Sunday, January 24, 2021

Cumhuriyet ile medeniyet nasıl çatıştı

Cumhuriyetin 1934-35 ‘YeniTürk adları’ seferberliğinde üretilen erkek adlarının ‘erkeklik’, savaş, saldırganlık, güç, ırk, soy, Türklük gibi temaları işlediğini gördük. Kadın adları aynı madalyonun öbür  yüzüdür. Çoğu sevgi, şefkat, çiçek, böcek ile ilgilidir. Şaşılacak bir oranı dünyanın uydusu olan ay’a değinir. Böylece, birincil ışık kaynağı olan güneşe oranla kadının ikincilliği vurgulanmış olur.

Ulu Önderin önderliğinde yaratılan Cumhuriyet adları, adeta çağdaş feminizmin kâbusudur.

Başka türlü olabilir miydi? Nasıl olabilirdi? Hayali bir ülke düşünün, mesela masallardaki Çin diyarı olsun, şöyle erkek adları kullansınlar:

medeniyetin erdemi, medeniyetin ışığı, medeniyetin gündüzü, medeniyetin yüceliği, medeniyeti ihya eden, medeniyetin iyiliği, medeniyetin övüncü , medeniyetin ihtişamı, medeniyetin yıldızı, medeniyetin onuru, medeniyetin kutluluğu, medeniyetin düzeni, medeniyetin güneşi, medeniyetin keskin kılıcı, medeniyetin güzelliği, medeniyetin şanı, medeniyetin azameti , medeniyetin tacı, medeniyetin benzersizliği, medeniyetin kanıtı, medeniyetin dolunayı, medeniyetin son basamağı, medeniyetin günışığı, medeniyetin kıvılcımı, medeniyetin ekseni, medeniyetin öncüsü, medeniyetin meşalesi, medeniyetin muhafızı, medeniyetin kurtuluşu, medeniyetin barışı, medeniyetin başarısı, medeniyetin ziyneti, medeniyetin şecaati, medeniyetin kerameti, medeniyetin yiğidi, medeniyetin dostu, medeniyetin barışı, medeniyetin yükselişi, medeniyetin sakınganlığı, medeniyetin halis dostluğu, medeniyetin simgesi, medeniyetin taşıyıcı direği, medeniyetin güzel yüzü, medeniyeti ıslah eden, medeniyetin asaleti, medeniyetin temeli , medeniyetin kavrayışı, medeniyetin okyanusu, medeniyetin saflığı, medeniyetin övgüsü, medeniyetin cömertliği, medeniyetin zaferi, medeniyetin soyluluğu, medeniyetin şükranı, medeniyetin lütfu , medeniyetin bereketi, medeniyetin bağışlayıcılığı, medeniyetin şerefi, medeniyetin övgüsü, medeniyetin arınması, medeniyetin cesareti, medeniyetin hilali, medeniyetin yardımcısı, medeniyetin cömertliği, medeniyetin samimi dostluğu, medeniyetin hikmeti, medeniyetin en ulusu, medeniyetin aslanı, medeniyetin ilhamı, medeniyetin kudreti, medeniyetin dostu, medeniyetin tanıklığı, medeniyetin emri, medeniyetin yeterliliği, medeniyetin en şanlısı, medeniyetin şanı, medeniyetin doğru yolu, medeniyetin seçkinliği, medeniyetin esenliği, medeniyetin mücadelesi, medeniyetin feneri, medeniyetin erdemi, medeniyetin iffetlisi, medeniyetin rotası, medeniyetin öncüsü, medeniyetin cömertliği, medeniyetin tanıklığı, medeniyetin örneği, medeniyetin yargısı, medeniyet elçiliği, medeniyetin gözbebeği, medeniyet bahçeleri, medeniyetin temelleri, medeniyetin şafağı, medeniyetin en faziletlisi, medeniyetin doğru yolu, medeniyetin refahı, medeniyetin dolunayı, medeniyetin sadakası, medeniyetin güzelliği, medeniyetin halis dostu, medeniyetin ümit ve beklentisi, medeniyetin mucizesi, medeniyetin merhameti, medeniyetin dirilişi, medeniyetin kulları, medeniyetin esenliği, medeniyete nail olan, medeniyetin bilgisi, medeniyetin rehberliği, medeniyetin armağanı, medeniyetin şefkati, medeniyet inancı, medeniyetin yüreği, medeniyetin bedeli, medeniyetin müjdesi, medeniyetin en kusursuzu, medeniyetle aydınlanan, medeniyetin feneri, medeniyetin direnci, medeniyetin en güzeli

