Etrâk kavmi sâkinlerdir. Gâfil gitmemek gerek, zîrâ eşkıyâsı bir şikâr alup” vs.
Elmalu’da “Türkmân yatağı mahûf [korkulu] yollar” güzer edilir. Erdemli tarafı “cümle harâmî” Türkmân köyleridir. İnsanlar “Türkmân aşkıyâsı havfinden [korkusundan] metin hânlar” inşa etmiştir. Payas yöresi “cümle râyihası hûn-ı insân şemm olunur [insan kanı kokusu duyulur] bir vatan-ı aşkıyâ-yı Türkrnân-ı bî-îmândır”.
Seyahatnamenin sonraki bölümlerinde Etrake ve Türkmâna yönelik olumsuz ifadelerin dozu gitgide artar. Evliya Çelebi anlaşılan yaşlandıkça Türklere olan sempatisi yıpranmıştır.
Afyon Sinanpaşa yöresine Sıçanlu ovası denir, “Zîrâ halkı sıçan gibi muzır kavm-i Etrâk'dir.”
Afyonkarahisar’da “lisân-ı Etrâk-i nâ-kabil-i nâ-pâk [yetersiz ve kirli Türklerin dili]” konuşulur. Yolcular Yonmataş demekle ma’rûf bir yalçın kaya dibinde yetmiş seksen evli bir Etrâk-i bî-idrâk [kavrayışsız Türk] köyünde müsâfir” olur.
Benzer ifadeler tarihi olayların anlatımına da yansır. Mesela I. Selim’in karındaşı Korkud “korkusundan Etrâk-ı haşerâtdan niçe bin aşkıyâyı başına cem’ eyleyüp” isyan eder. Sultân Murâd-ı Sâni Manisa’yı Sarhanoğulları elinden “niçe bin renc ü anâ ile Türk eşirrâlarını kıra kıra feth etmişdir.” Yıldırım Bayezid Han “yetmiş sancak yeri Türk aşkıyasından ve kefere a’dasından feth” eder.
Seyahatname’nin ilk bölümlerinde şecaat ve bahadırlıkları yere göğe sığmayan Türklerin kredisi ilerleyen bölümlerde gitgide düşmüş görünür.
Sonunda Evliya 60 yaşında Hac farizasını ifa ettikten sonra Rum diyarına dönmeyip Mısır’a yerleşmeye karar verir. Mısır’a ilişkin 500 küsur sayfalık Onuncu Kitap’ta “Türk” ve “Etrak” adları hemen hiç geçmez. Ancak yer yer “fasih ve beliğ” Türkçe bilen kişilere rastladığında yazarımız sevindiğini belli eder.
*
Bu tavırlarda çelişki yoktur diyemeyiz. Ancak, modern milliyetçiliğin dar ufkuna sığdırmaya çalışmadıkça anlaşılamayacak bir şey göremiyorum.
İnsanoğlu böyle bir mahluk. Bazen sever bazen sevmez. İşine gelirse sever gelmezse sevmez. Ali'yle konuşurken sever, Veli'yle konuşurken sevmez. Sevmez ama sever görünür. Sever ama söylemez. Sabah sever akşam sevmez. Sevmez ama takdir eder. Başkası sevdiği için hak verir. Başkası sevdiği için gıcık kapıp nefret eder.
İnsanoğlunu tek boyutlu karikatür tiplemesine indirgeyen milliyetçi ahmaklığın kurbanları dışında, dünyanın böyle olduğunu bilmeyen mi var?

14 comments:

  1. Azericeyle de istihza eder Evliya Çelebi. Tebriz'e gittiğinde Safevi devlet görevlisi ona şarap ikram edince Evliya Çelebi refüze eder. Sorarlar " -Vali Erzurum'dadır, Padişah İstanbul'dadır. Kimden korhırsan? " Evliya Çelebi de " -Allah'tan korkarım. " cevabını verir.

