1. Turizm sektörünün ayağa kalkması zor görünüyor. Ev hapsi uygulaması
yumuşatılsa bile seyahat kısıtlamaları uzunca süre devam edecektir. Bulaşma
korkusu insanların seyahat alışkanlıklarını etkileyecektir. Ekonomik daralma
nedeniyle turizm gibi “keyfi” harcamalar kısılacaktır.
Bazı oteller ve havayolu şirketleri fiyat kırarak ayakta kalmaya
çalışabilir. Çok sayıda firmanın bununla rekabet edemeyerek iflas etmesi
kaçınılmaz görünüyor. Küçük aile işletmeleri daha küçülerek fırtınayı belki
geçiştirebilir. Krediyle iş döndüren orta boy firmaların hiç şansı yok.
2. Restoran, kafe ve eğlence yerlerinden çok azı ayakta kalacaktır. Bulaşma
korkusu ve ekonomik daralma, talebi radikal şekilde baskılayacaktır. Buna
karşılık girdi maliyetlerinde artış kaçınılmaz görünüyor. İstanbul ve New York
gibi şehirlerde var olan işletmelerin yarısı kalsa mucize sayılır.
3. Karantinanın ekonomik sonuçları ay sonunda – daha net olarak Mayıs ayı
sonunda – kendini gösterir. Modern dünyada ailelerin başlıca üç büyük harcama
kalemi var: 1. kira, 2. mortgage ve diğer kredi ödemeleri, 3. elektrik, gaz ve
diğer utility ödemeleri. İki-üç aylık gelir kaybı sonucunda bu ödemeleri
kimlerin ne ölçüde sürdürebileceği belli değildir. Halka bedava para dağıtma
sözü veren ülkelerde dahi, henüz kira, mortgage, kredi kartı ve utility affına
dair ciddi bir öneri duyulmadı.
Kredi geri ödemelerinde yaygın aksama bankaları çökertir. Kira ödemelerinde
yaygın aksama gayrimenkul değerlerini düşürür, bu da mortgage krizine yol açar.
Elektrik ve gaz şirketlerinin nakit sıkıntısına girmesi keza finans kurumlarını
boğar. Finans sisteminin bu krizden sağ salim çıkması imkansız görünüyor.
4. Devletler sonsuz kredi yaratarak krizi aşabilir mi? ABD ve Avrupa ülkeleri
kamu borcunu GNP’nin %120’sine çıkardı veya çıkarmak üzere, yani 2. Dünya Savaşı
sonundaki rekor seviyeyi aştılar. Bu gidiş sürdürülebilir mi?
Cevabı kimse bilmiyor sanırım. 1945’te atlatıldıysa şimdi niye olmasın?
Çünkü durum farklı: 1945’te geleceğe güven vardı şimdi yok, muazzam bir savaş
kazanıp dünyaya egemen olmuş bir ülke vardı şimdi yok. Farzet bir süre
başardılar. Uzun vadede borcu idare etmek için vergileri artırıp kamu hizmetlerini kısmaktan başka
çıkış yolu yok. Kırk yıldan beri o çareyi sonuna dek zorladılar, ahali isyanın
eşiğine geldi. Daha ne kadar zorlayabilirler?
5. Dünyanın her yerinde gıda sektörü uluslararası ticarete bağımlı.
Ülkelerarası ticaret hemen hemen sıfırlandı; yeniden eski seviyelerine dönmesi
de şimdilik zor görünüyor. Kaç ülkede kıtlık olur? Kıtlığın siyasi sonuçları ne
olur?
6. Petrol krizi Rusya’ye diz çöktürür mü? Çöktürmesi kuvvetle muhtemeldir.
Ancak milyon defa tekrarlansa da egemenlerin öğrenmekten aciz göründükleri ders
bir daha tekrarlanırsa şaşırmamak gerek: Köşeye sıkıştırılan kedi teslim olmaz,
saldırır. Rusya belki şimdilik saldıramaz, ama Çin’e yanaşması kaçınılmaz
görünüyor.
America'da bu kadar quantitative easing yapılıyor, havadan bonkers para dağıtılıyor. Bütün üretim durmuş fakat The Dow Jones, S&P500 all time high, çünkü American devleti habire para pompalıyor. Hele Tesla'nın satışları dibe çöktüğü halde shareleri 90% arttı. Bu trilyonlarca para basmanın neticesinde işler normale döndüğünde hyperinflation patlak verebileceğini söylüyor bazı aklı başında ekonomistler.
ReplyDeleteHani "utility" falan şaapmışsın da oradan just sayin'.