Mümkün mü böyle bir kültür? Mümkün. Hatta mümkün olmakla kalmıyor, Türkiye’de var bu adlar. Hatta daha ilginci, doksan yıllık propagandaya rağmen hala Cumhuriyet adlarından daha yaygınlar. Buyurun:

(Not: Sıra yukarıdakilerle aynıdır. Numaralayıp eşleştirebilirsiniz. Tablo yapıp Excel’e de çekebilirsiniz.)

Selahattin, Nurettin, Sabahattin, Alaettin, Muhittin, Hayrettin, Fahrettin, Bahaettin, Necmettin, Şerafettin, Sadettin, Nizamettin, Şemsettin, Hüsamettin, Cemalettin, İzzettin, Celalettin, Tacettin, Vahidettin, Burhanettin, Bedrettin, Kemalettin, Ziyaettin, Şihabettin, Kutbettin, Sadrettin, Seracettin, Gıyasettin, Necattin, Sulhattin, Nasrettin, Zeynettin, Şahamettin, Keramettin, Secaattin, Veliyittin, Selamettin, Refaettin, Takiyettin, Saffettin, Alemettin, İmadettin, Vecihettin, Muslihittin, Asalettin, Rüknettin, Fehmettin, Bahrettin, Sefahattin, Vasfettin, Semahattin, Fevzettin, Necbettin, Şükrettin, Lütfettin, Feyzettin, Şefaattin, Nebahattin, Senaettin, Beraattin, Cesarettin, Şöhrettin, Zahrettin, İkramettin, Ülfettin, Hikmettin, Azamettin, Usamettin, İlhamettin, Kudrettin, Muhbettin, Şehadettin, Emrettin, Kifayettin, Eazzettin, Mecdettin, Hidayettin, Nezahattin, Ferahattin, Cihadettin, Misbahettin, Fazlettin, Afifettin, Minhacettin, İmamettin, Sehaeddin, Şahadettin, Emsalettin, Hükmettin, Risalettin, Eynettin, Riyazettin, Esasettin, Fecrettin, Efdalettin, Reşadettin, Felahattin, Kamerettin, Niyazettin, Behçettin, Esirettin, Recaettin, Ayettin, Rahmettin, Baasettin, İbadettin, Ferecettin, Mazharettin, İrfanettin, Delalettin, Ataettin, Merhamettin, İmanettin, Fuattin, Cezaettin, Beşarettin, Ekmelettin, Münirettin, Nibraseddin, Kıvamettin, Ecmelettin

Hop bakalım diyeceksiniz, bunlar medeniyet değil din, abarttın bu sefer Sevan. Hem pis Araplar...

Abarttım mı gerçekten? Biraz zorladım belki, ama abarttığımı sanmıyorum. Düşününce hak vereceğinizden eminim.

Bir kere din ve medeniyet aynı kökten kelimeler, bağlantı hayli dolaylı olsa da her ikisinin çekirdeği DYN. Oradan başlayalım.

Medeniyet ne demek? Daha önce bir yazıda  değinmiştim, Avrupalıların 18. yy’da keşfettiği bir kavram, civilisation. Egemenliğinden ve üstünlüğünden emin olan bir kültürün, kendisini farklı kılan özellikleri tanımlamak için kullandığı bir sözcük. Şehirliyi köylüden, yerleşik düzene sahip olanı vahşiden, barbardan ve Kızılderili kabilesinden ayıran ‘şey’. Her şeyden önce bir network ima eder: Biz, medeniler, birbirimizi tanırız; ortak inançlarımız ve ortak mitlerimiz vardır; ortak eğitimimiz sayesinde birbirimizin dilinden anlarız. Yasa fikrini içerir: yerleşik, iyiliğine güvendiğimiz yasalarımız vardır; o sayede birbirimizle – az çok – barış içinde yaşarız; barbarlar gibi durmadan kavga etmeyiz. Yazılı bir kültüre işaret eder: yazı olmasa, kütüphaneler dolusu kitaplarımız olmasa, geniş bir sahada ortak değerlerde anlaşamayız, o değerleri dünyaya hakim kılamayız. Bir güzellik vizyonu içerir: medeni olduğumuz için parlak sanatçılarımız, sanat eserlerimiz vardır; onlarla yaşamımıza anlam ve değer katarız. Onlar sayesinde cömertiz: hayatımız hayvanca bir kör döğüşünden ve çıkar kavgasından ibaret değildir.

