Thursday, January 30, 2020

Hem ırkçı, hem faşist, üstelik halk düşmanı


Namussuzluk sanırım Türkiye’de Corona virüsünden daha bulaşıcı bir hastalık. Bunları yazan Cafer Solgun adında, kırk yıldır “solculuk” ve “devrimcilik” satarak geçimini temin eden bir vatandaş. Sıfır entelektüel birikim, sıfır emek, sıfır üretimle işini sürdürenlerden.
Bu adamı kudurtan ne biliyor musunuz? Çok basit, çok düz bir hadise. “Yedi ceddini sikeceğiz, Ermeni dölü, dedeni siktik, gavur, bekle geliyoruz, Türk’ün intikamı, ay yıldızlı bayrağı bilmem nerene dikeceğiz” mealinde bin beş yüz (daha sonra dört bin) mesaj geldikten sonra, “bunların tümü geberse dünya daha güzel bir yer olmaz mı” diye yarı ciddi sormuşum. Mesele bu. Çıldırtmış Cafer Ağayı. Tıpkı ülkücü-bayrakçı tosuncuklar gibi, “devrimci” arkadaşımız da kaldıramamış bu denli vahim bir ırkçılığı.
Bunu neden ırkçılık olarak algılamış, esas enteresan olan mevzu o. İyi düşünün bakın, o detayı anlarsanız gerisi çorap söküğü gibi gelir. Arkadaş Nişanyan görünce otomatik refleksle “Ermeni” düşünüyor; başka bir şey düşünemiyor.  Eh Ermeni olduğuna göre soykırım davası güdüyordur (biz “solcu” olduğumuzdan bunu anlayışla karşılarız), Elazığlıları da -- %91 oranında faşist, %100’e yakın oranda cahil, bağnaz, saldırgan ve tecavüz saplantılı oldukları için değil -- soykırım davasından öldürmek istiyordur. Başka neden istesin ki? 
Nişanyan görünce otomatik refleksle “Ermeni dölü” düşünen harbi faşistten özünde bir farkı olmadığını görüyorsunuz bunun değil mi? Kelime seçiminde fark var sadece. Harbi faşist gavurdan korkar ve nefret eder. Bunlar teorik bir düzlemde seni kendilerine müttefik sayar, “sen de mazlumsun gardaş” makamından girer. Ama beklediği ve tahmin ettiği tarzda müttefik çıkmazsan harbi faşistten beter ağzını bozar. İşin özü bu: Sana bakınca SADECE gavur, pardon “Ermeni kardeşimiz” görüyor. Düşünceleri, kişiliği, “özgül ağırlığı” olan bir birey olman ihtimali bunların DA kitabında yok.
Ağzını bozmadan bir satır evvel mutlaka Hrant Dink adı rahmetle ve hafifçe ses titreterek anılacaktır. Çünkü Hrant tam onların beklediği ve beğendiği tarzda müttefiktir, “mazlum gardaş”tır. Ermeniye yakışır bir şekilde boynu bükük bir güvercin olmayı bilmiştir. Kimliğini, tam da bekledikleri gibi, “Ermenilik” üzerine kurmuştur. Ya da öyle zannetmek işlerine gelir. Hrant’ın silahlı Marksist-Leninist devrim örgütü üyeliği yıllarını anımsamak istemezler.
Attığım tweet’lerde ima yollu dahi olsa Ermenilik davası, yahut Ermeni-Türk meselesi var mıydı? Elazığlılar bir ırk mı? Onu bırak, soykırım davası güden bir insan, yaşamının altmış yılını Türkiye’de, üstelik Ermeni gettosundan manen ve maddeten fersahlarca uzak yerlerde geçirebilir mi? Akıl var mantık var yahu! İki defa Türkle evlendim, beş çocuğumun en az üçü az çok Türk sayılır. Onlara da mı kan davası güdeyim?
Türklük benim nazarımda bir ırk değil bir kültürdür; her zaman da böyle düşündüm. Bu kültürün, Devlet ideolojisi ve Milli Eğitim kurumları güdümünde son yüz yılda evrilmiş olduğu biçimleri, evet, nefret edilesi buluyorum. Çoğu zaman iyimser olup, akıl ve mantık ve eğitim yoluyla bu habis kültürün giderilebileceğine ya da en azından geriletilebileceğine inanıyorum veya inanmak istiyorum. Bazen umutsuzluğa kapılıp “gebersin deyyuslar” dediğim de oluyor. Türkçülerden, vatanmillet sakaryacılardan, bayrakçılardan tiksiniyorum. Ama Türklerle bir derdim yok. Hiçbir zaman olmadı. Objektif bakarsanız basbayağı Türküm. Yabancı biri hiç tereddütsüz beni öyle görür. O kadar kirletilmiş bir sözcük olmasa, sorulduğunda - belki hafifçe omuz silkip - “Türküm” derim.
Doğrusu Ermeni olmak bir yerde işime geliyor. Eskiden beri bilirdim de son 12-13 yılda bunun daha fazla farkına vardım. Kendimi toplum vasatının dışında konumlandırmama yardımcı oluyor. Türk kültürüne farklı bir perspektiften, “dışarıdan” bakmamı kolaylaştırıyor. Kendini Kürt, Laz, LGBT, hatta ayıptır söylemesi feminist olarak konumlayan arkadaşların birçoğunda da benzeri bir kaygı seziyorum. “Ben sizden değilim kardeşim” deme ihtiyacına dayanak arayışı. Kara bir heyula gibi memleketin üstüne çökmüş konformizm kabusuna nanik çekme cesareti veren bir kuvvet şurubu.
