2014'te Yenipazar Cezaevinde kaleme aldığım bu notu daha önce de paylaşmıştım galiba. Gene lazım oldu.
1983’te eski Türk Dil Kurumu’nun tasfiyesiyle birlikte, belki bundan bir süre önce, “Öztürkçe” adı verilen sözcük üretme tekniği işlekliğini kaybetti.
Nişanyan Sözlük’te 1984-90 dönemine ait görünen sadece dört “Öztürkçe” sözcük yer alıyor (dolayım, kayaç, özüt, üstlenici); bunlar da büyük olasılıkla 1980’den eski olup, henüz erken örneklerini bulamadıklarımdır. Bu tarihten sonra, 1990’larda beliren ötekileştirme dışında, Türkçe köklere 1930-80 döneminde popüler olan yapım eklerini ulayarak yaratılmış başka kelimeye rastlamadım. Olanlar mutlaka vardır; ancak son derece kısıtlı bir teknik veya edebi çevre dışında kullanım alanı bulamadıkları için sözlüğe alınmalarına gerek görülmedi.
Önceki dönemin üretimine oranla sarsıcı bir değişikliktir. Ancak buradan, “Türkçenin üretkenliğini yitirdiği” gibi bir sonuca atlayamayız. Yeni dönemde yapım ekleriyle yeni leksikal birimler üretme yöntemi büyük ölçüde terk edildi, doğru. Buna karşılık belki Türkiye Türkçesinin alışkanlıklarına daha uygun bir şekilde, kalıp deyimler üretimine ağırlık verildi.
Aşağıda 24 Kasım 2014 tarihli bir gazetenin sadece ilk beş sayfasında tesadüf ettiğim deyimlerden birkaçını görüyoruz. Tümü bildiğim kadarıyla 1980 veya 1990’lı yıllardan sonrasına aittir.
atölye çalışmaları, bilgi işlem merkezi, boşanma süreci, büyüme hedefleri, canlı yayın, dağıtım kanalları, dereceye girmek, destek vermek, dönem başkanlığı, gelişmekte olan ülkeler, haber sitesi, ihtiyaç kredisi, insan kaynakları, işlem hacmi, katılım payı, marka yüzü, müşteri odaklı, ön izleme, pazar payı, performans sergilemek, performans verileri, politika faizi, sahne almak, servis etmek, sıcak bakmak, sıfır noktası, siber saldırı, son çeyrek, soruşturmayı derinleştirmek, ticari araç, ürün ailesi, yapımcılığını üstlenmek (31)
Listelenenlerin tümü, belirgin bir kavramı ifade eden ve kullanımda varyasyona izin vermeyen kalıp ifadelerdir. Bu anlamda, bağımsız birer leksikal birim olarak kabul edilmeleri gerekir. Atölye çalışmaları yerine işlik çalışmaları veya atölye işlemleri, bilgi işlem merkezi yerine bilgi işleme merkezi, malumat işlem merkezi, info-operasyonel merkez, bilgi işlem odağı vb. ifadeleri kullanılamaz; kullanıldığı takdirde “yanlış” olarak algılanır. Dolayısıyla bu deyimler, herhangi bir tekil sözcük kadar Türkçe leksikonun parçasıdır.
Öte yandan, aynı kavramlar şayet son otuz yılda değil 1930 veya 1960’larda Türkçeye gelmiş olsa bunlara monoleksemik karşılıklar bulunmaya çalışılacağını varsayabiliriz. Örnek: atölye çalışmaları yerine belki çalışka, bilgi işlem merkezi yerine bilgütay, boşanma süreci yerine boşanılsama, büyüme hedefleri yerine ereksellikler, canlı yayın yerine dirigörüt, dağıtım kanalları yerine dağıtağlar, dereceye girmek yerine ödülgemek, destek vermek yerine yardamak, dönem başkanlığı yerine kısıtbaşlık, ya da benzerleri. Bu tür “Öztürkçe” kelimeler yaratma alışkanlığının 1980’lerden sonra bırakılmış olması, Türkçenin üretkenliğini yitirdiğini değil, sadece üretim yöntemini değiştirdiğini gösterir.
Yeni yöntemin eskisine oranla popüler Türkçenin alışkanlıklarına daha uygun, daha esnek, daha verimli, daha demokratik ve dünya trendlerine daha uygun olduğu kanısındayım. vs. vs.
Ereksellik deyince aklıma Ereksiyon geliyor her nedense. :)
ReplyDeleteBir de 80lerden bu yana, Bekleme Yapmak, Gitmekte, Etmekte tabirleri üzerinden acaip bir Türkçe peydah oldu. Hem söylemesi zor Kalıtımsal yerine Irsi, Önemli yerine Mühim gini sözcükler neden terkedilmiş?
Not: Özüt ve Kayaç sözcüklerinin Nisanyansozluk'te daha eski örnekleri var. Üstlenici de Üstenci olarak var.
Konu etimoloji olunca kimse saldırıya geçmemiş.
ReplyDeleteÇalıştay (workshop yerine), var. Daha saymıyorum ancak kısıtlı kullanımdan ötürü almıyorum, sözünüz içtenmiş sizin dışında kalmak istediğiniz ve bundan mutlu olduğunuz bir topluluk böyle kullanıyor.
ReplyDelete