+Ettin’li isimlerin İslam dünyasında 11. yüzyılda – tam olarak 1014-1015’te – belirdiğine, 12.-13. yy’da salgın gibi yayıldığına geçenlerde bir yazıda değindim. İslam’ın parlak çağıdır. İspanya’dan Çin sınırına dek ‘şehirli’ yaşamın neredeyse tümü, dünya ticaretinin ezici bir büyüklüğü İslam’ın emrindedir. Ufak tefek farklarla hepsi ortak bir hukuk sistemine tabidir; hepsi aynı dili anlar. Bilim onlardadır; sanat, mizah, rafine erotizm onlardadır. Kütüphanelerinin zenginliği dillere destandır. İmparatorluk yıkılmıştır gerçi; birleşik bir devlet hayali de 10. yy sonlarına doğru tarihe karışır. O yüzden, tekil devletlerin ötesinde, medeni dünyayı barbarlardan, Afrika ve Asya’nın ve Slavistan’ın vahşi kabilelerinden ayıran ‘şeye’ bir ad bulmak gerekir. O şeyin adı dindir. Dinli unvanlar da tam o günlerde tedavüle girer.

Kullanılan nitelemelere dikkat edin. Din/medeniyet ‘ışık’tır (oysa barbar dünyası karanlıktır). Barıştır, erdemdir, iyiliktir, adalettir (çünkü ortak bir hukuk ve ahlak zeminine sahiptir). Onurdur (çünkü barbarlar gibi kör döğüşü dünyasında yaşamaz, manevi cömertliği tanır). İnsanı yüceltir, yol gösterir. Egemendir. Egemenliği korumak için doğal olarak bazen savaşmak, keskin kılıç kullanmak gerekir; zafer bizimdir. Fakat zafer, hilm ve merhametle terbiye edilmelidir.

Bunları kastetmişler. 18. yy Aydınlanmasının düzen karşıtlığını paylaşmamışlar gerçi. Ama şu isimlere yansıyan ‘uygar insan’ vizyonunun Montesquieu veya Spinoza’nınkinden farkını söyleyebilir misiniz?

*

Eskimişti tabii. İslam dünyasının çöküşüyle birlikte o medeniyet vizyonu kurudu, büzüştü, birtakım  atadan kalma gelenek ve mitlerin her ne pahasına olursa olsun savunulması düzeyine indirgendi. 20. yüzyıl başına gelindiğinde yukarıda saydığımız adların anlamını hatırlayan kalmamıştı. Sözlüğe bakıp çözenler dahi, tıpkı sizin demin yaptığınız gibi, miadı dolmuş bir zihniyetin hurafe ve saplantılarından fazlasını görmeme eğilimindeydi.

Yenilenme gerekiyordu. Ama ‘yeni’ diye dayatılan şey erk, erkeklik, savaş, kan, soy, ırk, tolga, Türklük, Atilla, Cengiz, Timur mu olmalıydı?


26 comments:

  1. Kendi çapımda bir yorumda bulunayım. Cumhuriyet döneminde konulan Tunç Berkay Bozok vs. yeni tuhaf isimler oğlan bir ortama girdiğinde şehirli okumuş aileden geldiği belli olsun diye konulurdu, girdiği ortamda havası olsun diye yani.

    ReplyDelete
    Replies
    1. Olur mu ya bildiğin Turancılik havayla ne ilgisi var.

      Delete
    2. @972uga

      Bilakis havayla da çok alakası var.

      Mesela Türkiye'de 60larda 70lerde olanak, olağan, olasılık, genel, konu, soru, sorgu, bulgu, övgü, yergi, kıvanç, sunu, kavram, sanrı, tanrı, tanık, salık, yanıt, kanıt, anıt, yazıt, sonuç, veri, öneri, önem, önce, örnek, etkilen, tepkilen, yapısal, kapısal, siyasal, tarihsel, düşünsel, görsel, anlam, bağlam vs... tarzı kelimeleri hep solcular kullanırdı. Sağcılar milliyetçiler pek kullanmazdılar(hatta böyle kelimeleri kullananlardan nefret ederdiler).

