Afrika’da yaşayan, fare
avlayıp meşe palamudu yiyerek geçinen bir Homo erectus kabilesine bir gün tuhaf
bir yavru doğdu. Büyüdükçe tuhaflığı arttı. Çok gevezeydi; herkesin bildiği
sesli sinyalleri durmadan tekrarlaması tuhaf ve çoğu zaman sinir bozucuydu. Bir
tür glossolalia olduğunu düşündüler. Orada aslan var: warf. Orada aslan var diyor:
warf warf. Orada aslan var diyor dedim: warf warf wırf. Orada aslan var diyor dediğimi
duymadınız mı: warf warf wırf hımm. Orada aslan var diyorlar dedim duymuyor
hıyarlar: warf warf wırf hımm mhımm.
Sakattı, o belli. Kabile yaşlıları
öldürülmesine ya da uygun bir yere terk edilmesine karar verdi. Ama sevenleri
buna izin vermedi, “o bizim kıymetlimiz, yüce ruhlar onu böyle yaratmış, ne
yapalım” deyip onu korudular. Alıştıkça fark edildi ki aslında hiç de öyle geri
zekalı değildir, kendine göre acayip bir mantığı ve pratik becerileri vardır. Bir
süre sonra onun tanrılar tarafından seçilmiş biri olduğuna kanaat getirdiler.
En iyilerinden dört dişi almasına müsaade ettiler.
Adamımız – adına Adem
diyelim – milyarda bir görülen bir genetik bozukluktan mustaripti. Hz. Naim peygamberin
(Chomsky) recursive grammar adını vereceği beyin deformasyonuna uğramıştı. Her
dil eylemini başka bir dil eyleminin alt-kümesi haline getiriyor, böylece
sonsuza dek uzanabilen karmaşık mesajlar üretebiliyordu. Çok sinir bozucu, ama
tanrılar böyle uygun görmüş, ne yaparsın?
Dört eşinden kırk dört yavrusu
oldu. Mendel yasaları uyarınca bunlardan yirmi ikisi babalarının bozukluğunu aynen
tevarüs ettiler. İki kuşak sonra kabilede huzur muzur kalmadı, gevezelik
tahammül edilmez boyutlara ulaştı. Komşu kabileler bunlardan yaka silkmekte,
onlara kız vermemeye ve onlardan kız almamaya yemin etmekteydi.
“Çok konuşanlar” soyu bu
ailevi özelliğin avantajlarını keşfetmekte gecikmedi. Kendi aralarında iyi anlaşıyorlar, karmaşık
mesajlar yardımıyla eylemlerini öbürlerinden daha iyi koordine edebiliyorlardı.
Ayrıca tanrılar tarafından seçilmiş olduklarını biliyor, diğerleri üzerinde bu
sayede psikolojik üstünlük kurabiliyorlardı. Adem babaya madem dört eş verildi,
biz de isterük deyip bunu bir aile ayrıcalığı haline getirmeyi başardılar. Az
zamanda sayıları arttı. Mendel yasalarını el yordamıyla öğrenmişlerdi, o yüzden
kendilerinden olmayan kızlarla evlenmeyi yasaklayıp, doğacak yavruların %50
değil %75 veya daha yüksek oranda sakat doğmasını sağladılar. Bir süre sonra
bununla da yetinmediler, gevezelik hastalığıyla malul doğmayan yavruları
tanrılara kurban etmeye yahut başka kabilelere evlatlık vermeye başladılar.
Gerisi tarih. Kısa
zamanda bütün Afrika kıtası car car konuşan Homo kabileleriyle dolup taştı. Kendilerini
pek beğendikleri için Homo erectus adını hor gördüler, Homo sapiens diye afili
bir ad takındılar. “Kıro” saydıkları erectus’larla cinsel münasebeti
yasakladılar; o yasağa rağmen iş tutanlardan doğan yavruları köle yaptılar ya
da eski tip erectus’lara sattılar. Afrika onlara dar geldi. Bundan 400 bin sene
önce Tarık bin Ziyad’ın atalarından biri önderliğinde Cebelitarık boğazını aşıp
İspanya’ya, 180 bin sene önce de Sina Çölünü aşıp Ortadoğu’nun bereketli
ormanlarına yol aldılar.
*
*
NOT: Arasıra sohbetlerine
katıldığım bir Face grubunda şöyle bir şey paylaşmıştım: Bu yazı ondan doğdu.
“İnsan dilini diğer mahlukların iletişim araçlarından ayıran özellik
recursion dedikleri hadisedir. Türkçe "özyineleme" öneriliyor, arzu
ederseniz.
İnsan dili grameri, her bir dil eyleminin bir başka dil eyleminin
alt-kümesi (nesnesi diyelim) olmasına izin verir. Dolayısıyla sonsuz sayıda dil
eylemi üretebilir. Bu özellik hiçbir başka mahlukta yok.
"Orada aslan var" mesajını verebilen pek çok hayvan var.
"Orada aslan var diyorlar" diyebilen yok. "Orada aslan var
diyenler kim" sorusunu sorabilen ve dolayısıyla "orada aslan var
diyenler" yerine mesela "nöbetçi" kavramını ikame edebilen hiç
yok.