    ReplyDelete
  2. Evet buradaki Evliya Çelebi'nin bahsettiği " Çengelistan " sık ormanlık demek(Farsça). Azerice'de de var bu sözcük (" Cengellik ") sık orman manasında, diğer daha yaygın kullanılan sözcük " Meşe ". Cengellik ise(ters e ile) daha ziyade Hazar denizi sahilindeki (Lenkeran, Mezanderan, Geylan) bol yağmur alan ormanlar için kullanılır. https://azerdict.com/english/forest

    Hintçedeki "Cangal" da oradan gelir. İngilizceye "Jungle" olarak geçmiş. Nisanyansozluk'te bu izah yok.

    ReplyDelete
  3. batı eğitimi almış,sosyalist aydınların 1960 ve sonrasında kafalarındaki kurtarılmayı bekleyen,saf anadolu köylüsü imajının halkla tanıştıkça yerle yeksan oluşuna benziyor.
    şehre doluşup lümpene dönüşen kitlenin uyanıklığı en çok ta bu aydınları rahatsız etmişti.evliya çelebi'deki sınıfsal tavır ve kültürel aşağılama/alay ile engin ardıç'taki lümpenin kaypaklığıyla,köylünün uyanıklığıyla dalga geçilmesini paralel okumak lazım :)

    ReplyDelete
  4. @Anatolyan

    Benzer düşünüyoruz. Şöyle bir mantık yürütüyorum ben de:

    1) Tarihte ne kadar geriye gidersen genetik atalar o kadar bulanıklaşıyor. Yeterince geriye gittiğinde herkes herkesin atası (Onur'un itirazı var) Dolayısı ile biz şunların torunlarıyız demek zor. Ağırlıklı olarak şunların torunlarıyız denebilir.

    2) Genetikçiler 70.000 yıl kadar önce Homo Sapiens nüfusunun 1.500-10.000 kadar bireye indiğini söylüyor. Yok olmanın eşiğinden dönmüşüz. Bunun bize etkisi şu: Sapiens türünün bireyleri arasındaki farklar çok düşük. Pigme, Aborijin, Yakut ve İzlandalı bize çok farklı görünebilir, ama -mesala- kurtlar, yunuslar, çekirgeler ve ahtapotların bireyleri arasındaki farklar çok daha büyük. Diğer bir deyişle hepimiz aynı insanın, aynı blueprintin hafif varyasyonlarıyız. Bu sadece biyolojik değil psikolojik de bir durum. Evrim psikolojide de işler. İnsanın temel içgüdüleri ve temel değerleri her toplumda aynıdır. Kültür farklı ifade biçimleri ortaya çıkarmıştır ama derine indiğinde hepimiz aynı insanız.

    3) Buna rağmen gruplaşmaya ve ötekileştirmeye meyilliyiz. Çünkü bu da temel bir içgüdü. Avcı toplayıcı iken eğer bir kabilenin üyesi değilsen ölürdün. Günümüzde de "bir ekibin parçası" değilsen hayat zordur. Survivor seyrettim annem sayesinde bir tam sezon. 22 kişi bölünüp bölünüp durdular. İşte, ailede, okulda, mahallede de öyle değil mi? Sevan demedi mi Esperanto tutmaz çünkü insançocuğu bölünmeye, kompartmantalize olmaya meyillidir. Sırf Londra'da onlarca farklı İngilizce aksan var. Aralarına duvar örsen 3-5 nesilde ayrı dillere evrilirler.

    4) Eh, eğer -temelde aynı olan- insanlar içgüdüleri uyarınca ne yaparsan yap kompartmantalize olacaksa bunu gerçeklerle uyumlu olacak şekilde yapmak belki de faydayı maksimize edecek yoldur.

    5) Önce "Biz"e karar vermeliyiz. Biz, Ataları Hazar'ın doğusunda yaşamış olanlar mıdır? Türkçe konuşanlar mıdır? Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları mıdır? Ben tercihimi T.C. vatandaşlığından yana koyuyorum. İlki ilkel bir atacı/kabileciliğin mirası, günümüzün gerçeği ile uzaktan yakından alakası olmayan bir durum. İkincisi pratik değil, faydası yok - eğer Anatolyanları, Ortaasyalılar ile akraba olduklarına inandırıp, esir Türkler geyiği ile Ruslara karşı kışkırtmak isteyen bir CIA görevlisi değilseniz. Üçüncüsü ise, verili koşullarda, mantıklı.