Soykırım meselesindeki tavrımı da kırk defa anlattım, bir daha şey edeyim sıkılmadınızsa. Ortada birazcık tarih bilen kimsenin inkar etmeyi aklından dahi geçiremeyeceği bariz bir olgu var. Bunu yalanlayanların a) cehaleti, b) ikiyüzlülüğü beni hasta ediyor. Bazen gözlerine gözlerine sokmaktan zevk alıyorum. Lakin bunca tarihi boşuna okumadım. Bizimkilerin - ve solculuk oynayan kardeşlerimizin çoğunun - aksine, Çerkes soykırımını da bilirim, Rumeli tehcirini de bilirim, Peloponnes’in ve Eğriboz adasının Türklerden nasıl arındırıldığını da bilirim. Bizimkiler can ötekiler patlıcan demeyi kendime yediremem; diyenleri de feci surette itici bulurum.
Hoş, “biz” kim onu bile hiç bilmedim ki?
Elazığ’a ilişkin sohbetimizde eski tarihe ilişkin sadece bir küçük değinme vardı. “Gasp edilmiş emlak üzerine kurulu” dedim. Türkiye’nin büyük kısmı ve özellikle doğu illeri çoğunlukla böyledir, evet, Elazığ köyleri de bunun şahikalarından biri. Ama derdim mal davası değil: bana ne maldan? Mesele gayrımeşru olarak edinilmiş malın doğurduğu ahlaki yozlaşmadır. Dünün değil BUGÜNÜN problemidir. İsterik hale gelmiş olan bağnazlığın, saldırganlığın, elindeki tek silahı olan penisiyle etrafa gözdağı verme hırsının temelinde kısmen bu olgu yatar diye tahmin ediyorum.
Elazığ özelindeki diğer belirleyici olgu ise Kürt aşiretlerinin baskı altında Türkleşmesidir, ki ona da değindim meşhur tweetlerde.
Korkan insan gaddar ve ikiyüzlü olur. O döngü üç, dört, beş kuşak boyunca katmerlenerek kendini beslemişse artık korku mazeret sayılamaz; gaddarlık ve ikiyüzlülük o insanların ikinci doğası haline gelmiştir; kent kültürünün belirleyici ögesi olmuştur. Oturup düşünmek gerekir, bu insanlar ne olacak, Corona virüsü gibi insanlığa verdikleri ve verebilecekleri zarar nasıl önlenecek.
*
Namussuz takımının tekrarlamalara doyamadığı diğer temayı da okuyoruz yazıda. Gerzeklerin kavramaktan aciz olduğu bu lafları Nişanyan neden söylüyormuş? “İlgi ve dikkat çekmeyi” çok sevdiğinden.
Kabul edelim: bir insan yazı yazıyor yahut sahneye çıkıyorsa elbet ilgiden hoşlandığı için yapıyordur, yoksa neden çeksin o çileyi? Cafer Ağa da belki işçi sınıfı ve ezilen halklar yazılarından istifade edecek diye kendini kandırıyor olsa da, son tahlilde her yazar gibi “bak bana, bak bana, ne gozel yazıyorum” duygusundan nefsini arındırmış değildir, sanmam.
Cenabı hakkın takdiri ya da cezasıdır, bilmem, ilk çocukluğumdan beri bulunduğum her ortamda her zaman ilgi ve dikkati üzerime çektim. Bunun için belirgin bir şey yapmam gerekmedi; istesem de istemesem de öyle oldu.  Doğrusunu isterseniz usandım. Hele cehelenin ilgisinden her zaman nefret ettim. Bir bok anlamazlar, kafalarını bürümüş duman bulutları içinden bir şey gördüklerini sanırlar, öyle değil deyince “vay bana aptal dedin” deyip düşman olurlar. Al başına belayı.
Burada “halka” hitap etmiyorum. Öyle bir isteğim ya da niyetim yok. Özenle budamaya çalıştığım aşağı yukarı on bin kişilik bir kitleyle, birtakım kafamı meşgul eden sorunları, birtakım meraklarımı ve keyiflerimi paylaşıyorum. Hepsi bu. Sorduğum bazı sorular ya da vardığım bazı sonuçlar bazılarını irkiltebilir. Normaldir, beni de irkiltiyor bazen. Haritasız yolculuk öyle bir şey; ummadığın şeyler çıkar karşına. Ama tahmin ediyorum ki irkilen ve şaşıranların birçoğu dahi aşağı yukarı ne yapmaya çalıştığımı anlıyor, ya da, yolda zorluklar da olsa, geziden hoşlanıyordur.
Şok geçirip sayıklamaya başlayanlar bellidir. Cahil takımının doğal refleksiyle hemen terbiyesizleşirler. Dakika sektirmeden onları blokluyorum. Bloklu hesap sayısı on bini buldu sanırım. Salaklara dert anlatmak gibi isteğim yok. Bilmesinler, okumasınlar, şoke olmasınlar: onlara da yazık.
Peki şimdi soralım: insanları şoke edeyim, ilgi çekeyim diye kıvranan birisi, şoklanma potansiyeli yüksek olan klas müşteriyi neden dükkanından kovar ki sizce?

