Yeni Rabat kilisesi |
Daha sonra yer adlarına
çalışırken fark ettim ki Rabat tekil bir hadise değil, bayağı yaygın bir yer
adı. Türkiye sınırları içinde on yedi tane sayabiliyorum, deminki dahil Artvin’de
en az üç tane, Ardahan-Çıldır’da bir, Erzurum’da üç, Erzincan’da iki, Dersim’de
iki, Diyarbakır-Kulp’ta bir, Batman-Kozluk’ta bir, Bitlis-Mutki’de bir, Mardin-Derik’te
bir, Tokat-Erbaa’da bir, bir tane de Hatay-Dörtyol’da. Çoğu mütevazı, uyduruk
yerler, hiç birinde kervansaraylık bir durum yok. Başka bir şey olmalı. (Tabii
bu arada akla gelebilecek her türlü literatürü tarayıp boş çektiğimi söylemeye
gerek yok. Bir iki online sitede “kervansaray” demişler. Ama kaynak ne?
Nişanyan!)
Coğrafi dağılım net: bu
dağılıma sahip bir yer adı ancak Ermenice – ya da Ermenilerle ilgili bir şey – olabilir.
Şüphe etmeyin, Türkçe olsa dağılım bambaşka olur, Anadolu’da, Rumeli’de de
(muhtemelen sayıca daha fazla) örnekleri olur. Kürtçe olsa Artvin’de, Çıldır’da,
Eğin’de ne işi var. Hatay ilk bakışta saha dışı görünüyor, ama Dörtyol ilçesi
büyük oranda Ermeni yerleşimidir, oranın Rabat’ı da ilçe merkezinin hemen dibi,
Ermeni mahallesiymiş.
Ermenice eski ve yeni
sözlüklerde, lehçeler sözlüğünde, yer adları sözlüğünde böyle bir kelime yok. Eğin’deki
Rabat’ın (Şahinler’e bağlı Ekindere mahallesi) adı Ermenice Hrabat diye
yazılıyor. Acaba Harabat, yani ören/viran olabilir mi? Malum, bu coğrafyaların
en yaygın yer adı unsurlarından biridir. Ama yok, bu hipotezi de eliyoruz. Bir
kere harabat daima khı ile yazılır, yumuşak h olmaz, bu ikisi ne Ermenicede ne
(eski) Türkçede asla karışmaz. Öte yandan gerek Ermenicede, gerek
Sivas-Erzincan Türkçesinde bir kelime asla r ile başlamaz, o baştaki h o halde bir
dolgu sesi olmalı, Türkçedeki ıramazan, ırenk, ürüya gibi.
Bir şey dikkatimizi
çekiyor. Şavşat-Meydancık’taki Dereiçi (Rabat) köyünü yıllar önce ziyaret
etmiştim, tümü Gürcü-Müslüman olan bir bölgenin tek Ermeni köyüymüş, kalaycılık,
sepetçilik filan yaparlarmış, yörenin bütün diğer köyleri tepedeyken bu dere
yatağında, biraz sığıntı bir yer. Diğeri Şavşat’ın Köprülü (Okrobageti) köyü,
daha doğrusu o köyün İspiroğlu (Rabat) adı verilen mahallesi. Burası da Ermenilerin ender
olduğu bir coğrafyada münferit Ermeni mahallesi, Ruslar zamanında palazlanmış,
hatta bir ara Şavşat’ın ilçe merkezi olmuş. Divriği’nin Adatepe (Pingân)
köyünde de benzer bir öykü var. Pingân’ın dış mahallesi Rabat, eski Ermeni yerleşimiymiş,
1915’ten sonra eski Pingan terk edilip köy merkezi buraya taşınmış.