    6) Şimdi sıra T.C. vatandaşlığına bir hikaye bulmaya geldi. Başka türlü "öteki"ni ve "biz"i tanımlayamayız. Burada da diyorum ki coğrafya; dil/din/soydan daha gerçekçi ve kabul edilebilir bir hikaye sunar. Biz'i ancak kültür üzerinden tarif edebiliriz. Kültür de coğrafyadan çıkar. Dil ve din etkilidir ama kök coğrafyadır. Bugün kımız içmiyoruz, ayran,çay ve rakı içiyoruz. Pastırmayı severiz ama çipurayı da, köfteyi de, enginarı da. Hiç birimiz çocukken ata binmeyi öğrenmiyoruz, kısrak da sağmıyoruz. Ama çelik çomak oynadık. Saklambaç ve sek sek oynadık. Çadırımız yok ama çardak altında çay hoşumuza gider. Deri pantolon giyenimiz pek kalmadı. Zenginliğin göstergesi de kısrak sayısı değil, Bodrum'da yazlık. Halk danslarımız Yunanlar ve Araplar ve Farslar ile aynı/benzer. Gırtlak türküsü söyleyen yok. Kahirelinin İslam'ı yaşaması ile Rizelinin İslam'ı yaşaması arasında fark var. Erdoğan ateistlere de yer var dediğinde Kahire'de, dinleyenler dumur olmuştu. Türkçe ve İslam birer boyut sağlıyor olabilir ama buraya özgü kendimize ait bir kültür var. Bu kültürde Türkçe ve İslam kadar eski Anadolu da rol oynuyor. "Toprak ana" Kibele'nin devamı değil mi mesala? Hitit kabartmalarına bakın Anadolu kırsal kıyafetlerini görün. vb...

    7) Neden Anadolu değil de Anatolya? Ya da Hatti değil de Anatolya? Cevap: Yerleşmiş. Söylemesi daha kolay. Anadolu yeni ve telaffuzu zor, yüzyıllarca Anatolya denmiş. İlk Suriye/Filistin için kullanılmış olması, Yunanca olması bana önemsiz geliyor. Sonuçta yerleşmiş, bilinir ve telaffuzu kolay. Anatolyan dediğinde herkes kimi kasdettiğini anlar.

    ReplyDelete
    Replies
    1. Sayın Köroğlu Merhabalar:
      Anatolyalı'lık veya Anatolya sadece R1b soyun'dan gelen Hint Avrupalı; Hititleri Luvi), Palaikleri, Lidyalıları, Frigleri, Ermenileri ve (Dor ve Miken-Yunanları ilgilendirir.

      Hatta öyle ki bakınız; Hint Avrupa, Anadolu dilleri şubesi diye bir diller topluluğu oluşmuş eskiliği görün işte.

      Belki'de Proto Yunanca veya Ermenice konuşanlar, Hititler gibi çok daha eski bir dönemde gelseler idi Anadolu topraklarına, Ermenice ve Yunanca da, bu dil ailesi gibi vb. bir ayrı birer, Anadolu dilleri isimlendirmeli bir şekilde adlanrılacaklardı, Fakat Bozkır göçü sonrası kısmen Paleo-Balkan kökenli diller sınıfındalar,

      Demek istediğim, Artık Y dna ve mtdna sonrası, Güneş dil teorisi bağlantılı vede bilimsel alt yapısı vede hiç bir gerçekliği olmayan Mavi Anadoluculuk'ta komik geliyor ve kimse bu zokayı yutmuyor vede yalan söyleyemiyor.