      Solcular çocukları için de daha ziyade Arapça olmayan yeni Türkçe isimleri tercih ederlerdi.

      Delete
  2. Bu yazının akabinde Pazar Sohbeti'ni dinledim ve "dile girmiş kıro, zenci, nigger,ermeni dölü gibi kelimeleri ben kullanırım arkadaş" babında sözler hiç iyi gelmedi. Belki düzeltirsiniz.
    Bir de takipçilerden rica etseniz de artık şu "hocam, hocam" demekten vaz geçseler. Ya da "kanadiyen"in üzerine bir de "giubba" giyinin.

    ReplyDelete
  3. Din-medeniyet eşleştirmesi fazla zorlama evet, kelimeler aynı kökten gelse de mana olarak çok ayrışmışlar, ortak köklerinin bile fazla bilindiğini sanmıyorum İslam dünyasında, zira din ve medine kelimeleri Arapçaya farklı yollardan ve manaları birbirinden oldukça uzaklaşmış bir şekilde girdiler. Ayrıca medeniyet kavramı 19. asırdaki Batı tesirine kadar İslam dünyasında yok, zaten medeniyet kelimesi de 19. asırda türetildi o kavramı karşılamak için. Dolayısıyla -ettin'li isimleri "dinin" ile çevirmek icap eder. Ama yine de 30'larda türetilen Türkçe isimlerle kıyaslandığında çok daha fazla medeniyet kokan manalar taşıyorlar. -Ettin'li isimler İslam dünyasının altın çağının ürünü olduklarını belli ediyorlar her türlü, 30'larda üretilen Türkçe isimlerse artık medeni açıdan çökmüş bir coğrafyanın Türk milliyetçiliği fikri ile uyuşturulmuş dar zihin dünyasının ürünü, o bakımdan size katılıyorum.

    Son pazar sohbetinizde Osmanlı ev mimarisinin köklerinin daha iyi araştırılması gerektiğini vurguluyorsunuz, ama en azından Osmanlı Rumlarının da aynı mimariye sahip olduğunu biliyoruz. Hristiyan Roma'nın ev mimarisinin iyi bilindiğini sanmıyorum o zamandan hiçbir evin ayakta kalmış bir şekilde günümüze ulaşmamış olmasından ötürü, büyük handikaplardan biri bu Osmanlı ev mimarisinin köklerinin yorumlanmasında.

    Batının ve genel olarak Avrupa'nın geleceğini karanlık görüyorsunuz sohbette, katılıyorum buna, bu konuda bir şey yapılabilir mi emin değilim, sonunda Doğu Avrupa bile istila edilecek bu gidişle.

    Cinsiyet konusunda dediklerinize de katılıyorum.

    Son olarak, 19. asır ve 20. asır başlarındaki Osmanlı cemaat çekişmelerinde Balkanlar'ın Hristiyanları hiç de masum değildir, ama Anadolu, Ermeni Yaylası ve Kuzey Mezopotamya'nın Hristiyanları 2. Abdülhamid devrinden başlayarak bizzat Osmanlı idarelerinin eliyle çok büyük bir zulme uğradılar, Balkan Hristiyanlarının Balkan Müslümanlarına yaptığı zulümlerin faturası suyun Asya tarafındaki Hristiyanlara kesildi maalesef.

    ReplyDelete
  4. Avrupa ve Batının geleceği ile alakalı dediğimi açayım. Söz konusu olan istila + karışma değil, istilacılar arasında onlarla karışanlar da var evet, ama istilacılar büyük ekseriyetle kendi gruplarından olan başka istilacılarla evleniyor, söz konusu olan replacement, ABD ve Kanada yerlilerinin başına gelene benzer bir durumla karşı karşıyayız, ama çok daha uzun bir zamana yayılan bir süreç içinde ve bulaşıcı hastalıklardan ölümler olmadan.

    Ayrıca istilacılar belli bir yerden değil, dünyanın her yerinden. 100-200 yıl sonra Avrupa ve Batı BM gibi bir yere dönebilir tümüyle.

    İngilizce tüm o istila edilen coğrafyada lingua franca haline geliyor, istilacılar artık İngilizce dışındaki Avrupa ve Batının yerli dillerini öğrenmeye bile ihtiyaç duymuyor.