1-5 katılıyorum, 6 hariç
ReplyDeleteRusya Çin'e şuankinden daha fazla yakınlaşamaz, bunu birkaç sebebi var:
Halihazırda Rusya Çin'e yüksek teknoloji transferi kısıtlı bir şekilde yapıyor, Amerikanın aksiyonları ne olursa olsun bu şekilde devam edecektir
Rusya Çin'den aklınıza gelebilecek herşeyi alırken, Çİn Rusyadan sadece hammadde alıyor
Sonuncusu ise, Çin'in Rusya'nın toprağında gözü var
Büyük falso!
DeleteÇin Tayvan'ı almadan hiç kimsenin toprağına göz dik(e)mez. Çünkü o zaman Tayvan'ı ebedi kaybeder.
Ayrıca Çin, Rusya'dan sadece ham madde değil, ciddi miktarda askeri teknoloji satıyor.
Çin'in yeni jet motoru geliştirmesi, karadan havaya füze sistemleri, yeni helikopteri, hatta şu an destroyerlerinde kullandığı AESA radarı hep Rusya'nın son on senedeki teknoloji yardımıyla gercekleşebildi.
Bırak Tayvan'ı, Hong Kong bile asla ve sonsuza kadar kayıtsız şartsız Çin egemenliğine girmeyecek. Bu akıllı, kültürlü ve hürriyet havasını teneffüse alışmış insanlar, hiç böyle sefil, aşağılık bir rejimde yaşamayı kabul eder mi?
DeleteTalep çöküşü Brezilya, Afrika ülkeleri Güneydoğu Asya gibi önemli hammade ve endüstriyel bitki üreticilerini de vuracak.2008 gibi finansal kriz de bile dünya ekonomisi artı büyümüştü bu yıl eksiyi göreceğiz muhtemelen. Sefalet, açlık, kıtlık kapıda gibi. İnşallah talep hızla artar da buvdediklerimiz olmaz.
ReplyDeleteKısa ve orta vadede ekonomik sıkıntılar veya felaketler kaçınılmaz gibi görünüyor. Peki uzun vadede teknolojinin de yardımı ile insanlar ve doğa için daha sürdürülebilir bir dünya kurulması mümkün müdür? İnsanların barınma, beslenme, sosyalleşme ihtiyaçlarını daha kolay karşılayabildiği, çalışma saatlerinin azaldığı, kendini gerçekleştirmek için daha fazla imkanın olduğu bir dünya kurulabilir mi? Yoksa insanın bencilliği ve cahilliği buna izin vermez mi?
ReplyDeleteİlk beşe katılmamak mümkün değil. Özellikle 5.cisi, bir de Türkiye'nin halihazırdaki durumunu düşününce insanın kanını donduruyor. Tahıl ve toptan tarımsal üretimin birkaç yıldır yerinde saydığı dünyanın hiç yoksa önemli bir kısmında kıtlık ve bazı yerlerde düpedüz açlık kapıda ve bunun siyasal sonuçları hiç kuşkusuz büyük olacak.
ReplyDelete6.cısı tartışmalı görünüyor. Üç büyük petrol üreticisi (diğerleri Suudi Arabistan ile her bakımdan son derece netameli shale petrol/gazı sayesinde ilk sıraya oturan ABD) arasında, Rusya en fazla ve uzun süreyle dayanabilecek olanıdır. Tam tersine eski ortaklarını daha da yakınına alması küçümsenmeyecek bir olasılıktır. Çin ile zaten beş altı yıldan beri müttefik ve en az bu kadar zamandır (öncesi de olması kuvvetle muhtemel) istediklerinden değil, olası saldırıyı karşılamak üzere, savaşa hazırlanıyorlar. Asıl sorulması gereken, önümüzdeki dönemde ve en fazla orta ama yüksek olasılıkla kısa vadede, kabağın (konvansiyonel olmayan kaynaklar da göz önünde tutularak) 3 önemli üreticiden (Venezüella, Suudi Arabistan ve İran) hangi(ler)sinin başına, ne zaman patlayacağıdır. Durum tespitlerine bir örnek olarak, aşağıdaki linke bir göz atıp, yorumunuzu rica ederim. https://zeihan.com/oil-the-storm-before-the-really-big-storm/
Not: Çin'in, Rusya'nın toprağında gözü olduğu çok dillendirilen, ama boş bir savdır. Çok uzun bir tarihin dayattığı, hiç de öyle eski olmayan dönemlerin de fazlasıyla pekiştirdiği jeostratejik gerçekler bir yana bırakılsa dahi; Rusya'nın, Çin açısından en başta hidrokarbürlerde, açık farkla en sağlam ikmal kaynağı olduğu ve en önemlisi silah olmak üzere, teknoloji aktarımı göz önünde tutulursa, aralarındaki ilişkinin hiç de öyle tek taraflı olmadığı çok açıktır.
Peki ya halihazırda kanlı bir basur gibi gün gün şişerek avrupayı felç eden mülteciler ve bu mülteci sorunlarıyla boğuşan pek de kalkınmamış ülkeler?
ReplyDelete