19 comments:

  1. hoca, hadi, bu açıklamalarını, ne demek istediğini anladık, belki kendini tam iyi ifade edemedin. Ama Elazığ'ın çoğunun Zaza olmasına rağmen niye hala sadece Türk ve Kürt diye tarif ediyorsunuz? Elazığ'dan sadece Türk değil, Zaza milliyetçisi de çıkmıştır. DEZA-P partisini kuranların arasında Elazığlılar da var.
    Ki, sizin bu konuda başınıza bela açtığınız, değerli makaleleriniz de var.

    ReplyDelete
  2. Elazığ'ın çoğu Zaza'dır, Türk ve Kürt değil. Elbette onlar da var. Eskiden Ermeni ve Süryani de vardı, artık olmaması bizim utancımızdır.

    ReplyDelete
    Replies
    1. tamam hadi kürtleri böldünüz, ayırdınız sonuçta türkiyede etnik ifade özgürlüğü problemi var bir zaza olunca bunu yaşamayacakmısınız yada yaşamıyor gibi mi yapacaksınız

      Delete
  3. içinizi rahatlataccaksa hen her sabah türk olmaktan utanarak uyanıyorum.hele sol? bir omuzda ahmet kaya cepte malboro ayakta harley davidson bot bakışlar kebap (iyi kız tavlar) kafada tangırtılar... soldan da utanıyorum. çok şeyden utanıyorum esasen...hakkınızda yazılanları okumamanızı öneririm. laf anlatamadığınız gibi (inanın imkansız) boşuna zaman kaybı olur.

    ReplyDelete
  4. Çocukken ilk jül vern okuduğumda yaşadığım tarifsiz his 30 yıl sonra senin yazılarında bidaha çıktı ortaya.tamda söylediğin gibi.gezmek.journey neyse artık.lutfen yazmaya devam et.digerlerini bilmiyorum ama benim kafamı açtın.cok işe yaradın saolasin.