    ReplyDelete
    Replies
    1. Gibbon'un Roma tezine benzer durum bence. Barbar istilası tek başına medeniyeti çökertmiyor o medeniyetin de kendini yozlaştırması söz konusu. Devletin "kudurması" özgürlüğe müsade etmemesi olarak bakılabilir. Belki de ters tepip özgürlük hareketlerinin önünü açar tabi. Ama görünen o ki ilki daha olası.

      Delete
    2. Avrupa ve Batı aleminin geleceklerini garanti altına almalarının yolu sperm ve yumurtalarını dondurma ve çoğaltmalarından geçiyor bence. Aksi takdirde yok olup gidecekler bu gidişle. Yok olma deyince de aklıma hep şu video gelir:

      https://www.youtube.com/watch?v=GtPCEZlXxxo

      Delete
  5. Sevan bey, sitenizin sağ yan tarafındaki linklerde Türkadlar sitesi yok, 2. Facebook adresiniz de yok. Twitter adresiniz de kadük olmuş. Hatırlatmak istedim...

    ReplyDelete
  6. Hocam osmanli buyuk bir enkaz halinde çoktu. Ruslar çokuntuyu komunizmle orta avrupa ulkeleri de paganizm duzeyinde milliyetcilikle kaldirdilar. Biz de ikinci yolu izlemiş gorunuyoruz.

    ReplyDelete
    Replies
    1. Elbette! Fakat onlar Paganist Milliyetçilik veya Ateist Komünizm tecrübelerinden sonra eskisi kadar dine, dinciliğe dönmediler. Dinden uzak durmaya devam ettiler ve sekülerleştiler.

      Türkler ise Kemalizmden sonra bunu beceremediler ve eski zihniyetlerine geri döndüler. Bu arada Sevan Nişanyan'ın iddia ettiği gibi Kemalizm, 1908-2008 arası Türkiye'de var olmamıştır.

      Paganist Milliyetçiliğin bir çeşidi olan Kemalizm, sadece 1923-1945 arası yaşanmıştır.

      Türkiye'de 1908-1923 ve 1945-2008 arasındaki rejim ise İttihadçılıktır, ki o da esasında Paganist Milliyetçilik değil, umumi itibariyle Milliyetçi Dincilik(İslamcılık)tir.

      Delete
    2. Türk milliyetçiliğinin Fransız, Alman ve Yahudi kökleri bilinir, doğuşunun 1. Cihan Harbinin yarattığı çöküntü ile alakası yoktur, zira 19. asrın ikinci yarısında ortaya çıktı Türk milliyetçiliği (Sultan Abdülaziz devrine rastlar ilk kendini göstermesi).

      Delete
  7. Moğolca ve Türkçe ilişkisi üzerine bir yazı yazar mısınız?

    ReplyDelete
  8. Din ve Medine (Medeniyet) baglantisi

    Dengbêjê Bêdeng

    Medine sehrinin adi esasinda "Din'in oldugu mekan" anlamina gelir.
    Medine isminin ilk hecesi Arapca'da "Ism-i Mekan" denen "Me"dir.

    Yani Medine = "Din'in Mekani".
    Buradaki "din" bildigimiz Din (inanc) manasinda degildir. Din kelimesinin asil anlami Fatiha suresinde gecen anlamdadir ki bu anlami "mahkeme etmek, muhakeme etmek, cezai islem uygulamak" manalarina gelir ki:
    "Maliki yewm-id-Din". Turkceye en dogru soyle tercume edilir: "Mahkeme edilme gununun söz sahibi".

    Bu baglamda osmanli doneminde "Kadi (Kazi) nin oldugu yerlesim yerine "Kaza" dendigi gibi, Mumammed peygamber doneminde, Yesrib (ki Medine'nin gercek ismidir) sehrine bir Mahkeme kuruldugu icin "Yesrib" zamanla sifati olan "Medine" (Mahkemenin oldugu mekan) ile anilmis, ve gercek ismi olan Yesrib zamanla unutulmus.

    Bu durumda isimlerin sonundaki din=medine=medeniyet manasinda kullanilabilinir, ve bu hicte bir abarti degildir.