      Günümüzde çok kalabalık olup, sadece azınlık bir kısmı milattan önce, geriye kalan çoğunluğu ise Milattan sonra geç antik çağda gelip, doğurganlıkla savaşmadan Anatolya yı istila eden Haplogurup E-J-G Baba soylu Tembel ve Hırsız Mezopotamyalılar vede Natufianlar bu toprakların yerlileri olmayıp ve ayrıca Hititlerin vb.lerinin de mirasçıları ve torunları da değiller dir.

      Torunlar ve mirasçılar bellidir. Anadolun kuzeyinden Ararat ülkesinin vadilerine kadar uzanan R1b lerin Atalarıdır. Fakat bu torunluğu vede mirası ise hak edenleri yalnıca Ermenistanda ki bölümüdür.
      Neden mi ! Bu gördüğünüz Anadolu da ki vede Ararat vadilerindeki dev manastırların ,tapınakların vede kiliselerin ustaları ve mimarları onlardır da ondan.

      İnanın ! maksadım trollük değil, sadece hakikatleri söylüyorum bilimsel olan vede tarih ile uyumlu genetik veriler ışığın da.

      Unutmayın Hititlerin Saban kırma cezasının altında sadece tarım yapmamak değil buna bağlı olaraktan Mezopotamyalıların vede Natufianların çalışmaması vede arsızlıkları yatıyor.

      Bu topluluğun torunları da bugün böyle tembeller hatta öyleki kendi devletlerinin hulufe olarak dağıttığı makarnaları yiyiyorlar, orta çağda ki dedeleri Beyazların yaşadığı Viyana surlarını aşamayınca çok kurnaz olan bu topluluklar da Avrupaya mülteci olarak gidip nüfus doğum artışı ile oraları istila etme derdindeler, emellerine ulaşacaklarını sanıyorum ama şöyl ki Beyazlar /Avrupalılar toplanıp Marsa gidince ! belki Avrupanın'da hakimi olurlar,

      Sevan Hocama Selam ve Teşekkürler.

      Delete
    2. Haplogrup ve R1b yerine Koç burcu ve Jüpiter'in yükselenini koyun, eşit derecede bilimsel olur, üstelik okuması daha zevkli.

      Delete
    3. @Anonymous April 6, 2019 at 12:24 AM

      sevgili kankamınoğlu bu kafayla güzel paşa yahnisi olur, kankamın oğlu diyorum bunu lafın gelişi değil bilimsel bir gerçeğe dayandığı için söylüyorum, öncelikle hakkında bir kaç varsayımda bulunayım daha sonra kendi bakış açımı sana yazayım

      muhtemelen avrupada gurbetçi olarak bulunan ve yaşadığım kültürel şok ve pisikobiyolojik eziklik neticesinde bir yere ait olma duygusu dürtülenmiş yer yer palazlanmış bir haleti ruhaniyede konuştuğun türkçeyi de hesaba katarsak zurnanın o hani en ince bir türlü çıkmayan o tizz zıırttttttt kısmındasın kardeşim öncelikle hayırlı olsun dileklerimi burdan tüm sevdiklerine gönderiyorum

      he bunu nereden bildiğime gelirsek o ben de kalsın güzel kardeşim


      şimdi haplogrup muhabbetlerine kabil biri olarak fakat uzun zamandır bıraktığım için kalkıpta kastettiğin grupların kime ait olduklarına bakmadım ama bu kafalardan uzaklaşmış ve hatta yaşça senden küçük biri olarak söylüyorum, öncelikle babanın dedenin bilmem kim olduğunu hangi topraklara ait olduğunu bulmaktan evvel kendine şu soruyu sor

      neden ben bu kadar eziğim

      neden ben bu kadar aşşağıda hissediyorum kendimi

      neden ben kendimi ütopik ve mitolojik toz pembe tarih tasvirleriyle güçlü hissetme eğilimindeyim

      anadolunun gerçek yerlisi benim dedelerim ohh be çok önemli ve çok mühim biriyim artık