    ReplyDelete
  5. sn nişanyan,
    babacığımın sizin cafer bey ile olan kavganızı- babam yaşıyor olsa idi- "it dişi, domuz derisi" diye yorumlardı.
    zamanında siz de en az bu arkadaş kadar, kemalist yönetimi yıkmak için uğraşmadınız. siz ateizminizi vurgulamasaydınız, hakkınızdaki tüm davalar, sümen altında kalacaktı.
    siz ve cafer bey gibiler, cumhuriyet'i yıkmak için, kemalist ordunun yapısını bozmak adına yan yana aynı saflardaydınız. hep aynı idealler uğruna yanyana aynı saflarda yürüdünüz. sözde ergenekonculara sövdünüz ve yerine ne gelirse gelsin deyip- herkesle kemalist devleti yıkmak için canla başla mücadele ettiniz.
    o yüzden, armenofil olan rahmetli babamın cümlesini dikkate alınız.
    saygılarımla.
    dr ali rıza sığırcı

    ReplyDelete
    Replies
    1. Kemalist faşizmi yıkmak için verdiğimiz mücadele geçmişimizin onur sayfalarıdır. Cafer Beyi de o konuda takdir ederim.

      Delete
  6. Şoklamaya devam üstat. Bazen kantarın topuzu "görece" kaçıyor ama takipteyiz, sıkıntı yok.

    ReplyDelete
  7. Efendim evvela soruya cevap vererek başlayayım; insan bu müşterileri psikolojik saiklerle kovar, emosyonel kontrolü kaybettiği için kovar.

    Öfkenizin derindeki sebebini bilemem ancak görünürdeki sebebini söylemişsiniz yazınızda; rahat rahat türk olmak istiyorsunuz. bu bahsettiğiniz, ırkçılık, devlete tapıcılık ve anti-entelektüellik ayrışsa türk milliyetçiliğinden, rahat rahat türk olacaksınız. "mother"land ile böyle bir yabancılık ve sevgi ile karışık ambivalan/ikircikli ruh hali böyle çıkışlar yaratır. türkiye ve türk dili/tarihi vs. ile bu kadar haşır neşir olmanız başka nasıl açıklanabilir? Bazen (üvey) annesine kendini sevdirmeye çalışan bir çocuğun gayreti ile o çocuğun hırçınlığını görüyorum sizde.

    fikirlerinize saygı duyuyorum, o sebep duygularınızı biraz daha kontrol etmenizi istirham ederim.

    ReplyDelete
  8. İlginç. 'Gasp edilmiş emlak' ifadesini görünce ben de etnisite veya soykırım temelli bir eleştiri yaptığını düşünmüştüm. Doğru anlamamışım.

    ReplyDelete
  9. elazığın yüzde 91 nin faşist cahil olduğunu söylüyorsunuz.bunun siyasi çıktısının akp mhp oy oranına dayandırıyorsunuz.siz bizzat akp ye oy verdiniz bu şu anlamamı geliyor sizde faşizmi yobazlığı bir dönem onayladınız.

    ReplyDelete
  10. Bir felaketten sonra yapmış olduğunuz yorum muhakkak sizin gibi düşünmeyenlerin tepkisini çeker.

    ReplyDelete
  11. Türkiye'de en yaygın görülen psikolojik bozukluklardan birisi insanların kendi kimliklerini, davranışlarını, düşüncelerini başkalarına atfederek aslinda kendilerine ait olan bu kavramlar üzerinden başkalarını suçlamalarıdır. Mesela İsrail-Filistin meselesi, Holokost gibi konular hakkında pek çok kişi "Nazilerin Yahudileri katletmesi çok kötü, katliam yanlış, fakat bu namussuz İsrail, haysiyetsiz Yahudiler masum Müslümanları, Filistinlileri katlediyor" şeklinde özetlenebilecek bir söylemi yüzümüze vuruyor. Bu söylemdeki asıl mesajın "Yahudilerin canı cehenneme, iyi ki de Naziler bunları gebertti" olduğu akıl sahibi olan herkese âşikâr oluyor. Aslında katliamı arzulayan birisi katil olmayanları katillikle suçluyor. Cafer Bey gibi kendisi gibi düşünmeyen herkese düşman olan solcularda da bu tutuma sık sık rastlanıyor, özellikle "faşist, emperyalist" gibi bomboş lafları kullandıklarında.