İşe yarar ilk ip ucunu Gürcü/Rus
generali Giorgi Kazbegi’nin 1874 yılında Artvin bölgesine yaptığı gezinin
notlarında buluyoruz (Türkçesi Bir Rus Generalinin Türkiye Günlükleri,
Doruk Y. 2019). 108 numaralı dipnotta diyor ki “Şavşat’ın tüm Hıristiyan
yerleşim yerleri ‘Rabat’ olarak adlandırılmaktadır.” Gerçi dipnotu yazarın mı,
yoksa Rusçadan Gürcüceye çevirenin mi, ya da Gürcüceden Türkçeye çeviren Rıdvan
Atan’ın mı, anlaşılmıyor. Ama konu aydınlanmaya başladı sayılır.
Çözüm hiç ummadığımız bir
yerde birden yolumuza çıkıyor. Moskova’daki meşhur Arbat sokağını
kurcalarken, neymiş? Ortaçağ’da Moskova surları dışında mevzi tutan yabancı
tüccarların pazar yeriymiş, ismi Arapça yahut Arapça-Farsça-Türkçe “sur dışı
mahallesi, varoş” anlamına gelirmiş. Hemen Arapça sözlüklere sarılıyoruz,
buyurun, رَبَض rabaḍ, çoğulu arbaḍ, Lane’e göre aslen “the lodging place of sheep or goats”,
yaygın kullanımda “environs of a city consisting of houses or dwellings”. Vankulu
lugatinde rabaḍu’l-medīnet “şehrin çevresi”, ve dahi “bir nesnenin
etrafı”.
Türkçeye varoş diye
çevirsek uygundur sanırım. Osmanlı kullanımında varoş, aynı kavramın Macaristan
ve Sırbistan coğrafyasına özgü biçimidir. Anafikir aynı: kale içinde ya da kasabada
Müslümanlar oturur, biraz dışarıya gayrimüslimlerin oturması için yer tahsis
edilir. 19. yy sonlarında kasaba çürür, ölür, rabat kalkınır. 20. yy’da rabatı
kalkındıranları doğrayıp yerine çökerler. Sonra orası da çürür, ölür, vs..
*
Qazibek |
Tahminimce aslı Oset’tir,
çünkü eskiden beri oraların hakimleri Osetlerdir. Adı üstünde Dar-i Âlân: “Al’lar
kapısı” (Al, çoğulu Alan, Osetlerin eski adı). 1740’larda Gürcü kralı İrakli
İran devletine meydan okuyup Hıristiyan Gürcistan’ı ihya etme davasına
giriştiğinde Kazbegi’yi Daryal Kapısına muhafız tayin etmiş, yani özetle “arka
kapıyı sen kolla, haracı sen topla, bana bir pay ver” demiş. İrakli’nin
macerası hüsranla sonuçlanınca Gazi Beyin oğlu Gabriel, yahut Cebrail,
istikbalin Ruslarda olduğunu görmüş, 1801’de Rusların Gürcistan’ı ele
geçirmesinde baş rolü oynamış. Yukarıda adı geçen General Mihail Kazbegi
(1840-1921) bu zatın torunu. 1874’te Osmanlı diyarındaki Şavşat, Ardanuç, Batum
yörelerini üç ay gezip modern tarihte ilk kez bu ulaşılmaz yerlerin ayrıntılı
raporunu çıkarmış. 1877-78 Osmanlı-Rus harbinde yararlıklar göstermiş, daha
sonra yıllarca Varşova garnizon kumandanlığı yapmış, 1905 ihtilalinde isyancı halka
ateş açmayı reddettiği için çar tarafından görevden alınmış.
Mihail’in amcaoğlu olan Aleksandr
Kazbegi ise, kısmet, Gürcü milli ve devrimci edebiyatının büyük ismi. 1882’de
yazdığı Baba Katili adlı romanı Gürcülerin Vatan Yahut Silistre’si
sayılıyor. Dünya tarihinde de bir yeri var. Romanın baş kahramanı olan devrimci
Koba, pek çok başka Gürcü genci gibi genç Yosef Cugaşvili’nin gönlünde ihtilal
ateşini tutuşturmuş. Yosif yıllarca Koba adıyla devrimci eylemlere katılmış,
sonunda polis Koba dosyasını çözünce isim değiştirip Stalin adını almış.