      biryerlerime kına yakıp oynamalıyım

      kankamın oğlu

      ne zaman bıraktım biliyo musun ben bu işleri şu an dünyada multination denen devletlerin haplogrup haritalarına baktım ve sonra avrupanın grafiklerine baktım

      sonra diğer devletlere de baktım

      sonra geldim türkiyeye baktım ve şu an dünya üzerinde iddaa ediyorum türkiye coğrafyasının ihtiva ettiği kadar ırk çeşitliliği başka hiçbir ülke gösteremez olduğunu gördüm

      evet dünyadaki en çorba konumdayız kardeşim bunu çok emin söylüyorum neden çünkü mültination devletlere gidenler gelenler belli iken bu toprakta irili ufaklı ucundan kıyısından 22 çeşit farklı topluluk yaşıyor

      amreikaya italyan gitmiş afrikalı gitmiş irlandalı gitmiş alman gitmiş üç gitmiş beş gitmiş nerden gittiği belli iken burada nereden geldiği belli olmamakla birlikte bir çok grubun yan kolları da ikamet etmekte herneyse geçç

      ben şimdi sana şunu söyleyeyim kardeşim avrupayı da gördüm avrupa kafasını da biliyorum seni de biliyorum senin kafatasının içinde oluşan o hava kabarcığı doldurmaya çabanı daı görüyor saygıyla karşılıyorum hatta sevan üstadın içten içte ülküsel ütopyalarını da hissediyorum hoşuma da gidiyor onunla birlikte ermeni oluyor türkiyeye oralardan bakıyorum

      neden mi

      çünkü bir zamanlar ben de…

      ben de hissederdim senin gibi kardeşim

      elimde avucumda olmayanı bu hülyalarla geçiştirmeye çalışırdım

      atalarım yazıyı bulmuş parayı bulmuş, saat kurmuş takvimi yapmış felan istiyorum anlatabiliyomuyum, önemli olduğumu hissedeyim istiyorum

      hatta bak nereye getirecem birara defineciliğe merak saldım her zaman gezdiğim dağ bayır tepede düşünürdüm ulan derdim acaba bu bastığım toprağın altında ne var sonra kendi kendime şu cevaba nail oldum yav kardeşim dedi, adamlar zaten (günümüze kıyasla) gariban yemeğini topraktan çıkratıyor ne gömebilir ki, kaldı ki uzay çağındasın halen asıl hazine elinin altındayken gariban insanların yok kıyıya köşeye gömeceği üç beş bozuk paraya mı hevesleniyorsun


      anlatabiliyomuyum kankamınevladı adamlar yazıyı bulmuş sıfırı bulmuş parayı bulmuş da sen neyi buldun

      tüm ömrünü bu topraklara ait olduğunu kanıtlamakla mı geçireceksin

      ataların her kimse sana iki kelam söz söyleme şansı olsa idi aynen şunu söylerdi emin ol kardeşim

      ileri yavrum artık ileri

      ve bana güvenebilirsin güzel kardeşim senin o mitokondiryal babaannelerin birer şıllıktı ve muhtemelen o hiç olmak istemediğin ırklardan birine ait iken dedelerine kaçtı

      ha bu arada dedelerinden hepsi süt gibi beyaz sanıyorsun ama bilmem kaçıncı jenerasyonda sana söylememi istemezsiz o çocuk kimlerden oldu