    ReplyDelete
  12. "Doğrusu Ermeni olmak bir yerde işime geliyor. Eskiden beri bilirdim de son 12-13 yılda bunun daha fazla farkına vardım. Kendimi toplum vasatının dışında konumlandırmama yardımcı oluyor. Türk kültürüne farklı bir perspektiften, “dışarıdan” bakmamı kolaylaştırıyor. Kendini Kürt, Laz, LGBT, hatta ayıptır söylemesi feminist olarak konumlayan arkadaşların birçoğunda da benzeri bir kaygı seziyorum. “Ben sizden değilim kardeşim” deme ihtiyacına dayanak arayışı. Kara bir heyula gibi memleketin üstüne çökmüş konformizm kabusuna nanik çekme cesareti veren bir kuvvet şurubu."

    Kürtçe ve Kürtlükle bir alakası kal(dırıl)madığı halde yıllardır Kürt hareketi dışında hiç bir partiye oy vermemek bir yana sempati bile duymayan ben diyeyim onbinler siz deyin yüzbinlerin neden öyle olduklarının harika bir çözümlemesi.

    ReplyDelete
    Replies
    1. "Doğrusu Ermeni olmak bir yerde işime geliyor. Eskiden beri bilirdim de son 12-13 yılda bunun daha fazla farkına vardım. Kendimi toplum vasatının dışında konumlandırmama yardımcı oluyor. Türk kültürüne farklı bir perspektiften, “dışarıdan” bakmamı kolaylaştırıyor. Kendini Kürt, Laz, LGBT, hatta ayıptır söylemesi feminist olarak konumlayan arkadaşların birçoğunda da benzeri bir kaygı seziyorum. “Ben sizden değilim kardeşim” deme ihtiyacına dayanak arayışı. Kara bir heyula gibi memleketin üstüne çökmüş konformizm kabusuna nanik çekme cesareti veren bir kuvvet şurubu."

      İlk defa bu blogunuzu okuyorum ama bu kısmı okuyunca aklıma aile soy ağacımdan babaannemin Girit'ten göçmüş olduğunu görünce yüzüme yayılan saniyelik rahatlama hissini tekrar yaşadım.

      Bahsettiğiniz türden vatan ve bayrak sevdalıları da benim kendime Türk diye adlandırıyor olmamı çok zor yapıyor ama onlara rağmen ve inat, Türk olmanın bütün yanlışı ve doğrusuyla bu kültür için emek harcamayı hayal ettikçe kanım kaynıyor ve seviniyorum.

      Delete
  13. "Akp Elazığ milletvekili Mehmet Ağar, 41 kişinin hayatını kaybettiği, 1600’den fazla kişinin de yaralandığı depreme ilişkin “göçük altından ‘başım açık, beni çıkarmayın’ diyen teyzelerimizin inancı ve imanıyla Allah bu şehri, bu ülkeyi koruyor. ” dedi"

    Bu toprakları vede İnsanını çok iyi tanıyan ve bu toprakların has evladı olan Sevan Üstad'a selam olsun. Meğer Üstad boşuna atmamış O twitleri.

    Dün Üstada doğruları söylediği için saldıran Ekşici Çomarlar ise bugün, Elazığın vb. yerlerin aynası olan Mehmet Ağar'a saydırıyor.

    ReplyDelete
  14. Hocam sayenizde Cafer Solgun'u tanimis olduk. Onun da Ahval de podcastleri varmis, güzel bir Dersim katliami anlatisi vardi. Durduk yere sana laf sokmasi basit bir cikar iliskisine isaret ediyor sanki.

    ReplyDelete
  15. "Kendini Kürt, Laz, LGBT, hatta ayıptır söylemesi feminist olarak konumlayan arkadaşların birçoğunda da benzeri bir kaygı seziyorum. “Ben sizden değilim kardeşim” deme ihtiyacına dayanak arayışı. Kara bir heyula gibi memleketin üstüne çökmüş konformizm kabusuna nanik çekme cesareti veren bir kuvvet şurubu." Aynı kaygılarla ve de bazen sırf i*neliğine bazen afedersin ermeni,bazen kürt, bazen alevi oldugum intibaını uyandiriyorum. Bazen de acik acik ben kendimi kürt hissediyorum, öyleyse kürdüm diyorum. Manevra sahasini da cok genisletiyor. Malum turk sunni olunca kalıba ters birsey soyledigin zaman yadirganiyor.(cunku hepimiz tornadan ciktik) Bu ozgurce konusma ruhsati icin delirmeye deger belki de.

    ReplyDelete