Recursive grammar (özyineleyişsel dilbilik?) yeteneği genetik bir özellik.
İnsanda var şempanzede yok. Belli DNA serileri hasar görünce yitirilebiliyor.
Dolayısıyla YA cenabı hakkın müdahalesiyle YA DA tek bir defada gerçekleşmiş
olması gereken bir mutasyonla açıklanabiliyor. Başka makul açıklama duymadım.
Sorunuz şu: recursive grammar üreten yaratış eylemi VEYA mutasyon, homo
sapiens'e mi mahsustur, sapiens ve neanderthalensis'in ortak atasına mı
mahsustur.
Bildiğim kadarıyla henüz cevabı tatmin edici şekilde verilememiş bir soru.
Epey literatür var, kesin sonuç yok.”
This comment has been removed by the author.
ReplyDeleteDil bütüncül bir sistemdir. Özne-nesne-yüklem birbirine bağlı kategorilerdir. Benlik(özneler) beni dış dünyadan ayırt eder ama öznenin tek başına da bir anlamı yoktur, nesne zaten ben onu kendimden ayırt etmesem bilinemez yani nesne özne olmadan varolamaz. Yüklem ise herşeydir. Dil aşama aşama ortaya çıkamaz.
ReplyDeleteDillerin dogusu uc asagi bes yukari boyle olmustur. Ama dillerin en evrilmesi gelismesi atesin bulunmasiyla alakalidir. Atesin dile katkisi hakkinda da bir makale ya yazi lutfen
ReplyDelete:) Fantastik saçmalıklar...
ReplyDeleteOrdan burdan bilgilerle insanoğlunun yazmak için yazdığı bir masal çıkmış ortaya :)
Evet bu gen benim kızımda var (10yaşında). Şaka etmiyorum. Sokakda Ingilizce, okulda Fransızca evde Tükçe. Oğlum (7 yaşında) da aynı koşullarda büyüyor. Onda yok. Çok seyrettiniz diye ingilice kanalı kapatıp fransızcaya geçiyorum oğlan protesto ediyor. Kız hiç istifini bozmuyor. Akşam yemekte yanlızca türkçe diyorum oğlan aradan kalkıyor kız hemen dönüyor. Sevcan amcasının tarifi dil çorbası yapıyor. Frandızcalarından italyanca kelimeleri tahmin ediyor. Italyan aksanıyla ingilizce konuşuyor. Eğleniyor Oğlan arabalarıyla oynarken, o dillerle oynuyor. 3 yaşında beni telefonda japonca konuşurken duydu ve japonca gibi sesler çıkarımaya başladı. Hic abartmıyorum başına bu kadar dil sarmışken. Hoc anlamadığı dili durup dinliyor. Ben izliyorum sadece.
ReplyDeleteKızınız üstün zekalı olmalı. 3 yaşındayken tabletle de oynuyor muydu?
DeleteRecursive olayı programlamada da var. Dile hiç böyle bakmamıştım.
ReplyDeleteSevan hocam... Hani,ben "hacker" karşılığı olarak "kıyar" kelimesini uydurmuştum da, sen de "kıyar şahaneymiş" deyip beğenmiştin. Madem şu kıyarı da sözlüğe alıversen ya... Zaten kendi dar çevremde kullanılmaya başlandı. Sayende yaygınlık kazanır. Ben de hevesimi almış olurum. 😁
ReplyDeleteBunu asla bilemeyeceğiz. Hayatımda en merak ettiğim şey bir insan başka bir insana ilk defa ne zaman derdini anlattı? Diller nasıl farklılaştı?
ReplyDeleteilk sorunun yanıtını bulmak çok zor. ama ikincisi için john mcwhorther adlı abimizin "the power of babel" isimli nefis kitabını önerebilirim, ingilizce okuyabiliyorsanız.
Deletebu yazıyı duyunca cevap yazmışlar
ReplyDeletehttps://ling.auf.net/lingbuzz/004509
Tesadüf olmuş bence, ikisi birkaç gün arayla yazılmış.
DeleteRecursive grammar (özyineleyişsel dilbilik?)
ReplyDeleteTürkçe düzgün bir türetim yapılamayacağı algısı yaratmak için kasmışsınız gibi Sevan Bey :)
Ben de "recursive grammar" için "gerikoşumsal çiziktirme" diyeyim mi sizin yaptınız gibi? :)
Latince "re" (geri) + "currere" (koşmak), Yunanca "gramme" (çizik 2. harf) < "grafo-" (çizmek)
Yani yalınca > "Yinelenen Dilbilgisi" denebilir, "gerikoşumsal çiziktirme" için :)
Sevan üstadım, şaklatma vurgulu konuşulan Khoisan dilleri mevcut,İşin garibi bu ses gırtlak şaklatması bir çok İnsansı primat olan goril ve vb. canlılar da görüldü,hatta yıllar önce bir video da izlemiştim fakat bulamadım.Bir goril şaklatma yani tak tık tuk" sesleri çıkarıyordu bilim adamları da dinliyorlardı.
ReplyDeleteişte bu Afrika lisanının en eski diller olduğundan şüpheleniliyor.
https://www.youtube.com/watch?v=W6WO5XabD-s