      burası anadolu canısı işine gelirse

      Delete
  5. Türk Ulusu Boylar birliğidir.Çok geniş topraklara yayılmışlardır.Bu boylar İskit zamanında birleştiler. Orta Asyalı Bozkır boyları ve diğer boylar İskit devletinde birleştiler. Sonra Hun ulusu ile Mançur Boyları, Moğol Boyları diğer boylar Hun ulusu altında birleştiler sonra Göktürk, Köktürk, Mavi Kanlılar ulusu çıktı keza o zamanlarda Kırgızlar,Uygurlar,Oğuzlar bu ulusa katılmamak için çok uğraştılar.Kılıç zoru ile bir nevi Türklük bilincine sahip oldular.Sonra bu Oğuzlar ve diğer boylar Anadolu'ya İran ve Kafkasya üzerinden göçler düzenlediler. Bilinçsiz sonradan Hellenleşmiş Anadolu Halkını Türklerştiler ve yeni bir yapı ortaya çıktı. Anadolu Türkü. Oğuzların genetik yapısı diğer boylardan elbet farklıydı çünkü Oğuzlar Hazaryalı ve Kafkasya,Alt Batı Sibirya'da yaşıyorlardı. Anadoluların Türk olması ilede dahada uzaklaştık lakin bunların bir önemi yoktur. Türklük genetik kavramlarla sınırlandırılamaz.Ayrıca şuan Anadolu Coğrafyasında yaşayan halka yeni ulus takmak ve onlara Anatolyan demek bu halkı uyuşturur ve çok barışçıl ve hedeflere açık bir hale getirir. Diğer komşu uluslar ile kültürel bağlarımızın olması bunu yapmamıza neden olamaz.Türk ulusu bunlara yüzyıl önce bir İmparatorluğa sahipti. Bir İmparatorlukta bir boy gibi devlet yönetemez kendi nüfsundan fazla yabancı nüfusu sahipti elbette onların değerleride bizim kültürümüzü etkiledi. Önemli olan husus yeni bir Türk ulusu oluşturulmasıdır aynı Göktürk zamanında ki gibi yoksa yakın bir çağda yok olucaz.

    ReplyDelete
    Replies
    1. Yok olmanızın sakıncası nedir, onu da açıklasanız?

      Delete
    2. Yok olmak demişken:

      https://m.youtube.com/watch?v=-xuBSDxfEV8

      Delete
  6. Sevan Bey, Evliya Çelebi Türk ve Türkmen'i hep ayırarak söylemiş ki bu da onların farklı olduğuna işaret eder gibi geliyor bana. Türk terimi yüzyıllardır Müslüman'ın eşanlamlısı olarak da kullanılıyor. Kanımca Türk, Türkleşmiş yerlileri (Rum ve Ermenileri) Türkmen de çoğunlukla Alevi-Bektaşi'leri kastediyor.

    ReplyDelete
  7. Sevan Bey, Evliya Çelebi Türk ve Türkmen'i hep ayırarak söylemiş ki bu da onların farklı olduğuna işaret eder gibi geliyor bana. Türk terimi yüzyıllardır Müslüman'ın eşanlamlısı olarak da kullanılıyor. Kanımca Türk, Türkleşmiş yerlileri (Rum ve Ermenileri) Türkmen de çoğunlukla Alevi-Bektaşi'leri kastediyor.

    ReplyDelete
  8. Benim soyum Ahmet Yeseviye dayanır .. Ben Piri bilmem neyin torunuyum.. Biz Horosandan geldik.. şeklindeki ifadeler bir nevi Biz Orta Asyadan geldik anlamına gelmiyor mu ? Atalarım Orta Asyalı söylemi demek ki eskiden beri kullanılan bir ifade. Yanlışmıyım

    ReplyDelete
    Replies
    1. Elbette o devirde modern Batı kaynaklı Orta Asya tabiri yok, bugünkü Orta Asya'ya tam denk düşen bir kavram da yok. Horasan yaygın kullanımda bugünkü Orta Asya topraklarını da kapsayacak şekilde orta İran'daki Kevir Çölünün (Deşt-i Kevir) doğu ve kuzeydoğusuna düşen toprakları ihtiva ediyordu, çok geniş bir coğrafya yani. Ama Oğuz/Türkmenler Horasan coğrafyasının kuzey periferinde yer alan Aral Bozkırından (bugün Kazakistan topraklarında kalıyor genel olarak) yayıldılar Selçuklu devrinde. Göçebe olduklarından herhalde "şu yerleşim biriminden geldik" diyecek halleri yoktu, onun yerine yerleşik İranilerden öğrendikleri Horasan tabirini kullanmayı uygun görmüşler Selçuklu devri göçlerinin çıkış yeri olarak.

      Delete