    Yesribe Medine denmis olmasinin bir sebebi de "medine sozlesmesi" olabilir ki bu sozlesmede esasinda, kanun, kural veyahud nizamname diye de adlandirilabilinir ki, kanun, kural, anlasmalar Mahkemelerin yetki alanina girerler.

    selamet ile,

    ReplyDelete
    Replies
    1. @Adsız

      Medine kelimesi Arapçadaki diğer pek çok üst kültür tabiri gibi Aramiceden alıntıdır ve "şehir" manasına gelir. Evet, dayandığı din kelimesi hukuk ile bağlantılı bir kelimedir, ama din kelimesinden türetilmesi ve "şehir" manasını kazanması Aramicede olmuştur ve Arapçaya da o mana ile Aramiceden geçmiştir medine kelimesi.

      Din kelimesi ise bugünkü dini manası ile (de) geçer Kuran'da, ama Arapçaya o manada Orta Farsça üzerinden geçmiştir, Orta Farsçaya da Avestaca ve öncesinde Elamca üzerinden Akadcadan geçmiştir ve bugünkü dini manasını kazanması Avestacada olmuştur, yoksa Akadcadaki ve genel olarak Sami dillerindeki manası dediğiniz gibi hukuk ile alakalı idi.

      Delete
  9. Sovyetlerin en saasali yillarinda dogan cocuklara traktor, bicerdover falan gibi isimler verilmis cokca...Ihtilali muteakip yeni siyasi realiteye selam duran isimler sasilacak birsey degil. Osmanli modernlesmesinin hep orduyu ihya etme durtusu ile ilerledigi dusunulurse isimlerin asker soslu olmasi gayet normal. Neticede batinin teknolojisini almak istiyoruz, ahlaksizligini istemiyoruz degil mi mirim?

    ReplyDelete
    Replies
    1. @dilbilmez

      Osmanlı modernleşmesinde ordu modernleşmesi öncü oldu evet, ama mesela ABD'nin teknolojik atılımlarında da ordu teknolojileri öncülük etti. İlerlemede orduya öncelik verme yaygın bir eğilimdir, pratik ve pragmatik sebeplerle.

      Osmanlı son yüz yılında Batının teknolojisinden çok daha fazlasını aldı, bütün bir Batı medeniyetini aldı. Aldı diyorum zira Osmanlı modernleşmesinde olanı başkası ile değiştirmeden ziyade olanın yanına yenisini ekleme pratiği yaygındır, geleneksel ile Batıdan alınan yan yana var olur.

      Delete
    2. Allah askina cevap yazmis olmak icin yazmayin. ABD'de savunma sanayinin lokomotif olmasi 2. dunya savasi ile omustur. Ondan once ordunun esamisi okummaz.

      Osmanlinin batidan teknolojini disinda aldiklarini alan ya subay, ya orduya vergi toplasin diye tahammul edilen burokrat. Cumlesinin mevcudu Istanbul'da bir semt ya exer ya etmez.

      Delete
    3. @dilbilmez

      ABD'yi sadece örnek olarak verdim, örnekleri çoğaltabilirdim elbette ta antik Roma'ya filan giderek.

      Osmanlı'nın Batıdan aldığı şeyleri halkın geneline yaydığı şeklinde bir iddiam zaten yok, söylediğim en azından Osmanlı elitinin Batı medeniyetinin genelini aldığı. Cumhuriyeti kuranlar da o elitten insanlardır, onlar zaten halihazırda Batı medeniyeti ile yetişmiş ve onun normlarını benimsemiş kişilerdi. Cumhuriyet devrinde yeni bir medeniyet gelmedi o yüzden, zaten alınmış olan eskisinin tümüyle yerine ikame edilmeye çalışıldı, ama bunda yeterince başarılı olunamadı, çünkü hem halk yeterince eğitilemedi hem de elitin Batı medeniyetine vukufunda eksikler görüldü.

      Delete
    4. Aynen öyle cevap yazmış olmak için yazmayın. Verdiğiniz Abd örneği berbat. Hiçbir alakası yok. Sonra milleti yalan yanlış bilgilerle zehirliyorsunuz Onur Dincer bey. Gerçekten zamanım olsa uzun uzadıya cevap yazardım.

      Delete
  10.    İttihatçıların ağır toplarından Dr. Nazım, 1920lerin başında adaşı genç Nazım Hikmet'le Moskova'da yaptıkları aylar süren ateşli uzun münakaşaların sonunda,

      "- Delikanlı, biz bu kadarını biliyorduk, bu kadarını yapabildik! Siz de memlekette kendi Komünist ihtilalinizi yapın, işleri kendi bildiğiniz gibi yapın."

      dediği gibi*.