Kazbegi'lerin makamı olan
Stepantsminda kasabasının ana meydanında şimdi Aleksander’in görkemli bir
heykeli duruyor. Geçen ay dibinde resim çektirmiştim, şimdi bulamıyorum. Tam o
meydandan görünen dağın adı da Kazbegi, Kafkasların en yüksek doruklarından
biri.
R ile başlamama Türkçe için genel bir özellik midir Sivas Erzincan Türkçesine has bir özellik midir?
ReplyDeleteVe var ise gerekçesinin izahı, belirtirseniz sevinirim
Genel olarak Türkçede r ile başlamaz, içdoğu Anadolu ağızlarında telaffuz bile edemezler.
DeleteRuspî > hruspî > orospu aynı hadisenin İstanbul ağzındaki bir örneği.
Pera (Galata) da benzer anlamda olmalı
ReplyDeleteGerçekten de şu örnek ile tam oturdu çözümleme. Tortum Kalesinin hemen dibindeki köyün adı Rabat. Teşekkürler üstad aydınlandık.
ReplyDeleteŞimdi Osmanlıca lugate de göz attım. Rabız kelimesi için "Koyun ağılı" karşılığını vermiş.
ReplyDelete"Rabad: Ve şehrin sûr ve bârûsuna ve şaranpoya denir; Esâs’ın beyânına göre varoşa ıtlâk olunur. Ve koyun ve keçi mandırasına ve ağılına denir" (Asım Efendi, Kamus Tercümesi)
ReplyDelete👍
DeleteÖte yandan gerek Ermenicede, gerek Sivas-Erzincan Türkçesinde bir kelime asla r ile başlamaz, o baştaki h o halde bir dolgu sesi olmalı, Türkçedeki ıramazan, ırenk, ürüya gibi.
ReplyDeleteHint-Avrupa dillerinin Anadolu koluyla, Hattice ve Hurro-Urartu dillerinde de kelimeler hemen hemen asla r ile başlamıyor, gördüğüm kadarıyla Frigcede de r ile başlayan kelimeler nadir. Anadolu-Ermeni Yaylası hattında Hint-Avrupa göçlerinden öncesinden gelen bir substratum etkisinden kaynaklı muhtemelen.
Antik Yunancada aynı özellik var, hem imlaya yansıyacak kadar temel bir kural. hRodos, hRoma, hrapsodía vs.
Delete@Sevan Nişanyan
DeleteDoğru, onu atlamışım. Yunancada kelime başlarındaki r'lerden önce gelen dolgu h'si zamanla ortadan kalkmış. Hangi lehçelerde ne zaman ortadan kalktığı tartışmalı bir konu, hangi tesirlerle ortadan kalktığı da.
hocam şavşatlılar ve ardanuçlular genelde yumuşak huylu insanlardır. ermeni karışımının etkisi olabilir mi? :) çünkü gürcüler tanıdığım kadarıyla harbe darbe yatkın halktır,lazların ve rize-trabzon havalisi halklarının hırçınlığı kadar olmasa da :)
ReplyDeleteYok, Şavşat ve Ardanuç'ta pek Ermeni karışımı yok. Ermeni yerleşimlerinin hepsi 19. yy'da koloni olarak kurulmuş, entegre edilmemiş, 1918-1920'de tertemiz etmişler.
DeleteSözünü ettiğiniz "yumuşak huyluluk" acaba 1878-1918'de Rus idaresinde yaşamış olmaktan kaynaklanmış olabilir mi?
Borçka ve Murgul gibi bölgeler de Rus idaresinde yaşadı ama adı geçen ilçelere göre bura halklarının çok daha savaşçı bir karakterleri var.
Delete