      ...Ve hani Mevlana Celaleddin Rumi de demiş ya,
    "- Ağaç mı istiyorsun? O halde tohum ekmelisin."


      * [ 20. yy'ın ilk yarısında da(aynen 19. yy'da yapıldığı gibi) Türkiye'de yapılmış olan ihtiraslı fakat verimsiz icraatın, yarı-Avrupa yarı-Ortadoğu usulü primitif bir cins proto-faşizan ideolojinin mahsulü olduğuna dair hiç şüphe yok. Mamafih itiraz etmek tenkit etmek gayet kolay, alternatif üretmekse en zor olan şey.

    O yüzden umulur ki son cümledeki soruyu Sevan bey ilkin kendine sormuş olsun.
    ]

    ReplyDelete
    Replies
    1. Bu kemalistelerin eldeki buydu demesi beni çıldırtıyor. Arkadaş en azından ellemeseydin bari. Ortaya ucube ne idüğü belirsiz ne emmeye ne gömmeye gelen bir yapı çıktı. Ve üstelik eskisinden daha berbat. 19.yüzyılda Türkiyede ( o zamanlar Türkiye yoktu demeyin kalbinizi kırarım) yaşayan bir köylü şuanki bir sıradan türk vatandaşından çok daha mutluydu.

      Delete
    2. @ Anonymous February 8,2021 at 3:39 AM

      Falso üstüne falso, nereden tutsan elinde kalıyor.

      1) Mustafa Kemal'in bizzat idam ettirdiği Dr Nazım, Kemalist miymiş? :)

      2) "19. yy Türkiye yoktu" şeklinde birşey yazılmış mı?

      3) 19. yy'da Tanzimat'ın sakat doğması, 1830lar krizi, devletin pejmürde bir halde 1853'de Rusya'ya tekrar harb ilan edip iyice krize girmesi, 1872 ve 1874 de Anadoluda yaşanan muazzam kıtlık, 1875 Bulgar katliamları, 93 Harbi'nden(1877-78) sonra devletin hepten çöküp 1. Meşrutiyet'in başlamadan bitmesi, 1881'de devletin komple iflas edip Düyun-ı Umumiye'nin gelmesi, 1894-96 arasında 1. Ermeni jenosidi yaşanmışken, "19. yyda Türkiye'de bir köylü, şu anki sıradan bir Türk vatandaşından çok daha mutluydu" diyen, ya cahildir ya sahtekar!

      Delete
    3. Valla ben ne sahtekarım nede cahilim. Ama siz beyni kemalist müfredatla defalarca yıkanıp eskiden(en azından eskiden ermeni nazırlar vardı şimdi yok) nefret edilmesi sağlanan bir güruhsunuz. Bu söylediklerinin hepsi farkettiysen sınır hattında ve sahil kentlerinde yaşandı. Şimdi senin kafa yapınla gidersek cumhuriyet tarihi 6-7 eylül olayları,varlık vergisi,İzmir yangını,açlık kıtlık, darbeler 1980 iç savaşı(sünnilerin alevileri kıtır kıtır doğradığı vakitler) diye sayar dururum. Zaten senin yazdığın 19.yüzyıl problemlerinin hepsini 20.ve 21.yüzyıla taşıyan sizin İttihatçı-kemalist kafa yapınız oldu. M.Kemalin Dr.nazımı astırması ise güç kavgası. Yani size akıl fikir diliyorum bolca kullanın.

      Delete
    4. @ Anonymous February 11, 2021 at 1:25 PM

      Ben de size Zeus'tan akıl fikir diliyorum. Çünkü beni Kemalist ya da İttihatçı olarak yaftalayanlar ile, Sevan Nişanyan'ı Kürt düşmanı faşist olarak yaftalayanlar, muhtemelen aynı akıl hastalığıyla malul kimseler.

      Delete
  11. Hocam merhabalar. Buradaki konudan bağımsız olarak,
    Karapapak Türkleri için Azerbaycan Türklerinin daha çok Borçalı'da yoğunlaşan Sünni kolu dememiz mümkün müdür? Bu konuda neden hiç Türkiyede yeteri kadar araştırılma yapılmıyor. Sovyetler Türkiyeden daha fazla araştırma yapmış bu konuda. Türkiyenin vatandaşlarından haberi yok

    ReplyDelete